Abdülhamid hakkında yanlış bildiğimiz 10 şey !!

eiffel

Forumun Kulesi
Katılım
10 Mar 2006
Mesajlar
5,705
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Her insan büyük bir alemdir.İnsan düşünceden ibare
Abdülhamid hakkında yanlış bildiğimiz 10 şey



Geçtiğimiz 10 Şubat günü Sultan II. Abdülhamid'in 91. ölüm yıldönümüydü. Hakkında olumlu bir şey söylemenin bile cesaret istediği yıllar yaşadık ama artık mızraklar çuvallara sığmaz oldu. Çuvalları delip çıkan gerçeğin mızrakları hepimizi şaşırtıyor. Neler mi onlar? Sayıları çok fazla ama içlerinden 10 tanesini seçtim. Beraber çıkarmaya çalışalım mı?

1. Kızıl Sultandı: Bu iddia, Albert Vandal adlı bir Fransız yazar tarafından ortaya atılmıştı. Atılış sebebi de, Abdülhamid'in Ermeni isyanlarını bastırtmış olmasıdır. Başta İngiltere ve Fransa olmak üzere Avrupa kamuoyunda Abdülhamid'in kan dökücü bir padişah olduğu propagandası başlatıldı. İşte "Kızıl", yani kan döken Sultan lakabı bu sırada asıldı boynuna. Hadi Ermenilerin böyle demesini anladık; iyi ama bir tekini bile idam ettirmemiş olan Abdülhamid'e Jön Türkler neden "Kızıl Sultan" dediler? 1915'te yüzbinlerce Ermeni'yi tehcir ettirecek olanlar, 25 yıl önce Ermeni propaganda ordusunun neferleri olmakta sakınca görmemişlerdi.

2. Meşrutiyet düşmanıydı:
93 Harbi'nde Osmanlı topraklarının üçte biri kaybedilmişti. Bu çapta bir toprak kaybı karşısında meclisteki farklı milliyetlere mensup üyeler paniğe kapılmış, her biri kendi milletinin topraklarını kurtarma telaşına düşmüştü. Birleştirici olacağı ümidiyle kurulan meclis, tam tersine bölücü bir meclis olmuştu. İki seçenek vardı: Ya parçalanmaya seyirci kalmak ama meşrutiyetten taviz vermemek ya da meşrutiyeti askıya almak ama ülkeyi parçalanmaktan kurtarmak. Abdülhamid ikincisini seçti ki, aynı durumda devlet refleksi zaten başkasını yapmasına müsaade etmezdi.

3. Milleti cahil bıraktı: Bilinenin aksine, Osmanlı tarihinin en canlı eğitim hamlesi, Abdülhamid dönemine rastlar. Sevan Nişanyan'ın hesaplamalarına göre Türkiye, Abdülhamid dönemiyle kıyaslanabilecek bir okullaşma düzeyine yeniden ancak 1950'li yıllarda ulaşabilmiştir. Mesela 1895'te TC sınırlarına tekabül eden bölgede bine yakın (835) ortaokul ve lise bulunuyorken 1923'te bu sayı 95'e düşmüştür. 1895'teki yüz bine yakın öğrenci sayısı (97.837), 1950-51 sezonunda aşağı yukarı aynı seviyede seyretmektedir (90.356). Öncesiyle kıyasladığımızda Abdülhamid dönemindeki eğitim patlaması daha görünür hale gelir. Tahta geçtiği yıl 250 olan rüşdiye sayısı 1909'da 900'e, 6 olan idadi sayısı 109'a çıkmıştır. 1877'de İstanbul'da sadece 200 tane modern ilkokul varken 1905'te 9 bine çıkmıştı. Her yıl ortalama 400 ilkokul açılmıştır ki, bu, Cumhuriyet döneminde bile kırılamamış bir rekordur.

4. Denizciliğe düşmandı:
Abdülaziz döneminde dünyanın 3. büyük deniz gücü olmuştuk ama bu donanmanın sadece yıllık boya parası bile Denizcilik Bakanlığı'nın bütçesini aşıyordu! Abdülhamid "karacı" idi, kabul. Ama Atatürk de, İnönü de karacı idi. Demek ki, Türkiye'nin etrafı denizlerle çevrili bile olsa böylesine büyük bir deniz gücünü besleyebilecek ekonomik altyapısı mevcut değildi. Savaş gemisi alıp yeniden dışarıya bağımlı kalmaktansa Abdülhamid tercihini kara ve demiryollarından yana kullandı. İttihatçılar da, Atatürk de, İnönü de demiryoluna öncelik vermediler mi?

