yorumsuz54
Banned
- Katılım
- 1 Mar 2007
- Mesajlar
- 561
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Açılım bitiyor, eski güzel günler yakın!
Reşadiye’deki katmerli hain saldırı gösteriyor ki provokasyon yapacaksan Türkiye’de yapacaksın, birini provoke edeceksen Türk siyasetçilerini provoke edeceksin. Sonuç garanti değilse de siyasi demeçler garantidir...
Bir ülke düşünün ki 30 yıldır 30 bini aşkın insanını kaybettiği kanlı ve acılı bir meseleye nihayet el atıyor; hem terörü bitirmek hem de Kürt vatandaşlarının yüzünü güldürmek için “nihayet”, “geç de olsa” elini taşın altına koyuyor...
Biri, yıllardır söylediklerini inkar pahasına öteki de yıllardır okuduğu ezberin dozunu daha da artıran iki parti bu teşebbüse göğüslerini siper ediyor. Basit bir, “İktidar açılımda batsın, oylar bize gelsin” hesabıyla... Gelsin peki.
Bu anlaşılmaz ve kabul edilebilir bir tutum değildir ama Türk siyaseti için şaşırtıcı da
değildir.
Ama, hafızasında sayısız provokasyon bulunan bir ülke için Reşadiye hadisesinin anlamını bilmemek kabul edilebilir mi? Anlaşılabilir mi?
Hepsi bir yana... 1993 Mayıs’ın da Kürt meselesi için hafif bir çözüm rüzgarı esmeye başlamışken Bingöl’de 33 erin şehit edilmesi gibi unutulmaz ve unutulmaması da gereken bir vak’aya tanıklık ettik. Böyle bir ülkede Reşadiye’nin anlamını görmezden geliyorsanız, bu olayın beş N bir K’sını adamakıllı sorgulamıyorsanız; üstüne üstlük de “Açılım oldu böyle oldu” gibi sinsi bir yoruma müracaat ediyorsanız, şehitlerden utanmalısınız.
Bu olayın provokasyon olduğunu söylemek değil, aksini düşünmek, sebebini başka yerlerde aramak komplo teorisidir. Kamuoyu, gergin bir demokratik açılım tartışmasının tam ortasındayken, DTP davasında final oturumları başlamışken, PKK çıldırmış gibi sokakları yakarken bundan daha sinsi ve provokatif bir saldırı düşünülemezdi.
Terör örgütü ve o örgütün maşayla tutanlar acımasız olabilir... Bu onlardan beklenmeyecek bir darbe değildir. Devlete paralel Ergenekon örgütünün on yıllardır elini kolunu sallayarak faaliyet gösterdiği bir ülkede yaşıyoruz; bunu bizden daha kolay kim bilebilir? PKK’nın veya TİKKO veyahut da DHKPC’nin nasıl kolaylıkla kullanılabildiğinin sayısız örneklerini canlı yaşadık.
Terör örgütü demek, çoğu kez provokasyon demek, sağ gösterip sol vuran eylemler yapmak demektir. Kimin ipinin kimde olduğunu bulamazsınız bile... Eylemi yapan bile bulamaz bazen.
Ama işbirliği ne kadar karanlık olursa olsun, bir bakışta amacın ne olduğunu anlayabilirsiniz.
Reşadiye’de askerleri kim şehit etti? PKK mı, ötekiler mi? Fotoğrafın tamamı mutlaka çok da uzun olmayan bir sürede ortaya çıkacaktır. Kim yapmış olursa olsun niye yapıldığını anlamak için beklemeye gerek yoktur. Doğrudan çözüm iradesini hedef alan çıplak bir provokasyon...
Ama aklı başında olanların, biraz hafızası, biraz da analiz kabiliyeti bulunanların provoke olması gerekmiyor. Baykal ve Bahçeli gibi “Hah, işte tamam... Hayırlısıyla bu açılım da bitti” diye el oğuşturması hiç gerekmiyor.
Eli kalem tutup da yüzü tutmadığı için Kürt meselesinin halline itiraz edemeyen ama böylesine “güzel” fırsatları kollayıp “Ama efendim bu açılım da pek şey olmadı...” diye eveleyip geveleyip söze başlayanların aslında birer Baykal ve Bahçeli kopyası olduklarını görmeye de başladık. Daha da görürüz...
Geçmişi kanla bezenmiş bir mesele akşam yatıp sabah kalkılarak çözülemez. Zaman ve sabır ister...
O zaman zarfında da tasfiyesi başlayan örgütün ve tasfiyesi o örgütten daha zor olan savaş yandaşlarının elinden geleni ardına koymayacağını bilmek; bilip de unutmamak gerekir.
“Açılım bitti” diye sevinerek kendisini erkenden CHP-MHP-DTP safına yazdıranların da heyecana kapılmadan çözümün silsilesini sabırla takip etmelerinde fayda vardır. Çözümsüzlük demek, eskiden olduğundan daha acılı bir süreç demektir zira...
Mustafa KARAALİOĞLU/Star