3. köprüye Neden Karşılar

ghost031

New member
BOĞAZ TEPELERİNDEKİ LÜKS SİTELERDE KİMLER OTURUYOR?

İstanbul Boğazı'nda yapılacak 3. köprünün güzergâhı aşağı yukarı belli oldu.

Görüşmeler, çalışmalar devam ediyor. Zaten Başbakan Erdoğan da "Her saniye değişiklik olabilir" dedi.

Ülkesini ne kadar çok sevdiğini, Türk halkına bildirmek için böyle günleri bekleyen, kişi ve dernekler de hemen ortaya çıktılar. Hangi TV kanalına baksanız karşınızdalar. Aynen deprem günleri gibi... Ülkeyi ilgilendiren her olayda olduğu gibi bağırıyorlar: "Bu işi en iyi biz biliriz." Onların adı, "aydın, ilerici..."

Köprü ve yollar konuşulurken de ülke ve millet çıkarlarını düşünüyorlar! Konuyu ne kadar iyi bildiklerini göstermeleri gerekiyor. Zaten her konuda hep 'en'ler onlar... En büyük Atatürkçü onlar, en vatansever onlar, en demokrat, en dürüst onlar...
Peki, Türkiye Cumhuriyeti kurulalı 85 yıl oldu. Neden pek çok konuda dünyanın en geri kalmış ülkesi... Çok basit iki örnek; kitap ve gazete satışları ortada, sinema veya tiyatroya giden insan sayısı ortada... Üniversitelerimizde görevli, profesör, doçent ve asistanların yazdığı kitap sayısı da ortada...

Geçen gün TV kanallarından birinde bir mühendislik fakültesi dekanı konuşuyordu. Tahmin ettiğiniz gibi tüm plan ve projelerin rant hesabı ve yanlış olduğunu söyledi. Aynen daha önce yapılan iki köprü gibi iktidarı yerden yere vurdu. Belli ki "Ne konuştum ama" deyip öğrencilerine devrimci hoca havası atmak istiyor. İyi güzel vatanı için çalışıyor sayın profesör bey de... Köprünün çevre yolları su havzalarına tabii ki zarar vermesin. İstanbullu köprü yüzünden zarar görmesin de... Şunun yanıtını da versin sayın prof...

Daha net konuşuyorum Mimarlar ve Mühendisler Odası mensuplarına soruyorum. Yol geçecek diye korktukları Tarabya, Beykoz, Çekmeköy, Kemerburgaz, Boğaz'ın iki tarafında yükselen lüks villalar kimlerin? O muhteşem her biri 2 milyon dolar değerindeki doktorlar, mimarlar, hukukçular, profesörler sitelerinde kim oturuyor? Yoksa Zonguldak'tan gelen maden işçisi emekli ikramiyesi ile mi aldı?

Çengelköy, Emirgan, Bebek özetle İstanbul'un en güzel manzaralı evlerinde kimler oturuyor? Yarısında kaçakçılık yapan Güneydoğulu işadamı(!) ise, diğer yarısında da bilirkişi raporu yazan profesör beyler, bir ameliyata 15 bin lira alan doktorlar, vergi kaçırma uzmanları, büyük avukatlar... Yani adına aydın dediğimiz kişiler...

İstanbul'da iş bulurum umudu ile gelen ve gecekondu yapanları kabul ediyorum. Ama onlar cahil ve yaşam kavgası veriyor. Kimse yaptığı işin yanlış olduğunu öğretmemiş. Cahil cesareti ile evi dikmiş. Evi yıkılırken nasıl ağladıklarını da görüyoruz. Evi yaparken sesini çıkarmayan belediyeciler en az onlar kadar suçlu. Oysa her şeyi bilen vatanseverlerin(!) yaptıkları çok başka...
İsterse okul yaptırsın. Beykoz, Paşabahçe, Kemerburgaz, Polonezköy, Sarıyer, Kanlıca hatta Çatalca Ormanları kesilip lüks villa yapılırken nerede idi Mimarlar Odası veya teknik üniversite profesörleri? Acarlar Sitesi'nin yapıldığı ilk günlerde ev alacakların listesini ele geçirmiştim. Kaç genel yayın müdürü ve köşe yazarı vardı, kaç general ve üst düzey bürokrat? Hepsine müthiş ödeme kolaylığı sağlanınca da hepsi susup konuyu değiştirdi.

"3. köprüye ne gerek varmış. Bu insanları araba almaya teşvik ediyormuş. Oysa toplu taşıma araçları gelişirken daha az araç kullanılacakmış." Bunu söyleyen de bir teknik üniversite dekanı. Yani, "Halk arabaya binmesin, otobüste ve metroda ezile ezile işe gitsin, çocuklarıyla pikniğe gitmesin, hatta kalp kriz geçirse hastaneye minibüsle yetiştirilsin." Profesör beyin acaba arabasının markası nedir? Audi mi, BMW mi?

Bunu isteyen ve ciddi ciddi söyleyen profesör beye teessüf ediyorum. Eminim kendini sosyal demokrat filan sanıyordur...


