12 Eylül'ün Iki Sirri

12 EYLÜL'ÜN İKİ SIRRI


İhtilalin ardından idamla yargılanan üç ülkücüyü ipten kurtaran genç avukat bugün meclis başkanı.

Psikolojik Harekat'ın mimarlarından çarpıcı açıklamalar: Darbeden önceki bazı çatışmaları genç subaylar yönetti.

● Askerî darbeler sadece Afrika’da kaldı


Türk demokrasisini kesintiye uğratan 1980 askeri darbesinin bugün yıldönümü. Türkiye’de 26 yıl önce gerçekleştirilen son klasik askeri darbe, artık geri kalmışlığın ve ekonomik istikrarsızlığın sembolü haline gelen Afrika ile Latin Amerika ülkeleriyle özdeşleşmiş durumda.

Yarım asırdan bu yana yüzden fazla askeri darbenin yaşandığı Afrika kıtasında siyasi değişimler hâlâ darbelerle gerçekleşiyor. Sık sık yaşanan askeri müdahaleler ve iç savaşlar dünyanın önemli enerji ve doğal kaynaklarına sahip olan kıtanın huzur ve istikrara kavuşmasını engelliyor. Askeri darbeler üzerine çalışan çok sayıda uzman, Afrika’daki darbe girişimlerinin ardında ekonomik çıkarların olduğunu savunuyor.

En son askeri darbe tecrübesini yirmi beş yıl önce İspanya’da yaşayan Avrupa’da ise artık darbenin iması bile suç sayılıyor. 1981’de Avrupa’nın son askeri darbe girişimine sahne olan İspanya’da Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın 2. adamı General Jose Mena Aguado, geçtiğimiz ocak ayında darbe imasında bulunduğu için hükümet tarafından görevinden alınmıştı. General Mena, askerî bir kutlama sırasında yaptığı konuşmada, Katalonya Özerk Yönetimi’nin statüsüyle ilgili yeni yasa için uyarıda bulunurken Silahlı Kuvvetler’in İspanya’nın egemenliğinin, bütünlüğünün ve anayasasının koruyucusu olarak gösterildiği anayasanın 8. maddesini hatırlatmış ve “Herhangi bir statü anayasal sınırları aşarsa Silahlı Kuvvetler müdahale etmek zorunda kalır.” demişti. General Mena’nın bu sözleri önce 8 günlük ev hapsine ardından ordudan kovulmasına neden oldu. Başbakan Jose Luis Rodriguez Zapatero, General Mena’ya verilen cezanın “demokraside temel ve doğru” olduğunu kaydetmişti. 1936’dan 1975’e kadar General Franco’nun askerî diktatörlükle yönettiği İspanya’da, son darbe girişimi 1981’de gerçekleşmişti. Albay Antonio Tejero’nun, komutasındaki jandarmalarla parlamentoyu bastığı darbe girişimi başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Bu girişimin ardından AB ile üyelik müzakerelerine başlayan İspanya, AB yardımlarıyla kısa sürede toparlanarak birliğin önemli ekonomik güçlerinden birisi haline geldi. 1967-1974 arasında darbeyle gelen albaylar cuntası tarafından idare edilen Yunanistan da aynı şekilde AB’ye üye olarak siyasal ve ekonomik istikrara kavuşmuştu.

Avrupa ülkelerinde iması bile suç sayılan askeri darbeler, siyasi ve ekonomik istikrarın olmadığı çok sayıda Afrika ülkesinde sık sık yaşanmaya devam ediyor. Son olarak Orta Afrika ülkelerinden Çad’da geçtiğimiz nisan ayında kısa adı FUC olan Birleşik Değişim Cephesi militanları, başkente saldırarak darbe teşebbüsünde bulunmuştu. Geçtiğimiz yıl ise zengin petrol ve doğalgaz yataklarına sahip Kuzey Batı Afrika ülkelerinden Moritanya’da Albay Mohamed Vall öncülüğündeki bir grup asker, 1984’ten beri devlet başkanı olan Maaouya Ould Sid’Ahmed Taya’yı devirmişti. Vall, 2005’ten bu yana Moritanya’nın devlet başkanlığın koltuğunda oturuyor.

