♥ ♥ Son Veda ♥ ♥

Swat_TR

Altın Üye
Katılım
16 Eki 2005
Mesajlar
4,739
Reaction score
0
Puanları
36
Konum
İstanbul
Gitme


İsviçre'ye giden uçağın anonsunu duyduğunda ayrılığın ateşi daha bir sardı vücudunu. Yerdeki sırt çantasını yavaşça kaldırdı. Sevgilisi çantayı almak için hamlede bulundu, o ise sadece sevgilisinin gözlerine baktı. Buğulu kahverengi gözleri her zamankinden daha parlaktı şimdi. Bilet kontrolün oraya kadar konuşmadan yürüdüler. Sevgilisinin çantasını girişin yanında bekleyen görevliye teslim ettikten sonra başını önüne eğdi. Söylenecek bir şey kalmamıştı. Her şeyi, söylenmesi hatta söylenmemesi gereken herşeyi söylediğini düşünüyordu. Tüketmişti kelimeleri. Aklına sevgilisini bu kararından vazgeçirmek için binlerce sözcük, kelime geliyordu. Ama bunları o kadar çok söylemişti ki, kelimeler anlamlarını yitirir hale gelmişti. Gidiyordu sevgilisi ve elinden bir şey gelmiyordu. Kalkacak olan uçağın anonsu tekrar duyuldu. Başını kaldırıp buğulu kahverengi gözlere baktı tekrar. "Gitme." Sadece gitme diyebildi. Umutsuzca ve içten. Sesi ağlamaklı çıkmıştı. Sevgilisi sadece yanağını okşadı. "Gitme, kal" Sevgilisinin yüzünde zoraki bir gülümseme. Hiçbir şey söylemedi. Buğulu kahverengi gözlere baktı bir süre. Zaman durmuştu sanki. Sadece o ve buğulu kahverengi gözler vardı. Görevlinin sesini duyunca içi acıdı. Nefes alamıyor, tüm dünya üstüne geliyordu sanki. Ayrılık vakti gelmişti. Tören havasında yavaşça sarıldılar birbirlerine. Sıkı, biraz daha sıkı bir şekilde sarıldı sevgilisine. Derin derin kokusunu içine çekti. Sıcaklığını tenine hapsetti. Buğulu kahverengi gözlerden iki damla yaş döküldü. Gözleri buğulu gözlerde, yavaşça ayrıldı sevgilisinden. Omuzları düşmüş, burnunu hafif hafif çeker olmuştu. Kapıdan geçip alana doğru giden sevgilisinin ardından bakakaldı. Arkasından bağırmak, son defa vazgeçmesini söylemek istedi. Yapamadı. Sevgilisi arkasını dönüp hafifçe elini kaldırdı. O da elini yavaşça kaldırıp el salladı. Artık bitmişti, gidiyordu. Sevgilisi sırt çantasını düzeltip yürümeye devam etti. Gözünde biriken yaşlar artık akmaya başlamıştı. Diğer kapıdan geçene kadar sevgilisinin gidişini izledi. Sevgilisi gözden kaybolduktan sonra arkasını dönüp önce gitmek zorunda olduğu yola daha sonra etrafındaki insanlara baktı. Her şey anlamsızlaşmıştı birden gözünde. Bir süre hiçbir şey yapmadan ve neyi beklediğini bilmeden bekledi. Sonra yavaşça yürümeye başladı. Yürüyecek gücü dahi bulamıyordu kendisinde. Biraz daha yürüdükten sonra ilerideki yürüyen merdivenlerden yukarı çıktı. Önünden aceleci tavırlarla insanlar geçiyordu. Ama hiç birisini fark etmiyordu. Birkaç adım sonra istemsizce arkasını döndü. Gözü az önce çıktığı yürüyen merdivene takıldı. Derin bir iç geçirdi. Tam önünü dönüp yürümeye devam edecekken önce siyah saçlarını gördü. Yaşlı ve yarıya inmiş gözleri birden açılmaya başladı. Daha sonra yavaş yavaş yüzünü görmeye başladı. İçinden sıcak bir şeyler aktı. Heyecan ve mutluluktan bir an için ne yapacağını bilememiş, olduğu yerde kalakalmıştı. Sevgilisi merdivenden çıktıkça içindeki gözlerinde ki yaş daha da arttı.Mutluluktan ağlıyordu artık. Sanki çevresindeki her şey ağır çekim bir filmdeymiş gibi yavaş hareket ediyor, sadece sevgilisi hayatın rutin hızında merdivenden çıkıyordu. Artık gövdesi de görünür olmuştu. Kendine geldikten sonra sevgilisine doğru koşmaya başladı. Çok kısa bir süre koştuktan sonra sanki ayrılalı uzun yıllar geçmiş gibi gelen sevgilisine sarıldı. Az öncekinden daha sıkı ve daha umutlu bir şekilde. Kokusunu tekrar uzun uzun içine çekti. Teninin sıcaklığı içinde hissetti. İkisi de umarsız bir şekilde ağlıyordu artık. "Seni seviyorum." Sesi, gizli bir sırrı fısıldar gibi çıkmıştı. "Ben de seni."