Kaynak : Aykut IŞIKLAR - BUGÜN
http://www.aktifhaber.com/news_detail.php?id=241537
 

olimpiyat

New member
çünkü hizmet olayını aşıp boğaz köprüsü işine giriyolar o köprü akp le tayyip erdoğanla anılacak zorlarına giden bu istediğin hesabı yap boğaz trafiğini rahatlatıcak şimdiden hayırlı olsun
 

VolkaN

Altın Üye
kaynak linki eklermisin yazına yoksa konun kapanacak
 

zerkli

New member
İnşaat Mühendisleri Odası, kuruluşunun 50. yılında,
“50. Yılda 50 Eser” ismiyle hazırladığı kitapta,
Türkiye Cumhuriyeti ve inşaat mühendisliğinin
tarihsel gelişimi ortaklaştırılıyor ve bu ortak sürecin
ürünü olan yapıtlar tanıtılıyor. Eserler arasında
Boğaziçi Köprüsü de yer alıyor. Köprü tanıtılırken,
hepimizin hafızalarında tazeliğini koruyan itiraz,
birkaç cümleyle olsa da özetleniyor. Boğaza köprü
yapılması arifesinde, aralarında İnşaat Mühendisleri
Odası’nında bulunduğu pek çok kurum ve kuruluşun
bu yatırıma karşı çıktığı hatırlatılıyor. İtiraz
gerekçesi şu: Boğaza köprü yapılması İstanbul’un
trafik sorununu çözemez; toplu taşımacılık tek
çıkar yoldur. Neredeyse kırk yıl geçmiş üzerinden;
zaman içerisinde bir köprü daha yapılmış boğaza.
Bu tür yatırımlar derde deva olmamış; İstanbul trafiği
hâlâ en büyük sorun olarak yaşamı çekilmez
kılıyor. Şimdi başka projeler devreye alınmaya çalışıyor.
Demek ki o günlere damgasını vuran itirazın
külliyen dayanaksız olduğunu ileri sürmek haksızlık
olacak; “Boğaza değil, Zap Suyu’na köprü” hedefli
kampanya, boğazda boşa kürek çekmek demek
değilmiş. İnşaat mühendisliği tarihini anlatan bir
kitabın satırlarındaki hak ettiği yeri aldığına göre.
Şimdi, aklımıza şu soru takılabilir: İstanbul neresi,
Zap Suyu’na kucak açan Hakkâri neresi? İş bu
yazı, ‘vakti zamana’ dairdir ve bilmeyenlere bildirmek,
unutanlara hatırlatmak için kaleme alınmıştır.
Boğaz Köprüsü zamanın gelişmiş teknolojisinin
bir eseridir; betondan ve çelikten mütevellittir.
Üzerinden günde bilmem kaç araç geçmektedir.
Yapımına karşı çıkanların boynuna ‘çağdışı’ yaftasının
asılmasına, geleceği göremeyen “körler” olarak
anılmasına sebebiyet vermiştir. İlk intihar vakası trafiğe
açıldıktan yaklaşık bir yıl sonra görülmüştür; ne
yazık ki görülmeye devam etmektedir. Açıldıktan
sonraki 10 yıl içinde 10 bin trafik kazası gerçekleşmiştir;
ne yazık ki bu durum da devam etmektedir.
İddialı ve görkemlidir; iddiasına ve görkemine
uygun çözüm ürettiğini iddia etmek ise zordur.
Zap Suyu Köprüsü mütevazıdır. Mütevazılığı, büyülüdür.
Çünkü canı yananların imdadına yetişmiş,
hayat vermiştir. Deli akan suyu sakinleştirmemiş
ama insana eziyet değil, huzur verecek bir masumiyet
yüksekliği yaratmıştır. Düşünen beyinler
pırıl pırıl, yapan eller hünerlidir. Bir başka yaşamın
yaratılabileceğine dair inancın gençlik hayallerin
den daha baskın gelmesinin, fedakârlığın, asla
bencil olmamanın, halkın derdini kendi derdi
görmenin simgesidir. Tahtadan, halattan mütevellit
bir yapı değil, 68 kuşağının gelecekle kurduğu
bir köprüdür sanki. Kimsenin canına mal
olmamıştır, kimsenin canını yakmamış, ölümü
değil hep hayatı çağrıştırmıştır.
İki köprü iki farklı hayatı anlatmaktadır. Konumuz,
Boğaz Köprüsü’nün haldeki durumu değil,
ikinci, üçüncü köprünün kendi içinde yaratacağı
çözümsüzlük hiç değildir. Üzerinde durduğumuz,
Zap Suyu üzerine inşa edilen köprüdür.
Nam-ı diğer; “Devrim köprüsü”dür. Çünkü Zap
Suyu hâlâ ateşli, deli dolu akmaktadır. Çünkü
hâlâ Hakkârili en yoksullar listesinin ilk sırasındadır.
Çünkü hâlâ Zap’ın üstüne köprü yapılmasına
karar veren beyinlere ve köprüyü yapan ellere
Türkiye’nin ihtiyacı vardır.
Zap Suyu iki ayrı öyküyle tarihteki yerini almıştır.
Öykü, hüzünden ve dayanışmadan ibarettir.
İlk öykü Hakkârili bir delikanlıya aittir. Delikanlı, Cilo
dağlarında yaban keçisi avlayarak geçimini sağlamaktadır.
Gece gündüz av peşindedir. Bir gün keçilerin
arkasından koştururken uçuruma yuvarlanır;
bir köylü güzeli tarafından Zap Suyu’nun kenarında
baygın halde bulunur. Delikanlı yaralıdır; kız tüm
şefkatiyle onu iyileştirmeye çalışmaktadır. Bir iki
gün derken, delikanlı aşık olur kıza, kız da delikanlıya.
Zaman geçer yaralar sarılır ama ateş bacayı
sarmıştır bir kez. Kızı, babasından istemeye karar
verir. Baba gönülsüzdür; işi yokuşa sürmeye kararlıdır.
Baba, Zap Suyu’na bir köprü yapmasını ister delikanlıdan,
tek şartı budur. Aşk bu, dağlar dayanmamış,
bir köprü mü yapılmayacak! Kolları sıvamış
delikanlı, tez elden işe koyulmuş. Aylar sonra bitirmiş
köprüyü. Haber salmış kızın babasına. Gelsin,
baksın, versin artık kızı, demiş. Baba, gelmiş köprünün
başına, yanına tüm köy halkını da almış.
Gören şaşırmış, kimse inanamamış. “Şeytan işi”
olduğu kanaatine varılmış. Allahı gücendirmemek,
kızın babasının ve Zap’ın hışmına uğramamak için
geçmeyeceklerini söylemiş köylüler. Ama kız durur
mu; aşk durur mu? Geçmiş köprüden kız, “seni
şeytan sanıyorlar, götür beni buralardan” demiş,
delikanlıya. Onlar ermiş muradına, biz geçelim Zap
