CounTRy
Gülen Manyak
- Katılım
- 5 Haz 2006
- Mesajlar
- 10,687
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
1- JOHNNY ROTTEN
Her jenerasyonun kendi idolleri var. Her şeyi başlatacak ve bitirecek olan kışkırtıcıları. Gündeme geldikleri günden beri medyanın X Jenerasyonu etiketini pek bir yakıştırdığı Üçüncü Kuşak Rock'N'Roll'cular için o kışkırtıcı kesinlikle Johnny Rotten'dı. 1970'lerin ikinci yarısında sadece arkasından 'ruhu şad olsun' diyebileceğimiz John Lennon'lar, Mick Jagger'lar gündemden düşerken ve bütün o hippie eskileri eroin yüzünden ölü beyinli enbesiller topluluğuna dönüşmüşken, 'Artık iyi birşeyler olmalı' diye iç geçirenler arasında Malcolm McLaren ve Vivienne Westwood da vardı. Londra'da kendilerinin 'Sex', müdavimlerinin ise 'End Of The World' dedikleri dükkanlarının önüne iki sandalye atıp bekleyen McLaren ve Westwood'un uzun bekleyişleri bir gün üzerinde 'I Hate Pink Floyd' yazılı tişörtüyle John Lydon'ın dükkana dalmasıyla sona erdi. Londra sokaklarında ona buna sataştığı iiçn polis tarafından gözlem altında tutulan bu hiperaktif oğlanın tüm zamanların en belalı grubunu meşhur edeceği ve punk'ı yaratacağı o sıralar hiçkimsenin aklına gelmezdi herhalde. McLaren hariç! Pistols'ın basçısı Sid Vicious'ın üzerine Television basçısı (mesih) Richard Hell'den araklanmış bir imaj yamayan büyük mucid McLaren'in Rotten üzerinde oynamasına fazlaca gerek yoktu. Hah, evet, ön dişleri çürük olduğu için 'Rotten' adıyla anılıyordu bu genç adam ve sahne ismi de tam bu noktada ampul gibi çaktı kafalarda: Johnny Rotten! Sex Pistols, Londra'nın boğucu atmosferine öfke ve nefret tohumları saçıp bir yandan da dünyanın geriye kalan kısmını eğlendirirken Johnny Rotten tam karşılığını 'tuhaf' kelimesinde bile bulamayan bir tarzda 'Tanrı Kraliçe'yi Korusun', 'Gelecek Yok', 'Biz Sizin Geleceğiniziz' diye bağırıyordu. Hayata pembe gözlükler ardından bakan sıradan insanlar bu şizofren bakışlı rock'n'roll'cunun karşısında paniğe kapılırken bir jenerasyon -ve kuşkusuz sonraki jenerasyonlar- hayatın toz pembe olmadığını ve kötü şeyleri görmezden gelip mutlu insan rolünü oynamanın devekuşu aptallığı olduğunu ondan öğrendiler. Ve bir gün plak takıldı, Sex Pistols tarihe gömüldü. Johnny Rotten, John Lydon kimliğine geri dönüp Public Image Ltd'ı kurdu, solo albümler yaptı. Bugün ne zaman kendini birşey sanan bir gazeteci çıksa ve onu aslından uzaklaşıp müzik yerine para yapmakla suçlayacak olsa Çürük'ün haklı sözleri tokat gibi patlar suratına: 'Punk denen mereti ben icad ettim, canım ne istiyorsa onu yaparım!'
2- JIM MORRISON
Rock'n'Roll tarihinin en etkili ve en efsanevi figürlerinden biri oldu Jim Morrison. Şenlikli The Doors'un etrafında toplanmış yüzbinlerce insan algının kapılarını zorlarken Morrison, ne dönemin hippie'lerine ne de ağırbaşlı rock ozanlarına benzeyen imajını sonraki tarihlerde doğacak büyük frontman'lere miras bırakıyordu. Dokunaklı ve eklektik The Doors müziği Morrison'ın psychedelic şarkı sözlerinin içerdiği komplike imgeler sayesinde gitgide büyüyordu. Müzik tarihinin sonraki dönemlerinde The Cure'dan Marilyn Manson'a, metalcilerden punklara kadar pek çoklarının kullanacağı teatral şov yaratma tekniklerinin mucidi de oydu. Çağdaşı psychedelic rock müzisyenlerinin aksine mistizmden ziyade nihilizme sığınıyordu Morrison. Bilinci, karanlık bilinçaltının ve keşfedilmemiş arzuların dış görünüşü olarak benimsiyor, o dönemlerde tabu olan seks, uyuşturucular, alkol, kendine zarar verme, intihar gibi konuları şarkılarına tema olarak alıyordu. Yaygın kanıya göre Amerika'nın ilk tehlikeli müzik yıldızı Jim Morrison'dı. Melodram havasındaki şarkılarını hep toplumu rahatsız etmek için kullandı. Los Angeles'da sinema okurken William Blake ve Friedrich Nietzsche'nin eserleriyle tanışmış, uyuşturucularla olan deneyimlerini edebiyata dökmek için okuldan ayrılmıştı. Seyirciyle gözgöze temasa geçmenin bir frontman için pek de moda olmadığı yıllarda seyircisiyle bu tür bir iletişim yakalamıştı ve zaman zaman da konserlerde seyircinin arasına karışıyordu. Tüm dünya Elvis Presley'den bu yana dünyaya gelen en erotik rock'n'roll bebeğinin etkisindeydi artık. Büyük skandallar ve en başta da LSD ve eroin Jim Morrison'ın sonunu getirdi. Paris'teki evinde, banyo küvetinde ölü bulunan Morrison'ın fan'ları bugün bile onun ölümünü kabul etmemekte, onun parlak yıldızlık hayatından sıkılarak sadece ortadan kaybolduğuna inanmakta. Sonraki jenerasyonlardan çıkan Jon Bon Jovi'nin ve Axl Rose'un da öncülüdür Morrison.
