A R K A D A Ş Yazan : Ahmet Ünal ÇAM
Çocuklar itişerek sıralarına geçmeye çalışıyordu. Uzun boylu, sıska Muzaffer, sıranın en sonuna geçmiş olan çocuğu itekleyip yerine geçti “Defol bizim sıradan”. Çocuk düşmemek için çabaladıktan sonra, sakince sordu;
—Ben de bu sınıftayım?
Muzaffer şaşkın sordu, “Yok canım, sen bizim sınıfta değilsin ki?”
—Yeni geldim.
Onları dinleyen birkaç çocuk da merakla döndü.
—Yeni mi geldin? Adın ne?
Kendini yabancı hisseden yeni çocuk gayet sakin ve uysal bir halde cevap verdi;
—Adım Mehmet.
İri yarı bir çocuk diğerlerinin arasından sıyrılıp yanına geldi. Bu sürekli zenginliğiyle övünen ve her zaman verdiği şekerlemelerle kandırdığı bir kaç çocuğu yanına alıp, çete lideri gibi dolaşan Kutay’dı.
—Köylü gibi görünüyorsun.
Mehmet onun niyetini anlamadan sevinçle konuştu; “Evet köylüyüm, nerden bildin?”
Kutay burun kıvırdı, “Baksana eski-püskü şeylerle gelmişsin okula. Bakın gömleği bile dikişli”
Kutay’ın sözlerine yakın arkadaşları Erkut ve sınıfın en iri yarısı olan ve Dev lakaplı Turgut kahkahayla güldü. Mehmet’in yüzü kızarmıştı. Gömleğinin dikişli kısmını pantolonuna biraz daha sokmaya çalıştı.
Yeni dönemin açılış konuşması için müdür kürsüye çıkınca, çocuklar hemen yerlerine koştu.
Okul müdürü Mustafa Bey, oldukça şişman, otoriter görüntü vermeye çalışmasına rağmen güler yüzünü gizleyemeyen babacan biriydi. Kuralları hatırlatıyor, cezalardan bahsediyordu. Mehmet onu dinleyemiyordu, gömleğinin dikişli kısmı pantolona girmemiş, beslenme çantasıyla gizlemeye çalışıyordu.
Müdürün konuşması ve milli marş okunmasından sonra, sınıflara girmeye başlamışlardı.
Sınıfta herkes özlediği arkadaşıyla oturmaya çalışıyordu. Mehmet orta sırada bir yere oturdu ama Kutay tepesine dikildi.
—Bana bak Mehmet miydi neydi adın, çabuk kalk sıramdan.
Mehmet telaşla toparlandı, “Senin olduğunu bilmiyordum”
—Ben nereyi istersem ora benimdir tamam mı?
Mehmet şaşırdı;
—Öğretmen yerleştirmiyor mu?
Kutay bağırdı; “Şu anda öğretmen var mı?”
Mehmet başka sıraya geçti, orda da Erkut tepesine geçti, bir kez daha yer değiştirdi, orda da Turgut tepesine dikildi. Mehmet sonunda en sondaki boş sıraya geçti. Sonra baktı ki, kendisini kaldıranlar o yerlere oturmamıştı bile. Kutay, Turgut’u yanına çağırdı, Erkut da bir arka sıraya oturdu. Mehmet geri dönerse yine tepeme dikilirler diye kalkmadı.
Sınıf öğretmenleri Leyla Hanım girdiğinde hepsi ayağa kalktı. Leyla öğretmen tatilde ne yaptıklarını sordu. Kutay, Eğe kıyılarında birkaç yerde tatil yaptıklarını anlatırken çoğu gıptayla bakıyordu. Diğer çocuklardan da tatile gidenler, uzaktaki akrabalarına gidenler vardı. Sıra Mehmet’e geldiğinde öğretmen;
—Evet, sınıfımıza yeni gelen arkadaşınız neler yapmış bakalım. Sınıfımıza hoş geldin Mehmet, seni zamanla tanıyacağız. Eminim arkadaşların da yeni sınıfına alışman için yardımcı olacaktır. Ama bu gün tatilde yaptıklarınızı dinlemek istiyorum. Kısaca nerden geldiğini söyle, sonra tatilini anlat bakalım.
