metalic
New member
- Katılım
- 18 May 2006
- Mesajlar
- 3,007
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 120
“Ayağındaki botların bağı çözüktü. ‘Bağcıkları bağlayın’ dedi görevlilere. Sonra avukatlarına döndü ve bu talebinin nedenini anlatmaya başladı:
‘Cezaevinden yangından mal kaçırırcasına, kaptılar bizi. Postallarımın bağını bağlamaya bile zaman bulamadım. Bari şimdi bağlasınlar. Asıldığımda, postallarım ayağımdan düşsün istemiyorum.’
İnfaz savcısı, ‘Haydi’ dedi.
Avukatlarına baktı, yolculuğa çıkıyormuş gibi vedalaştı:
Hosçakalın. Herkese, bütün devrimcilere selam...”
Gardiyanlar kolunu tuttular.
‘Bırakın’ diye bağırdı.
‘Bırakın, kendim giderim!’
Koridorları geçti. Arkasından 20-30 kişi yürüyordu. Avluya çıktı. Duvar dibine kurulmuş ve hafif aydınlatılmış darağacına doğru yürüdü. Önce masaya; ardından, tabureye çıktı.
Başını öne uzatarak ilmiği kendi boynuna geçirmek istedi. Başaramadı.
Cellat, ilmiği iki eliyle çekti, genişletti, boynuna geçirdi.
‘Yaşasın tam bağımsız Türkiye, yaşasın halklar, yaşasın işçiler, köylüler... Kahrolsun emperyalizm’ oldu son sözleri...
Savcı, “Çeeeek” diye bağırdı. Cellat öne atıldı, tabureyi çekti!”
***
Tam üç kez tekrarlandı bu sahne...
Tarih, 6 Mayıs 1972’ydi.
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan, “Türkiye’ye komünizmi getirmeye çalışmak ve bunun için eylemler yapmak”tan suçlu bulunarak asıldılar.
***
Bugün 6 Mayıs 2009.
Yabancı ajanslar birkaç gün önce iki haberi arka arkaya tüm dünyaya duyuruyordu.
İlkinde; son ekonomik krizden sonra kapitalizmin beşiği ABD’de yapılan bir anketten söz ediliyordu. Ankete göre bu ülkede sosyalizmin kapitalizmden iyi olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 20’ye çıkmıştı.
İkinci haber, yine vahşi kapitalizmin kök saldığı Japonya’dan geliyordu. Habere göre, Japon Komünist Partisi’ne (JCP) rağbet artıyordu. Üye sayısı 420 bine yaklaşmıştı. Aynı dönemde; iktidardaki Liberal Parti’nin üye sayısı ise 5 milyondan 1 milyona gerilemişti.
***
Deniz, Yusuf ve Hüseyin’in idamlarının üzerinden 37 yıl geçti.
Tek suçları...
Aradan 37 yıl geçtikten sonra kapitalizmin beşiği iki ülkede bile milyonlarca kişinin yeni yeni keşfetmeye başladığı komünizmi savunmaktı...
Kimseyi öldürmemişlerdi. Bu ülkeyi canlarından çok sevmişlerdi. Atatürk devrimlerine ihanet etmemişlerdi.
Tek istedikleri sınıfsız, sömürüsüz bir dünyaydı.
***
Bakalım yüce adalet, onların asılmalarından 37 yıl sonra; töre ya da başka bir nedenle Mardin’in bir köyünde 44 kişiyi katledenlerin de yakasına yapışıp hesap sorabilecek mi?
Yoksa; 44 kişiyi öldürmek, sosyalist olmanın yanında, solda sıfır kalan bir suç mu?
*****
GÜNÜN SORUSU
Sorum, “üç fidan”ı 6 Mayıs 1972’de darağacına gönderen kararın Meclis’te oylanması sırasında iki elini birden havaya kaldırarak, “İdam edin o bölücüleri” diye bağıran dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’e:
Vicdanınız rahat mı? Ara sıra da olsa uykularınızın kaçtığı, ıstırap çektiğiniz oluyor mu?
*****
Erdoğan, Obama’dan ve Brown’dan daha mı gamsız?
Dünyanın en büyük ekonomisine sahip ABD’nin Başkanı, Beyaz Saray’a alınması planlanan helikopterin alımından vazgeçti.
Yine dünyanın en gelişmiş ülkelerinden İngiltere Başbakanı Gordon Brown, yeni bir özel jet almaktan vazgeçti.
Bizim Başbakan ise, kriz-mriz umursamadan, filosuna dördüncü uçağı ekledi.
Bunun ülkeye maliyeti 61 milyon dolar oldu!
***
Diyeceksiniz ki “Biz ABD’den ve İngiltere’den daha mı zenginiz, yoksa Başbakanımız mı çok gamsız?”
İkisi de değil!
Sadece, bizim kamuoyumuz çok tepkisiz...
Obama da Brown da kendiliklerinden vazgeçmediler o lükslerden... Medya tüm gücüyle bastırdı, sivil toplum örgütleri ayağa kalktı, halk tepki gösterdi; onlar da geri adım atmak zorunda kaldı!
Bizde ise; bir yazı ben yazdım, birkaç yazı Necati Doğru... Bir de Meclis kürsüsünden Baykal itiraz etti...
Başka tepki gösteren oldu mu?
