80'li Yıllarda Neler Yapardık

Øguz

Altın Üye
Katılım
20 Ağu 2007
Mesajlar
4,147
Reaction score
0
Puanları
0

1980' li yıllardaki bazı alışkanlıklarımız ve yaptıklarımız.

Belki hatırlarsınız, bir zamanlar telsizler yasaktı. Yasak kalktıktan sonra, bir telsiz furyası başladı, herkesin elinde, arabasında, evinde bir CB, yani telsiz oldu. Her köşe başında bir "CB Shop" türedi. Bu, günümüzdeki cep telefınu furyasına çok benziyor. O zamanlar telsiz geyikleri başladı, telsizden arkadaşlıklar kuruldu, sonra cafelerde falan buluşuldu (IRC gibi ;-).
O günlerden klasik bir diyalog başlangıcı : "...bayan arkadaş arıyorum bayan arkadaş....."


80' lerde video salgını başladı. BETAMAX diye bir şeyle tanıştık. Her köşe başında bir videocu açıldı ve biz de videoculara taşınmaya ve video kulüplere üye olmaya başladık. Artık hafta sonlarında 5-6 kaset kiralanıyor ve filmler seyrediliyordu. Okul kırıldığı zamanlarda da artık yapacak yeni bir şey vardı. Galiba Türk halkının en fazla film seyrettiği zamanlardı. Acaba şu anda kaç tane video kulüp vardır.

366jlvwr1d5vzvm4x8je.gif



"Milliyet Çocuk Dergisi" vardı ve Pazartesi günleri çıkardı. Resimli romanlar, hikayeler, okuyucu mektuplar vardı. En çok sevdiğim ise, şimdi ismini hatırlayamıyorum ama canlı bir uçandaire ve onun içinde evreni dolaşan bir ailenin maceraları.


Milliyet Çocuk Dergisi' nin klasiği "Cimcime" aman sakın unutulmasın. Renkli televizyonun o denli yaratıcı bir icadı bir daha gelmemiştir herhalde..


Okula giderken, hernekadar babalarımız karşı çıksa da, spor ayakkabı giyerdik. O zamanlar "Converse" çoook modaydı. Hele bir de kırmızı ise havamızdan yanımıza yaklaşılmazdı. Okul maçlarından sonra "Converse" leri bağcıklarından birbirine bağlayıp omuzlarına asanlar kızların gözdesi olduklarını zannederlerdi. Ancak, "Converse" lerin bir çok taklidi vardı, en makbul olanı, original olanlardı. Acaba hiç "Converse" istememiş olan bir 80 çocuğu olabilir mi?

plzl8aamv1tn9koh71m9.jpg




En popüler ayakkabı converse all star olabilirdi.. Amerikan pasajında parayı verirsen ve adamlar da seni tanırsa satıyorlardı...Ama döneme damgasını vuran ayakkabı "Adidas Topten" di.. Şanslı isen px den kutu kola alabilirdin..



Hatırlıyorum, Türkiye' ye ilk gelen ithal?! jean "Lee Cooper" oldu. Reklamı bayağı konuşulmuştu. Belki hatırlarsınız bir grup genç acayip sesler çıkarıyordu. Tabii bu arada efsane olmuş bir takım markalar vardı (mesela Levi's 501), bunlardan bir şekilde edinen şanslılar acayip sükse yapardı.
uqtl0xwhw8ex9div8duo.gif



0.5 kurşun kalemler yeni çıkmıştı, hemen herkes kırtasiyecilere koşup birer tane satın aldı. O zamanlar arkadaşlar arasında gelişen bir eşek şakası bu kalemler üzerine kurulmuştu. Şöyle ki: Bu kalemin ucunu çıkarırsınız, kalem ucunu ileriye itmekte kullanılan mekanizmayı kalemin tepesine basarak açarsınız ve bu açık ucu bir arkadaşınızın (tercihen bir kız arkadaş) saçlarının arasına sokarsınız, kalemin tepesini bırakıp çekersiniz. Eh tabii ne olur bir iki tel saç araya sıkışır ve şanssız arkadaşın kafasından kopar. Bu müthiş bir acı verir, bu niye yapılırdı anlamam. Neyse bunu evde veya okulda denemeyin.