—Yenice köyde okuyordum. Öğrenci azlığından okulu bu sene kapatacaklardı. Babam da burada, süt fabrikasında iş bulunca ailecek geldik. Tatilde köydeydim, annemle büyükbabama yardımcı oldum. Buğday biçtik, meyve topladık
Mehmet, işe yaramanın sevinciyle gözleri parlayarak anlatmıştı. Öğretmen de takdir etmiş, “Aferin’” demişti ama Kutay geriye dönüp sordu, “Denize gitmediniz mi?” diye sordu.
Mehmet neşesini bozmadı, gülümseyerek “Gitmedik, ben yüzme bilmiyorum ki!” dedi.
Kutay sorusu istediği etkiyi yapmayınca, “Köylü ne olacak” dedi. Mehmet duymuş ama öğretmen duymamıştı. Öğretmen, Mehmet’in yüzünün asıldığını fark etmedi;
—Otur Mehmet, ailene yardımcı olman çok güzel bir olay. Evet Ayşe, seni dinleyelim.
Sınıfın kapısı çalındı, içeri okul müdürünün eşliğinde siyah saçlı bakımlı bir çocuk girdi. Kutay çocuğun zengin görünüşünden rahatsız olmuş, bir tür rekabet endişesi duymuştu. Müdür öğretmenin yanına gelip alçak sesle, “Süt fabrikasının başına yeni geçen Ayhan Beyin oğlu. Sizin sınıfa verdik öğretmen hanım”
Müdür çıktıktan sonra, öğretmen; “Ali de bizim sınıfa yeni gelen bir arkadaşınız. Eveeet… Hah! en sonda Mehmet’in yanı boş, şimdilik oraya otur, sonra boya göre düzenleme yaparız.” Ali yerine geçti, öğretmen tekrar seslendi; “Evet Ali, sıra tam ordaydı, tatilde neler yaptığınız konuşuyorduk. Kendini tanıt ve anlat bakalım”
Ali ayağa kalktı, oturur oturmaz üzerine toz gelmiş gibi özenle ceketinin kollarını çırptıktan sonra;
—Ankara’da Çankaya’da oturuyorduk. Babamın işi nedeniyle buraya gelmek zorunda kaldık.
—Zorunda kaldık deme Ali, memnun değilmiş gibi anlaşılıyor. Bak ne güzel yeni arkadaşların, öğretmenlerin olacak.
Ali, burun kıvırarak;
—Ankara’da özel okulda okuyordum.
Öğretmen bu övünme gayretini anlamazlıktan geldi;
—Bu kadar mı?
—Eee… Tatilde bir kaç yere gittik işte, Alanya, Kemer, Bodrum filan.
—Tamam Ali, oturabilirsin.
Mehmet elini uzattı, “Hoş geldin Ali. Ben de yeni geldim bu okula”
Ali bir an kararsız gibi durduktan sonra Mehmet’in elini sıktı, “Hoş bulduk hoş bulduk”
Biraz sonra teneffüs zili çaldığında çocuklar Ali’nin yanına toplanmıştı. Merakla sorular soruyordu.
—Nerde oturuyorsunuz?
—Şey… Dolunay sitesinde,
Mehmet atıldı; “Gelirken gördüm, biz de biraz ilerisinde, Ceylan sokaktayız.”
Ali şaşkın bakarken, Erkut atıldı;
—Oooğlum sizin orası gecekondu, Dolunay sitesiyle bir mi?
—Ben bir demedim ki, yakın dedim.
Gülüştükten sonra, yine Ali’ye döndüler.
—Baban nerde çalışıyor.
—Süt fabrikasında
Mehmet yine atıldı “Benim babam da orda”
Ali, Mehmet’e dönüp şöyle bir süzerek baktı, Mehmet gayri ihtiyari gömleğinin dikişli yerini gizlemeye çalıştı. Ali, yavaş yavaş
—Benim babam oranın Genel Müdürü oldu.
Mehmet, boynunu büktü, bir şey söylemedi.