Alıntı
 
O simdi gidiyor ve Elinden hicbirsey gelmiyor ..
insanı en cok kahreden odur ..
onun geri dönmeyişi ..
ama bu yazı da mutlu son oldu .. 10 dk bile sürmeden geri kavustular ..

Cok güzeLdi .. Eline SaqLık ..
Bir anda akLımm nereLere gitti Senin yüzünden :(
 
Gözlerime inanamadım o an. Tam iki buçuk yıl olmuştu onu görmeyeli. Okulun bittiği gün hayatımın geri kalanını, yaşama sevincimi, her şeyimi alıp gitmişti bir hoşça kal bile demeden ve o gün bitmiştim ben…

Tam üç yıl boyunca yarı ölüydüm o okulda yaşarken ve okul bitti ben tamamen öldüm. İşte böyle iki buçuk yıl geçti anlamsız. Yokluğunu kabul edip yaşamaya devam etmeye çalıştım, tutunmaya çalıştım bir yerlere ve ben yeni bir sayfa açmaya bu kadar yaklaşmışken şimdi kapıdan giren o olamazdı. Olmamalıydı…

O kadar zamandan sonra, benden dünümü, bu günümü, yarınımı, HAYATIMI alan adamı tekrar göreceğim yer İzmir de küçük bir bowling salonu muydu yani!!!

Ben öylece donup kalmışken bize doğru geldiğini anlamam zaman aldı. Kendime geldiğimde çoktan yanımızdaydı.

Gözlerimi alamıyordum yıllarca her baktığımda beni bir kez daha öldüren o gözlerden.

-Arkadaşlar sizi buğra’yla tanıştırayım. Zaten Cenk Arzu ve Esinle tanışıyorsunuz. Bunlar da Eylül ve Mert.

-merhaba Buğra memnun oldum.

-merhaba Mert.

Gülümsemişti mertle el sıkışırken. Söylenenleri duymuyordum bile. Gözlerim ona kilitlenmiş, başka hiçbir şey görmüyordum.

-merhaba Eylül memnun oldum.

Bu sözlerle kendime geldim. ‘merhaba eylül’ mü?? ‘memnun oldum’ mu?? Buz kesilmiştim adeta.nefes alamıyordum. Ne diyeceğimi bilemedim. Ne yani aynı okulda geçirdiğimiz üç seneye yaşadığımız onca şeye rağmen birbirimizi tanımıyor gibi mi yapacaktık. Bunu yaptığına inanamıyordum.

Ama madem böyle istiyordu, madem böyle olması gerekiyordu…

-memnun oldum buğra!

Zorla gülümsedim ama gözlerim doldu.

Katılmaya bir türlü cesaret bulamadığım, gücümü toplayıp bir türlü konuşamadığım muhabbet epey ilerlemişti.

Sarhoş olmak ve hiçbir şey düşünmemek istiyordum. Hiç konuşmadan içmeye devam ettim. Gözlerimden süzülen iki damla yaşın farkına bile varmadım.

-neyin var Eylül iyi misin?

Mert in sözleriyle uzun, derin ama rahatsız bir uykudan uyandım sanki… tüm dikkatler benim üzerimde toplanmıştı.

Bir an göz göze geldik bir suçlu gibi gözlerini kaçırıp yere baktı.

-iyiyim ben Mert. Sadece yorgunum biraz.

