PePeSanceS
Çǿκ کε√díκ طę ∂طí
Efendim
- İyi akşamlar .. Salih beyle mi görüşüyorum ?
- Evet, buyrun
- Merhaba, ben Taksim ilkyardım hastanesinden nöbetçi doktor Uygar
Yorulmaz,
bu saatte sizi rahatsız ediyorum fakat şu an hastanemizde bulunan bir
hasta
var.. kendisi baygın, üzerinde kimlik bulamadık yalnızca sizin
kartınız
vardı. Acaba hastaneye gelebilmeniz mümkün mü? Hastanın durumu pek iyi
değil
de.
- tabi gelirim..peki nasıl biri
- valla 70 yaşlarında olmalı, giyim kuşamına bakacak olursak sanırım
uzun zamandır evsiz diye tanımlayabileceğimiz birine benziyor.. anlıyormusunuz..
yani saçı, sakalı temizliği ve görünümü pek iyi değil.
- anladım hemen geliyorum..
Kimine göre Taksim, kimine göre İstiklal Caddesi, bana göre de Beyoğlu
denilen yerdeyim.. vakit gece yarısını geçmiş..kafam atmış, klasik bir
Haziran gecesi.. iki duble yaptım 6-7 Türkü dinleme süresinde.. yapayalnız
iniyorum Beyoğlu''ndan aşağıya doğru.. mendilci çocuklar, piyangocu
amcalar,
kestaneciler sağlı sollu dizilmişler sokak kenarlarına.. biraz vakit geçsin
şunları izleyeyim..gençler içince sapıtmışlar yine, kızlı erkekli gruba
sataşan kızsız grup, abazalık da değil bu, tamamen kıskançlık, laf atmalar
sevgilileri küçük düşürmeler..nerede kaldı delikanlı gençler..gene kimsenin
yemedi yumruğunu kaldırmak, uzlaşıldı, devriyeye gerek kalmadan..
Yürümeye devam ediyorum, saat de epey kabardı, eve gitmeli, ışığı üfleyip
zıbarmalı derken çakır keyif kafamla, kaldırımın kenarında gözüm ilişti bi
şarapçıya.. oldum olası sevdim ben bu tipleri, takıntısız, alakasız,
dünyasız tipler, adam gibi isterler şarap parası var mı diye.. sömürmezler
yani kimseyi, "bi ekmek parası" diyen duygu sömürüleri yok bunlarda..
bakıyım bir cebe varsa bozuk veriyim bi şarap parası diyerekten
yaklaşıyorum
yanına.. durum vahim, saç sakal girmiş birbirine, eğiliyorum..
- hoopp.. abi.. kalk üşüycen git bi şarap iç.
İplemiyor, baygın bayık halde suratıma bakıyor..ısrar ediyorum kalk
kalk
diye.. dizime tutunup ayaklanmaya çalışırken pardösüsünün önü
açılıyor..
üzerinde rengi gitmiş eski beyaz bir atlet görüyorum.. pardösüyü
aralayıp
göğsüne doğru bakıyorum, kalp tarafındaki BJK amblemi çarpıyor
gözüme..
- vay Beşiktaşlısın demek.. al şimdi sana bi şarap parası daha..
korsan da olsa tanırım aslında bütün Beşiktaş formalarını ama bunu
ilk defa
görüyorum o an..
- o sadece Beşiktaş forması değil diyor ilk konuşmasında
- nerden buldun bu formayı?
- benim
- nerden aldın?
Amcam kızdı, sanane der gibi
- Yusuf''tan aldım.. tanır mısın?
Canı yanıyordu, üzüldüm durumuna, keyfim de yok ama, niye sordum
bilmiyorum..
- baba be.. arkadaş olsana bana, bi meyhaneye gidelim.. bir büyük
yapalım
senle, bulursak sıcak bişeyler de yeriz..
bu sefer ***** der gibi baktı, haklıydı ne işim vardı ki evsiz
biriyle..
