Paul Bernard Henze, Türkiyenin kaderini değiştirenlerin başında gelir. Kendi anlatımıyla Menderes dönemimin sonlarında (O zamanlar CIA Ankara görevlisi Ruzi Nazardı) ve 70li yıllarda Türkiyede CIA İstasyonu şefiydi. Yine kendi anlatımıyla Türkiyenin gitmediği köşesi kalmadı.
Türkiyenin her köşesine gittiği dönemde, CIA eğitimli devlet görevlilerinin ve sivil yerel destek birimlerin (paramiliter çetelerin) de yardımıyla ülke kan gölüne döndü. Amerika'nın FM-31 talimatlarına uygun olarak toplu katliamlar yaşandı.
Türkiyeyi parçalayarak Türk egemenliğinden uzaklaştırmak, federasyonlara bölmek gerekiyordu. Henze, 1977de Türkiyeden ayrıldı; iç çatışmayı Amerikan Başkanının güvenlik komitesinden yönetti ve Türkiyedeki derin devlet ile birlikte 12 Eylülde darbeyi başardılar.
Aradan on yıl geçmişti. Henze, Yeni Turancıların örgütüne (Ayrıntı için Bkz. S. Örümceğin Ağında) danışman oldu ve Türkiyenin Atatürk ve Özal kalitesinde yeni bir lidere ihtiyacı var. Böyle birinin ortaya çıkmasının çok uzun sürmeyeceğini umuyorum diye yazmaya başladı.
Henze, CIAdan emekli olduktan sonra görevi bitmedi. Wilson Fellowu ve RAND elemanı olarak, Türkiyeyi yılda üç dört kez ziyaret etti. Tanıdığı binlerce sade Türk vatandaşı şöyle dursun, son yirmi yılda Türkiyenin politik, askeri, entelektüel ve iş çevreleri ile de tanışma şansını elde etti.
Binlerce insan tanıyınca aranılan önderleri de bulmuş olmalı ki Henze, tasarımın 2. aşamasını açıklıyor ve Türkiyeli aydınlara görev veriyordu:
Türklerin, çağdaş dünyada siyasal yönden en başarılı ve gelişmiş ülkelerin federasyon düzeniyle yönetilenler olduğunu düşünmeye başlamaları gerekir Türkiye Cumhuriyetinde bu türlü değişimleri oluşturabilecek düzenlemeler, Türk aydınlarının ve siyasetçilerinin gündemlerinin başında yer almalıdır.
12 Eylül öncesinde demokrasiyi güçlendirmek için nasıl kan döküldüyse, federasyonlaşmayı hızlandırmak için de bir şeyler yapmak gerekirdi. Henze, bu yöntemi açıklıyordu:
Belki bu tür temel bir düzenlemenin (federasyonlaştırmanın) yapılabilmesi için 20. yüzyılın sonunda Türkiyenin içine sürüklendiği bunalımın biraz daha (da) kötüleşmesi gerekecektir.
Henzenin dediği gibi oldu: Bunalım dönem dönem yoğunlaştı ve son 7 yıldır da güncelleşti. Artık Türklere rahat yok; her gün yeni bir bunalım.
AÇILIM ELBETTE AMERİKAN-ALMAN-İNGİLİZ TASARIMI DEĞİLDİR!
Yalnız CIA-Örümcek Ağı ve Amerikan Federal Devleti miydi federasyonlaştırma tasarımını geliştiren? Elbette hayır! Anımsayın şimdi; Almanya'nın sivil örgütçüsü Konrad Vakfının görevlisi Udo Steinbachın sözlerini:
Türkiye yapaydır. Gerçekte var olan Türkiye, bir adamın, önemli bir adamın, tarihsel öneme (sahip) bir adamın dikte ettirmesiyle yaratılmış bir yapay oluşumdur.
Almanların bir başka görevlisi Christian Rumpfun Ankarada ABye girilmesini öğütlerken -hem de devletin en üst makam sahiplerinin gözlerinin içine baka baka- söylediklerini de unutmamalı:
Buna karşın Kemalist prensiplerin ideolojiden koparılması talep edilmelidir Kemalist milliyetçiliğin çağın gereksinimlerine aykırı olan yorumu, ABye entegrasyonun beraberinde getirdiği, milliyetçi strüktürlerin (yapıların) bir kısmının tasfiyesiyle çelişki arzetmektedir.