Kalktım ve bara oturdum. Ne kadar orda tek başımaydım bilmiyorum. Tıpkı üç sene önce olduğu gibi zaman kavramını yitirmiştim sanki… onun sesiyle sarsıldım.

-üzgünüm…

-ne için üzgünsün Buğra? Tanışmadığımız için mi? Dert etme zaten bende seni tanımama kararı almıştım.

-o yüzden mi ağlıyorsun?

-aaa… dikkat et! Arkadaşların önceden tanışıyor olduğumuzu anlayabilirler… bunu istemeyiz öyle değil mi?

-doğru olanı yapmaya çalışıyorum Eylül!!!

-öyleyse yalnız bırak beni…

Bunu ben mi söylemiştim. Allah’ım bu Buğra’ydı. Benim yanıma gelmişti ve benimle konuşuyordu. Tam beş yıl sonra tekrar BENİMLE konuşuyordu ama öyle sinirliydim ki…

Sarhoş olmasa gelmezdi yanıma dedim kendi kendime!!! Yarın hatırlamayacak bilebu söylediklerini… sakın kaptırma kendini…

-sadece konuşmak istemiştim eylül.

Artık dayanamayıp ağlamaya başladım.

-sarhoşsun Buğra yarın hatırlamayacağın şeyleri söyleyerek beni boşuna ümitlendirme…

-ağlama, ben ne dediğimi biliyorum. Ağlama! Tamam mı?

Tıpkı eskiden olduğu gibi… ‘tamam mı?’…

‘tamam’ dedim sessizce.

İçimde acıyla birlikte büyüyen o büyük sevinci bastıramıyordum ama hakim olmalıydım kendime yelkenleri suya indirmek için çok erkendi.

Yanında kalırsam kendimi o kapkara bakışlara teslim edeceğimi biliyordum. Hata yapacaktım. İki buçuk yıllık kocaman bir emek boşa gitmek üzereydi. Buna izin veremezdim.

Kalktım ve koşarak kapıya yöneldim. Gecenin karanlığına, yağmurun soğukluğuna…

Yağmur damlaları yüzüme deyince durdum bir an gözlerimi kapattım. Tam oradan uzaklaşıyordum ki birisi elimi tuttu.

-dur!

Arkamı dönüp gözlerine bakmayacaktım.

-bırak beni Buğra. Bir yalanı yaşamak istemiyorum.

Birkaç dakika sessiz kaldı ve beni kendisine çevirip gözlerimin içine baktı.

-sana bu kadar acı çektirdiğimi bilmiyordum. Yani üzüldüğünü görüyordum ama bu kadarı… yeter ağlama artık!

-yarın kendine geldiğinde gene yanımda olacak mısın?

Sesim titreyerek sordum bu soruyu gözlerinin içine bakarken…

Yavaşça yere çevirdi bakışlarını…!

-Anlıyorum Buğra.

-üzgünüm ama biliyorsun. Bazı şeyler olmayınca olmuyor işte. Ağlama artık. Bu kadar zamandan sonra hala bana baktığında böyle canının yandığını görünce…

-acıdın dimi… halime acıdın! Haklısın acınacak haldeyim… Sadece sevdim seni ve seveceğim… Neye mal olursa olsun hep seveceğim.

Tekrar sessizlik oldu. Duyulan tek ses yağmurun o huzur veren sesiydi. Sırılsıklam olmuştuk.

Yavaşça yaklaştı bana, yaklaştı, yaklaştı… kalbim deli gibi çarpıyordu. Allah’ım bir rüya olmalıydı gerçek olamayacak kadar güzel ve aynı zamanda bir o kadar da üzücüydü bu olanlar.

Her şey silinmişti aklımdan ne korku ne gözyaşı ne hüzün…

Beni öpüyordu. O an hissettiğim tek şey huzurdu.

Yaşadıklarıma inanamıyordum beni öptü…

Sonra sarıldı bana. O anın sonsuza dek sürmesini dilerdim.

Ama sürmeyecekti. Çok büyük bir hata yapmak üzereydim. Bunun farkındaydım ama dayanamıyordum. Tek aşkım, uğruna her şeyi ama her şeyi göze alabileceğim tek kişinin kollarındaydım. Ne pahasına olursa olsun bu anı yaşamak istiyordum.

