AntidepresaN
New member
“TÜRK” ADINA EL KONMALIDIR!..
Türkiye’de “özelleştirme” adı altında toplu satışlar yapılırken çok önemli bir boyut atlanıyor.
O da, “Türk” adı..
Türk adı satılabilir mi?.. Diyeceksiniz ki “Bu ne biçim soru?”
İlk bakışta haklı görülebilecek bu soru doğru değil. Çünkü, ülkemizde “Türkiye” adını kullanmak Bakanlar Kurulu’nun iznine bağlı. Her isteyen, örneğin bir dernek ve vakıf kurduğu zaman başına “Türkiye” sözcüğünü koyamıyor. Yasaya göre, hükümetin yazılı izni gerekiyor.
ADI TÜRK, KENDİ YABANCI
Peki, “yabancılar” Türk sözcüğünü kullanabilir mi?
Üstelik bunu “dolaylı” biçimde yapabilirler mi?
E, yapıyorlar.
Örneğin, adında “Türk” olan bir şirketi Amerikalı da satın alsa kullanabiliyor, Lübnanlı da.
Türk olarak bizler de bu Amerikan ya da Lübnanlı (veya her neresi olursa olsun) bu şirketi “Türk” sanıyoruz!
Burada açıkça bir aldatma yok mu?.. Bence var. Sanayi Bakanlığı’nın alanına giren bu konuda sıkı düzenlemeler var. “Aldatıcı reklam” yapmak yasak. Ama kim dinler, kim denetler?.. Örneğin, kozmetik (güzellik) sektöründe bir krem için “gençleştiriyor” diye reklam yapmanın büyük cezası var. Ama görüyoruz ki, milyarlarca doların döndüğü bu alanda, reklamlara bakarsanız, kadınlara yönelik her krem neredeyse “ölüme çare bulmuş!”
Buna basın da sesini çıkarmıyor. Çünkü, büyük bir reklam pastasından olmak istemiyor. Peki Sanayi Bakanlığı niçin sesini çıkarmıyor, anlamak mümkün değil!.
“Türk” adı da, bence böyle bir “aldatıcı reklam” sınıfına giriyor. Örneğin, bizim eskiden “Türk Telekom” umuz vardı. Bizimdi ve Türkiye’ye aitti. Bilindiği gibi, “özelleştirme” adı altında Lübnanlı Hariri Ailesine satıldı, “Lübnan Telekom” oldu ama, adı hâlâ “Türk Telekom!”
Bence bu büyük bir aldatmaca!..
Türk olmayan bir şirket nasıl Türk adını kullanabilir? Serbest piyasa ekonomisine göre “Lübnan Telekom” ya da “Hariri Telekom” adını kullanarak da ülkemizde ticaret yapabilir. Niçin “kimliğini” gizliyor ve “Türk kimliğinin” ardına sığınıyor?
TRUVA ATI MI?
Bu tıpkı “Osmanlı Bankası” olayına benziyor.
Bizler bile yıllarca bu bankanın adını duydukça Türk bankası sandık. Oysa, yıllarca Osmanlı adını taşıyan bu banka, Osmanlıları çökerten Düyun-u Umumiye’nin (Genel Borçlar İdaresi’nin) ülkemizdeki tasfiye masası olarak çalıştı. Yani banka, Osmanlıları çökertenlere aitti, ama yüzbinlerce Türk, onu Osmanlılar zamanında kurulmuş Türk bankası sanarak oraya para yatırdı!..
Bu bankanın ünlü reklamı “Yok aslında birbirimizden farkımız ama biz Osmanlı Bankasıyız” biçiminde idi. Herkes bunu, “Bütün bankalar aynı hizmeti veriyor” şeklinde algıladı, “Biz de bütün bankalar gibiyiz ama yabancıyız” biçiminde değil... (Banka daha sonra Doğuş Grubuna geçti, satıldı)
Şimdi geldiğimiz noktaya bakınız. Daha çok Ege Bölgesi’nde ağırlığı olan bir başka Türk bankasını Yunanlılar satın aldı. Adı Yunan olmadı. Çünkü, böyle olsa sıfırlanacaklarını biliyorlardı. Bugünlerde reklamlarında, “aksanlı Türkçe konuşan” Yunanlı mudileri kullanıyor!.
İnsanlar ve şirketler “kendi adlarını” değil de, başkalarının adını kullanarak “Truva atı taktiği” mi uyguluyorlar sizce?
Oysa Atatürk, 1926’da Petrol aramayı ve işletmeyi devlet tekeline bırakan kanunu çıkardı (24 Mart), Türkiye’de faaliyet gösteren her türlü şirketin kayıtlarının Türkçe tutulmasını ve yazışmaların Türkçe yapılmasını kanunla şart koştu (10 Nisan.)
Avrupa Birliği “Kemalizm’den vazgeçin” diyor ya, demesine gerek yok. Zaten pek çok kesim vazgeçmiş durumda.