3- OZZY OSBOURNE
Bugün hayatı sıradan insanların algıladığından farklı algılayan -ya da öyle görünen-, tek bir lafıyla olay olan, özellikle ebeveynlerin, medyanın ve resmi kurumların düşmanı adledilen rock yıldızlarının bircik öncülüdür Ozzy Osbourne. Alice Cooper'dan Marilyn Manson'a kadar nicelerinin yolunu açan Osbourne, Black Sabbath'ın frontman'i olmuş, dolayısıyla rock tarihinin en etkili grubunu da sırtlanmıştır. Piskopat ve satanist olmakla itham edilen bugünün yaşlı başı Ozzy'si cılız ve volümü düşük sesine rağmen tüm zamanların en büyük vokalistleri arasına girmiştir. Bir şovmen olarak Ozzy Osbourne yıkıcı sanatın örneklerini verir. Black Sabbath'ın okültizme ilgi duyan şarkı sözü geleneğini solo kariyerinde - devam ettirir. Ozzy'nin etrafında yaratılan skandalların haddi hesabı yoktur. Mesela 1986'da bir fan'ının intiharına karıştırılır, güya Blizzard of Oz'daki 'Suicide Solution' şarkısında gizli mesajlar vererek genç insanları intihara teşvik etmektedir. Hayvan hakları savunucularının baş düşmanı olur. Yarasalarla ve evcil domuzlarla gerçekleştirdiği sahne şovları gerçekten de olay yaratır. Ama nedir, zamanla yaşlanır ve bütün o görkemli teatralliği bir kenara bırakmak zorunda kalır. Ozzy Osbourne artık ne-metal teşvikçisi, MTV'nin The Osbournes şovundaki aile babası, Sharon'ın toparladığı adamdır. Şöyle bir bakın etrafınıza, uzak geçmişten kimler kaldı diye. Zirvedeyken intihar etmeyen az sayıdaki rock'n'roll kadimlerinden biri olarak Ozzy'i yanıbaşınızda hissedeceksiniz. Bilge tavrıyla size yine o yol gösterecek.
4- FREDDIE MERCURY
Tüm zamanların hiç kuşkusuz en büyük şarkıcılarından biri. Esas ismi Farokh Bulsara'dır. 5 Eylül 1946 Tanzanya doğumlu vokalist 13 yaşındayken ailesiyle İngiltere'ye taşındı ve o günden itibaren İngiltere müzik sahnesi hiç eskisi gibi olmadı! 1971'de Brian May, Roger Taylor ve John Deacon ile efsanevi grup Queen'i kuran Freddie glam rock tarzındaki kostümleriyle ve muhteşem sesiyle dikkatleri çekmişti. İlk defa bir rock şarkıcısı bir opera sanatçısıyla yarışabilecek ihtişamlı bir sese sahipti. Her albümde ve her şarkıda vokalini farklı biçimlerde kullanmasını bilen Freddie aynı zamanda eşi bulunmaz bir besteci ve şarkı sözü yazarıydı. Rock tarihinin en önemli şarkılarından biri olan Bohemian Rhapsody ve birçok Queen klasiğine imza atan Freddie 24 Kasım 1991'de AIDS hastalığına yenildi ve ardında birçok klasik albüm bırakarak aramızdan ayrıldı. Queen'in rekor rıkan tüm konserlerinin esas nedeni Freddie Mercury ve onun sahnedeki kimliğiydi. Gerçek hayatında son derece utangaç olan Freddie sahnede tam bir şovmendi. Mikrofonu tutuşu bile başlı başına bir olaydı. Günümüzdeki birçok vokaliste ilham perisi olan Freddie Mercury'in eşcinselliği de çok konuşuldu ama esas olan müziğiydi. Bu yüzden hala Show Must Go On'ın piyano tuşunu duyduğumuzda içimizden parça kopar ve onu özleriz.
5- KURT COBAIN
Kurt Cobain'in frontman'liğini sadece Nirvana içinde değerledirmek pek mümkün görünmüyor artık. Listede ilk sıraya yerleştirdiğimiz Rotten'ın bundan 25 yıl önce yaşattığı şokun bir benzerini Kurt Cobain de 10 küsür yıl önce yaşatmıştı çünkü. Özellikle '70'lerde kimsenin aklının ucundan bile geçiremeyeceği bir tarzı başlatan Rotten o dönemde tüm dünyayı önce nasıl şok etmiş ve ardından heyecanlandırıp ardından sürüklenmişse Kurt Cobain de aynısını '90'larda gerçekleştiren 'öncü' adam olmuştu. Bir anti-rock star hareketi olarak nam salan grunge'ın duruşunu değiştiren de Cobain'den başkası değildir. Müziğin kısır bir döngüye girdiği '90'larda ortaya çıkan bir video önce herkese 'bu da neyin nesi böyle' dedirtmişti, kimseler müziğin sonsuza dek değişeceğini tahmin etmemişti. Ama öyle oldu, Nirvana bir efsane, Kurt Cobain ise bir ikon olarak müzik tarihine geçti. Çünkü Cobain sadece müziğin gidişatını sonsuza dek değiştirecek şarkılar yazmakla kalmadı, ileride hayatına mal olacak bir baskı yaratacağını bile bile bir jenerasyonun sözcüsü olmaktan çekinmedi.