***
Tamam; Başbakan’a kızın da...
Suçun büyüğünün kendinizde olduğunu da unutmayın!
Mustafa Mutlu
......Kaynak......
‘Cezaevinden yangından mal kaçırırcasına, kaptılar bizi. Postallarımın bağını bağlamaya bile zaman bulamadım. Bari şimdi bağlasınlar. Asıldığımda, postallarım ayağımdan düşsün istemiyorum.’
İnfaz savcısı, ‘Haydi’ dedi.
Avukatlarına baktı, yolculuğa çıkıyormuş gibi vedalaştı:
Hosçakalın. Herkese, bütün devrimcilere selam...”
Gardiyanlar kolunu tuttular.
‘Bırakın’ diye bağırdı.
‘Bırakın, kendim giderim!’
Koridorları geçti. Arkasından 20-30 kişi yürüyordu. Avluya çıktı. Duvar dibine kurulmuş ve hafif aydınlatılmış darağacına doğru yürüdü. Önce masaya; ardından, tabureye çıktı.
Başını öne uzatarak ilmiği kendi boynuna geçirmek istedi. Başaramadı.
Cellat, ilmiği iki eliyle çekti, genişletti, boynuna geçirdi.
‘Yaşasın tam bağımsız Türkiye, yaşasın halklar, yaşasın işçiler, köylüler... Kahrolsun emperyalizm’ oldu son sözleri...
Savcı, “Çeeeek” diye bağırdı. Cellat öne atıldı, tabureyi çekti!”
***
Tam üç kez tekrarlandı bu sahne...
Tarih, 6 Mayıs 1972’ydi.
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan, “Türkiye’ye komünizmi getirmeye çalışmak ve bunun için eylemler yapmak”tan suçlu bulunarak asıldılar.
***
Bugün 6 Mayıs 2009.
Yabancı ajanslar birkaç gün önce iki haberi arka arkaya tüm dünyaya duyuruyordu.
İlkinde; son ekonomik krizden sonra kapitalizmin beşiği ABD’de yapılan bir anketten söz ediliyordu. Ankete göre bu ülkede sosyalizmin kapitalizmden iyi olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 20’ye çıkmıştı.
İkinci haber, yine vahşi kapitalizmin kök saldığı Japonya’dan geliyordu. Habere göre, Japon Komünist Partisi’ne (JCP) rağbet artıyordu. Üye sayısı 420 bine yaklaşmıştı. Aynı dönemde; iktidardaki Liberal Parti’nin üye sayısı ise 5 milyondan 1 milyona gerilemişti.
***
Deniz, Yusuf ve Hüseyin’in idamlarının üzerinden 37 yıl geçti.
Tek suçları...
Aradan 37 yıl geçtikten sonra kapitalizmin beşiği iki ülkede bile milyonlarca kişinin yeni yeni keşfetmeye başladığı komünizmi savunmaktı...
Kimseyi öldürmemişlerdi. Bu ülkeyi canlarından çok sevmişlerdi. Atatürk devrimlerine ihanet etmemişlerdi.
Tek istedikleri sınıfsız, sömürüsüz bir dünyaydı.
***
Bakalım yüce adalet, onların asılmalarından 37 yıl sonra; töre ya da başka bir nedenle Mardin’in bir köyünde 44 kişiyi katledenlerin de yakasına yapışıp hesap sorabilecek mi?
Yoksa; 44 kişiyi öldürmek, sosyalist olmanın yanında, solda sıfır kalan bir suç mu?
*****
GÜNÜN SORUSU
Sorum, “üç fidan”ı 6 Mayıs 1972’de darağacına gönderen kararın Meclis’te oylanması sırasında iki elini birden havaya kaldırarak, “İdam edin o bölücüleri” diye bağıran dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’e:
Vicdanınız rahat mı? Ara sıra da olsa uykularınızın kaçtığı, ıstırap çektiğiniz oluyor mu?
*****
Erdoğan, Obama’dan ve Brown’dan daha mı gamsız?
Dünyanın en büyük ekonomisine sahip ABD’nin Başkanı, Beyaz Saray’a alınması planlanan helikopterin alımından vazgeçti.
Yine dünyanın en gelişmiş ülkelerinden İngiltere Başbakanı Gordon Brown, yeni bir özel jet almaktan vazgeçti.
Bizim Başbakan ise, kriz-mriz umursamadan, filosuna dördüncü uçağı ekledi.
Bunun ülkeye maliyeti 61 milyon dolar oldu!
***
Diyeceksiniz ki “Biz ABD’den ve İngiltere’den daha mı zenginiz, yoksa Başbakanımız mı çok gamsız?”
İkisi de değil!
Sadece, bizim kamuoyumuz çok tepkisiz...
Obama da Brown da kendiliklerinden vazgeçmediler o lükslerden... Medya tüm gücüyle bastırdı, sivil toplum örgütleri ayağa kalktı, halk tepki gösterdi; onlar da geri adım atmak zorunda kaldı!
Bizde ise; bir yazı ben yazdım, birkaç yazı Necati Doğru... Bir de Meclis kürsüsünden Baykal itiraz etti...
Başka tepki gösteren oldu mu?
***
Tamam; Başbakan’a kızın da...
Suçun büyüğünün kendinizde olduğunu da unutmayın!
Mustafa Mutlu
......Kaynak......