1950’li yıllarda bağımsızlıklarını kazanmaya başlayan Afrika ülkeleri, geçen yarım asra rağmen sürekli yaşanan askeri darbeler ve iç savaşlar yüzünden bir türlü ekonomik ve siyasi istikrara kavuşamıyor. Afrika’daki darbeler üzerine çalışan Fildişi Sahilleri’ndeki Cocody Üniversitesi öğretim görevlisi Yao Kouassi, kıtada 1952-2004 yılları arasında 73 askeri darbenin gerçekleştiğini aktarıyor. Başarısız darbe girişimleri de sayılırsa bu rakam yüzü aşıyor. UNESCO’nun barış kültürü temsilciliğini de yapan Kouassi’ye göre Afrika’daki sorunun temelinde Batılı ülkelerin çıkarları doğrultusunda kıtanın gerçekleriyle uyuşmayan “sanal ülkelerin” kurulması yatıyor. Le Monde Diplomatique’de “Neden bu darbeler hep Afrika’da” sorusunu yönelten siyaset bilimi uzmanı Pierre Franklin Tavares ise Afrika ülkelerinin, zorla ekonomik küreselleşmeye itilmesinin doğurduğu istikrarsızlığa dikkat çekiyor. Tavares, Afrika’daki darbelerin ardında bölgede yatırım yapan uluslararası şirketlerin çıkarları doğrultusunda yürüttüğü stratejiler olduğunu savunuyor. Uluslararası devlerin, gerektiğinde ülkelerin iç işlerine karıştığına işaret eden Fransız uzmana göre, bu durum Afrika’nın yeniden “sivil bir şekilde sömürgeleştirilmesi” anlamına geliyor.

Siviller, çıkarları için darbeye katılıyor

Demokratik rejimleri inkıtaya uğratan darbeleri ‘kamu tercihi’ perspektifinden inceleyen Arjantinli ekonomi profesörü Edgardo Enrique Zablotsky, askeri darbelerin, ancak sivil etkenlerle birlikte ele alındığında anlaşılabileceğini iddia ediyor. Demokratik sistemi bozacak bir askeri darbenin, o ülkedeki ekonomik ve siyasal paylaşımın kurallarını değiştireceğini belirten Zablotsky, bunun, durumdan faydalanacak sivilleri darbeye katılmaya teşvik edeceğini savunuyor. Arjantin’in CEMA Üniversitesi’nin rektör yardımcısı olan Zablotsky, ‘Askeri darbelere kamu tercihi yaklaşımı’ ismiyle geliştirdiği teoride, başarılı bir askeri darbenin getirdiği ekonomik dağıtım kurallarındaki değişikliklerin yeni bir siyasi ve ekonomik denge oluşturacağını, bunun da bazı grupların ‘dağıtımdan’ kazançlı çıkmalarını sağlayacak yeni kurallar getireceğini kaydediyor.




Türkiye, 26 yıl önce bugün tank sesleriyle uyandı. Anarşinin sona ermemesi üzerine asker yönetime el koydu. İhtilalin mimarı Kenan Evren'e göre darbe, medya ve sivillerin talebiyle gerçekleşti. Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel ise “10 Eylül'de akan kan 11 Eylül'de nasıl birden bire durdu?” sorusunu yöneltti.

12 Eylül döneminde birçok gencin hayatı ya çatışmalarda ya da darbe sonrasında hapishanede soldu. Kurulan Sıkı Yönetim Mahkemeleri, hem ülkücüler hem de solcular için birbiri ardına idam kararları verdi. Dört yılda 50 kişi idam edildi. Bunların 18'i sol, 8'i sağ görüşlüydü. 23'ü ise adli suçtan hükümlüydü. Üç gencin daha darağacına gitmesini ise o dönemde avukatlık yapan Bülent Arınç önledi.

Selçuk Özdağ, Murat Sancak ve Salih Cerit, 12 Eylül darbesinden sonra tutuklandı. Cezaevinde aynı koğuşu paylaştıkları iki ülkücü arkadaşları idam edildi. Onlar da idamla yargılanıyordu. Avukat bulamamışlardı. Ancak hiç tanımadıkları bir kişi, cezaevine gelerek kendilerini savunmak istediğini söyledi. Üstelik para da istemiyordu. 7 yıl mücadele veren genç avukat, davanın seyrini değiştirdi ve müvekkillerini idam sehpasından kurtardı. Bu avukatın bir gün Meclis başkanı olacağı kimsenin aklının ucundan geçmiyordu.