*** *** ***
okunursa/istenirse --- DEVAMI VAR ---
Çocuklar itişerek sıralarına geçmeye çalışıyordu. Uzun boylu, sıska Muzaffer, sıranın en sonuna geçmiş olan çocuğu itekleyip yerine geçti “Defol bizim sıradan”. Çocuk düşmemek için çabaladıktan sonra, sakince sordu;
—Ben de bu sınıftayım?
Muzaffer şaşkın sordu, “Yok canım, sen bizim sınıfta değilsin ki?”
—Yeni geldim.
Onları dinleyen birkaç çocuk da merakla döndü.
—Yeni mi geldin? Adın ne?
Kendini yabancı hisseden yeni çocuk gayet sakin ve uysal bir halde cevap verdi;
—Adım Mehmet.
İri yarı bir çocuk diğerlerinin arasından sıyrılıp yanına geldi. Bu sürekli zenginliğiyle övünen ve her zaman verdiği şekerlemelerle kandırdığı bir kaç çocuğu yanına alıp, çete lideri gibi dolaşan Kutay’dı.
—Köylü gibi görünüyorsun.
Mehmet onun niyetini anlamadan sevinçle konuştu; “Evet köylüyüm, nerden bildin?”
Kutay burun kıvırdı, “Baksana eski-püskü şeylerle gelmişsin okula. Bakın gömleği bile dikişli”
Kutay’ın sözlerine yakın arkadaşları Erkut ve sınıfın en iri yarısı olan ve Dev lakaplı Turgut kahkahayla güldü. Mehmet’in yüzü kızarmıştı. Gömleğinin dikişli kısmını pantolonuna biraz daha sokmaya çalıştı.
Yeni dönemin açılış konuşması için müdür kürsüye çıkınca, çocuklar hemen yerlerine koştu.
Okul müdürü Mustafa Bey, oldukça şişman, otoriter görüntü vermeye çalışmasına rağmen güler yüzünü gizleyemeyen babacan biriydi. Kuralları hatırlatıyor, cezalardan bahsediyordu. Mehmet onu dinleyemiyordu, gömleğinin dikişli kısmı pantolona girmemiş, beslenme çantasıyla gizlemeye çalışıyordu.
Müdürün konuşması ve milli marş okunmasından sonra, sınıflara girmeye başlamışlardı.
Sınıfta herkes özlediği arkadaşıyla oturmaya çalışıyordu. Mehmet orta sırada bir yere oturdu ama Kutay tepesine dikildi.
—Bana bak Mehmet miydi neydi adın, çabuk kalk sıramdan.
Mehmet telaşla toparlandı, “Senin olduğunu bilmiyordum”
—Ben nereyi istersem ora benimdir tamam mı?
Mehmet şaşırdı;
—Öğretmen yerleştirmiyor mu?
Kutay bağırdı; “Şu anda öğretmen var mı?”
Mehmet başka sıraya geçti, orda da Erkut tepesine geçti, bir kez daha yer değiştirdi, orda da Turgut tepesine dikildi. Mehmet sonunda en sondaki boş sıraya geçti. Sonra baktı ki, kendisini kaldıranlar o yerlere oturmamıştı bile. Kutay, Turgut’u yanına çağırdı, Erkut da bir arka sıraya oturdu. Mehmet geri dönerse yine tepeme dikilirler diye kalkmadı.
Sınıf öğretmenleri Leyla Hanım girdiğinde hepsi ayağa kalktı. Leyla öğretmen tatilde ne yaptıklarını sordu. Kutay, Eğe kıyılarında birkaç yerde tatil yaptıklarını anlatırken çoğu gıptayla bakıyordu. Diğer çocuklardan da tatile gidenler, uzaktaki akrabalarına gidenler vardı. Sıra Mehmet’e geldiğinde öğretmen;
—Evet, sınıfımıza yeni gelen arkadaşınız neler yapmış bakalım. Sınıfımıza hoş geldin Mehmet, seni zamanla tanıyacağız. Eminim arkadaşların da yeni sınıfına alışman için yardımcı olacaktır. Ama bu gün tatilde yaptıklarınızı dinlemek istiyorum. Kısaca nerden geldiğini söyle, sonra tatilini anlat bakalım.