Suyu’nun bir başka öyküsüne.
1960’lı yıllar antiemperyalizm ateşinin üniversite
gençliğini yakıp kavurduğu dönemdir.
Antiemperyalizm, sosyal adalet, eşitlik ve demokrasiyle
beslenmekte, yeni bir yaşam inancı ete
kemiğe bürünmektedir. Gençler, yalnızca memleket
meselelerini değil, halkın yoksulluğunu da kendilerine
dert etmekte, başı derde düşenin imdadına
koşmayı görev saymaktadır. Doğu Anadolu halkı
işsizdir, yoksuldur, mağdurdur. Açıkçası, yardım eli
uzansa; bir ömür boyu unutmayacaktır ama bir o
kadar da mağrurdur.
Zamanın başbakanı Süleyman Demirel, “barajlar
fatihi” olarak nam salmıştır; belli ki bir de “köprüler
fatihi” olarak da anılmak istemektedir. Gençler
durur mu? Antiemperyalist olarak nam salan
gençler, kaderlerini yoksul halkla birleştirmenin de
mahiri olduklarını göstereceklerdir. İstanbul’a köprü
yapılacaktır. Boğazın iki yakası bir araya getirilecektir.
Neyi çözecektir; İstanbul’un trafik sorununu
çözemediği zaman içerisinde açığa çıkmıştır. Asıl
övgüyü, açığa çıktıktan, anlaşıldıktan sonra değil,
ileriyi görerek o günden itiraz edenler hak etmektedir.
Aralarında İnşaat Mühendisleri Odası’nın
da bulunduğu bir grup kurum ve kuruluş övgüye
değer bir iş yapmış, Boğaz’a köprü yapılmasına
karşı çıkmıştır.
Şimdi önemli soru şudur: Boğaz’ın mı ihtiyacı vardır
iki yakasının bir araya getirilmesine, yoksa Zap’ın
mı? Sorunun yanıtı, 60’lı yılların sonunda bir kampanya
halini almıştır. “Boğaza değil, Zap Suyu’na
Köprü”, Türkiye tarihinde yer almayı hak eden bir
kampanya olmuştur. 6. Filo’yu Boğaza dökenler,
Boğaz’a ait tüm tartışmalarda taraf olmuş,
Hakkârili’nin yoksulluktan kurtuluş reçetesinde
neler yazılması gerektiğini bilenler, Zap’a müdahil
olmayı görev saymıştır.
Memleketin en yoksul tarafına bir köprü yapılma
zarureti doğarsa, elbette devrimci gençler taşın
altına elini sokacaktır; değil mi ki, iyi gün için,
kötü gün için söz kesilmiştir. Zap’ın azgın sularına
direnmek, bozuk düzene direnmekten daha
mı zor olacaktır. Kaldı ki, altı çizilecek, vurgusuz
bırakılmayacak bir özelliği daha vardır köprünün.
Devrimci gençlerin Zap’a köprü yapması, aslında
o güne kadar görmezden gelinen sorunlara dikkat
çekmek, halklar arasında kardeşliği tesis etmek
içindir. Köprü, bu niyetin simgesidir.
Ancak bazen ölçüp biçmek gereklidir. İstemenin,
inancın yetmediği zamanlarda, teknik elemanlar
imdada yetişmelidir. Zap Suyu’na yapılacak köprü
için, taş taşıyacak çoktur ama hesap kitap işi, İTÜ
İnşaat Mühendisliği Bölümü öğrencileri ve öğretim
görevlilerine düşmüştür. Zamane sorusu; belki
de ondan sonra koca koca binaları yapanlar, nice
statik, mimari projeyi hazırlayanlar, böyle manidar
bir esere imza atmış mıdır hiç?
Zap Suyu’na köprü yapılması için teknik bilgi ve
becerisini halkın hizmetine sunanların ismi, cismi
bilinmemektedir. Ama
kimi isimler vardır ki,
ne onları hafızalarımızdan
silip atmak
mümkün olmuştur ne
de sevgilerini kalplerimizden
söküp
almak. Köprü yapımı
için Hakkâri’ye giden
grubun içinde dönemin
gençlik önderlerinden
kimler yoktur
ki. Rivayet edilir ki,
Deniz Gezmiş, Ulaş
Bardakçı, Ömer Ayna,
Hüseyin Cevahir Hakkâri’ye
ayak basanların
içindedir. Rivayet
edilir ki, 6. Filo’yu denize döken Denizler, bu sefer
yoksulluğu “Hakkâri denizine” dökmek istemiştir.
İTÜ’lüler ve bilcümle devrimci gençler el ele, omzu
omuza vermiş ve köprüyü 22 gün gibi kısa sürede
bitirmiştir. Köprü yedi metre yüksekliğinde, 20
metre uzunluğundadır. Köprü yapımında taşıyıcı
çelik halatlar üzerine ahşap malzeme kullanılmıştır.
30 ton taşıma kapasitesine sahiptir. 22 günde 22
asırdır devam eden ıstırap sona ermiş, Armutözü,
Aktoprak, Sekron, Kolbaşı, Korusal ve Bağlar köylülerini
birbirinden ayıran, nice can alan Zap Suyu
mağlup edilmiştir. Köprünün ismine “devrim” denmiştir.
“Devrim”, Hakkâri’nin bir tutam yoksunluğunu
ortadan kaldırmıştır. Tuhaf ve ne ilginç ki, bu
galibiyetten birileri rahatsız olmuş, edebi mağlubiyet
için köprü yok edilmiştir. 1999 yılında köprünün
yıkılma kararı alınmasının nedeni sanılmasın ki,
haldeki durumudur. Zamanın yöneticileri köprüyü
yıkarak, “Devrim”in Hakkârili’yle kurduğu sıcak ilişkiyi
ilelebet yok etmek istemiştir.
Dönem dönem gençler, aydınlar Zap Suyu’nu ziyaret
etmiş, bombalarla yok edilen “Devrim”in izlerini
ortaya çıkartmaya çalışmış, bu çerçevede yeni
bir köprü yapılması için proje geliştirilmiştir. Niyet
açıktır: “Devrim”in yok edilemeyeceğini cümle
alem anlamalıdır. İsmine “Gençlik” denilmelidir;
Denizlerin hiç unutulmayacağı, unutulmasın.
Belki Hakkâri, en yoksul sıralamasında birinciliği hiç
kaptırmadı, belki Hakkâri bu ülkenin en ücra köşesinde
olmanın olumsuz sonuçlarını hep yaşadı.
Cezmi Ersöz, Zap Suyu ve “Devrim Köprüsü” ile
ilgili kaleme aldığı yazının başlığında, “Borcumuz
ne kadar Hakkâri?” diye sordu. Borcun bir kısmını
Denizler ödedi, geri kalan kısmını ödemek ise bizlere
düşüyor, ama nasıl ödeyeceğiz, asıl soru bu!