Darbe dönemiyle ilgili bir açıklama da Psikolojik Harekât Dairesi’nin mimarlarından emekli Kurmay Albay Tahir Tamer Kumkale'den geldi. Çarpıcı açıklamalarda bulunan Kumkale, darbe öncesindeki çatışmaları genç subayların yönettiğini savundu.

12 Eylül darbesinden sonra kurulan sıkıyönetim mahkemeleri, hem ülkücüler hem de solcular için birbiri ardına idam kararları veriyordu. Dört yılda 50 kişi idam edildi. Bunların 18’i sol, 8’i sağ görüşlüydü. 23’ü de adli suçtan hükümlüydü. Üç gencin daha darağacına gitmesini ise o dönemde avukatlık yapan Bülent Arınç önledi. Bu gençlerden biri Selçuk Özdağ. Bugün BBP’nin genel başkan yardımcılığını yapıyor. Özdağ, darbeden sonra kimsenin kendilerine sahip çıkmadığını anlatıyor. Tutuklandıktan sonra avukat bulamamışlar. Bunun nedenini şöyle açıklıyor: “İnsanlar korkutulmuş ve sindirilmişti. Kimse bizi savunmaya cesaret edemezken Bülent Arınç, bir gün cezaevinde ziyaretimize geldi. Davamızı almak istediğini söyledi. 7 yıl bizi savundu. Para da almadı. Ailemle de ilgilendi.” Arınç’ın duruşmalarda kararlı ve kendinden emin bir tablo çizdiğini belirterek şunları söylüyor: “Zaman zaman tehditler aldı. Baskıya maruz kaldı. Askerî mahkemelerde savunma yapmak zordu.” Özdağ, Manisa, İzmir, İstanbul ve Ankara’daki çeşitli cezaevlerinde Bülent Ecevit, Muharrem Şemsek, Efendi Barutçu, Abuzer Uğurlu, Mehmet Or, Nuri Kuru gibi isimlerle birlikte kaldı.

Darbeden önce Manisa Ülkü Ocağı’nın başkanlığını yapan Salih Cerit’in ilginç bir hayat hikayesi var. Cerit, tutuklanmadan kısa bir süre önce nişanlanmış. Nişanlısı, onu 13 yıl boyunca beklemiş. 1991 yılında cezaevinden çıktıktan sonra evlendiğini belirten Cerit, Arınç’a vefa borcunun bulunduğunu söylüyor. Arınç’ın maddi bir talep beklemeden 6 yıl kendisini savunduğunu hatırlatan Cerit, o günleri şöyle anlatıyor: “Asılmayı bekliyorduk. Dışarıdaki hayat bizim için hayal ötesiydi. Anayasal düzeni değiştirmek, çete kurmak, zorla para toplamak gibi suçlamalarla yargılanıyorduk. İdamımız isteniyordu. İki arkadaşımız için idam kararı alınmıştı.” Arınç’ın davada detayları çok iyi incelediğini ifade eden Cerit, “Maddi bir talep beklemeden yardımcı oldu. Çünkü bizim mağdur olduğumuza inanıyordu. Aynı yakınlığı dava arkadaşlarımdan göremedik.” diyor.

Darbe döneminde Manisa Ülkü Ocağı’nın yöneticisi olan Murat Sancak şimdi Ankara’da ticaretle uğraşıyor. Sancak, idamla yargılandığı dönem için, “Gerçekten asılmayı bekliyorduk. Çünkü bizim yargılandığımız İzmir sıkıyönetim mahkemesi, ülkücülerden Selçuk Duracık ve Halil Esendağ için idam kararı almıştı. Solcular için de idam kararı alınmıştı. Biz de idam sehpasını düşündük. Çünkü hakkaniyetli bir yargılama yoktu.” şeklinde konuşuyor. Arınç’ın 4 yıl kendisini savunduğunu belirten Sancak, daha sonra tahliye olduğunu vurguluyor. Arınç için, “Bizim davalarımızı almak ve duruşmalara girmek bir cesaret işiydi. Baskı altında iken Bülent Bey davamızı aldı. Çok yardımcı oldu.” ifadelerini kullanıyor.