6- IAN CURTIS
Bir rivayete göre, Çürük Coni (bkz: Johnny Rotten) 20 Şubat 1976 günü efsanevi Manchester Lesser Free konserinde seyircisine şöyle bir bakıp 'Umarım konser çıkışında evinize gider, annenizin kurabiye kutusundaki bütün parayı çalıp kendinize gitar alırsınız ve grubunuzu kurarsınız' dediğinde bu laftan feyz alarak grup kurmak için yollara düşen gençler arasında Ian Curtis de vardı. Buzzcocks ve Bela Lugosi fan'ıydı Curtis. Kara romantik şairlerin bütün şiirlerini ezberlemiş, Buzzcocks'ın bütün şarkılarını hatmetmiş ve punk'ın lo-tech dünyasında tabu olan klavyeye aşık olmuştu. Basçı Peter Hook ve gitarcı Bernard Sumner'ın grubu Stiff Kittens'a katılıp grubun ismini Joy Division'a devşirdiğinde hakimiyetin kayıtsız şartsız kendisinde olduğunu da haykırıyordu. Ian Curtis tüm bir insanlık tarihi için, insanın midesini yumruklayan, yüzünü gözünü şişiren melankolik bir müzik yarattı. Tüm zamanların en büyük albümlerinden üçüne ("Transmission", "Unknown Pleasures" ve "Closer") sahiptir Joy Division ve muhtemelen kime ait olduğunu bilmediğiniz 'Love Will Tear Us Apart' şarkısı da onların gönlünden kopmuştur. Lakin nasıl punk ikonu Sid Vicious'ın yoksunluk krizleri Sex Pistols'ı yiyip bitirdiyse, Ian Curtis'in sara krizleri de Joy Division'ı parçalamıştır. Fiziksel acıya ve ilaçlardan gördüğü hasara dayanamayan Ian Curtis, Joy Division'ın Amerika turnesine iki gün kala, 18 Mayıs 1980 günü, Werner Herzog filmi 'Stroszek'i seyredip Iggy Pop albümü "Idiot"ı dinledikten sonra kendini astı. Bugün acılar içinde kıvranarak şarkı söyleyen, karanlığa övgüler yağdıran, kendisine 'gotik' diyen ne kadar depresif frontman varsa hepsinin öncülü Ian Curtis'dir. Eğer Morrissey ve Robert Smith neden bu listede yok diye düşünüyorsanız, fazla yormayın kafanızı. Çünkü onların öncüsü ve örnek aldıkları kişi Ian Curtis'dir.
7- MICK JAGGER
Eğer mitolojik tanrılar rock müziği diriltmek ve dünyayı kurtarmak için yeryüzüne bir melek gönderdilerse bu kesinlikle Mick Jagger olmalı. The Beatles'ın iyi çocuk imajına karşıtlıkla fütursuzca bir kötü çocuk imajıyla dünyaya düşen Rolling Stones'un mimarı, yapay rock yıldızlarının panzehiri, rock'n'roll'un gerçek büyükbabası Mick Jagger. Şu yaşında hala daha zıpkın delikanlılar gibi oraya buraya koşturan, sımsıkı albümler yapan Jagger orck dünyasının IQ'su eny üksek yıldızı. Rolling Stones'u sponsorlu ilk müzik grubu yapan ve böylece müziğe ticaretle ilgili kavramlar kazandıran, Microsoft'a bestesini satan ilk o oldu. Ama Jagger'ın daha ölümcül özellikleri de var. Mesela cinsler arasındaki sert geçişleri yıkan ilk seks sembolü o oldu. Rolling Stones'un yeniyetmelik dönemlerinde gözüne sürme çekip dudağını kıpkırmızı boyamış, sahneye feminen giysilerle çıkmıştı. Bugün Brian Molko'yu, Ville Valo'yu katıp uzaktan hayranlık duyduğumuz "beautiful boys in eyeliner" (sürmeli güzel erkekler) ekolünün Iggy Pop ve New York Dolls'dan önceki lideri oydu. Kendisi gibi has rock'n'roll ikonu olan Marianne Faithfull ile yaşadığı 'çalkantılı' ilişki ve Liv Tyler'ın annesi Bebe Buell'i keşfeden ikinci rock yıldızı olması (ilk Todd Rundgren) 1960'lardan bu yana güncelliğini kaybetmeyen bir kavram kattı meşhurların dünyasına: Groupie. 1985'te "She's The Boss" albümüyle solo kariyerini başlatan Jagger aynı zamanda müzik tarihinin en sakat düetlerinden birine imza atmıştır David Bowie ile. Ve müzik ansiklopedilerinin kıyısında köşesinde kalmış bir bilgi: Beastie Boys'u ilk keşfeden Mick Jagger olmuştur. Babamız yaşındadır ama hala içimiz gider günümüz frontman'lerine nasıl poz verileceğini öğreten gençlik fotoğraflarına baktıkça.