http://e-imo.imo.org.tr/DosyaDizin/WPX/Portal/Yayin/tmh/2006/442-443-BogazaDegil.pdf



birde şu videoyu izleyin yeter


http://www.odatv.com/Siyaset/devrimci_genclik_koprusunu_kim_havaya_ucurdu-17322.html






bakın bakalım kimmiş "köprülere" karşı olan
 

ghost031

New member
Zerkli isimli arkadaşım . ısrarla konuyu farklı noktalara çekmeye çalışıyorsun. İstanbulda gerçekten bir Trafik sorunu var. Ve bu senin idollerinin 40 yıl önce söylediği gibi sadece toplu taşıma ile olmuyor. 40 yıl önceye göre artık Türk halkı zenginleşti. Aracı olan herkes evine işine vs. gitmek için aracını kullanıyor. Toplu taşıma araçları elbette teşvik ediliyor ama Yine de kendi otomobilini kullanmak isteyenlere ceza veremezsin. Velev ki şu anda yapımı devam eden Marmaray projeside senin idollerinin hayal bile edemeyeceği tarzdadır. Bugün bazı inş. müh odaları dergilerinde hala zap suyu üzerindeki 7 metre yüksekliğindeki 20 metre uzunluğundaki bir köprünün yapılışını destansı bir biçimde anlatıyorsa. Ülkemizdeki inşaat mühendisi yetiştiren kurumların eğitim sistemleri tekrar gözden geçirilmelidir. Teknik bir meslek grubunun odasının yayınlarında artık daha teknik konularda yazılar çıkması gerekir diye düşünüyorum.
 

NeCcko

Altın Üye
Çok güzel bir yazı olmuş, zaten muhalefette 2 ye ayrılıyor. İktidar ne yaparsa yapsın beğenmeyen çamur atan, birde doğru gördüğünü tebrik eden yanlış gördüğünü eleştiren.
1.kısımdaki tiplerin ne dediği hiç önemli değil onlar boş insanlardır işe yaramazlar anca konuşurlar.Kısaca bu yorumlar 1.tipdekilerin yorumu olmuş biraz.Gerçekten insanlara tt yi kullanın diyen sayın prof amcamızın arabasının markasını merak ettim bende =)
 

Albayrak

Can Feda
3. köprüye Belediye başkanı iken Erdoğan ve Topbaş karşıydılar.
Sadece yandaş medya ile beslenirseniz. Bilgileriniz yarım olur o da işe yaramaz :)
 

ghost031

New member
3. köprüye Belediye başkanı iken Erdoğan ve Topbaş karşıydılar.
Sadece yandaş medya ile beslenirseniz. Bilgileriniz yarım olur o da işe yaramaz :)
Karşı olup olmadıklarını bilmiyorum ama aradan geçen zamanda ne kadar büyük ihtiyaç olduğunu görmüşlerdir. Ya bazılarının idolu olanların fikriyatı 40 yıldır değişmiyor buna ne diyorsun. Bu yandaş lafına da bozuluyorum ama. Bir listelede bizde bilelim şunları.
 

zerkli

New member
Zerkli isimli arkadaşım . ısrarla konuyu farklı noktalara çekmeye çalışıyorsun. İstanbulda gerçekten bir Trafik sorunu var. Ve bu senin idollerinin 40 yıl önce söylediği gibi sadece toplu taşıma ile olmuyor. 40 yıl önceye göre artık Türk halkı zenginleşti. Aracı olan herkes evine işine vs. gitmek için aracını kullanıyor. Toplu taşıma araçları elbette teşvik ediliyor ama Yine de kendi otomobilini kullanmak isteyenlere ceza veremezsin. Velev ki şu anda yapımı devam eden Marmaray projeside senin idollerinin hayal bile edemeyeceği tarzdadır. Bugün bazı inş. müh odaları dergilerinde hala zap suyu üzerindeki 7 metre yüksekliğindeki 20 metre uzunluğundaki bir köprünün yapılışını destansı bir biçimde anlatıyorsa. Ülkemizdeki inşaat mühendisi yetiştiren kurumların eğitim sistemleri tekrar gözden geçirilmelidir. Teknik bir meslek grubunun odasının yayınlarında artık daha teknik konularda yazılar çıkması gerekir diye düşünüyorum.



peki benim idolleriminm dedği gibi toplu taşımayla olmuyorsa neyle olur?

dünyanın büyük metropollerine bakalım trafik sorununu neyle çözüyorlar


londra metrosu






tokyo metrosu





newyork metrosu






moskova metrosu







veeeeeeeeeee nihayet istanbul metrosu





köprü yapmakla sorunu çözemessiniz. çözüm yalnızca ve yalnızca toplu taşımadır.

ve bunu rasyonel ve doğru biçimde yapmak gerekir. metrobüslerle falan olmaz.



sen 40 yıl önce yapılan köprünün neden yapıldığını ve hangi tepkilerle yapıldığını bile anlamamışsın.