—Yenice köyde okuyordum. Öğrenci azlığından okulu bu sene kapatacaklardı. Babam da burada, süt fabrikasında iş bulunca ailecek geldik. Tatilde köydeydim, annemle büyükbabama yardımcı oldum. Buğday biçtik, meyve topladık
Mehmet, işe yaramanın sevinciyle gözleri parlayarak anlatmıştı. Öğretmen de takdir etmiş, “Aferin’” demişti ama Kutay geriye dönüp sordu, “Denize gitmediniz mi?” diye sordu.
Mehmet neşesini bozmadı, gülümseyerek “Gitmedik, ben yüzme bilmiyorum ki!” dedi.
Kutay sorusu istediği etkiyi yapmayınca, “Köylü ne olacak” dedi. Mehmet duymuş ama öğretmen duymamıştı. Öğretmen, Mehmet’in yüzünün asıldığını fark etmedi;
—Otur Mehmet, ailene yardımcı olman çok güzel bir olay. Evet Ayşe, seni dinleyelim.
Sınıfın kapısı çalındı, içeri okul müdürünün eşliğinde siyah saçlı bakımlı bir çocuk girdi. Kutay çocuğun zengin görünüşünden rahatsız olmuş, bir tür rekabet endişesi duymuştu. Müdür öğretmenin yanına gelip alçak sesle, “Süt fabrikasının başına yeni geçen Ayhan Beyin oğlu. Sizin sınıfa verdik öğretmen hanım”
Müdür çıktıktan sonra, öğretmen; “Ali de bizim sınıfa yeni gelen bir arkadaşınız. Eveeet… Hah! en sonda Mehmet’in yanı boş, şimdilik oraya otur, sonra boya göre düzenleme yaparız.” Ali yerine geçti, öğretmen tekrar seslendi; “Evet Ali, sıra tam ordaydı, tatilde neler yaptığınız konuşuyorduk. Kendini tanıt ve anlat bakalım”
Ali ayağa kalktı, oturur oturmaz üzerine toz gelmiş gibi özenle ceketinin kollarını çırptıktan sonra;
—Ankara’da Çankaya’da oturuyorduk. Babamın işi nedeniyle buraya gelmek zorunda kaldık.
—Zorunda kaldık deme Ali, memnun değilmiş gibi anlaşılıyor. Bak ne güzel yeni arkadaşların, öğretmenlerin olacak.
Ali, burun kıvırarak;
—Ankara’da özel okulda okuyordum.
Öğretmen bu övünme gayretini anlamazlıktan geldi;
—Bu kadar mı?
—Eee… Tatilde bir kaç yere gittik işte, Alanya, Kemer, Bodrum filan.
—Tamam Ali, oturabilirsin.
Mehmet elini uzattı, “Hoş geldin Ali. Ben de yeni geldim bu okula”
Ali bir an kararsız gibi durduktan sonra Mehmet’in elini sıktı, “Hoş bulduk hoş bulduk”
Biraz sonra teneffüs zili çaldığında çocuklar Ali’nin yanına toplanmıştı. Merakla sorular soruyordu.
—Nerde oturuyorsunuz?
—Şey… Dolunay sitesinde,
Mehmet atıldı; “Gelirken gördüm, biz de biraz ilerisinde, Ceylan sokaktayız.”
Ali şaşkın bakarken, Erkut atıldı;
—Oooğlum sizin orası gecekondu, Dolunay sitesiyle bir mi?
—Ben bir demedim ki, yakın dedim.
Gülüştükten sonra, yine Ali’ye döndüler.
—Baban nerde çalışıyor.
—Süt fabrikasında
Mehmet yine atıldı “Benim babam da orda”
Ali, Mehmet’e dönüp şöyle bir süzerek baktı, Mehmet gayri ihtiyari gömleğinin dikişli yerini gizlemeye çalıştı. Ali, yavaş yavaş
—Benim babam oranın Genel Müdürü oldu.
Mehmet, boynunu büktü, bir şey söylemedi.
*** *** ***
okunursa/istenirse --- DEVAMI VAR ---