Rubik Küpü ortaya çıktı. Normal insanlar arasında bunu çözebilen birisi çıktı mı acaba. Japonlar bir robot yapmıştı 8-10 saniyede çözebilen. Bayağı uğraşmıştık.
12h49ts18n2re90re1.gif




Peugeot 205 GTI çok çok modaydı. Acayip imrenerek bakardık, ama tabii o zamanlar ehliyetimiz bile yoktu. Olsa bile o arabayı zaten alabileceğimiz şüpheli. Şimdi bile ne zaman bir 205 GTI görsem saygıyla bakarım.
jkb5ufu0lzs74ejbxfs4.jpg





O zamanlar internet yoktu, (ne büyük kayıp...) bırakın interneti bilgisayar bile yoktu, sadece emektar Commodore 64' ler, Atari 800XL' ler, Sinclair' ler vardı. (Bütün bunlar ne yahu? diyenler vardır tabii şimdi, onlara sadece gülümsüyorum). Hafızaları 64K idi. Yani siz bugün MS Word' de bir yazı yazıp save ettiğinizde oluşan dosyanın boyutundan bile küçük. Ama o bilgisayarlarla harikalar yaratılırdı ve bence asıl marifet buydu. Basic ile programlar yazardık, bunları kasetlere kaydederdik, tekrar yüklemek için kafa ayarının tutması gerekirdi tabii :)

0aslqb5ukpsfumkadsy.jpg



Kot pantolonların paçalarını yukarı doğru kıvırırdık.


Mekap ve Esem Sport ayakkabılar satılırdı. Bazıları da alırdı...



Sabahlara kadar "Donkey Kong" "River Raid" ve "Pole Position" oynardık. Ayrıca "Raid Over Moscow" da Kremlin sarayını yerle bir ederdik. Pac Man çok modaydı her köşe başında o aptal küçük noktaları yemeye çalışan bir yaratık çıkardı.


ygman43rtzlok5oyv38n.jpg




Radyo olarak TRT 3 dinlerdik (başka da bir şey yoktu zaten), sabah 08.00 ve 10.00 akşam da 18.00 de liste programları verirlerdi. Tabii teypte kaset hazır olurdu ve sevdiğimiz şarkıları kaydederdik.



O zamanlar şimdiki gibi Avrupa' da Amerika' da çıkan her albüm Türkiye' ye gelmezdi, her yerde kasetçiler vardı, kaset doldurturduk. O zamanların çocukları mutlaka ellerinde bir liste ile bir kasetçiye gidip bir kaset doldurtmuşlardır. Bunun zevki başka nerde var. Kasetin hazır olacağı saati iple çeker, babamıza zorla aldırdığımız müzik setinde dinler, o zamanlar moda olan; biten şarkının sonu ile yeni şarkının başını karıştıran mix aletlerine hayran olurduk. Ne yazık ki bu zevki yaşamak artık mümkün değil. (Tamam tamam, bazıları telif hakları diye başlayan bir konuşma yapacaklardır biliyorum....)



Arkadaşlarla müzik setleri hakkında derin tartışmalara girerdik.
Kaç katlı müzik setleri iyi olur sizce?



"Boat on the River" dinlerdik ve sözlerinden bir anlam çıkartmaya çalışırdık. Ama bunu başarabilen hiç kimse çıkmadı.