3. köprüyle istanbulun nüfusunun 20 milyona çıkacağını savunanlar var. peki istanbul 20 milyon nüfusu kaldırabilecek mi?




rasyonellikle partizanlığı karıştırmayın.



tabi rasyyonelliğin ne olduğunu biliyorsanız
 

ghost031

New member
Güzel kardeşim rasyonellik konusunda bulunduğun tavsiye güzel ama sen hala irrasyonel davranıyorsun. Neden mi..? Dünyaca ünlü metroların sadece krokilerini kıyaslayarak İstanbul metrosunu küçümsercesine "Veeeee nihayet İstanbul metrosu " söylemin ezilmişliğinin dışa vurumu olarak öne çıkıyor. Londra Metrosu : 1863 - Newyork metrosu :1904 - Tokyo Metrosu 1927 - Moskova metrosu ise 1931 yıllarında yapılmış.. Cumhuriyetimizin 1923 yılında kurulmuş olduğunu göz önüne alırsak ve istanbul metrosunun 1987 yılında yapımına başlandığını düşünürsek Senin idollerin gibi düşünen kişilerin ülkenin ilerlemesine mani olma konusunda ne kadar başarılı olduklarını görmek için sihirbaz olmaya gerek yoktur sanırım. Şimdi gelelim Köprü yapmakla sorunu çözemezsin sözüne. Bu sözündede çok akılcı olduğun söylenemez.Boğaziçi köprüsünden günde ortalama 120.000 ve Fatih köprüsünden günde ortalama : 180.000 olmak üzere köprülerden geçen araç sayısı 300.000 şimdi soruyorum sana eğer bu köprüler olmasaydı bu 300.000 araçı karşıdan karşıya nasıl geçirecektin.. Yada bu iki köprünün yanında iki köprü daha olsaydı ve her biri ortalama 150.000 kapasiteli olsaydı Köprü gişelerinde bekleyen trafiğin ne kadar akışkan olacağını tahmin edebiliyormusun. Bilmem anlatabildim mi. Haaa toplu taşıma denince Şu anda istanbulda yapımı devam eden ve neredeyse son rütuşlarına gelinen Marmaray projeside senin idollerinin rüyalarını bile süsleyemeyecek kadar rasyonel.

İstanbul'da her gün trafiğe 400 yeni araç katılıyor. Özellikle sabah ve akşam saatlerinde köprülerdeki trafik her geçen gün daha da artıyor. Günde 400 araç x 365 gün = 146.000 yeni araç/ yıl . Yani heryıl yeni bir köprü lazım.

Vecdi Diker'in adını taşıyan çalışma grubunun son raporuna göre köprü trafiğinin ekonomiye verdiği zarar:


Hergün 15 bin 700 araç, 781 bin kişi köprüdeki tıkanmadan etkileniyor

Trafik nedeniyle araç başına 45 dakikalık zaman kaybı var

Trafikte gereksiz yakıt harcanıyor. Yıllık maliyet 307 milyon dolar
Trafikteki 45 dakikalık gecikme yılda 428 milyon dolarlık işgücü kaybına neden oluyor
 

yavuz_28

New member
devam 3.köprü istanbula lazim kim ne derse desin demokratik görünerek atese körükle gidilerek bir yere varilmaz her seyden hemen mimlenmemek gerek yapilacaksa ihtiyac varsa yapilacaktir
bosuna yalandan meydaya cikipta Kemalist görünenlerin yaptiklari is belli senelerdir yediler ictiler akillari nerdeydiki
bos verin iyi oluyor yapilsinda rahatlayalim
herkese hayirli olsun 3,cü köprümüz simdiden
 

zerkli

New member
ghost031 e


yanlış 1

dünyanın en eski 2. metrosu nerde yapılmış bir bakalım

Londra’dan sonra dünyanın en eski ikinci metrosu olan Tünel’in oluşum hikayesi Fransız mühendis Eugene Henri Gavand’ın girişimiyle başlar. Gavand, dönemin ticaret ve bankacılık merkezi olan Galata ile Pera arasında sürekli mekik dokuyan insanları gözlemler ve Yüksekkaldırım Yokuşu ile Galip Dede Caddesi’ne alternatif bir yol düşünür. Bu iki merkezi birbirine bağlayacak asansör tipinde bir demiryolu projesi için Osmanlı Padişahı Abdülaziz’in huzuruna çıkar, 10 Haziran 1869’da Tünel yapım imtiyazını alır. İşletme süresi 42 yıl olarak belirlenen Tünel, `yap-işlet` modeliyle inşa edilir.