Örümcek Ağında milyonlarca dolarla çalışan sivil örgütlerin, Türkiyeyi bunalıma sokmak için ellerinden geleni yapan İran uydusu İslam devrimcilerinin ve PKKnin de silahlı saldırılarıyla, suikastlarıyla çelişki kolayca çözüldü.
Henzenin dediği olmuştu. Ülkeye yeni bir hükümet geldi ve başbakan başkanlık sisteminden ve eyalet projesinden söz etti. İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu da, konunun yalnızca günlük siyaset sözüyle sınırlı olmadığını 2002de ilan etti:
Olursa her ilde bir yönetici olacak, o da seçimle gelecek. Şu andaki gibi atanmış vali ve seçilmiş belediye başkanı birlikte olmayacak. Bu konuda partide (Adalet ve Kalkınma Partisi) Araştırma Geliştirme Bölümü çalışıyor. (...) En iddialı projelerimizden biri de her il ve ilçede bir nevi yerel parlamento olarak adlandırılabilecek çalışma sistemi kurmak.
Henze gibi Wilson Fellow olan Osman Cengiz Çandarın ve özellikle Doğu Ergilin hakkını da teslim etmek gerekiyor. Washingtondaki NED merkezinde aylarca kalan TOSAV ve TOSAM kurucusu Doğu Ergil, Amerikalı deneyimli devlet memurlarının ve yabancı danışmanların da katkılarıyla ilk Kürt-Türk uzlaşma Anayasasını 2000den önce hazırlamıştı. AKP 2002de yönetimi ele alınca Ergil de, Türkiyenin Irakta Kürdistan Güney Devletinin kurulmasını desteklemesini istedikten sonra Bakan Aksuyu destekledi:
Ve işte üniter devlet yapısı altında, Ankara'nın kendi ülkesine yabancı ve verimsiz bir yönetimi var şu ana kadar. Yerel yönetim yasasını bile çıkarmak sorun oldu. Eğer siz bu ülkeyi yönetemiyorsanız, bırakın insanlar kendi kendilerini yönetsinler. Bu kadar yoksul ve cahilsek, bırakın başka bir sistemi deneyelim. Üniter devletçiliğin ve merkeziyetçiliğin neticesinde, Türkiye çok geri bırakıldı.
Doğu Ergil, gerçekten ileri görüşlüydü; çünkü kısa sürede Kuzey Irakta, Anayasasının girişinde Sevrden gelen Kürt haklarından söz eden Kürdistan Güney Devleti (Daha sonra Bölge Yönetimi dediler) kuruldu.
(TSK ilişkisi için bkz. Kürdistan Gineyde İki Bayrak Kerkükte İki Çak Çak, Savaşmadan Yenilmek, 2. Basım, s. 229)
TSK yöneticileri bile kırmızı çizgilerden söz ederken Irakın üniter yapısı demekle yetinir olmuşlardı. Çok geçmeden Amerikan Genelkurmayının güven-lik dairesi başkanı korgeneral Türkiyeye Irakta çözüm yöntemlerini sıkça an-lattıklarını açıkladılar.
Böylece Sayın Abdullah Cumhur Gülün de ısrarla belirttiği gibi tarihi fırsat yakalanmış oldu ve Sayın Başbakanın dedikleri gibi, açılım kesinlikle bir Amerikan tasarımı değildir.
PKKnın, Hizbullahın, Selam-Kudüs örgütünün silahlı saldırılarının, suikastların, CIA ustası Henzenin apaçık belirttiği federasyon tasarımına hiç ama hiç katkısı yoktur!
Kemalizm yerine Atatürk ilke ve inkılâpları demeyi hüner sayan ve Avrupa Birliği yolu, Atatürkün gösterdiği yoldur diyerek işin içinden sıyrılmaya çalışan, iki de bir de Amerikaya giderek derneklere konuk olan TSK yöneticilerinin ve Federasyon illa ki bölünmek değildir diyen T.C.nin Washington büyükelçilerinin katkısı zaten olamaz!
Bu işlerin, yediğimiz her türlü kazığa karşın bir türlü (Yunanistan ve Fransa kadar bile) uzak duramadığımız NATOnun genişleme projesi ile ilişkisinden söz etmekse ayıptır; çünkü MGK, açılıma devam demiştir!
Sonunda analarımızı gerçekten ağlatacaklar; ama olan aldatılan Kürtlere ve Türklere olacak! Sebep olanların binecekleri gemiler zaten hazır.