- iyi dedi gel gidelim..
Epeyce yürüdük, karanlık sokaklardan geçip girdik izbe bir meyhaneye..
nerden geldi bu cesaret bilmiyorum, aklıma da gelmiyor mekanına ___ürüp
gasp
yapma ihtimali.. aklım formada kalmış, abuk sabuk gittim yine de..
Pek konuşmuyor, birinci büyüğün son dublesine kadar laf etmedik, sonra
konuştu;
- sen de iyi içermişsin.
- çocukluktan be baba.
İkinciyi açtık.. kafa epey doldu..
- kızmazsan sana bişey sorucam
- kafasıyla ileri geri olur verdi
- nerden buldun o farmayı?
Gene sustu.. bir saat konuşmadık yine
- Evlat.. sene 1967.. 25 yaşındayım.. geceden çıktık yola..
deplasmana..
bilir misin deplasmanı.. yollar, o zamanki yollar, git git bitmez.. sonra
yendik Göztepeyi İzmirde Şampiyon olduk.. atladım sahaya, gencecik yeni
yıldız Yusuf tan kaptım formayı.
Elimde bardak kalakaldım, pat diye anlattı, konuşamadım.
- yaaa dedi. Bu forma 28 yaşında..
kekeledim bir an.. nassıl nasssıl..
Anlattı tüm olanları.. almışlar maçı.. tüm kara gözüyle almış
formayı..
sonra ertesi gün geri gelmiş mahalleye, sırtında forma tüm havasıyla
koşa
koşa gidiyormuş evine.. oğluna gösterekmiş.. gitmeden deplasmana, 7
yaşında
oğlu kızmış buna, niye götürmüyor beni de İzmire diye.. oğlum
diyordu
affedicek ona verince bu formayı.. eve vardığında her şey bitmiş.. gece
evleri yanmış, karısı ve oğlu dumanlar içinde boğularak can
vermişler.
O gün lanet etmiş her şeye, vurmuş kendini sokaklara..
Biraz toparlandıktan sonra..
- peki baba nasıl korundu bu forma yıllarca..
- bu gün ayın kaçı?
- 4 Haziran da 5''i oldu artık
4 Haziran da şampiyon olmuş Beşiktaş, o gece kaybetmiş ailesini.. ve o
günden beri sadece 4 Haziranda sırtına geçirmiş formayı.. kulübesi varmış
Dolapdere taraflarında, bir de yatak, orada saklamış yıllarca,
yırtılmış,
sökülmüş ama gene de korumuş formanın özünü.
Baba be.. şurdaki tekelle konuşacam, sana günde 3 şarap alacam, her ay
gelip
önceden vericem parasını.. olmaz dedi acıyamazsın bana..
Cüzdanıma uzanıp bir resim çıkardım.. bak dedim benim oğlum, geçen gün benden Dünyanın en değerli Beşiktaş formasını istedi, aldım bir
forma,
verdim.. ne bilirdim her forma aynıdır dedim.. senden baba, bu formayı
oğluma miras bırakmanı istiyorum, senden Dünyanın en değerli
formasını
istiyorum..
- Adı ne oğlunun?
- Kartal.. Kartal Yusuf Aral..
- oğlun için içeriz şarabı be evlat
- Ama bana Beşiktaşlı sözü ver, günde üç şaraptan fazla yok..
dışardan
bulsan da içmeyeceksin.
Mırın kırın etti.. söz be dedi.. Beşiktaşlı sözü..
- üzerinde ev telefonumun da olduğu kartlardan birini verdim.. bakmadan
koydu cebine.
Aradan 4 ay kadar geçti.. arada bir buluşup içiyoruz.. her gün üç şarabını
içiyor.. buluştuğumuzda bile üçten başka içmiyordu..