Tünel yapım çalışmaları 30 Haziran 1871’de başlar. Temmuz 1872’de İngiliz uyruklu “The Metropolitain Railway Of Constantinople From Galata to Pera” adlı şirketin tescili yapılır. 05 Aralık 1874’de yapımı tamamlanan Tünel’de hayvan taşımalı deneme seferlerinin ardından 10 Para yolculuk ücreti karşılığında insan taşımacılığına geçilir. Tünel, 17 Ocak 1875’te yerli ve yabancı muteber davetli topluluğunun katıldığı görkemli bir törenle hizmete alınır

http://www.mistanbul.tr.gg/Taksim-Tunel.htm


1875 istanbul. özeti bu. yani senin dediğin gibi 1987 de yapılmadı ilk metro istanbula


yanlış 2

o hesapladığın yıllık 307 milyon dolar 3. değil 15. köprü bile yapılsa senin tahmin ettiğin rakamlara düşmeyecek. çünkü sabah işine akşam evine arabayla gidip gelen adamlar azalmicak artıcak sen köprü yapmaya devam ettiğin sürece.
ama köprü yapmak yerine toplu taşımayı özendirirsen bu 307 milyon dolar (aslında daha büyüktür bu maliyet ama biz öyle kabul edelim) çok düşük seviyelere inecektir.


yanlış 3

benim idollerim dünyanın en rasyonel insanlarıydı. neden mi? çünkü benim idollerim bu ülkenin bağımsız olmadığını görecek kadar gözleri gören, bunu düzeltmek için ne yapılaması gerektiğini düşünecek kadar akıllı-zeki ve bu bağımlılığı yok etmek için canlarını vercek kadar cesurdular.

peki senin idollerin ne yaptılar bu ülke için?
bütün kritik kamu kuruluşlarını ve teşebbüslerini sattılar, elektiriksiz köye buzdolabı gönderdiler, iş sahası olmayan bölgelere iş sahası yaratıp insanların fakirliğini gidermek yerine yardım kolileri gönderdiler, milletin gözüne "FENER" tutup paralarını aldıalr, "İSLAMİ"holdingler koyup garibanın elindeki 3-5 kuruş birkimşini çarptılar ve sair örnekler.

bu mudur rasyonellik?


sakın bir daha idollerime laf etme. çünkü onlar kendini savunamayacak durumdalar. eğer kendilerini savunacak durumda olsalardı 2 cümleyle seni ve senin zihniyetindekileri dut yemiş bülbül taklidi yapan adamlara çevirirlerdi.
 

ghost031

New member
ghost031 e


yanlış 1

dünyanın en eski 2. metrosu nerde yapılmış bir bakalım

Londra’dan sonra dünyanın en eski ikinci metrosu olan Tünel’in oluşum hikayesi Fransız mühendis Eugene Henri Gavand’ın girişimiyle başlar. Gavand, dönemin ticaret ve bankacılık merkezi olan Galata ile Pera arasında sürekli mekik dokuyan insanları gözlemler ve Yüksekkaldırım Yokuşu ile Galip Dede Caddesi’ne alternatif bir yol düşünür. Bu iki merkezi birbirine bağlayacak asansör tipinde bir demiryolu projesi için Osmanlı Padişahı Abdülaziz’in huzuruna çıkar, 10 Haziran 1869’da Tünel yapım imtiyazını alır. İşletme süresi 42 yıl olarak belirlenen Tünel, `yap-işlet` modeliyle inşa edilir.



Tünel yapım çalışmaları 30 Haziran 1871’de başlar. Temmuz 1872’de İngiliz uyruklu “The Metropolitain Railway Of Constantinople From Galata to Pera” adlı şirketin tescili yapılır. 05 Aralık 1874’de yapımı tamamlanan Tünel’de hayvan taşımalı deneme seferlerinin ardından 10 Para yolculuk ücreti karşılığında insan taşımacılığına geçilir. Tünel, 17 Ocak 1875’te yerli ve yabancı muteber davetli topluluğunun katıldığı görkemli bir törenle hizmete alınır

http://www.mistanbul.tr.gg/Taksim-Tunel.htm


1875 istanbul. özeti bu. yani senin dediğin gibi 1987 de yapılmadı ilk metro istanbula


yanlış 2

o hesapladığın yıllık 307 milyon dolar 3. değil 15. köprü bile yapılsa senin tahmin ettiğin rakamlara düşmeyecek. çünkü sabah işine akşam evine arabayla gidip gelen adamlar azalmicak artıcak sen köprü yapmaya devam ettiğin sürece.
ama köprü yapmak yerine toplu taşımayı özendirirsen bu 307 milyon dolar (aslında daha büyüktür bu maliyet ama biz öyle kabul edelim) çok düşük seviyelere inecektir.


yanlış 3

benim idollerim dünyanın en rasyonel insanlarıydı. neden mi? çünkü benim idollerim bu ülkenin bağımsız olmadığını görecek kadar gözleri gören, bunu düzeltmek için ne yapılaması gerektiğini düşünecek kadar akıllı-zeki ve bu bağımlılığı yok etmek için canlarını vercek kadar cesurdular.

peki senin idollerin ne yaptılar bu ülke için?
bütün kritik kamu kuruluşlarını ve teşebbüslerini sattılar, elektiriksiz köye buzdolabı gönderdiler, iş sahası olmayan bölgelere iş sahası yaratıp insanların fakirliğini gidermek yerine yardım kolileri gönderdiler, milletin gözüne "FENER" tutup paralarını aldıalr, "İSLAMİ"holdingler koyup garibanın elindeki 3-5 kuruş birkimşini çarptılar ve sair örnekler.

bu mudur rasyonellik?


sakın bir daha idollerime laf etme. çünkü onlar kendini savunamayacak durumdalar. eğer kendilerini savunacak durumda olsalardı 2 cümleyle seni ve senin zihniyetindekileri dut yemiş bülbül taklidi yapan adamlara çevirirlerdi.
Arkadaşım insan yanlış yapabilir ama yanlışta inat ediyorsa zekasından şüphe edilir.

Senin Yanlışına Cevap -1 ) Dünyanın en eski ikinci metrosu dediğin Tünelin İtanbulda yapıldığını küçücük çocuklar bile bilir. Fakat az önce Koskoca İstanbul Metrosunu Veeeee nihayet ist. metrosu diyecek kadar küçük görmenden sonra çıkıp Taksim-karaköy Tünelini metro diye nitelemen doğrusu beni fazlasıyla şaşırttı. Fakat eminim ki Tünelin yapıldığı yıllarda O senin dergilerinden alıntı yaptığın mühendislerin odaları henüz kurulmamıştı. Eğer kurulsaydı inan ki Tünel'e de karşı çıkarlardı.