5. Keyfî sansür uyguladı:
Sansürün elbette savunulacak tarafı yok. Ancak PKK ile mücadele döneminde basının nasıl ağır bir sansür altında çalıştığını unutmadık. Sansür vardı, evet. Fakat siyasi konulara girilmemesi aynı zamanda edebiyatımızın görkemli eserlerinin ortaya çıkması gibi hayırlı bir sonuç da vermemiş midir? Hem Takrir-i Sükûn döneminde uygulanan "cellat sansürü"yle hiç mi hiç kıyaslanamaz Abdülhamid'inki.

6. Hafiye teşkilatı zararlıydı:
Hafiye teşkilatının topluma nefes aldırmadığını iddia edenler, aksi halde ne yapılması gerektiğini de söylemelidirler. Meydanı İngiliz, Rus, Fransız ajanlarına mı bırakmalıydı? Hafiyesiz, ajansız, casussuz bir devlet olur mu? Unutmayalım ki, Fransa'nın İstanbul büyükelçisi, Abdülhamid'in tahta geçtiği yıl sokaklarda Fransız Kralı'nın posterlerinin Ermeni hamalları tarafından satıldığını yazıyordu. Devlet Londra, Paris ve Petersburg'dan yönetiliyor, "Hasta Adam"ın kimin kucağında öleceği tartışılıyordu. Abdülhamid, iktidarın dizginlerine asılabilmek için hafiye teşkilatını kurmak zorundaydı. Elbette suistimaller olmuştur ama yakınlarından biliyoruz ki, Sultan her jurnali okuyor ama mutlaka yazanın adam olma niteliğine göre değerlendirmeye tabi tutuyordu.

7. Despottu:
'İstibdad' kelimesini 'despotizm' diye çevirmek yanlıştır. Hele totalitarizm hiç değil. Kaldı ki, İslam siyaset düşüncesinde "istibdâd" meşru yönetim şekillerindendi. Mesela İbn Haldun 'istibdâd'ı tek adam yönetimi, yani otokrasi anlamında kullanır ve meşru yönetim şekillerinden biri kabul eder. Kaldı ki, önüne gelen idam cezalarını sürekli affeden birinin istibdâdın yetkilerini hangi yönde kullandığını da pekala görmüş oluyoruz.

8. 31 Mart'ı tertiplemişti:
31 Mart isyanında en ufak bir katkısının olmadığı kesin olarak ortaya çıktığı halde asırlık İttihatçı propagandanın etkisi hâlâ sürüyor. İsyanı araştırma komisyonu başkanı Yusuf Kemal [Tengirşenk], 31 Mart'ın Abdülhamid'in eseri olmayıp İttihatçılara karşı yabancı casus şebekeleri ile mürtecilerin teşebbüsleri olduğunu yazmıştır. Rıza Tevfik ise mahkemede şunları söylemiştir: 31 Mart uydurma ihtilali hazırlandığı zaman ben Talat Bey'e beyhude yere kardeş kanı dökülmesinin büyük bir cinayet olduğunu anlattım. Aldığım cevap şu oldu: "Ne yapalım, Cemiyetin paraya ihtiyacı var, bunu da ancak Yıldız Sarayı'nın hazinesi karşılayabilir."

9. Hamidiye Alayları gereksizdi:
Hamidiye Alayları şunlara yaramıştı: 1. Askerlik yapmayan Kürtlerle kolluk kuvveti eksikliği giderildi. 2. Rus istilasına karşı caydırıcı oldu. 3. Kürtler ve konar göçerlerin dış güçlerce kullanılmasına engel oldu. 4. Aşiretlerin yerleşik hayata geçmelerini hızlandırdı. 5. Çocuklar İstanbul'daki Aşiret Mektebi'nde eğitilerek Osmanlılık bilinci edindiler. 6. Aşiret kavgalarının önüne geçildi. 7. Sükûnet sağlanınca Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun imarına çalışıldı...