8- THOM YORKE
Ayaklarına kadar uzayan yün hırkası, delik deşik olmuş postalları içinde Exeter Üniversitesi'nin koridorlarını arşınlayan Thom Edward Yorke'dan beklenen son şey 'dünyanın en büyük grubu'nu yaratmaktı. Kampüsün technocu komünitesi dışında kimsenin yakınlık göstermediği -çünkü genç Thom, Exeter'in en meşhur techno grubu Flickernoise'da gitar çalıyordu- bu silik kolejli, Joy Division'a duyduğu hastalıklı ilginin nelere kadir olduğunun farkında değildi muhtemelen. Oxford'un şenlikli günlerinde tohumlanan Radiohead'e Ed O'Brien'ı kattığı gün gruptaki diğer çocuklara dönüp 'Hiçbir özelliği olmasa bile Morrissey gibi göründüğü için onu gruba almalıyız' diyordu. Sonuçta idolleri vardı onun da, olmak istediği son şey ise bir 'idol'dü kuşkusuz. Ne ki 'Creep' yaratıldı ve gerçekten de sürüngen gibi hisseden en az iki jenerasyonun beynine bir çip gibi yerleştirildi şarkı. Hre şeyi değiştiren "OK Computer" ise Thom Yorke'un iyice mesih ilan edilemsine sebebiyet verdi. 'Anyone Can Play Guitar'da 'Jim Morrison olmak istiyorum' diye çığıran genç adam, alçakgönüllü ama bir o kadar da büyük müziğinin bu getirisini kabullenmek zorundaydı. Üstelik Radiohead'in kapalı kapılar ardında gelişen bir grup olması Thom Yorke'un üzerine 'gizem' gyisileri geçiriyordu. Skandalları olmayan, kendi halinde, seks sembolü sayılamayacak, entelektüel yani tamamen farklı bir frontman! Bu açıdan yaklaşıldığında anlaşılan odur ki kendisi de müziği gibi devrimcidir Bay Yorke'un.
9- MARILYN MANSON
Amerika'nın Ohio yöresinde Brian Warner olarak vaftiz edilen genç adam, müzik gazeteciliğinden vazgeçip ahbabı Scott Mitchell ile ilk grubunu kurduğunda Hristiyanlığın en yaygın söylencelerinden biri gerçeğe dönüyordu: Deccal dünyaya indi. Scott Mitchell'ın Daisy Berkowitz ve Brian Warner'ın da Marilyn Manson isimlerini aldıkları dönemde Amerika Birleşik Devletleri büyük rehavet içindeydi. Amerikan toplumundaki sukuneti bozmayan, artık sıradan sayılan cinayet, tecavüz, kitle katliamı gibi dramatik vukuatlar karşısında sözüm ona aktivistlerin bile sessiz kalışı hayret uyandırıyordu. Geçmişin muhalif rocker'ları çoktan Hollywood tepelerine yerleşmiş ve paraya para denmeyen bir yaşam biçiminin keyfini sürer olmuşlardı. Marilyn Manson'ın ilk çıkışı böyle bir dönemde gerçekleşti. "Antichrist Superstar"ın ilk notalarının duyulmasıyla birlikte, suya sabuna dokunmayan, bırakın dünyanın geri kalan kısmında yaşanan vahşeti, kendi içlerindeki sapkınlığa bile dur demeye gücü olmayan Amerikan toplumu, tarihinde gördüğü en büyük tacize maruz kalıyordu. Seksten, uyuşturuculardan ve alternatif dinlerden bahseden Marilyn Manson bir anda en büyük toplum düşmanı haline gelmişti. Şöyle düşünün, iyi ve kötü sonradan öğrenilen kavramlardır. Bu kavramları bize öğreten yüce(!) müessese ise toplumun ta kendisidir. Ve toplum kendi kirli çamaşırları ortaya dökülmesin diye bütün kavramları olduğu gibi bu ikisini de çarpıtır. Mükemmel görsel tasarımı, gülümsemeyi zor beceren yüz hatları, ünlü 'alınan kaburgalar' efsanesi ve en nihayetinde insanları en büyük korkularıyla yüzleştiren müziğiyle Marilyn Manson, işte o toplumun yanlışlarını yüzüne vurmak için yeryüzüne gönderilmiş doğrucu bir melektir. Eğer inanmıyorsanız geçen on yılda şu yaşlı gezegende neler olup bittiğini bir hatırlayın ve şu sorumuza yanıt bulmaya çalışın: Çocuklara karşı işlenen suçlara, aile içi şiddete, çarpık eğitim sistemine, Amerika'nın savaş yanlısı politikasına, iyice cıvıklaşan televizyonlara, iki çift lafı bir araya getiremeyen yeni yıldızcıklara, NATO'nun yanlış kararlarına, köktendincilere en büyük ve en sıkı tepkiyi kim gösterdi?
10- BONO VOX
Bono Vox gücü ve kudretini bugün sadece U2 ve müzik dünyası sınırları içinde değil sosyal ve siyasi platformlarda da kanıtlamış bir kişilik. Karizması ve yıllardır körelmeyen yeteneği göz önünde bulundurulduğunda U2'nun bir numaralı adamı olarak öne çıksa da hiçbir zaman grup içindeki frontman olarak gösterilmez Bono. Bunun temelinde Bono'nun mütevaziliği yatar çünkü en çok payı şarkıları yazan adam alır geleneğini hiçbir zaman geçerli saymamış bir grup olan U2'da gelen para hala eşit bir şekilde dörde bölünmektedir. Müzik tarihinde 20 yılı aşkın süredir 'birlikte' ayakta kalabiliyor ve bu güçlü kimyayı hala koruyabiliyorlarsa da bu sebeptendir işte. Bono Vox'un müzik dünyasındaki en büyük frontman olarak anılıyor oluşu ise grup içindeki gücünden değil, bir müzik adamı olarak köşeye çekilip paralarını saymaktansa sosyal ve siyasi ortamın da içinde yer alıp, bu tip anti-celebrity ortamlarda bile söz sahibi oluşu ve gerçekten kaale alınışından kaynaklanıyor. Bugün yapılan esaslı araştırmalar hem dinleyiciler hem de sektörün kanaatine göre Bono'yu müzik dünyasında tüm zamanların en güçlü ve en kudret sahibi kişisi olarak gösteriyor.