-bitti dimi? Şimdi gideceksin… kendi hayatına seni asla benim kadar sevemeyecek olanlara gideceksin!

Gene sessiz kalmayı seçti… bu sessizlik beni kahrediyordu. Çünkü altında yatan anlam öyle açıktı ki… evet gidecekti.

O seni sevmedi sevmeyecek sana ait değil işte…!

Gözyaşlarım yanağımdan süzülürken gülümsedim. ‘hoşça kal’

Son kez baktım gözlerinin içine ve arkamı dönüp uzaklaşmaya başladım. O kadar çok isterdim ki DUR! Demesini… ama demeyecekti işte bitmişti yarım kalan bu masal…

Korkunç bir acı ve büyük bir mutluluğun çatışmasını yaşıyordum içimde.

Hala inanamıyordum az önce yaşadıklarıma … kabusa dönüşen bir rüyanın gerçek olması gibi.

Son veda.

Hep bunu istememiş miydim zaten? Bir veda bile etmedi. Tek dileğim hoşça kal demesiydi… işte gerçek oldu son dileğim… tek dileğim…

Peki neden mutlu değilim? Mutluyum belki de ama hiçbir şey içimdeki bu büyük acıyı söküp alamaz. O kendi hayatına giderken, başka kollarda nefes almaya, başkalarının olmaya giderken baktı gözlerimin içine. Geride bıraktığı enkaza…

Bende kendi hayatıma giderken, yalnızlığımla beraber karanlığa karışırken hayattan beklediğim hiçbir şey kalmadığını hissettim. İşte SON VEDA… tek dileğim olan ‘son veda’…

Elveda aşkım dünyam her şeyim…

Elveda gelecek…

Elveda zaman… sürem doldu sanırım!

Paramparça kalbim, delik deşik ruhum ama huzurlu bu günümle gidiyorum buralardan…

ELVEDA…
 
i49969_ads305z1.JPG


Bence kuraLLar okunsada Sonra Konu acıLsa ..
Kardes 1 Konu Acabiliyorsun Sadece ..
Yada tek BasLık aLtında acın tek tek ..
forum kirLiliği oLuyor BöyLe ..
 
Ben bunu sadece şiirleri için geçerli olduğunu biliyordum özür dilerim. Moderatör arkadaş mesajı ilk mesaja taşıyabilirse sevinirim.
 