Bir akşam çıktım.. koca Beyoğlu''nu dolaştım bulamadım.. sordum
soruşturdum,
kulübesini buldum.. etraf çok kötü kokuyordu, yatağında sızmış..
kaldırdım..
yüzüme baktı tersledi beni, defol git diyerek kovdu.. baba dedim bişey mi
oldu.. defol ulan diye ittirdi yine.. 3 şarap aldın diye sahibimiz mi
oldun.. şaşırdım kaldım.. bir müddet oturdum yanında
- forma nerde?
- yok.. bilmiyorum
- nasıl bilmezsin diyerek yapıştım yakasına
- ehh be diyerek başladı küfürlere.. napiyim ulan dedi.. üşüdüm bir gece
yaktım ısındım.
- beynimden vurulmuşa döndüm.. çıldırdım..
- sen dedim adam değilmişsin.. Beşiktaşlı hiç değilmişsin.. sana da
içkine
de diyerek çıkarken kapıdan sordu..
- o sözü tutacak mıyım hala
- tutma dedim..iç iç geber.
Kızdım sonra kendime, bir forma için mi yapmıştım bunları.. hayır
sadece bir
forma değildi o.. o formada hatıralar vardı acılar vardı..28 yaşında bir
çınardı o forma..ve Bir Beşiktaş forması yok olamazdı.
Gece yarısı üç filan.. İstanbul boşalsa da bu Beyoğlu hiç dinmiyor be..
kalabalıktan sıyrılıp vardım hastaneye..dile kolay tam 9 yıl oldu, o
olmalıydı.
Demlik bir hastane kokusu, pek alışkın değilim bu havalara, sıkıntı
verir
çoğu kez, acının tazelenmesine. Hemşireye tarif ettim, Doktor Uygar beyin
hastasıydı galiba diyerekten..
-Evet dedi, 1 saat önce hastanenin karşısında yatarken bulmuş doktor bey..
içeri alıp ilgilendi bizzat.. şu odaya aldılar..siz burada bekleyin, ben
doktor beye haber veriyim
yok, bekleyemezdim, kızgınlığım geçmişti ve ne de olsa baba dediğim bir
adamdı.. içeri girdim.. karnı şiş, kir pas içinde yatıyordu bir
yatakta..
yaklaştım yanına.. elini tutarak baba dedim ben geldim..gözler açıldı
birden.. evlat dedi.
Kalk dedim gidiyoruz, bir iki kadeh atalım..yok dedi..
Belli konuşamıyor, iyice tüketmiş yılları, yudum yudum seçiyor
harfleri
konuşmaya zorlarken kendini, dikmiş gözleri havaya yüzüme doğru
bakamıyor
yine de. Dişlerini sıkarak çekti elini.. örtüye uzandı.. bir eliyle
kaldırmaya çıkarırken örtüyü omzunu geriye doğru çekti. Sımsıkı
tuttuğu
beyazlığı gösterdi bana.. al dedi ordaydı, ellerinin arasındaydı
forma..
- baba dedim sarıldım boynuna.. neden ?dedim neden?..
- günnn..deee.. üç. Şaarrap yetmedi be evlat
ne demekti bu..günde 3 şarabın yetmemesi.. tamam ben demiştim ama yine de
bulurdu sağdan soldan içerdi yine.. bu olamazdı ki..
- nasıl?
- söözz verrmişştim
Evet söz vermişti, Beşiktaşlılık sözüydü o.. ve bozulamazdı..
yalan
söylemişti bana, ve sözü geri çektirmişti.. daha çok içebilirdi.
Artık yıkılmıştı barajlar, gözlerim dayanamadı daha fazla.. elime
uzandı..tüm gücüyle sıkmaya başladı. Gözleri açıktı hala ama
belliydi..kalmamıştı direnci ..
- Evlat dedi..beeen gidiyorum.. karımın yanına.. oğlumun
yanına.. Siyah`ı yaşarken gördüm ..Şimdi Beyaza doğru
gidiyorum .. Beyaz`a ...
