2010'a 3 Kala İlan Edilmemiş Dönüşüm

64general1

New member
Katılım
14 Haz 2007
Mesajlar
1,720
Reaction score
0
Puanları
0
2010'a 3 Kala İlan Edilmemiş Dönüşüm

Ali İhsan Gürcihan


Toplumda, Cumhuriyet değerlerinden uzaklaşılan bir yaşam biçimine doğru kayma var mı diye bazı araştırmalar ve akademik tartışmalar yapıldığını görüyoruz,izliyoruz ve dinliyoruz.

Cumhuriyet karşıtı gizli saklı yürütüldüğü iddia edilen,ortalıklarda fazla belli olmayan faaliyetler hakkındaki bazı söylemleri,hadi "iktidarı yıpratmak için maksatlı yapıyorlar" diye bir kenara bırakıp inanmayalım.


Tamam iyi niyetli ve safça davranıp bu tür söylentilere inanmayalım da, ortalıkta açıkça yapılanlar,bizzat duyduklarımız ve gördüklerimiz için ne diyelim ?

-Bayram namazları sonrası başta imam olmak üzere hepimizin camide yaptığı cemaat bayramlaşmasının , imamın sorumlu olduğu kutsal bir mekanda Devlet’in Kaymakamı tarafından yerine getirilmek istendiği yazılı tebliğ ile çevreye bildiriliyorsa,

-YÖK denen kurumun başına getirilen kişi, daha yerine oturmadan,sanki Üniversite’lerin her yanı yasaklar diyarı imiş gibi esas amaç olarak türbana yeşil ışık yakmak için, ’’ Tüm yasaklar kalkacak ‘’ diyor ve bu konuda Anayasa Mahkemesi kararlarının görmezden gelinebileceğini söylemek istiyorsa,

-Türban takanlar mağdur ediliyor izlenimini genişletmek ve bu konuda insanları tepkiye yöneltmek maksadı ile,özellikle mülki ve askeri makamların katıldığı törenlerde türban takan öğrenciler kullanılarak özel senaryolar hazırlanıyorsa,

- Cumhuriyetle hesaplaşanların, gerçek amaçlarını bilemeyen masum öğrencilerin özellikle yaratılan bu kişisel mağduriyeti üzerinden,laik ve cumhuriyetçi yaklaşımlara karşı nefret duyguları körükleniyorsa, Başbakan’da bu çocukları arayarak kişisel mağduriyete olan üzüntüsünü dile getirmekten öte, türban olayına desteğini bir defa daha açıkça belli ediyor ve bir şekilde türban mücadelesine devam sinyalleri veriyorsa, dahası başka bir ödül yokmuş gibi bu öğrenci için inadına ödül olarak Umre ziyareti sağlanıyorsa,

-Seçim kampanyaları içerisinde parti değiştirip bakan olabilecek nitelikte CHP’li üst düzey Milletvekilleri bulunuyorsa ve bu vekil CHP kalelerinden biri olarak bilinen ve gavur denilen İzmir’i yaklaşan belediye seçimlerinde ‘’AKP ile taçlandıracaklarını’’ ifade edebilecek kadar kabuk değiştirebiliyorsa,

-Kazakistan’da Fetullah cemaati bağlantılı bir okul Cumhurbaşkanı tarafından açılıyor ve böylece ABD güdümlü sayın cemaat lideri onurlandırılıyorsa,

-Kamusal alandaki türban yasağı, ’’ Hizmet alana serbest,hizmet verene ise yasak’’ saçmalığı içerisinde sözüm ona devam ettirilmeye çalışılırken, Devlet’in en üst kademeleri yaşantıları ile türban açısından vatandaşa model teşkil ediyorsa,

Kısacası tüm gerçekler ortada iken, hiçbir araştırma ve değerlendirmeye dahi gerek kalmaksızın açıkça ifade edebiliriz ki;

‘’ Cumhuriyete sahip çıktığını iddia eden sahtekarlar ve bu ülkenin kuruluş felsefesine aykırı bir yaklaşımla çalışanlar sayesinde, Din istismarına dayalı bir dönüşüm; toplumdan önce, esas olarak Devlet’in kurumsal yapısı içerisinde Cumhuriyet tarihi boyunca emsaline rastlanmamış bir ölçüde maya tutmuştur.’’