♥ ♥ O Bİr Melektİ ♥ ♥

Ela gözlerine ilk baktığımda görmüştüm aslında hayatın bir yalan olduğunu.
O kadar hüzünlüydüki bakışları, yaşamak bile sanki acı veriyordu ona. İşte böyle başladı kırık bir aşk hikayesi.
Göz göze geldiğimiz o ilk anda o gözlere ölene dek esir kalacağımı anlamıştım. ve küçük yüreğim onu gördüğünde kanadı kırık bir kuşun uçmaya çalışması gibi
çırpınıp dururdu hep. Lise ikinci sınıfa gidiyordum evimizin alt katında veterinerlik birosunda staj yapıyordu.
Hergün ; onu daha fazla görebilmek için sabahları erken kalkıyor ve okuldan en erken çıkan hep ben oluyordum. Sonunda onu görmek vardı çünkü... Kalbim onu seçmişti. Bunu ona söyleyemiyordum. O beni benim onu sevdiğim gibi sevmiyordu çünkü.
Bense onu canımdan da çok seviyordum. Kimsenin kimseyi sevfemeyeceği bir aşkla bağlanmıştım ona gizliden gizliye.. Günler geçiyordu hergün daha büyüyordu sevgim.
Böylece aylar,yıllar geçti ve okul bitti.. Taşınıyorduk o mahalleden..
Üzülüyordum, ömrümün sonuna kadar bakmak istediğim o hüzünlü gözlere artık bakamayacak, göremeyecek, onunla konuşamayacaktım artık. Yıkmıştı bu haber beni çaresizdim yazık ki.. Ve ayrılık günü gelmişti işte ne yazık eşyalar yüklenmişti. Herşey
hazırdı BEN ve KALBİM dışında... Bu vedaya alışamazdı yüreğim..
Yanına gittim ağlamamak için kendimi zor tutuyordum, ona veda etmek çok zordu..
Gözlerime baktı,
Üzüldüm ufaklık dedi.. Saçımdaki tokayı çıkadı ve bu senden bana hatıra kalsın dedi. O hiç bilmiyordu ki ben ona yüreğimi bırakmıştım. Sonra masanın üzerindeki bana aldığı demir anahtarlığı uzattı ve baktıkça bizi hatırlarsın dedi..
Ona el sallarken gözlerimden akan yaşları bile silmedim, ondan hatıra diye..
Arkama dönüp bakmak istemiyordum. ONU öylece bırakmak...
Zaman vefasızdı yazık ki aradan bir yıl geçmişti.. Bir akşam ayrılırken bana verdiği telefon numarasını aradım. Sesimi duyunca çok sevinmişti. Biraz konuştuk ve ertesi gün buluşmak için karar aldık. O gece hiç uyumadım. Güneş doğduğunda çoktan hazırdım bile.. Buluştuk onu gördüm kalbim yine ilk günkü gibi heyecanla çarptı ela gözlerine bakarken. Oturduk bir parkta, sonra sahilde gezdik ve uzun uzun konuştuk.
Onu bir daha kaybetmek istemiyordum. Onsuz geçen koca bir yıl ömrümden çok şey götürmüştü. Ona biliyormusun ben eskiden seni çok seviyordum çocukluk işte dedim alaylı bir şekilde..
Oysa onu hala dediler gibi seviyordum.
Oda bana ben seni hep sevdim ufaklık dedi. '' Seni Seviyorum '' dedi sonra utanarak
ellerimi tuttu kelimeler dilimde düğümlü kaldı hiç birşey söyleyemedim. Ama içimden haykırmak geliyordu Allah'ım oda beni seviyor...
Böylece hergün buluştuk ve çok mutluyduk.. O beni ilk günkü gibi hep ufaklık derdi.. Bende ona Meleğim..
Ama birgün ne olduysa ayrılık bizim sevdamızada vurdu.. Dağıttı...
1 Nisan 2001 günü ayrıldık.. Şaka yüzünden.. O günden sonra günlerce aradı beni, bense telefonlarıma cevap vermiyor gurur yapıyordum.. Bir gece ben onu aradım ama telefonu kapalıydı. Ayrılalı sekiz gün olmuştu. Sekiz asır ve ömrümden giden koskoca ömür..
Onsuz aldığım nefesi bile haram sayarken...
8 Nisan takvimlerden söküp almak istediğim o gün...
Kabuslarımın başlayıp, gururun sonu olan o gün..
O gece saat 01.00 de telefonuma gelen mesajla uyandım..
O yollamıştı..
Ve aynen şöyle yazıyordu...
'' İkbal sen benden başka kimseyi sevezsin
Biliyorum..
Dön çiçeğim Dön...
Ben seni herşeyden canımdan bile çok seviyorum..''

AĞLIYORDUM....

Hemen onu aradım ama ulaşamadım.. Bana çektiği o son mesajdan sonra tüm gece telefonu kapalıydı..

Sabah tüm şehir ve gazeteler 8 Nisan gece saat 01.00 de olan feci trafik kazasını konuşuyordu.. (Bir ölü, üç yaralı.)
Gökyüzü karardı birden, zindanların içindeki zindalarda, karanlık kuyuların en dibinde buldum bir anda kendimi.. O ölmüş olamazdı.. Yoksa buda bir şakamıydı..
Geç kalmıştım..
Ölmek istedim ardından gecelerce.. Günlerce isyn ettim kendime..
Hala ağlıyorum.. O bir kere öldü, bense onsuz aldığım her nefeste bin kere ölüyorum..
Şimdi herşeyi daha iyi anlıyorumyıllar geçti büyüdüm..
VE ben onu birgün olsun unutmadım..ve anladım ki Yıllar önce bana hediye ettiği elimdeki bu anahtarlık aslında benim yüreğimmiş..
Biliyorum beni duyuyorsun Meleğim
Sen hiç ölmedin.. Ve ben seni hiç unutmadım.. Birgün mutlak Kavuşacağız..
 
güsel paylaşımdı gerçekten ilki ösellikle çok iidi tşk..
 
Geri
Üst