- İyi akşamlar .. Salih beyle mi görüşüyorum ?
- Evet, buyrun
- Merhaba, ben Taksim ilkyardım hastanesinden nöbetçi doktor Uygar
Yorulmaz,
bu saatte sizi rahatsız ediyorum fakat şu an hastanemizde bulunan bir
hasta
var.. kendisi baygın, üzerinde kimlik bulamadık yalnızca sizin
kartınız
vardı. Acaba hastaneye gelebilmeniz mümkün mü? Hastanın durumu pek iyi
değil
de.
- tabi gelirim..peki nasıl biri
- valla 70 yaşlarında olmalı, giyim kuşamına bakacak olursak sanırım
uzun zamandır evsiz diye tanımlayabileceğimiz birine benziyor.. anlıyormusunuz..
yani saçı, sakalı temizliği ve görünümü pek iyi değil.
- anladım hemen geliyorum..
Kimine göre Taksim, kimine göre İstiklal Caddesi, bana göre de Beyoğlu
denilen yerdeyim.. vakit gece yarısını geçmiş..kafam atmış, klasik bir
Haziran gecesi.. iki duble yaptım 6-7 Türkü dinleme süresinde.. yapayalnız
iniyorum Beyoğlu''ndan aşağıya doğru.. mendilci çocuklar, piyangocu
amcalar,
kestaneciler sağlı sollu dizilmişler sokak kenarlarına.. biraz vakit geçsin
şunları izleyeyim..gençler içince sapıtmışlar yine, kızlı erkekli gruba
sataşan kızsız grup, abazalık da değil bu, tamamen kıskançlık, laf atmalar
sevgilileri küçük düşürmeler..nerede kaldı delikanlı gençler..gene kimsenin
yemedi yumruğunu kaldırmak, uzlaşıldı, devriyeye gerek kalmadan..
Yürümeye devam ediyorum, saat de epey kabardı, eve gitmeli, ışığı üfleyip
zıbarmalı derken çakır keyif kafamla, kaldırımın kenarında gözüm ilişti bi
şarapçıya.. oldum olası sevdim ben bu tipleri, takıntısız, alakasız,
dünyasız tipler, adam gibi isterler şarap parası var mı diye.. sömürmezler
yani kimseyi, "bi ekmek parası" diyen duygu sömürüleri yok bunlarda..
bakıyım bir cebe varsa bozuk veriyim bi şarap parası diyerekten
yaklaşıyorum
yanına.. durum vahim, saç sakal girmiş birbirine, eğiliyorum..
- hoopp.. abi.. kalk üşüycen git bi şarap iç.
İplemiyor, baygın bayık halde suratıma bakıyor..ısrar ediyorum kalk
kalk
diye.. dizime tutunup ayaklanmaya çalışırken pardösüsünün önü
açılıyor..
üzerinde rengi gitmiş eski beyaz bir atlet görüyorum.. pardösüyü
aralayıp
göğsüne doğru bakıyorum, kalp tarafındaki BJK amblemi çarpıyor
gözüme..
- vay Beşiktaşlısın demek.. al şimdi sana bi şarap parası daha..
korsan da olsa tanırım aslında bütün Beşiktaş formalarını ama bunu
ilk defa
görüyorum o an..
- o sadece Beşiktaş forması değil diyor ilk konuşmasında
- nerden buldun bu formayı?
- benim
- nerden aldın?
Amcam kızdı, sanane der gibi
- Yusuf''tan aldım.. tanır mısın?
Canı yanıyordu, üzüldüm durumuna, keyfim de yok ama, niye sordum
bilmiyorum..
- baba be.. arkadaş olsana bana, bi meyhaneye gidelim.. bir büyük
yapalım
senle, bulursak sıcak bişeyler de yeriz..
bu sefer ***** der gibi baktı, haklıydı ne işim vardı ki evsiz
biriyle..