bluejean.com.tr
Her jenerasyonun kendi idolleri var. Her şeyi başlatacak ve bitirecek olan kışkırtıcıları. Gündeme geldikleri günden beri medyanın X Jenerasyonu etiketini pek bir yakıştırdığı Üçüncü Kuşak Rock'N'Roll'cular için o kışkırtıcı kesinlikle Johnny Rotten'dı. 1970'lerin ikinci yarısında sadece arkasından 'ruhu şad olsun' diyebileceğimiz John Lennon'lar, Mick Jagger'lar gündemden düşerken ve bütün o hippie eskileri eroin yüzünden ölü beyinli enbesiller topluluğuna dönüşmüşken, 'Artık iyi birşeyler olmalı' diye iç geçirenler arasında Malcolm McLaren ve Vivienne Westwood da vardı. Londra'da kendilerinin 'Sex', müdavimlerinin ise 'End Of The World' dedikleri dükkanlarının önüne iki sandalye atıp bekleyen McLaren ve Westwood'un uzun bekleyişleri bir gün üzerinde 'I Hate Pink Floyd' yazılı tişörtüyle John Lydon'ın dükkana dalmasıyla sona erdi. Londra sokaklarında ona buna sataştığı iiçn polis tarafından gözlem altında tutulan bu hiperaktif oğlanın tüm zamanların en belalı grubunu meşhur edeceği ve punk'ı yaratacağı o sıralar hiçkimsenin aklına gelmezdi herhalde. McLaren hariç! Pistols'ın basçısı Sid Vicious'ın üzerine Television basçısı (mesih) Richard Hell'den araklanmış bir imaj yamayan büyük mucid McLaren'in Rotten üzerinde oynamasına fazlaca gerek yoktu. Hah, evet, ön dişleri çürük olduğu için 'Rotten' adıyla anılıyordu bu genç adam ve sahne ismi de tam bu noktada ampul gibi çaktı kafalarda: Johnny Rotten! Sex Pistols, Londra'nın boğucu atmosferine öfke ve nefret tohumları saçıp bir yandan da dünyanın geriye kalan kısmını eğlendirirken Johnny Rotten tam karşılığını 'tuhaf' kelimesinde bile bulamayan bir tarzda 'Tanrı Kraliçe'yi Korusun', 'Gelecek Yok', 'Biz Sizin Geleceğiniziz' diye bağırıyordu. Hayata pembe gözlükler ardından bakan sıradan insanlar bu şizofren bakışlı rock'n'roll'cunun karşısında paniğe kapılırken bir jenerasyon -ve kuşkusuz sonraki jenerasyonlar- hayatın toz pembe olmadığını ve kötü şeyleri görmezden gelip mutlu insan rolünü oynamanın devekuşu aptallığı olduğunu ondan öğrendiler. Ve bir gün plak takıldı, Sex Pistols tarihe gömüldü. Johnny Rotten, John Lydon kimliğine geri dönüp Public Image Ltd'ı kurdu, solo albümler yaptı. Bugün ne zaman kendini birşey sanan bir gazeteci çıksa ve onu aslından uzaklaşıp müzik yerine para yapmakla suçlayacak olsa Çürük'ün haklı sözleri tokat gibi patlar suratına: 'Punk denen mereti ben icad ettim, canım ne istiyorsa onu yaparım!'
2- JIM MORRISON
Rock'n'Roll tarihinin en etkili ve en efsanevi figürlerinden biri oldu Jim Morrison. Şenlikli The Doors'un etrafında toplanmış yüzbinlerce insan algının kapılarını zorlarken Morrison, ne dönemin hippie'lerine ne de ağırbaşlı rock ozanlarına benzeyen imajını sonraki tarihlerde doğacak büyük frontman'lere miras bırakıyordu. Dokunaklı ve eklektik The Doors müziği Morrison'ın psychedelic şarkı sözlerinin içerdiği komplike imgeler sayesinde gitgide büyüyordu. Müzik tarihinin sonraki dönemlerinde The Cure'dan Marilyn Manson'a, metalcilerden punklara kadar pek çoklarının kullanacağı teatral şov yaratma tekniklerinin mucidi de oydu. Çağdaşı psychedelic rock müzisyenlerinin aksine mistizmden ziyade nihilizme sığınıyordu Morrison. Bilinci, karanlık bilinçaltının ve keşfedilmemiş arzuların dış görünüşü olarak benimsiyor, o dönemlerde tabu olan seks, uyuşturucular, alkol, kendine zarar verme, intihar gibi konuları şarkılarına tema olarak alıyordu. Yaygın kanıya göre Amerika'nın ilk tehlikeli müzik yıldızı Jim Morrison'dı. Melodram havasındaki şarkılarını hep toplumu rahatsız etmek için kullandı. Los Angeles'da sinema okurken William Blake ve Friedrich Nietzsche'nin eserleriyle tanışmış, uyuşturucularla olan deneyimlerini edebiyata dökmek için okuldan ayrılmıştı. Seyirciyle gözgöze temasa geçmenin bir frontman için pek de moda olmadığı yıllarda seyircisiyle bu tür bir iletişim yakalamıştı ve zaman zaman da konserlerde seyircinin arasına karışıyordu. Tüm dünya Elvis Presley'den bu yana dünyaya gelen en erotik rock'n'roll bebeğinin etkisindeydi artık. Büyük skandallar ve en başta da LSD ve eroin Jim Morrison'ın sonunu getirdi. Paris'teki evinde, banyo küvetinde ölü bulunan Morrison'ın fan'ları bugün bile onun ölümünü kabul etmemekte, onun parlak yıldızlık hayatından sıkılarak sadece ortadan kaybolduğuna inanmakta. Sonraki jenerasyonlardan çıkan Jon Bon Jovi'nin ve Axl Rose'un da öncülüdür Morrison.