Not: Amerikan projesi olmayan açılıma Amerikan katkılarının kişiden kişiye ayrıntıları için Yılmaz Polatın CIAnın Muteber Adamı (UDY 2008) kitabı yararlı olabilir.
Alıntıdır (guncelmeydan-Ram)
Türkiyenin her köşesine gittiği dönemde, CIA eğitimli devlet görevlilerinin ve sivil yerel destek birimlerin (paramiliter çetelerin) de yardımıyla ülke kan gölüne döndü. Amerika'nın FM-31 talimatlarına uygun olarak toplu katliamlar yaşandı.
Türkiyeyi parçalayarak Türk egemenliğinden uzaklaştırmak, federasyonlara bölmek gerekiyordu. Henze, 1977de Türkiyeden ayrıldı; iç çatışmayı Amerikan Başkanının güvenlik komitesinden yönetti ve Türkiyedeki derin devlet ile birlikte 12 Eylülde darbeyi başardılar.
Aradan on yıl geçmişti. Henze, Yeni Turancıların örgütüne (Ayrıntı için Bkz. S. Örümceğin Ağında) danışman oldu ve Türkiyenin Atatürk ve Özal kalitesinde yeni bir lidere ihtiyacı var. Böyle birinin ortaya çıkmasının çok uzun sürmeyeceğini umuyorum diye yazmaya başladı.
Henze, CIAdan emekli olduktan sonra görevi bitmedi. Wilson Fellowu ve RAND elemanı olarak, Türkiyeyi yılda üç dört kez ziyaret etti. Tanıdığı binlerce sade Türk vatandaşı şöyle dursun, son yirmi yılda Türkiyenin politik, askeri, entelektüel ve iş çevreleri ile de tanışma şansını elde etti.
Binlerce insan tanıyınca aranılan önderleri de bulmuş olmalı ki Henze, tasarımın 2. aşamasını açıklıyor ve Türkiyeli aydınlara görev veriyordu:
Türklerin, çağdaş dünyada siyasal yönden en başarılı ve gelişmiş ülkelerin federasyon düzeniyle yönetilenler olduğunu düşünmeye başlamaları gerekir Türkiye Cumhuriyetinde bu türlü değişimleri oluşturabilecek düzenlemeler, Türk aydınlarının ve siyasetçilerinin gündemlerinin başında yer almalıdır.
12 Eylül öncesinde demokrasiyi güçlendirmek için nasıl kan döküldüyse, federasyonlaşmayı hızlandırmak için de bir şeyler yapmak gerekirdi. Henze, bu yöntemi açıklıyordu:
Belki bu tür temel bir düzenlemenin (federasyonlaştırmanın) yapılabilmesi için 20. yüzyılın sonunda Türkiyenin içine sürüklendiği bunalımın biraz daha (da) kötüleşmesi gerekecektir.
Henzenin dediği gibi oldu: Bunalım dönem dönem yoğunlaştı ve son 7 yıldır da güncelleşti. Artık Türklere rahat yok; her gün yeni bir bunalım.
AÇILIM ELBETTE AMERİKAN-ALMAN-İNGİLİZ TASARIMI DEĞİLDİR!
Yalnız CIA-Örümcek Ağı ve Amerikan Federal Devleti miydi federasyonlaştırma tasarımını geliştiren? Elbette hayır! Anımsayın şimdi; Almanya'nın sivil örgütçüsü Konrad Vakfının görevlisi Udo Steinbachın sözlerini:
Türkiye yapaydır. Gerçekte var olan Türkiye, bir adamın, önemli bir adamın, tarihsel öneme (sahip) bir adamın dikte ettirmesiyle yaratılmış bir yapay oluşumdur.
Almanların bir başka görevlisi Christian Rumpfun Ankarada ABye girilmesini öğütlerken -hem de devletin en üst makam sahiplerinin gözlerinin içine baka baka- söylediklerini de unutmamalı:
Buna karşın Kemalist prensiplerin ideolojiden koparılması talep edilmelidir Kemalist milliyetçiliğin çağın gereksinimlerine aykırı olan yorumu, ABye entegrasyonun beraberinde getirdiği, milliyetçi strüktürlerin (yapıların) bir kısmının tasfiyesiyle çelişki arzetmektedir.
Örümcek Ağında milyonlarca dolarla çalışan sivil örgütlerin, Türkiyeyi bunalıma sokmak için ellerinden geleni yapan İran uydusu İslam devrimcilerinin ve PKKnin de silahlı saldırılarıyla, suikastlarıyla çelişki kolayca çözüldü.
