- Katılım
- 23 May 2007
- Mesajlar
- 4,439
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
12 EYLÜL’ÜN TANIMI:ATATÜRK ve CUMHURİYET’TEN YANAYMIŞ GİBİ GÖRÜNÜP BU KAVRAMLARI YIKMA YOLUNDAKİ BATI SÖMÜRGECİLİĞİ OYUNU!
12 Eylül Askeri Darbesi üzerine çok şey söylenebilir.
Bu darbenin özü kısaca, ABD ve Batı Avrupa sömürgeciliğinin hizmetinde,
Atatürk’ün çağdaş Türkiyesine bir saldırı olduğudur.
Demek ki Sömürgeci Batı’nın kurguladığı bir darbedir.
ABD faşizminin Guantanamo’sunu aratmayan işkencehaneler bile kurup en ağır
biçimde işkenceler yaptırmayı da içeren bu niteliği ile, Türk Silahlı
Kuvvetleri eliyle Türk aydınlarını ve genel olarak Türk halkını
A) Atatürk’ten
B) Laiklik başta olmak üzere Cumhuriyet devrimlerinden
C) Atatürk ulusçuluğundan ve ulusal birlik bilincinden
D) Misak-ı Milliye dayalı yurt bütünlüğü duygusundan
E) Bütün bunların başta gelen bir güvencesi olan Türk ordusundan
nefret ettirmeği amaçlamıştır.
Bu amaç doğrultusunda olmak üzere,
1) “Türk-İslam Sentezi” denilen, gerçekte ne Türk ulusunun, ne de
İslam dininin hizmetinde olmayan, her ikisine de tuzak niteliğinde olan bir
ideolojik dejenerasyon eşliğinde, bir yandan ağzından Atatürk’ü ve laikliği
düşürmeyip ulusa gına getirtirken, bir yandan da laiklik ilkesini açıkça
çiğneyerek din sömürüsü yapmıştır;
2) darbeye gerekçe olan cinayetlerin bir bölümünün sorumlusu
sözde-milliyetçi faşist cinayet örgütlerinin ele başlarını iki gün hapiste
tuttuktan sonra, bunların “Bizim zihniyetimiz iktidarda, biz niye
hapisteyiz” diyecek cüreti sergileyebilmeleri (!!) üzerine de hastahane ve
pastahanelerde ağırlamış, böylece siyasetten şiddeti arındırmak,
demokrasiyi olağan işleyiş koşullarına kavuşturmak amacının sahte olduğunu
ortaya koymuştur;
3) türlü faşist, ırkçı maddi ve manevi eziyetlere başvurmakla, etnik
bölücülüğü de dolaylı bir biçimde desteklemiştir;
4) Ülke ve ulusun esenliğinin temelleri olan Atatürk ilkelerini
yeniden yaşama geçirecek nitelikteki 27 Mayıs Anayasası’nı ortadan
kaldırmış, yerine hâlâ ulusumuzun başına belalar açılması için gerekçe
olarak kullanılabilen deli-gömleği türü bir anayasayı baskı yoluyla kabul
ettirmiştir.
5) Başta üniversiteler olmak üzere ulusun bilim, sanat ve düşün
kadrolarını ezmiş, yenilenip gelişmesinin yollarını köreltmiştir.
Ama Atatürk’ün Cumhuriyeti, ulusuyla, aydınlarıyla, anayasal düzeni ile bu
sömürgeci oyununa gelmemiş, Atatürk’üne en derin duygularla bağlı olduğunu,
Türk ulusunun bağrından çıkan, Atatürk Cumnuriyetini korumak ve kollamakla
görevli Türk Silahlı Kuvvetlerini “en güvenilir toplumsal, anayasal kurum”
olarak görmekte devam ettiğini en açık kanıtlarıyla ortaya koymuştur.
Bugün 12 Eylülü eleştirmeğe hiç hakları olmayanlar, 12 Eylül’de orduca
yönetime el konmasını ulusun haklı ve gerekli görmesine neden olan
koşulların sorumlusu olan siyasal partilerle türlü sendika ve derneklerin
yönetici kadroları ve onların düşünsel destekçileri olan kalem-erbabıdır.
Bunların gerçekten demokratik kültürden biraz nasipleri olsaydı, bir daha
ulusumuzun karşısına çıkıp, hiçbir şey olmamış gibi aktif siyaset yapmaya,
düşünürlük taslamaya kalkışmazlar, böylece hiç değilse siyasal ve düşünsel
kadrolarımızın genç, kire bulaşmamış, siyaseti kamu yararı için yapılan bir
hizmet olarak gören insanlarımızla donanmasına olanak bırakırlardı.
Sözün özü, Atatürk’ün eseri, kendisinin de belirttiği gibi, yalnız Türk
ulusu için değil, tüm uygar insanlık için üzerinde dikkatle durulmaya değer
bir büyük düşünce üzerine dayalı olduğu için, Kurtuluş Savaşı sırasında da
sergilenen ve aşılan aynı tür sömürgeci oyunlarını aşmayı hep başaracaktır.
Hiçbir sömürgeci devletin ulusumuzu, “yüksek özbenliğini, yorulmaz
çalışkanlığını, doğuştan zekâsını, bilime bağlılığını, güzel sanatlara
sevgisini, ulusal birlik duygusunu sürekli olarak ve her türlü araç ve
önlemlerle besleyerek geliştirmek ulusal ülküsünden” alıkoymaya gücü
yetmeyecektir.