- iyi dedi gel gidelim..
Epeyce yürüdük, karanlık sokaklardan geçip girdik izbe bir meyhaneye..
nerden geldi bu cesaret bilmiyorum, aklıma da gelmiyor mekanına ___ürüp
gasp
yapma ihtimali.. aklım formada kalmış, abuk sabuk gittim yine de..
Pek konuşmuyor, birinci büyüğün son dublesine kadar laf etmedik, sonra
konuştu;
- sen de iyi içermişsin.
- çocukluktan be baba.
İkinciyi açtık.. kafa epey doldu..
- kızmazsan sana bişey sorucam
- kafasıyla ileri geri olur verdi
- nerden buldun o farmayı?
Gene sustu.. bir saat konuşmadık yine
- Evlat.. sene 1967.. 25 yaşındayım.. geceden çıktık yola..
deplasmana..
bilir misin deplasmanı.. yollar, o zamanki yollar, git git bitmez.. sonra
yendik Göztepeyi İzmirde Şampiyon olduk.. atladım sahaya, gencecik yeni
yıldız Yusuf tan kaptım formayı.
Elimde bardak kalakaldım, pat diye anlattı, konuşamadım.
- yaaa dedi. Bu forma 28 yaşında..
kekeledim bir an.. nassıl nasssıl..
Anlattı tüm olanları.. almışlar maçı.. tüm kara gözüyle almış
formayı..
sonra ertesi gün geri gelmiş mahalleye, sırtında forma tüm havasıyla
koşa
koşa gidiyormuş evine.. oğluna gösterekmiş.. gitmeden deplasmana, 7
yaşında
oğlu kızmış buna, niye götürmüyor beni de İzmire diye.. oğlum
diyordu
affedicek ona verince bu formayı.. eve vardığında her şey bitmiş.. gece
evleri yanmış, karısı ve oğlu dumanlar içinde boğularak can
vermişler.
O gün lanet etmiş her şeye, vurmuş kendini sokaklara..
Biraz toparlandıktan sonra..
- peki baba nasıl korundu bu forma yıllarca..
- bu gün ayın kaçı?
- 4 Haziran da 5''i oldu artık
4 Haziran da şampiyon olmuş Beşiktaş, o gece kaybetmiş ailesini.. ve o
günden beri sadece 4 Haziranda sırtına geçirmiş formayı.. kulübesi varmış
Dolapdere taraflarında, bir de yatak, orada saklamış yıllarca,
yırtılmış,
sökülmüş ama gene de korumuş formanın özünü.
Baba be.. şurdaki tekelle konuşacam, sana günde 3 şarap alacam, her ay
gelip
önceden vericem parasını.. olmaz dedi acıyamazsın bana..
Cüzdanıma uzanıp bir resim çıkardım.. bak dedim benim oğlum, geçen gün benden Dünyanın en değerli Beşiktaş formasını istedi, aldım bir
forma,
verdim.. ne bilirdim her forma aynıdır dedim.. senden baba, bu formayı
oğluma miras bırakmanı istiyorum, senden Dünyanın en değerli
formasını
istiyorum..
- Adı ne oğlunun?
- Kartal.. Kartal Yusuf Aral..
- oğlun için içeriz şarabı be evlat
- Ama bana Beşiktaşlı sözü ver, günde üç şaraptan fazla yok..
dışardan
bulsan da içmeyeceksin.
Mırın kırın etti.. söz be dedi.. Beşiktaşlı sözü..
- üzerinde ev telefonumun da olduğu kartlardan birini verdim.. bakmadan
koydu cebine.
Aradan 4 ay kadar geçti.. arada bir buluşup içiyoruz.. her gün üç şarabını
içiyor.. buluştuğumuzda bile üçten başka içmiyordu..