Henzenin dediği olmuştu. Ülkeye yeni bir hükümet geldi ve başbakan başkanlık sisteminden ve eyalet projesinden söz etti. İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu da, konunun yalnızca günlük siyaset sözüyle sınırlı olmadığını 2002de ilan etti:
Olursa her ilde bir yönetici olacak, o da seçimle gelecek. Şu andaki gibi atanmış vali ve seçilmiş belediye başkanı birlikte olmayacak. Bu konuda partide (Adalet ve Kalkınma Partisi) Araştırma Geliştirme Bölümü çalışıyor. (...) En iddialı projelerimizden biri de her il ve ilçede bir nevi yerel parlamento olarak adlandırılabilecek çalışma sistemi kurmak.
Henze gibi Wilson Fellow olan Osman Cengiz Çandarın ve özellikle Doğu Ergilin hakkını da teslim etmek gerekiyor. Washingtondaki NED merkezinde aylarca kalan TOSAV ve TOSAM kurucusu Doğu Ergil, Amerikalı deneyimli devlet memurlarının ve yabancı danışmanların da katkılarıyla ilk Kürt-Türk uzlaşma Anayasasını 2000den önce hazırlamıştı. AKP 2002de yönetimi ele alınca Ergil de, Türkiyenin Irakta Kürdistan Güney Devletinin kurulmasını desteklemesini istedikten sonra Bakan Aksuyu destekledi:
Ve işte üniter devlet yapısı altında, Ankara'nın kendi ülkesine yabancı ve verimsiz bir yönetimi var şu ana kadar. Yerel yönetim yasasını bile çıkarmak sorun oldu. Eğer siz bu ülkeyi yönetemiyorsanız, bırakın insanlar kendi kendilerini yönetsinler. Bu kadar yoksul ve cahilsek, bırakın başka bir sistemi deneyelim. Üniter devletçiliğin ve merkeziyetçiliğin neticesinde, Türkiye çok geri bırakıldı.
Doğu Ergil, gerçekten ileri görüşlüydü; çünkü kısa sürede Kuzey Irakta, Anayasasının girişinde Sevrden gelen Kürt haklarından söz eden Kürdistan Güney Devleti (Daha sonra Bölge Yönetimi dediler) kuruldu.
(TSK ilişkisi için bkz. Kürdistan Gineyde İki Bayrak Kerkükte İki Çak Çak, Savaşmadan Yenilmek, 2. Basım, s. 229)
TSK yöneticileri bile kırmızı çizgilerden söz ederken Irakın üniter yapısı demekle yetinir olmuşlardı. Çok geçmeden Amerikan Genelkurmayının güven-lik dairesi başkanı korgeneral Türkiyeye Irakta çözüm yöntemlerini sıkça an-lattıklarını açıkladılar.
Böylece Sayın Abdullah Cumhur Gülün de ısrarla belirttiği gibi tarihi fırsat yakalanmış oldu ve Sayın Başbakanın dedikleri gibi, açılım kesinlikle bir Amerikan tasarımı değildir.
PKKnın, Hizbullahın, Selam-Kudüs örgütünün silahlı saldırılarının, suikastların, CIA ustası Henzenin apaçık belirttiği federasyon tasarımına hiç ama hiç katkısı yoktur!
Kemalizm yerine Atatürk ilke ve inkılâpları demeyi hüner sayan ve Avrupa Birliği yolu, Atatürkün gösterdiği yoldur diyerek işin içinden sıyrılmaya çalışan, iki de bir de Amerikaya giderek derneklere konuk olan TSK yöneticilerinin ve Federasyon illa ki bölünmek değildir diyen T.C.nin Washington büyükelçilerinin katkısı zaten olamaz!
Bu işlerin, yediğimiz her türlü kazığa karşın bir türlü (Yunanistan ve Fransa kadar bile) uzak duramadığımız NATOnun genişleme projesi ile ilişkisinden söz etmekse ayıptır; çünkü MGK, açılıma devam demiştir!
Sonunda analarımızı gerçekten ağlatacaklar; ama olan aldatılan Kürtlere ve Türklere olacak! Sebep olanların binecekleri gemiler zaten hazır.
Not: Amerikan projesi olmayan açılıma Amerikan katkılarının kişiden kişiye ayrıntıları için Yılmaz Polatın CIAnın Muteber Adamı (UDY 2008) kitabı yararlı olabilir.
Alıntıdır (guncelmeydan-Ram)