Hapisteki nişanlısını 13 yıl bekledi

Salih Cerit, ihtilalden önce Manisa Ülkü Ocağı başkanıydı. Hapse girmeden kısa bir süre önce nişanlanmıştı. Zehra Hanım idamla yargılanan nişanlısını tam 13 yıl boyunca umutla bekledi. 1991 yılında evlendiler. Şimdi 14 yaşında Sıla Betül isimli bir kızları var.

Darbenin üzerinden 26 yıl geçti

Terör olaylarının 1970'li yılların sonlarında artması Türkiye'yi kan gölüne çevirdi. Bunu gerekçe gösteren Silahlı Kuvvetler, emir-komuta zinciri içinde 12 Eylül 1980 günü yönetime el koydu. Ülkenin her yerinde yıllar boyunca ölüm saçan silahlar bir günde sustu. Binlerce kişi gözaltına alındı, 50 kişi idam edildi.



--------------------------------------------------------------------------------
12 Eylül’deki terörü genç subaylar yönetmiş

Psikolojik Harekat Dairesi'nin mimarlarından emekli Kurmay Albay Tahir Tamer Kumkale, 12 Eylül dönemine ilişkin çarpıcı bir açıklama yaptı.

Darbe öncesindeki çatışmaları genç subayların yönettiğini savunan Kumkale, "Anarşi ve terör olaylarının planlama ve uygulamasında, çok profesyonelce olaylar dikkati çekmiştir. Bu işin içinde özel yetiştirilmiş kişilerin olduğu, bazı genç subayların bizzat anarşi ve terör olaylarının içinde militan gibi devlete karşı saldırıları yönettiği, mahkeme tutanakları ile belirlenmiştir." dedi. Türkiye'de psikolojik harbin öncülerinden biri olan Kumkale, bu iddialarını "Beynimizi Kimler ve Nasıl Yönetiyorlar; Küresel Güçlerin Psikolojik Savaş Yöntemleri" adlı kitabında yayınladı. Kumkale, bugün de Türkiye’nin ‘çok amaçlı, çok taraflı, çok yönlü’ bir psikolojik savaşla karşı karşıya olduğunu dile getiriyor. Yürütülen mücadelenin amacını şöyle açıklıyor: “Türk toplumunu birbirine düşürerek çatıştırmak ve bu şekilde zayıflatıp devleti güçsüzleştirmek.”

12 Eylül öncesinde, cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ekonomi alanındaki görüşlerinin sol kesim tarafından sahiplenilmesi Genelkurmay’ı rahatsız etmiş. Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Nurettin Ersin Paşa’nın emriyle, Atatürk’ün ‘komünist’ olmadığını ispatlamak için askeri birliklere konferanslar verilmiş. Konferans metnini hazırlayan isim ise, darbeden üç yıl sonra kurulacak olan Psikolojik Harekat Dairesi’nin mimarlarından Emekli Kurmay Albay Kumkale. Emekli asker, Pegasus Yayınları’ndan çıkan kitabında Prof. Dr. Mustafa Aysan’ın hazırladığı ‘Atatürk’ün Ekonomik Politikası’ adlı kitabından çok yararlandığını ifade ediyor.

Kumkale, Psikolojik Harekat Dairesi olarak bilinen Toplumla İlişkiler Başkanlığı’nın (TİB) kurucularından. TİB, Anayasa’nın 118. maddesine göre 9 Kasım 1983’te, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği bünyesinde kurulmuştu. AB’ye uyum sürecinde 2003’te kaldırıldı. Kullandığı 3 milyon dolarlık bütçe de Başbakanlık’a aktarıldı.
 

alish

вυяαq αℓι&#1
Sen Darbenin Sağ Yanını AnLatmışsın Dostum.. Keşke Sağda Darbe Deseydin Konun BaşLığına.. HaLbuki Darbe En Çok SoLcuLarı Vurmuştu!!!
 

HTML

Üst