26.Haftanın Sırrı

ßLu£

Banned
Katılım
16 Eki 2007
Mesajlar
6,839
Reaction score
0
Puanları
0
Denizli´de hem tecrübe hem bu ülkenin gerçeklerini analiz etme bilgisi var. Bu takım şampiyon olmasa bile, Mustafa Denizli´nin aklı bu takımla önemli işler yapmaya fazlasıyla yeter.

14kfqkx.jpg


1 Mustafa Denizli’nin 26. hafta kehaneti tutacak gibi görünüyor.... Takım puan kaybederken sürekli 26. haftayı söyleyen tecrübeli çalıştırıcının ‘Şampiyonluk’ söylemi de tutacak mı?

Sıklıkla düşülen zihinsel bir tuzağa dikkat çekerek başlayayım. Öncelikle, kehanetle öngörüyü ayırmak gerekiyor. Elbette gezegeni doğu/batı, güney/kuzey diye ayırmak ‘batılı bakış açısı’ysa da, düşünme ve anlaşılma kolaylığı olsun diye biz de bu ezbere sığınarak şu tespiti yapalım; doğu toplumları yıldız falları, kehanetlerle iş görme refleksi yüksek toplumlardır. Batı ise işini akıl ve bilim üzerinden yürütür. Denizli’nin 26./27. haftalarla ilgili söyledikleri bu nedenle bir kehanet değil, kanımca öngörü olarak tanımlanmalıdır. Çünkü, futbol bu seviyede akıl, bilgi ve hesapla oynanır. Denizli’de her üçü olduğu gibi ek olarak tecrübe ve bu ülkenin gerçeklerini analiz etme bilgisi de var. Zaman az, hedef belliydi. O nedenle elindeki malzemeye göre planlamasını yaptı ve çıkıp konuştu. Bakmayın siz başta kaybedilen biri iki maçın ardından televizyonlarda atıp tutan zır cahillerin söylediklerine. Onlar da futbolun bir şeylerinden anlıyorlar ama dertleri olanı anlamak değil, daha çok kendilerini ön plana çıkarmak ve oyunun önüne geçmek. Beşiktaş şampiyon olmasa bile, ki kanımca en güçlü aday, Denizli’nin aklı iyi bir takım kurup, onu bir takım organize etmeye ve o takımla önemli işler yapmaya fazlasıyla yeter diye düşünüyorum.

2 Beşiktaş uzun bir aradan sonra şampiyonluk yolunda önemli adımlar atıyor. Küfürden uzaklaşan ve sadece takımı destekleyen tribünlerin de bu başarıda payı var mı?

Tartışmasız Türkiye’nin organize olmayı ve farkını koymayı en iyi beceren tribününden söz ediyoruz. Elbette ki, takım üzerinde büyük etkisi var Beşiktaş tribününün. Çoğunlukla olumlu, zaman zaman da olumsuz olabiliyor bu etki gerçi. Ama o tribün sadece bir takımın taraftarı olma haliyle sınırlı bir tribün değil. O kalabalık daha ötede, bizzat Beşiktaş’ın kendisi olma, Beşiktaş olma halinde. O nedenle tribünün önemli ağırlığı Beşiktaş’la sadece maçtan maça ilgilenen değil dünyaya kurduğu tüm ilişkiyi Beşiktaşlılık üzerinden yürüten insanlardan oluşuyor. Bu da onları gerçek bir fenomen haline getiriyor. Beşiktaş’ı bir kulüp, bir futboldan takımı olmaktan çıkarıp ona ruhunu veren o insanlar. O nedenle üzerlerine kitaplar yazılıyor, belgeseller çekiliyor, sinema filmleri hazırlanıyor. Böyle bir kalabalığın takımın başarısı üzerinde etkisi olmadığı düşünülebilir mi?

3
Beşiktaş formasıyla şampiyonluk yaşayan tek isim İbrahim Üzülmez. Ancak Rüştü, Yusuf ve Nobre, Fenerbahçe’de kupayı kaldırmışlardı. Bu takım içinde sıkıntı yaratır mı?

Doğrusu ya bunun takım içinde ne tür bir sıkıntı yaratabileceğini anlayamadım. Sonuçta geçmiş ondan ders çıkarabildiğimiz oranda tarihe dönüşür. Yoksa bir hatıralar bütünü olarak kaybolur gider. Bir kültür yaratıcısı olarak oyun ve üzerinde konuştuğumuz bağlamda futbol da, tarih yaratmak ve önümüzü görebilme konusunda muazzam bir laboratuardır. Beşiktaş’ın iyi bir kadrosu, iyi bir hocası iyi bir teknik ekibi var. Takım özellikle ikinci devre gözle görünür biçimde ‘hızlanmış’ durumda. Bunda fiziksel yeterlilik seviyesine ulaşmadaki uzmanlık bilgisinin önemli olduğunu düşünüyorum. “Halı saha oyuncusu” denilen Yusuf’un bile Sivas maçında neler yaptığını ya da yapmaya gayret ettiğini gördük. Bu bile oyuncuların güçlenme, hızlanma ve birbirleriyle organize olma konusundaki eski sıkıntıları aştıklarını gösteriyor. O nedenle diyorum ki, oyuncular arasındaki herhangi bir farklılık bu saatten sonra olumsuz değil, olumlu etki yapar.

4 Türkiye’de sürekli tartışılan hakemlerin, bugünkü puan cetvelini gerçekten değiştirdiğini düşünüyor musunuz?

Hakemlerin maçlara etkisinin futbolcuların, teknik direktörlerin, idarecilerin, federasyon yöneticilerinin, taraftarların, coğrafi koşulların vb. etkisi kadar olduğunu düşünen gruptanım. Bu hakem meselesi, reyting kaygılı televizyoncuların uydurduğu ve ne acıklı ki, futbolun çevresindeki kalabalığın önemli bir bölümünü ikna etmeyi başardıkları bir konu. Bilinir, bu ülkede bize iyi gitmeyen her işin altında bir ‘dış düşman’ aramayı öğrettiler. Böyle büyütüldük. Şimdi kim maç kaybetse ya hakemi, ya teknik direktörü ya da bir futbolcuyu suçlu görme/gösterme ruh hali içinde. Bu, analitik düşünme yöntemlerinden ne kadar uzak olduğumuzu göstermesi açısından ibretlik bir durumdur aynı zamanda. Adam, kendi gördüğü ve kolaylıkla kararını vereceği bir konuda bile “Bakalım falanca hoca ne diyecek?” diye televizyonun karşısına kuruluyor. Korkarım bu ‘tüketici taraftar’ modeli çok yakında futbolu da tüketecek. Yine de yapabileceğimiz çok şey var. Futbol üzerine çöreklenen bu sahici olmayan, suni ablukayı dağıtmak için bu dili tasfiye edebilmenin ilk adımı olarak şuradan başlayabiliriz derim; “izleme, okuma ve yok et...” Doğrusu ya, ben bu yöntemle son yıllarda futbol üzerine çok şey öğrendiğimi düşünüyorum.








Kaynak
 
kurt hoca kardeşiim. walla ben bu kadar olacağını tahmin etmiyodum o zamanlar ben bile "hadi lan takım gidiyo sen hala lider olucaz diyosun" diyodum.
:clap:clap
 
yılın transferi Ernst kurtardı bizi.O geldiğinden beri orta saha düzeldi.Orası iyi olunca defansada ileriyede yaradı bence ve bu duruma geldik. İnşallah bunca aradan sonra şampyonluğu görürüz.
 
Geri
Üst