3- OZZY OSBOURNE
Bugün hayatı sıradan insanların algıladığından farklı algılayan -ya da öyle görünen-, tek bir lafıyla olay olan, özellikle ebeveynlerin, medyanın ve resmi kurumların düşmanı adledilen rock yıldızlarının bircik öncülüdür Ozzy Osbourne. Alice Cooper'dan Marilyn Manson'a kadar nicelerinin yolunu açan Osbourne, Black Sabbath'ın frontman'i olmuş, dolayısıyla rock tarihinin en etkili grubunu da sırtlanmıştır. Piskopat ve satanist olmakla itham edilen bugünün yaşlı başı Ozzy'si cılız ve volümü düşük sesine rağmen tüm zamanların en büyük vokalistleri arasına girmiştir. Bir şovmen olarak Ozzy Osbourne yıkıcı sanatın örneklerini verir. Black Sabbath'ın okültizme ilgi duyan şarkı sözü geleneğini solo kariyerinde - devam ettirir. Ozzy'nin etrafında yaratılan skandalların haddi hesabı yoktur. Mesela 1986'da bir fan'ının intiharına karıştırılır, güya Blizzard of Oz'daki 'Suicide Solution' şarkısında gizli mesajlar vererek genç insanları intihara teşvik etmektedir. Hayvan hakları savunucularının baş düşmanı olur. Yarasalarla ve evcil domuzlarla gerçekleştirdiği sahne şovları gerçekten de olay yaratır. Ama nedir, zamanla yaşlanır ve bütün o görkemli teatralliği bir kenara bırakmak zorunda kalır. Ozzy Osbourne artık ne-metal teşvikçisi, MTV'nin The Osbournes şovundaki aile babası, Sharon'ın toparladığı adamdır. Şöyle bir bakın etrafınıza, uzak geçmişten kimler kaldı diye. Zirvedeyken intihar etmeyen az sayıdaki rock'n'roll kadimlerinden biri olarak Ozzy'i yanıbaşınızda hissedeceksiniz. Bilge tavrıyla size yine o yol gösterecek.
4- FREDDIE MERCURY
Tüm zamanların hiç kuşkusuz en büyük şarkıcılarından biri. Esas ismi Farokh Bulsara'dır. 5 Eylül 1946 Tanzanya doğumlu vokalist 13 yaşındayken ailesiyle İngiltere'ye taşındı ve o günden itibaren İngiltere müzik sahnesi hiç eskisi gibi olmadı! 1971'de Brian May, Roger Taylor ve John Deacon ile efsanevi grup Queen'i kuran Freddie glam rock tarzındaki kostümleriyle ve muhteşem sesiyle dikkatleri çekmişti. İlk defa bir rock şarkıcısı bir opera sanatçısıyla yarışabilecek ihtişamlı bir sese sahipti. Her albümde ve her şarkıda vokalini farklı biçimlerde kullanmasını bilen Freddie aynı zamanda eşi bulunmaz bir besteci ve şarkı sözü yazarıydı. Rock tarihinin en önemli şarkılarından biri olan Bohemian Rhapsody ve birçok Queen klasiğine imza atan Freddie 24 Kasım 1991'de AIDS hastalığına yenildi ve ardında birçok klasik albüm bırakarak aramızdan ayrıldı. Queen'in rekor rıkan tüm konserlerinin esas nedeni Freddie Mercury ve onun sahnedeki kimliğiydi. Gerçek hayatında son derece utangaç olan Freddie sahnede tam bir şovmendi. Mikrofonu tutuşu bile başlı başına bir olaydı. Günümüzdeki birçok vokaliste ilham perisi olan Freddie Mercury'in eşcinselliği de çok konuşuldu ama esas olan müziğiydi. Bu yüzden hala Show Must Go On'ın piyano tuşunu duyduğumuzda içimizden parça kopar ve onu özleriz.
5- KURT COBAIN
Kurt Cobain'in frontman'liğini sadece Nirvana içinde değerledirmek pek mümkün görünmüyor artık. Listede ilk sıraya yerleştirdiğimiz Rotten'ın bundan 25 yıl önce yaşattığı şokun bir benzerini Kurt Cobain de 10 küsür yıl önce yaşatmıştı çünkü. Özellikle '70'lerde kimsenin aklının ucundan bile geçiremeyeceği bir tarzı başlatan Rotten o dönemde tüm dünyayı önce nasıl şok etmiş ve ardından heyecanlandırıp ardından sürüklenmişse Kurt Cobain de aynısını '90'larda gerçekleştiren 'öncü' adam olmuştu. Bir anti-rock star hareketi olarak nam salan grunge'ın duruşunu değiştiren de Cobain'den başkası değildir. Müziğin kısır bir döngüye girdiği '90'larda ortaya çıkan bir video önce herkese 'bu da neyin nesi böyle' dedirtmişti, kimseler müziğin sonsuza dek değişeceğini tahmin etmemişti. Ama öyle oldu, Nirvana bir efsane, Kurt Cobain ise bir ikon olarak müzik tarihine geçti. Çünkü Cobain sadece müziğin gidişatını sonsuza dek değiştirecek şarkılar yazmakla kalmadı, ileride hayatına mal olacak bir baskı yaratacağını bile bile bir jenerasyonun sözcüsü olmaktan çekinmedi.