Cevap -2 ) 307 milyon dolar sadece Köprülerdeki tıkanıklıktan dolayı beklemek zorunda kalan araçların fazladan yaktıkları yakıtın tahmini bedeli. Eğer köprülerimiz tıkanık olmasa bu tutar vatandaşın cebinde kalacak.

Cevap - ) Benim idollerim Bu ülke için gerçekten başlarını koymuşlar ellerini değil. Hem hizmet ediyorlar hemde hasımlarla mücadele ediyorlar. Oysa seninkiler en başta haklı idiler bu ülke özgür değil diyerek. Ama şer güçlerle kahramanca mücadele etmek yerine güvenlik güçlerimize savaş açtılar. Sonuçta kimisi idam edilerek kimiside çatışmalarda vurularak şimdi artık kendilerini savunamayacak kadar güçsüzleştiler.

Beni dut yemiş bülbüle çevirecek olanlar .Her seferinde Doğruyu Söyleyenlerdir. Kendi zararlarınada olsa doğruyu söyleyebilenler karşısında Dut Yemiş Bülbül gibi olurum. Ama Hayatı iftira ve yalan olanlar karşısında sesimi kesmeye kimsenin gücü yetmez. Sende Doğru söyle doğru yaz. Karşında çıtım çıkarsa namerdim.
 

zerkli

New member
Arkadaşım insan yanlış yapabilir ama yanlışta inat ediyorsa zekasından şüphe edilir.

Senin Yanlışına Cevap -1 ) Dünyanın en eski ikinci metrosu dediğin Tünelin İtanbulda yapıldığını küçücük çocuklar bile bilir. Fakat az önce Koskoca İstanbul Metrosunu Veeeee nihayet ist. metrosu diyecek kadar küçük görmenden sonra çıkıp Taksim-karaköy Tünelini metro diye nitelemen doğrusu beni fazlasıyla şaşırttı. Fakat eminim ki Tünelin yapıldığı yıllarda O senin dergilerinden alıntı yaptığın mühendislerin odaları henüz kurulmamıştı. Eğer kurulsaydı inan ki Tünel'e de karşı çıkarlardı.

Cevap -2 ) 307 milyon dolar sadece Köprülerdeki tıkanıklıktan dolayı beklemek zorunda kalan araçların fazladan yaktıkları yakıtın tahmini bedeli. Eğer köprülerimiz tıkanık olmasa bu tutar vatandaşın cebinde kalacak.

Cevap - ) Benim idollerim Bu ülke için gerçekten başlarını koymuşlar ellerini değil. Hem hizmet ediyorlar hemde hasımlarla mücadele ediyorlar. Oysa seninkiler en başta haklı idiler bu ülke özgür değil diyerek. Ama şer güçlerle kahramanca mücadele etmek yerine güvenlik güçlerimize savaş açtılar. Sonuçta kimisi idam edilerek kimiside çatışmalarda vurularak şimdi artık kendilerini savunamayacak kadar güçsüzleştiler.

Beni dut yemiş bülbüle çevirecek olanlar .Her seferinde Doğruyu Söyleyenlerdir. Kendi zararlarınada olsa doğruyu söyleyebilenler karşısında Dut Yemiş Bülbül gibi olurum. Ama Hayatı iftira ve yalan olanlar karşısında sesimi kesmeye kimsenin gücü yetmez. Sende Doğru söyle doğru yaz. Karşında çıtım çıkarsa namerdim.



rasyonel arkadaşa da bak

1875 te yapılan taksim tünel metro değilmiş de şimdiki metroymuş. inan gülünç bir cümle. o zamnki koşulalrla şimdiki koşulları karşılaştırıyorsan ne mutlu sana.
eğer benim idollerim taksim tünele karşı çıkacak seviyede olsaydı şimdi ben o idollerin izinden yürüyen biri olarak illede toplu taşıma diye diretmezdim. kendiyle çelişen üye.

bir metroda 400 insan tanışırken istanbul köprilerinde arabalarda 1-2 kişi seyehat etmekte. ve sen hala bu taşıma sistemini savunarak en büyük rasyonelliği yapmaktasın.

bir metro kendine tahsis edilmiş raylı yolda sadece duraklarda yürüken otomobiller ışıklar, trafik işaret ve işaretçileri ve yayalar gibi bir çok sebebple defalarca durmak zorunda kalıyor. ve sen hala bu taşıma sistemini savunarak en büyük rasyonelliği yapmaktasın.

metro veya toplu taşıma araçlarının bir kişiye maliyeti 2 lirayı aşmazken arabanın maliyetini herkes biliyor. ve sen hala bu taşıma sistemini savunarak en büyük rasyonelliği yapmaktasın.


gelelim idol meselesine. senin idollerinin ne kadar rasyonel işler yaptığını saydım ve istersen onalr gibi düzinelerce örnek daha verbilirim. ve sen bunlara hizmet diyorsan lütfen o "ihzmetleri" sadece oy veren vatandaşlara yapsınlar. ben "hizmet" istemiyorum.


ve sana idollerimle ilgili söylediğin şer güçler-güvenlik güçleri ile ilgili kısa bir alıntı vereceğim. umarım anlarsın.



"...
Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur! "

Gazi Mustafa Kemâl ATATÜRK
20 Ekim 1927



anlamayanlar için bu da çağdaş türkçesi


"...
Bütün bu koşullardan daha acıklı ve daha korkunç olmak üzere, yurdunda, iş başında bulunanlar, aymazlık ve sapkınlık içinde olabilirler. Üstelik, hainlik de yapabilirler . Daha kötüsü, iş başında bulunan kişiler, kendi çıkarlarını, yurduna girmiş olan düşmanların siyasal erekleriyle birleştirebilirler. Ulus, yoksulluk ve sıkıntı içinde ezgin ve bitkin düşmüş olabilir.

