peace_346
New member
- Katılım
- 2 Eki 2005
- Mesajlar
- 1,820
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 34
17 yaşında bir genç kız Tuba Şılbır... Liseyi bitirmesine 3 ay kala ani solunum yetersizliği teşhisiyle yoğun bakıma kaldırılır. 13 gün kaldığı yoğun bakım raporuna, 'Renapulmoner Sendromu' yazılır. Bir süre sonra Türkiye'nin ilk 'kan uyumsuz organ nakli olan hastası' olarak Türk tıp tarihine adını yazdıracaktır ama o gün ne hastalığının anlamını, ne de uzun tedavi sürecini anlayabilir. Ağzından kan gelir, nefes alamaz! Tek bildiği, içindeki o büyük korkudur. Süreç işler; yoğun bakım, altı aylık hastane yaşantısı ve diyalizle tanışması... Hepimiz gibi!
DİYALİZLE YAŞAM ÇOK ZOR
Organ naklinin ne olduğunu yalnızca televizyon ve gazete haberlerinden okuyan Tuba, ilk kez diyalize girerken ağlamamış ama kendini çok bastırmış. Tuba anlatıyor: "O kadar soğukkanlıydım ki, gözümden bir damla yaş gelmedi. İçimden çok üzülsem de, aileme belli etmemeye çalıştım..." Kısa zamanda diyalizle yaşamanın ne kadar zor olduğunu öğrenir Tuba, çünkü hayatı diyaliz makinesinin etrafında döner. Sonra organ nakli için kadavra listesine yazılır tabii şansının çok az olacağını bilerek. (O listelerde hepimiz kalbimiz çarparak adımızın ön sıraya geçmesi için az mı dua ettik...) Ve Tuba'nın annesi... Her anne gibi Tuba'nın annesi de kızına böbreğinin bir parçasını vermek ister. Testler yapılır ama kan gruplarının uymaması annenin verici olmasını engeller. Bahar Hanım, "Kızımın gözlerimin önünde erimesi korkunç bir şeydi" diye anlatıyor o günleri.
BEŞ KİLO ALMIŞ, SAĞLIKLI
İşte o günlerde Amerika'da eğitim almış ve 19 Mayıs Üniversitesi'nde göreve başlamış genç doktor Burak Koçak çıkar ortaya. Tuba ve annesine 'kan uyumsuz böbrek nakli' ameliyatını önerir. Riskleri hiç umursamaz Tuba ve ilk kan uyumsuz organ nakli olan Türk hasta olmayı kabul eder. Şu anda ameliyatın üzerinden dokuz ay geçti. Tuba 5 kilo almış, çok sağlıklı. Annesi ile aynı zamanda organ kardeşi oldu. Bu yıl okula döndü, ilk hedefi liseyi bitirmek... Tuba'nın ameliyatı pek çok hasta için umut ışığı oldu. Yarın bu işi seri halde yapan Akdeniz Üniversitesi Organ Nakli Merkezi yani bana kadavradan organ naklini yapıp ikinci hayatımı yaşatan doktorlar ve onların ilklerini anlatacağım...
DİYALİZLE YAŞAM ÇOK ZOR
Organ naklinin ne olduğunu yalnızca televizyon ve gazete haberlerinden okuyan Tuba, ilk kez diyalize girerken ağlamamış ama kendini çok bastırmış. Tuba anlatıyor: "O kadar soğukkanlıydım ki, gözümden bir damla yaş gelmedi. İçimden çok üzülsem de, aileme belli etmemeye çalıştım..." Kısa zamanda diyalizle yaşamanın ne kadar zor olduğunu öğrenir Tuba, çünkü hayatı diyaliz makinesinin etrafında döner. Sonra organ nakli için kadavra listesine yazılır tabii şansının çok az olacağını bilerek. (O listelerde hepimiz kalbimiz çarparak adımızın ön sıraya geçmesi için az mı dua ettik...) Ve Tuba'nın annesi... Her anne gibi Tuba'nın annesi de kızına böbreğinin bir parçasını vermek ister. Testler yapılır ama kan gruplarının uymaması annenin verici olmasını engeller. Bahar Hanım, "Kızımın gözlerimin önünde erimesi korkunç bir şeydi" diye anlatıyor o günleri.
BEŞ KİLO ALMIŞ, SAĞLIKLI
İşte o günlerde Amerika'da eğitim almış ve 19 Mayıs Üniversitesi'nde göreve başlamış genç doktor Burak Koçak çıkar ortaya. Tuba ve annesine 'kan uyumsuz böbrek nakli' ameliyatını önerir. Riskleri hiç umursamaz Tuba ve ilk kan uyumsuz organ nakli olan Türk hasta olmayı kabul eder. Şu anda ameliyatın üzerinden dokuz ay geçti. Tuba 5 kilo almış, çok sağlıklı. Annesi ile aynı zamanda organ kardeşi oldu. Bu yıl okula döndü, ilk hedefi liseyi bitirmek... Tuba'nın ameliyatı pek çok hasta için umut ışığı oldu. Yarın bu işi seri halde yapan Akdeniz Üniversitesi Organ Nakli Merkezi yani bana kadavradan organ naklini yapıp ikinci hayatımı yaşatan doktorlar ve onların ilklerini anlatacağım...