Kısacası ; PKK terör örgütü ve bölücülüğün yanı sıra ,Yüce Dinimiz de, bir kısım insanlar ve Büyük Ortadoğu Projesinin sahibi güç odakları tarafından inanç boyutundan saptırılmış ve gerçek inanç sahiplerinin elinden alınarak,’’Ilımlı İslam’’ adı altında gözümüzün içine baka baka siyasallaştırılmaya çalışılmaktadır.

Maalesef inançlarımızı istismar,dinimizi de siyasete alet ederek gerçekleştirilen çok boyutlu bu yapılanma ,birilerinin planlarına uygun olarak ‘’2010’a ÜÇ KALA’’ legalleşmesini tamamlayacak ve Fetullah’ı da zirveye çıkaracak noktaya nerede ise getirilmek üzeredir.
 
Belki de Türkiye için en büyük kazanım bu! Devlet halkı zorlayan, iten, ezen yapıdan "garson devlet" tabir edilen biçime hızla dönüşüyor.

Daha önce unutulmuş, kendi kaderine terk edilmiş, "Yurtta sulh cihanda sulh" sözünün yanlış anlaşılması sebebiyle kendileri ile hiç ilgilenilmemiş yurtdışındaki Türkler'le, diaspora ile ilişki kuruluyor.

Dışişleri Bakanı Ali Babacan'ın Batı Trakya'daki Türkler'i ziyareti gözlerimizi yaşarttı. Devletin uygulamaları tarafından mağdur edilmiş olanlar bizzat Başbakan tarafından aranıp gönlü alınıyor. Düşünün, bir uygulamadan dolayı gönlünüz kırık, zihniniz öfke dolu iken Başbakan sizi telefonla arıyor, gönlünüzü alıyor ve mağduriyetinizin düzeleceğini söylüyor. Bu ne güzel bir durum. Ömür boyu unutulmayacak bir şey...

Komşularımızın hepsini düşman görmekten vazgeçip onlarla ilişki kuruluyor.

İran düşman, Irak düşman, Suriye düşman... Görüldü ki, herkesi düşman gören sonunda tek başına kalıyor...

Bu ülkelerle dostane ilişkilere girilmesi Türkiye'nin bölgesindeki gücünü de fevkalade artırıyor.Türkiye'ye gelen giden yabancı devlet adamlarının haddi hesabı yok. Ankara hızlı diplomasi trafiğinin merkezi haline geliyor.

Halk ile devlet barıştıkça Anadolu insanının sermayesi de artıyor. İhracat rakamlarının yüz milyar doları aşmasında elbette Anadolu sermayesinin payı büyük.

Dolayısı ile paylaşım da giderek adil hale geliyor.

Sivil toplum kuruluşları ülkede nerede garip, fakir, aciz insan varsa yardımına koşuyor. Binlerce, on binlerce hatta yüzbinlerce aileye yardımlar yapılabiliyor. Gariplerin kapısı çalınıyor, evlerine et götürülüyor, ceplerine harçlık konuluyor. 28 Şubat günlerinde sivil toplum kuruluşlarının depremzedelere bile yardım etmesinin engellendiği hatırlanırsa yapılan hizmetin boyutları biraz daha anlaşılır. Dikkat ediyor musunuz, sık sık medyada kopartılan irtica yaygaraları bitti. Bazıları zaman zaman irtica kampanyası yapmak içi başını çıkarsa bile hemen yalanı ortaya çıkarılıp yüzlerine çarpılıyor.
 
Eskiden ilk okulun 1. sınıfının alfabe kitabın da ilk sayfalarda bir yazı vardı.
Büyük Puntolu harflerle ''''''''UYU UYU YAT UYU ''''''''' yazıyordu.

Bu öğrendiğimiz ilk cumleydi.
Biz de çok iyi söz dinleyen bir millet olduğumuzdan hala UYUYORUZ,
uyanmak gibi bir düşüncemiz yok.

Peygamberimize gelen ilk emir ''''''''O K U'''''''' olmasına rağmen okumayız.
uyumak daha çok işimize gelir.

Erzurumda anlatılan bir hikaye vardır.

Ruslar köyün birinde bütün erkekleri toplamışlar,
birer ikişer götürüp kurşuna diziyorlarmış.
Gençlerden biri ''' nöbetçilerin sayısı azaldı,
haydi hep birlikte nöbetçiye çullanıp, kaçıp kurtulalım'''''' demiş.
Bunu duyan bir ihtiyar da ''''''' Oturun yerinize başınıza iş almayın ''''''demiş.

Sakın ha uyanıp ta başınıza iş almayın!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
 
Geri
Üst