5 yeni fiLm gösterimde

mr.aLi

Moderatör
Moderatör
Katılım
1 May 2008
Mesajlar
6,784
Reaction score
0
Puanları
0
En İyi FiLm ve En İyi Kadın Oyuncu daLLarında Oscar'a aday oLan 'Aşk Dersi', Benicio DeL Toro'nun başroLünde oynadığı 'Kurt Adam' ve Park Chan-Wook imzaLı korku fiLmi 'Kan Arzusu' haftanın öne çıkanLarı...

98447.jpg

Konu:
Yıl 1961...16 yaşında zeki ve çekici bir genç kız olan kadınlığa geçişin eşiğinde olan Jenny (Carey Mulligan); Londra’nın banliyölerinden Twickenham’daki odasında Juliette Greco şarkıları söyleyip daha özgür ve Gauloise kokulu bir hayatın hayallerini kurmaktadır.
Ergenliğin sıkıntılarında bunalmış her genç gibi Jenny de yetişkinliğe adım atmak için can atmaktadır. Okulunda oldukça başarılı bu genç kız, başaramadığı tek ders olan Latince’yi de sökerse babasının da öngördüğü gibi Oxford Üniversitesi’nde okuma hayallerini gerçekleştirecektir.
Yağmurlu bir Londra sabahında Jenny’nin rutin hayatı uygunsuz bir aşık olan 30 yaşlarındaki David (Peter Sarsgaard)’in gelişyle alaşağı olur. Şehirli ve zarif David, Jenny’nin okuldan kekeme flörtü Graham (Matthew Beard)’ı gözden düşürmekte ısrarlıdır.
Kızın aşikar beğenisinden güven alarak Jenny’nin tutucu ailesi Jack (Alfred Molina) ve Marjorie (Cara Seymour)’ü de baştan çıkarır ve yaşça büyük ve Yahudi oluşu gibi dezavantajlarını görünmez hale getirmeyi başarır.

Kısa bir zaman içinde David Jenny’yi klasik konserler, arkadaş ve iş kontaktlarıyla geç yenen şık yemekler; arkadaşı Danny (Dominic Cooper) ve onun güzel ama aptal kızarkadaşı Helen (Rosamund Pike)’in de dahil olduğu ışıltılı yaşama sürükler.
David, Jenny’nin aldığı klasik eğitimi kendi anladığı şekliyle uyarlar ve onu havalı arabasıyla okulundan alıp sanat müzayedelerine, klüplere götürür.

C.S. Lewis ile tanıştırmak üzere, David, Jenny’yi Danny ve Helen ile beraber Oxford’a götürür. Biraz kompliman ve yalan sayesinde Jenny’nin ailesini de 17 yaşındaki biricik kızlarını doğumgününde Paris’e götürmek üzere ikna eder. David, “Helen Teyzesi”nin bir kez daha şaperon rolünü üstlenmesine ikna eder.
Kızın ailesi Jenny’nin bekaretini kaybetmek için bu yer ve zamanı seçtiğinden haberdar değilllerdir elbette.
Paris tam da Jenny’nin hayal ettiği gibidir, ve David’le sevişmek de..Twickenham’a dönüşte, Jenny’nin okuldan arkadaşları onun yeni sofistike halleri karşısında büyülenir fakat okul müdiresi (Emma Thompson) şaşkına dönmüş, İngilizce öğretmeni Bayan Stubbs (Olivia Williams) ise derin bir hayal kırıklığına uğramış ve Jenny’nin gün gibi açık yeteneklerinin ve yüksek eğitim şansının harcanmış olduğunu anlamışlardır.

Ebeveynlerinin uzun zamandır gerçekleşmesini bekledikleri Oxford hayallerinden uzak olarak yeni bir hayata sürüklenmiştir. David Jenny’yi baştan mı yaratacaktır yoksa onun geleceğini mi mahvedecektir?