Bir akşam çıktım.. koca Beyoğlu''nu dolaştım bulamadım.. sordum
soruşturdum,
kulübesini buldum.. etraf çok kötü kokuyordu, yatağında sızmış..
kaldırdım..
yüzüme baktı tersledi beni, defol git diyerek kovdu.. baba dedim bişey mi
oldu.. defol ulan diye ittirdi yine.. 3 şarap aldın diye sahibimiz mi
oldun.. şaşırdım kaldım.. bir müddet oturdum yanında
- forma nerde?
- yok.. bilmiyorum
- nasıl bilmezsin diyerek yapıştım yakasına
- ehh be diyerek başladı küfürlere.. napiyim ulan dedi.. üşüdüm bir gece
yaktım ısındım.
- beynimden vurulmuşa döndüm.. çıldırdım..
- sen dedim adam değilmişsin.. Beşiktaşlı hiç değilmişsin.. sana da
içkine
de diyerek çıkarken kapıdan sordu..
- o sözü tutacak mıyım hala
- tutma dedim..iç iç geber.
Kızdım sonra kendime, bir forma için mi yapmıştım bunları.. hayır
sadece bir
forma değildi o.. o formada hatıralar vardı acılar vardı..28 yaşında bir
çınardı o forma..ve Bir Beşiktaş forması yok olamazdı.
Gece yarısı üç filan.. İstanbul boşalsa da bu Beyoğlu hiç dinmiyor be..
kalabalıktan sıyrılıp vardım hastaneye..dile kolay tam 9 yıl oldu, o
olmalıydı.
Demlik bir hastane kokusu, pek alışkın değilim bu havalara, sıkıntı
verir
çoğu kez, acının tazelenmesine. Hemşireye tarif ettim, Doktor Uygar beyin
hastasıydı galiba diyerekten..
-Evet dedi, 1 saat önce hastanenin karşısında yatarken bulmuş doktor bey..
içeri alıp ilgilendi bizzat.. şu odaya aldılar..siz burada bekleyin, ben
doktor beye haber veriyim
yok, bekleyemezdim, kızgınlığım geçmişti ve ne de olsa baba dediğim bir
adamdı.. içeri girdim.. karnı şiş, kir pas içinde yatıyordu bir
yatakta..
yaklaştım yanına.. elini tutarak baba dedim ben geldim..gözler açıldı
birden.. evlat dedi.
Kalk dedim gidiyoruz, bir iki kadeh atalım..yok dedi..
Belli konuşamıyor, iyice tüketmiş yılları, yudum yudum seçiyor
harfleri
konuşmaya zorlarken kendini, dikmiş gözleri havaya yüzüme doğru
bakamıyor
yine de. Dişlerini sıkarak çekti elini.. örtüye uzandı.. bir eliyle
kaldırmaya çıkarırken örtüyü omzunu geriye doğru çekti. Sımsıkı
tuttuğu
beyazlığı gösterdi bana.. al dedi ordaydı, ellerinin arasındaydı
forma..
- baba dedim sarıldım boynuna.. neden ?dedim neden?..
- günnn..deee.. üç. Şaarrap yetmedi be evlat
ne demekti bu..günde 3 şarabın yetmemesi.. tamam ben demiştim ama yine de
bulurdu sağdan soldan içerdi yine.. bu olamazdı ki..
- nasıl?
- söözz verrmişştim
Evet söz vermişti, Beşiktaşlılık sözüydü o.. ve bozulamazdı..
yalan
söylemişti bana, ve sözü geri çektirmişti.. daha çok içebilirdi.
Artık yıkılmıştı barajlar, gözlerim dayanamadı daha fazla.. elime
uzandı..tüm gücüyle sıkmaya başladı. Gözleri açıktı hala ama
belliydi..kalmamıştı direnci ..
- Evlat dedi..beeen gidiyorum.. karımın yanına.. oğlumun
yanına.. Siyah`ı yaşarken gördüm ..Şimdi Beyaza doğru
gidiyorum .. Beyaz`a ...