Ey Türk geleceğinin gençliği! İşte, bu ortam ve koşullar içinde bile ödevin, Türk bağımsızlığını ve Cumhuriyetini kurtarmaktır ! Bunun için gereken güç, damarlarındaki soylu kanda vardır!"



umaraım anlamışsınızdır.



son.
 

antiochia

guard
Profesör beyin acaba arabasının markası nedir? Audi mi, BMW mi.. yorum güzel. ama köprü gereksiz ve çok büyük rant olacak bu işte.
 

ghost031

New member
rasyonel arkadaşa da bak

1875 te yapılan taksim tünel metro değilmiş de şimdiki metroymuş. inan gülünç bir cümle. o zamnki koşulalrla şimdiki koşulları karşılaştırıyorsan ne mutlu sana.
eğer benim idollerim taksim tünele karşı çıkacak seviyede olsaydı şimdi ben o idollerin izinden yürüyen biri olarak illede toplu taşıma diye diretmezdim. kendiyle çelişen üye.

bir metroda 400 insan tanışırken istanbul köprilerinde arabalarda 1-2 kişi seyehat etmekte. ve sen hala bu taşıma sistemini savunarak en büyük rasyonelliği yapmaktasın.

bir metro kendine tahsis edilmiş raylı yolda sadece duraklarda yürüken otomobiller ışıklar, trafik işaret ve işaretçileri ve yayalar gibi bir çok sebebple defalarca durmak zorunda kalıyor. ve sen hala bu taşıma sistemini savunarak en büyük rasyonelliği yapmaktasın.

metro veya toplu taşıma araçlarının bir kişiye maliyeti 2 lirayı aşmazken arabanın maliyetini herkes biliyor. ve sen hala bu taşıma sistemini savunarak en büyük rasyonelliği yapmaktasın.


gelelim idol meselesine. senin idollerinin ne kadar rasyonel işler yaptığını saydım ve istersen onalr gibi düzinelerce örnek daha verbilirim. ve sen bunlara hizmet diyorsan lütfen o "ihzmetleri" sadece oy veren vatandaşlara yapsınlar. ben "hizmet" istemiyorum.


ve sana idollerimle ilgili söylediğin şer güçler-güvenlik güçleri ile ilgili kısa bir alıntı vereceğim. umarım anlarsın.



"...
Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur! "

Gazi Mustafa Kemâl ATATÜRK
20 Ekim 1927



anlamayanlar için bu da çağdaş türkçesi


"...
Bütün bu koşullardan daha acıklı ve daha korkunç olmak üzere, yurdunda, iş başında bulunanlar, aymazlık ve sapkınlık içinde olabilirler. Üstelik, hainlik de yapabilirler . Daha kötüsü, iş başında bulunan kişiler, kendi çıkarlarını, yurduna girmiş olan düşmanların siyasal erekleriyle birleştirebilirler. Ulus, yoksulluk ve sıkıntı içinde ezgin ve bitkin düşmüş olabilir.

Ey Türk geleceğinin gençliği! İşte, bu ortam ve koşullar içinde bile ödevin, Türk bağımsızlığını ve Cumhuriyetini kurtarmaktır ! Bunun için gereken güç, damarlarındaki soylu kanda vardır!"



umaraım anlamışsınızdır.



son.
Son yazdığın için anladım. Bu konuyu devam ettirmeyelim. Çünkü az önce sbirkaç serseri beni çileden çıkardı ve şimdi çok gerginim. kalbini kırmak istemem arkadaşım. Zihnimiz sakinken devam ederiz. şimdilik hoşçakal.
 

zerkli

New member
anlayışın ve düşüncen için teşekkürler

başkalarına olan sinirini bana yansıtmadığın için sevindim

başka konularda görşmek tartışmak dileğiyle
 

guns4rose

New member
Seneler önce marshall yardımları diye uçak fabrikalarını kapatan.

Araba alıyoruz diye demir yollarını söken.

Yetmezmiş gibi birde her gün amerikalılara özenen bir milletiz.

Sonra tutmuş diyoruz ki yok 3. köprü yok 2. köprü yok bilmem kaçıncı köprü.
Yahu teslimiyet bayrağı çekileli çok oluyor. Hemde çoooook.
Ülkücüler ile Devrimciler birbirine vurmak yerine şu ülkenin kaybolan değerlerine bir baksaydılar. Birazda üniversiteyi boykot etmek yerine bunları baştan defetmek için uğraşsaydılar, bunlar böyle olmayacaktı.

Bakınız ilk adımı Taksim de atılmış Metro geliştirilseydi şimdi dünyanın en büyük ve en yararlı metro ağına sahip olabilirdik.

Yada birileri uçak fabrikalarımızı kapatmasaydı, şimdi dünyanın sayılı üreticileri arasında en ileri seviyede olanı olabilirdik.

Birileri demir yollarımızı söktürmeseydi, şimdi Türkiye'min her bir tarafı demir ağlarla örülecekti.

Hani 10.yıl marşını herkes bilirde söyler ya. Hatırlatırım o dönemde var olan demiryolları nerede.

"Demir ağlarla ördük.
Anayurdu dört baştan."

Şimdi birisi tutmuş bize arabaları savunuyorsa, sorarım ömrü boyunca vermiş olduğu benzinlerin parası nereye gitti. Artık bir dur demenin zamanı geldi ve geçiyor.

Bir zamanlar Erdoğan İstanbul için vize alınsın diyordu. Kendini İstanbul devletinin padişahı olarak mı görüyordu bilinmez ama şimdi bakıyoruzda çok sevdiği İstanbul'un hali çok kötü.

Birileri adam çalışıyor abi bakın bu da göstergesi diyebilmek için koşuyor. Kısacası rant bunlar rant.

Anlamayanlara, göremeyenlere, duyamayanlara duyrulur.
 

HTML

Üst