Konu:
Quentin Tarantino’nun hayran olduğu, 2007’de İstanbul Film Festivali’ne konuk olan Güney Koreli senarist ve yönetmen Park Chan-wook’un son filmi "Kan Arzusu". Émile Zola’nın trajik romanı Thérèse Raquin’den esinlenen Park’ın, yapılan kan nakli sonrası vampir olan ve günah dolu bir yaşam sürmeye başlayan bir rahibin hikâyesini anlattığı filmi "Kan Arzusu" 2009 Cannes Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü’nü kazandı.
Güney Kore’de gişe geliri sıralamasında bir numaraya ulaşan film daha şimdiden bu ülkede bir milyon kişi tarafından izlendi.




Konu:

Lawrence Talbot’un (Benicio Del Toro canlandırıyor) çocukluğu annesinin öldüğü gece sona ermiştir.
Bir yazar olan Lawrence, sessiz sakin Victoria dönemi kasabası Blackmoor’u terk ettikten sonra kendisini toplayıp her şeyi unutmak için uzun yıllar boyunca ortalıkta görünmez. Ancak kardeşinin nişanlısı Gwen Conliffe’in (Emily Hunt), kaybettiği biricik aşkını bulmak için yardımını istemesi üzerine arama çalışmalarına katılmak için geri döner. Kasabaya ulaştığında doymak bilmeyen bir kana susamışın kasaba halkını tek tek öldürdüğünü; olayı araştırmak için Aberline (Hugo Weaving) adlı bir Scotland Yard müfettişinin kasabaya geldiğini öğrenir.
Lawrence, vahşet dolu bulmacanın parçalarını birleştirdikçe dolunayda ortaya çıkan kurt adamlarla ilgili çok eski bir laneti duyar. Bu katliyamı durdurmak ve sevmeye başladığı kadını korumak için Blackmoor’u çevreleyen ormandaki vahşi yaratıkları yok etmek zorundadır. Ancak canavarları avlamak için ormana gittiğinde geçmişi acılarla dolu bu adam, asla hayal bile edemeyeceği kendi vahşi yönüyle yüzleşmek zorunda kalır…

Jumanji ve Jurassic Parc III''ün usta yönetmeni bu sefer Kurt Adam''ı tekrardan diriltip, değişik bir konuyla beyazperdeye taşıyor. Güçlü oyuncu kadrosu ve sağlam makyaj yapımıyla Kurt Adam severleri etkileyici bir film bekliyor.


Konu:

Arthur çok heyecanlı çünkü bu gece ayın onuncu evresini görecek. Bu da onun en sonunda Minimoyların ülkesine geri dönmesi ve Selenia ile kavuşması anlamına geliyor. Bu arada Minimoylar Arthur’un onuruna bir şölen düzenlemekteler. Küçük prenses de güllerle bezeli elbisesini giymiş. Arthur’un babası ise büyükannenin evindeki tatillerini yarıda kestiklerini sabırsızlıkla söylemek için bu günü seçer.
Tam ayrılmak üzerelerken, bir örümcek Arthur’un eline S.O.S. yazılı bir pirinç tanesi bırakır. Hiç şüphe yok ki Selenia tehlikededir! Arthur hiç düşünmeden kızı kurtarmak için harekete geçer. Bu da, tehlikeli geçitten geçmek, Maxin kelle koparan barına uğramak, Kröbün ordusu ile savaşmak, Betamechenin derisini kurtarmak, farelerle, kurbağalarla, tüylü örümceklerle savaşmak anlamına gelmekte.
Arthur, Minimoyların köyüne vardığında aslında hiç kimsenin yardım çağrısında bulunmadığını anlar. Genç kahramanımıza bu kurnazca planlanmış tuzağı kim hazırlamış olabilir?



Konu:
Ünlü yıldızların rol aldığı film, tanrılar arasındaki fantastik mücadeleyi beyazperdeye taşıyor.
Deniz Tanrısı Posedion''un genç oğlu Percy, Fırtınalar Tanrısı ve aynı zamanda tanrılar kralı olan Zeus''un şimşek asasını çalmakla suçlanır. Suçsuzluğunu kanıtlamak, tanrılar arasında olası bir savaşı önlemek ve büyük bir gizemi çözmek için arkadaşlarıyla beraber denizaşırı büyük bir maceraya atılır.

 
Geri
Üst