Hulki CEVİZOĞLU
Türkiye’de “özelleştirme” adı altında toplu satışlar yapılırken çok önemli bir boyut atlanıyor.
O da, “Türk” adı..
Türk adı satılabilir mi?.. Diyeceksiniz ki “Bu ne biçim soru?”
İlk bakışta haklı görülebilecek bu soru doğru değil. Çünkü, ülkemizde “Türkiye” adını kullanmak Bakanlar Kurulu’nun iznine bağlı. Her isteyen, örneğin bir dernek ve vakıf kurduğu zaman başına “Türkiye” sözcüğünü koyamıyor. Yasaya göre, hükümetin yazılı izni gerekiyor.
ADI TÜRK, KENDİ YABANCI
Peki, “yabancılar” Türk sözcüğünü kullanabilir mi?
Üstelik bunu “dolaylı” biçimde yapabilirler mi?
E, yapıyorlar.
Örneğin, adında “Türk” olan bir şirketi Amerikalı da satın alsa kullanabiliyor, Lübnanlı da.
Türk olarak bizler de bu Amerikan ya da Lübnanlı (veya her neresi olursa olsun) bu şirketi “Türk” sanıyoruz!
Burada açıkça bir aldatma yok mu?.. Bence var. Sanayi Bakanlığı’nın alanına giren bu konuda sıkı düzenlemeler var. “Aldatıcı reklam” yapmak yasak. Ama kim dinler, kim denetler?.. Örneğin, kozmetik (güzellik) sektöründe bir krem için “gençleştiriyor” diye reklam yapmanın büyük cezası var. Ama görüyoruz ki, milyarlarca doların döndüğü bu alanda, reklamlara bakarsanız, kadınlara yönelik her krem neredeyse “ölüme çare bulmuş!”
Buna basın da sesini çıkarmıyor. Çünkü, büyük bir reklam pastasından olmak istemiyor. Peki Sanayi Bakanlığı niçin sesini çıkarmıyor, anlamak mümkün değil!.
“Türk” adı da, bence böyle bir “aldatıcı reklam” sınıfına giriyor. Örneğin, bizim eskiden “Türk Telekom” umuz vardı. Bizimdi ve Türkiye’ye aitti. Bilindiği gibi, “özelleştirme” adı altında Lübnanlı Hariri Ailesine satıldı, “Lübnan Telekom” oldu ama, adı hâlâ “Türk Telekom!”
Bence bu büyük bir aldatmaca!..
Türk olmayan bir şirket nasıl Türk adını kullanabilir? Serbest piyasa ekonomisine göre “Lübnan Telekom” ya da “Hariri Telekom” adını kullanarak da ülkemizde ticaret yapabilir. Niçin “kimliğini” gizliyor ve “Türk kimliğinin” ardına sığınıyor?
TRUVA ATI MI?
Bu tıpkı “Osmanlı Bankası” olayına benziyor.
Bizler bile yıllarca bu bankanın adını duydukça Türk bankası sandık. Oysa, yıllarca Osmanlı adını taşıyan bu banka, Osmanlıları çökerten Düyun-u Umumiye’nin (Genel Borçlar İdaresi’nin) ülkemizdeki tasfiye masası olarak çalıştı. Yani banka, Osmanlıları çökertenlere aitti, ama yüzbinlerce Türk, onu Osmanlılar zamanında kurulmuş Türk bankası sanarak oraya para yatırdı!..
Bu bankanın ünlü reklamı “Yok aslında birbirimizden farkımız ama biz Osmanlı Bankasıyız” biçiminde idi. Herkes bunu, “Bütün bankalar aynı hizmeti veriyor” şeklinde algıladı, “Biz de bütün bankalar gibiyiz ama yabancıyız” biçiminde değil... (Banka daha sonra Doğuş Grubuna geçti, satıldı)
Şimdi geldiğimiz noktaya bakınız. Daha çok Ege Bölgesi’nde ağırlığı olan bir başka Türk bankasını Yunanlılar satın aldı. Adı Yunan olmadı. Çünkü, böyle olsa sıfırlanacaklarını biliyorlardı. Bugünlerde reklamlarında, “aksanlı Türkçe konuşan” Yunanlı mudileri kullanıyor!.
İnsanlar ve şirketler “kendi adlarını” değil de, başkalarının adını kullanarak “Truva atı taktiği” mi uyguluyorlar sizce?
Oysa Atatürk, 1926’da Petrol aramayı ve işletmeyi devlet tekeline bırakan kanunu çıkardı (24 Mart), Türkiye’de faaliyet gösteren her türlü şirketin kayıtlarının Türkçe tutulmasını ve yazışmaların Türkçe yapılmasını kanunla şart koştu (10 Nisan.)
Avrupa Birliği “Kemalizm’den vazgeçin” diyor ya, demesine gerek yok. Zaten pek çok kesim vazgeçmiş durumda.
Hulki CEVİZOĞLU