10. Korkaktı: Namık Kemal'in oğlu Ali Ekrem Bey'in dediği gibi "Abdülhamid'in korkak olduğunu sananlar yanılırlar. Korkak olmak şöyle dursun, tam tersine cesurdu." Dolmabahçe Sarayı'ndaki bir bayramlaşma sırasında deprem olmuş ve tavana asılı 1,5 tonluk bir avize yere düşmüştü. O kargaşalıkta salonda kılı kıpırdamayan tek kişi, Abdülhamid'di. Keza yanı başında bomba patlarken bile metanetini yitirmemiş, öğleden sonra elçilerle mutad görüşmelerini dahi aksatmamıştı. Kızı Ayşe Sultan'a söyledikleri karakterini iyi özetler: "Kalbimde yalnız Allah korkusu vardır. Bir hadise olmadan evvel onu önlemek için telaş ederim. Ama tehlikenin içinde bunduğumu hissedersem icabında ateşe atılmaktan bile çekinmem."



Mustafa ARMAĞAN
 
emeğine ellerine sağlık..teşekkürler..
 
sanırım ilk denizaltınıda o yaptırtmıştı.öyle biliyorum ama..
 
eline sağlık ne demişler görene, körene Sultana dil uzatan soyunu araştırsın.
 
torunları dedelerine söven insanlar yaptılarya....

amaçlarına belli ölçüde ulaştılar hani..

ama türk insanında bu oyunlar bazen sudaki gibi bir anda betonlama etkisi yapıverir.

bi bakmışın uzanan kolu kırıp eline verirvermiş.
 
Abdulhamithan Hz. nin tek şanssizlığı bence yanlış zamanda Padişahlık yapmasıydı. Gelmiş geçmiş en büyük padişahlardan biridir. Büyük insan, yazıklar olsun değerini bilemediler.
 
değerli arkadaslar sultan a.hamıthan muhterem bır ınsandır fakat kendısi hakkında yaptığım irandakı bır kütüphanedeki arşiv arastırmasında o zmanlar gayrimuslumler kaldırımda yuruyorsa karsıdan muslım geliyorsa gayrı muslum orda durur kaldırdan iner o gecene kadar gectikten sonra gayrimuslum tekrar yoluna devam eder bu ibare canımı cok sıktı arkadaslar humanızmın hoşgörünün egemen olduğu osmanlı imp luğunda bu denlı ayrımcılıklar ne denli doğru sıze soruyorum ey tarihini bilen arkadaslar???????*
 
evet bende öle biliyorum ilk deniz altını abdül hamit hazretleri yaptırmıştır. bir yerde okumuştum alman imparatoru diyoki dünyadaki tüm siyasi deha ve fikirleri toplasan yüzde 95 i abdülhamit yüzde 3 ü ben 2 side diğer kişilerdir. tabi bariz bi abartma var ama sölemek istediğim tüm dünya kabul etmişken abdülhamit hanın ne kadar zeki ve iyi işler yaptığını biz neden kabul edemiyoruz anlamış deyilim. ayrıca 31 mart vakasında selanikten gelen orduyu padişahı korumakla görevli birlik bile çok rahat dağıtabilecek kuvvvete sahipken abdülhamit han kardeş kanı dökülmesin istemiştir. İNANILMASI GÜÇ AMA ŞU ANDA HİNDİSTAN PAKİSTAN GİBİ ÜLKELERDE HALEN CENNET MEKAAN ABDÜL HAMİT HAN HAZRETLERİ ADINA HUTBE OKUNMAKTADIR. fransız kralı buna inanamaamış ve biz binlerce sterlin harcadık hindistan için ama o halkı ele geçiremedik sultan bayramlarda yolladığı bir kur-an ve bir selamla bu halkın nasıl oluyorda kalbine girebiliyor demiştir
 
ßir tane ßile Kişiliği ßozuk ßir Padişah Gelmemiştir ßaşımıza; Eğitim, İslâmi ßilinç ve de Türklük Vardır Hepsinde ßütün ŞEHİTLERİMİZ VE LİDERLERİMİZ SAYGI İLE ANIYORUM NUR İÇİNDE YATSINLAR!
 
soneros arkadaşım doğru tespiti yapmış,yanlış zaman...

bişiiler yapamazmıydı.evet.eleştirmeden önce şunu söyleyelim,osmanlının en mükemmel padişahlarındandı ve bu ülke için yıllar boyu çalıştı.kökümüz,kökenimizdir.

eleştiri ise sadece politik olarak çok daha değişik uygulamalar yapmalıydı ve bunca toprağımız gözgöre göre elden gitmemeliydi.ne diyelim onun zamanına denk geldi işte.

10 başlık için teşekkürler-hatırda değil satırda olsunlar,gönlümüzden silinmesinler ve ecdadımız unutulmasın!
 
Geri
Üst