6- IAN CURTIS
Bir rivayete göre, Çürük Coni (bkz: Johnny Rotten) 20 Şubat 1976 günü efsanevi Manchester Lesser Free konserinde seyircisine şöyle bir bakıp 'Umarım konser çıkışında evinize gider, annenizin kurabiye kutusundaki bütün parayı çalıp kendinize gitar alırsınız ve grubunuzu kurarsınız' dediğinde bu laftan feyz alarak grup kurmak için yollara düşen gençler arasında Ian Curtis de vardı. Buzzcocks ve Bela Lugosi fan'ıydı Curtis. Kara romantik şairlerin bütün şiirlerini ezberlemiş, Buzzcocks'ın bütün şarkılarını hatmetmiş ve punk'ın lo-tech dünyasında tabu olan klavyeye aşık olmuştu. Basçı Peter Hook ve gitarcı Bernard Sumner'ın grubu Stiff Kittens'a katılıp grubun ismini Joy Division'a devşirdiğinde hakimiyetin kayıtsız şartsız kendisinde olduğunu da haykırıyordu. Ian Curtis tüm bir insanlık tarihi için, insanın midesini yumruklayan, yüzünü gözünü şişiren melankolik bir müzik yarattı. Tüm zamanların en büyük albümlerinden üçüne ("Transmission", "Unknown Pleasures" ve "Closer") sahiptir Joy Division ve muhtemelen kime ait olduğunu bilmediğiniz 'Love Will Tear Us Apart' şarkısı da onların gönlünden kopmuştur. Lakin nasıl punk ikonu Sid Vicious'ın yoksunluk krizleri Sex Pistols'ı yiyip bitirdiyse, Ian Curtis'in sara krizleri de Joy Division'ı parçalamıştır. Fiziksel acıya ve ilaçlardan gördüğü hasara dayanamayan Ian Curtis, Joy Division'ın Amerika turnesine iki gün kala, 18 Mayıs 1980 günü, Werner Herzog filmi 'Stroszek'i seyredip Iggy Pop albümü "Idiot"ı dinledikten sonra kendini astı. Bugün acılar içinde kıvranarak şarkı söyleyen, karanlığa övgüler yağdıran, kendisine 'gotik' diyen ne kadar depresif frontman varsa hepsinin öncülü Ian Curtis'dir. Eğer Morrissey ve Robert Smith neden bu listede yok diye düşünüyorsanız, fazla yormayın kafanızı. Çünkü onların öncüsü ve örnek aldıkları kişi Ian Curtis'dir.
7- MICK JAGGER
Eğer mitolojik tanrılar rock müziği diriltmek ve dünyayı kurtarmak için yeryüzüne bir melek gönderdilerse bu kesinlikle Mick Jagger olmalı. The Beatles'ın iyi çocuk imajına karşıtlıkla fütursuzca bir kötü çocuk imajıyla dünyaya düşen Rolling Stones'un mimarı, yapay rock yıldızlarının panzehiri, rock'n'roll'un gerçek büyükbabası Mick Jagger. Şu yaşında hala daha zıpkın delikanlılar gibi oraya buraya koşturan, sımsıkı albümler yapan Jagger orck dünyasının IQ'su eny üksek yıldızı. Rolling Stones'u sponsorlu ilk müzik grubu yapan ve böylece müziğe ticaretle ilgili kavramlar kazandıran, Microsoft'a bestesini satan ilk o oldu. Ama Jagger'ın daha ölümcül özellikleri de var. Mesela cinsler arasındaki sert geçişleri yıkan ilk seks sembolü o oldu. Rolling Stones'un yeniyetmelik dönemlerinde gözüne sürme çekip dudağını kıpkırmızı boyamış, sahneye feminen giysilerle çıkmıştı. Bugün Brian Molko'yu, Ville Valo'yu katıp uzaktan hayranlık duyduğumuz "beautiful boys in eyeliner" (sürmeli güzel erkekler) ekolünün Iggy Pop ve New York Dolls'dan önceki lideri oydu. Kendisi gibi has rock'n'roll ikonu olan Marianne Faithfull ile yaşadığı 'çalkantılı' ilişki ve Liv Tyler'ın annesi Bebe Buell'i keşfeden ikinci rock yıldızı olması (ilk Todd Rundgren) 1960'lardan bu yana güncelliğini kaybetmeyen bir kavram kattı meşhurların dünyasına: Groupie. 1985'te "She's The Boss" albümüyle solo kariyerini başlatan Jagger aynı zamanda müzik tarihinin en sakat düetlerinden birine imza atmıştır David Bowie ile. Ve müzik ansiklopedilerinin kıyısında köşesinde kalmış bir bilgi: Beastie Boys'u ilk keşfeden Mick Jagger olmuştur. Babamız yaşındadır ama hala içimiz gider günümüz frontman'lerine nasıl poz verileceğini öğreten gençlik fotoğraflarına baktıkça.