Kaynak
12 Eylül Askeri Darbesi üzerine çok şey söylenebilir.
Bu darbenin özü kısaca, ABD ve Batı Avrupa sömürgeciliğinin hizmetinde,
Atatürk’ün çağdaş Türkiyesine bir saldırı olduğudur.
Demek ki Sömürgeci Batı’nın kurguladığı bir darbedir.
ABD faşizminin Guantanamo’sunu aratmayan işkencehaneler bile kurup en ağır
biçimde işkenceler yaptırmayı da içeren bu niteliği ile, Türk Silahlı
Kuvvetleri eliyle Türk aydınlarını ve genel olarak Türk halkını
A) Atatürk’ten
B) Laiklik başta olmak üzere Cumhuriyet devrimlerinden
C) Atatürk ulusçuluğundan ve ulusal birlik bilincinden
D) Misak-ı Milliye dayalı yurt bütünlüğü duygusundan
E) Bütün bunların başta gelen bir güvencesi olan Türk ordusundan
nefret ettirmeği amaçlamıştır.
Bu amaç doğrultusunda olmak üzere,
1) “Türk-İslam Sentezi” denilen, gerçekte ne Türk ulusunun, ne de
İslam dininin hizmetinde olmayan, her ikisine de tuzak niteliğinde olan bir
ideolojik dejenerasyon eşliğinde, bir yandan ağzından Atatürk’ü ve laikliği
düşürmeyip ulusa gına getirtirken, bir yandan da laiklik ilkesini açıkça
çiğneyerek din sömürüsü yapmıştır;
2) darbeye gerekçe olan cinayetlerin bir bölümünün sorumlusu
sözde-milliyetçi faşist cinayet örgütlerinin ele başlarını iki gün hapiste
tuttuktan sonra, bunların “Bizim zihniyetimiz iktidarda, biz niye
hapisteyiz” diyecek cüreti sergileyebilmeleri (!!) üzerine de hastahane ve
pastahanelerde ağırlamış, böylece siyasetten şiddeti arındırmak,
demokrasiyi olağan işleyiş koşullarına kavuşturmak amacının sahte olduğunu
ortaya koymuştur;
3) türlü faşist, ırkçı maddi ve manevi eziyetlere başvurmakla, etnik
bölücülüğü de dolaylı bir biçimde desteklemiştir;
4) Ülke ve ulusun esenliğinin temelleri olan Atatürk ilkelerini
yeniden yaşama geçirecek nitelikteki 27 Mayıs Anayasası’nı ortadan
kaldırmış, yerine hâlâ ulusumuzun başına belalar açılması için gerekçe
olarak kullanılabilen deli-gömleği türü bir anayasayı baskı yoluyla kabul
ettirmiştir.
5) Başta üniversiteler olmak üzere ulusun bilim, sanat ve düşün
kadrolarını ezmiş, yenilenip gelişmesinin yollarını köreltmiştir.
Ama Atatürk’ün Cumhuriyeti, ulusuyla, aydınlarıyla, anayasal düzeni ile bu
sömürgeci oyununa gelmemiş, Atatürk’üne en derin duygularla bağlı olduğunu,
Türk ulusunun bağrından çıkan, Atatürk Cumnuriyetini korumak ve kollamakla
görevli Türk Silahlı Kuvvetlerini “en güvenilir toplumsal, anayasal kurum”
olarak görmekte devam ettiğini en açık kanıtlarıyla ortaya koymuştur.
Bugün 12 Eylülü eleştirmeğe hiç hakları olmayanlar, 12 Eylül’de orduca
yönetime el konmasını ulusun haklı ve gerekli görmesine neden olan
koşulların sorumlusu olan siyasal partilerle türlü sendika ve derneklerin
yönetici kadroları ve onların düşünsel destekçileri olan kalem-erbabıdır.
Bunların gerçekten demokratik kültürden biraz nasipleri olsaydı, bir daha
ulusumuzun karşısına çıkıp, hiçbir şey olmamış gibi aktif siyaset yapmaya,
düşünürlük taslamaya kalkışmazlar, böylece hiç değilse siyasal ve düşünsel
kadrolarımızın genç, kire bulaşmamış, siyaseti kamu yararı için yapılan bir
hizmet olarak gören insanlarımızla donanmasına olanak bırakırlardı.
Sözün özü, Atatürk’ün eseri, kendisinin de belirttiği gibi, yalnız Türk
ulusu için değil, tüm uygar insanlık için üzerinde dikkatle durulmaya değer
bir büyük düşünce üzerine dayalı olduğu için, Kurtuluş Savaşı sırasında da
sergilenen ve aşılan aynı tür sömürgeci oyunlarını aşmayı hep başaracaktır.
Hiçbir sömürgeci devletin ulusumuzu, “yüksek özbenliğini, yorulmaz
çalışkanlığını, doğuştan zekâsını, bilime bağlılığını, güzel sanatlara
sevgisini, ulusal birlik duygusunu sürekli olarak ve her türlü araç ve
önlemlerle besleyerek geliştirmek ulusal ülküsünden” alıkoymaya gücü
yetmeyecektir.
Kaynak