Atari 2600 yeni çıkmıştı. Daha ortada ne Commodore vardı ne de başka bir şey. Bazı şanslı çocukların Atarileri vardı. Bir yolunu bulup onlara ziyarete gider saatlerce oynardık. Bütün dünyada büyük olay yaratmıştı.


i4bfgllf8b3waxwqqjdk.gif




Hey! O zamanlar 8086lar vardı ve benim pac-mandan sonraki en favori oyunum "Digger"di. O hala yaşıyor. Bir gurup insan o güzel oyunu pentium makinalara uyarlamışlar



Dechatlon oynarken kim bilir kac tane joystick kırıldı!!! Bence Atari 800XL'nin en güzel oyunuydu.



Şalvar kesim kot pantolon, shetland kazak, anorak yelek giyer, walkmanlarimizi takar piyasa yapardık. Taklit Lacoste t-shirt giyer kollarını kıvırırdık. Saçlarımızın sadece arkasını omuzlara kadar uzatırdık. Kışın gözde mekanları Airport ve Stüdyo 54 idi


Okul çantalarımızın (arabası olanlar arka camlarına) üzerine "KAMEI", "SAKURA" yazılı çıkartmalar yapıştırırdık. Sahi bu Kamei ne demek hala bilmem :)
Gelen bir e-maile göre KAMEI Japoncada "öp beni" demekmiş. Peki ama niye camlara yapıştırılırdı?



Her hafta Gırgır' ın çıkmasını heyecanla beklerdik. Bir solukta okurduk. Takip ettiğimiz serilerin başında Utanmaz Adam, Avanak Avni, En Kahraman Rıdvan gelirdi. Tabii diğer bütün karikatürler ve tam sayfa olan ve belirli bir konuya yoğunlaşmış bölim de çok iyiyidi.
Bunun yanında Fırt vardı, ikinci sayfada çıplak bayanların sansürlenmiş ve karikatürlerle süslenmiş bir resmi olurdu.



1987 Model Doğan Üzerine:
Zamanının en popüler arabasıydı İzmir Karşıyaka caddelerinde...
Pioneer teyp, bilmem kaç wattlık Aciko ekolayzer ve arkada 2080 çift katlı kolonlar ve önde 150 wattlık 1685 ler... muazzzam bir tıslama ve bumlar...veya dumtıs...çıstak..
Gaza yüklen, asfaltı kazı... sonra ikiye at ve tekrar gaza yüklen..hatta daha fazla ilgi çekmek istiyorsan bir de ara gaz ver... o zamanlar kızlarla tanışmak için en büyük aracımızdı... ICQ yoktu elbet... belki daha dürüst idik bu yüzden... nicknameler yoktu...
Hala kırmızı bir doğan görsem saygıyla bakarım... şimdi esamesi okunmayan pek çok değer gibi o da bir zamanların efsanesi idi... yaşlanıyor muyum ne?



İlk walkman' imi hatırlıyorum "Sanyo" anneciğim yurt dışından bir arkadaşına getirtmişti ve onda dinlediğim ilk parça al jearau'nun this time'dı sanıyorum ,çok çok etkilemiş beni...



converse hala giyiyorum ve sanırı yeryüzündeki tüm renklerine de sahip olmuştum...




O yıllarda Bravo dergisi cok modaydı. Parası olanlar alırdı. Hatırlarım da Hey dergisi 75 lira, Onyedi dergisi 125 lira ama Bravo 500 liraydi. Benim 2 tane vardı. Almanca anlamazdık ama okurduk. Hava atardık.



İlk sayfaları beyaz orta sayfaları saman kağıttan HEY dergisi vardı ve bütün müzik olaylarını, Alman Bravo dergisinden tercüme edilmiş röportajları orada okur, müzik listelerini sıkı şekilde takip ederdik... Sonra ONYEDİ ve BLUE JEAN gelmişti... Verdikleri posterler odalarımızı süslerken dergideki bir iki şarkı sözü bizi mutlu etmeye yeterdi... Peki dergilerin içinden çıkan minik şarkıcı çıkartmalarını hatırlamayan var mı? Şimdi geriye sadece Blue jean kaldı galiba..


 
Geri
Üst