8- THOM YORKE
Ayaklarına kadar uzayan yün hırkası, delik deşik olmuş postalları içinde Exeter Üniversitesi'nin koridorlarını arşınlayan Thom Edward Yorke'dan beklenen son şey 'dünyanın en büyük grubu'nu yaratmaktı. Kampüsün technocu komünitesi dışında kimsenin yakınlık göstermediği -çünkü genç Thom, Exeter'in en meşhur techno grubu Flickernoise'da gitar çalıyordu- bu silik kolejli, Joy Division'a duyduğu hastalıklı ilginin nelere kadir olduğunun farkında değildi muhtemelen. Oxford'un şenlikli günlerinde tohumlanan Radiohead'e Ed O'Brien'ı kattığı gün gruptaki diğer çocuklara dönüp 'Hiçbir özelliği olmasa bile Morrissey gibi göründüğü için onu gruba almalıyız' diyordu. Sonuçta idolleri vardı onun da, olmak istediği son şey ise bir 'idol'dü kuşkusuz. Ne ki 'Creep' yaratıldı ve gerçekten de sürüngen gibi hisseden en az iki jenerasyonun beynine bir çip gibi yerleştirildi şarkı. Hre şeyi değiştiren "OK Computer" ise Thom Yorke'un iyice mesih ilan edilemsine sebebiyet verdi. 'Anyone Can Play Guitar'da 'Jim Morrison olmak istiyorum' diye çığıran genç adam, alçakgönüllü ama bir o kadar da büyük müziğinin bu getirisini kabullenmek zorundaydı. Üstelik Radiohead'in kapalı kapılar ardında gelişen bir grup olması Thom Yorke'un üzerine 'gizem' gyisileri geçiriyordu. Skandalları olmayan, kendi halinde, seks sembolü sayılamayacak, entelektüel yani tamamen farklı bir frontman! Bu açıdan yaklaşıldığında anlaşılan odur ki kendisi de müziği gibi devrimcidir Bay Yorke'un.
9- MARILYN MANSON
Amerika'nın Ohio yöresinde Brian Warner olarak vaftiz edilen genç adam, müzik gazeteciliğinden vazgeçip ahbabı Scott Mitchell ile ilk grubunu kurduğunda Hristiyanlığın en yaygın söylencelerinden biri gerçeğe dönüyordu: Deccal dünyaya indi. Scott Mitchell'ın Daisy Berkowitz ve Brian Warner'ın da Marilyn Manson isimlerini aldıkları dönemde Amerika Birleşik Devletleri büyük rehavet içindeydi. Amerikan toplumundaki sukuneti bozmayan, artık sıradan sayılan cinayet, tecavüz, kitle katliamı gibi dramatik vukuatlar karşısında sözüm ona aktivistlerin bile sessiz kalışı hayret uyandırıyordu. Geçmişin muhalif rocker'ları çoktan Hollywood tepelerine yerleşmiş ve paraya para denmeyen bir yaşam biçiminin keyfini sürer olmuşlardı. Marilyn Manson'ın ilk çıkışı böyle bir dönemde gerçekleşti. "Antichrist Superstar"ın ilk notalarının duyulmasıyla birlikte, suya sabuna dokunmayan, bırakın dünyanın geri kalan kısmında yaşanan vahşeti, kendi içlerindeki sapkınlığa bile dur demeye gücü olmayan Amerikan toplumu, tarihinde gördüğü en büyük tacize maruz kalıyordu. Seksten, uyuşturuculardan ve alternatif dinlerden bahseden Marilyn Manson bir anda en büyük toplum düşmanı haline gelmişti. Şöyle düşünün, iyi ve kötü sonradan öğrenilen kavramlardır. Bu kavramları bize öğreten yüce(!) müessese ise toplumun ta kendisidir. Ve toplum kendi kirli çamaşırları ortaya dökülmesin diye bütün kavramları olduğu gibi bu ikisini de çarpıtır. Mükemmel görsel tasarımı, gülümsemeyi zor beceren yüz hatları, ünlü 'alınan kaburgalar' efsanesi ve en nihayetinde insanları en büyük korkularıyla yüzleştiren müziğiyle Marilyn Manson, işte o toplumun yanlışlarını yüzüne vurmak için yeryüzüne gönderilmiş doğrucu bir melektir. Eğer inanmıyorsanız geçen on yılda şu yaşlı gezegende neler olup bittiğini bir hatırlayın ve şu sorumuza yanıt bulmaya çalışın: Çocuklara karşı işlenen suçlara, aile içi şiddete, çarpık eğitim sistemine, Amerika'nın savaş yanlısı politikasına, iyice cıvıklaşan televizyonlara, iki çift lafı bir araya getiremeyen yeni yıldızcıklara, NATO'nun yanlış kararlarına, köktendincilere en büyük ve en sıkı tepkiyi kim gösterdi?
10- BONO VOX
Bono Vox gücü ve kudretini bugün sadece U2 ve müzik dünyası sınırları içinde değil sosyal ve siyasi platformlarda da kanıtlamış bir kişilik. Karizması ve yıllardır körelmeyen yeteneği göz önünde bulundurulduğunda U2'nun bir numaralı adamı olarak öne çıksa da hiçbir zaman grup içindeki frontman olarak gösterilmez Bono. Bunun temelinde Bono'nun mütevaziliği yatar çünkü en çok payı şarkıları yazan adam alır geleneğini hiçbir zaman geçerli saymamış bir grup olan U2'da gelen para hala eşit bir şekilde dörde bölünmektedir. Müzik tarihinde 20 yılı aşkın süredir 'birlikte' ayakta kalabiliyor ve bu güçlü kimyayı hala koruyabiliyorlarsa da bu sebeptendir işte. Bono Vox'un müzik dünyasındaki en büyük frontman olarak anılıyor oluşu ise grup içindeki gücünden değil, bir müzik adamı olarak köşeye çekilip paralarını saymaktansa sosyal ve siyasi ortamın da içinde yer alıp, bu tip anti-celebrity ortamlarda bile söz sahibi oluşu ve gerçekten kaale alınışından kaynaklanıyor. Bugün yapılan esaslı araştırmalar hem dinleyiciler hem de sektörün kanaatine göre Bono'yu müzik dünyasında tüm zamanların en güçlü ve en kudret sahibi kişisi olarak gösteriyor.
bluejean.com.tr