türk ocağı
serdengeçti
Hakkımı Helal Etmiyorum!
“SÖZDE MUHAFAZAKARLARA İTHAF OLUNUR”
Haftanın ilk iş günü, “bu da ne böyle” diyenlere peşin peşin söyleyeyim...
Bugün hiç iç açıcı bir yazı beklemeyin...
Bugün böyle...
Bugün niye böyle?
Tahammül etme sınırlarım, insanlık tarlasında mayına bastı diye...
Basmasamıydım!
Yok, artık öyle...
Birazda basana değil, bastırana bakmak gerek ise!
---------------------------
Bugün sözüm kime?
Bugün sözüm; eşitlik, hak, adalet gibi kavramları sadece kendi düşüncesinde olanlara layık gören sözde laiklere, Ergenekonculara ve yasakçılara değil...
Benim bugün sözüm aramızda ki insanlık fakirlerine...
Hakkı hak için ayakta tutmak bunların neyine...
Ben, hangi inanca, ırka sahip olursa olsun adalet ve hak kavramları söz konusu olduğunda, “mazluma dini sorulmaz” derim...
Siz ve biz diye ayrılığa düştüklerim ise, buna inanmayan vicdan fakirleridir...
İşin daha vahimi ise, “bende senin gibi düşünüyorum, önce güzel ahlak, insanlık, adalet” deyipte, kişiliğini yitirmiş “muhafazakar”, pardon düzeltiyorum “sözde muhafakar” olan tiplerin gün geçtikçe daha kötü bir hale bürünmelerinde...
Bu tipler var ya bu tipler...
İnsani değerleri ilke edindiğini söyleyerek yola çıkar, bu değerlere sahip olmayanlar ile birlikte kaşık sallar...
Örnek çookk...
İş yeri açar, işçisi açken, gider “sırf yalakalık olsun diye” sözde laik kesimden bir “CEO” kapar...
Radyo, televizyon açar, “sırf göze girsin diye” yalancı medyadan transfer yapar...
Makam mevki sahibi olur, “sırf şirin gözüksün diye” usulsüz reklam yayınlarından dolayı alınan cezaları af eder...
Ama kendi haksızlığa uğradığında, acımasızca sırt çevirdikleri insalara sığınır...
Kendisine sahip çıkan bu insanlar ile zor günleri dışında ise fazla muhatap olmaz...
Ama o muhatap olmadığı insanlar, çıkarları için değil, “mazluma dini sorulmaz” ilkesi gereği,
Her türlü haksızlığı görmezden gelir...
İşsiz kalır, iş yeri kapatılır...
Yetmez sınırları zorlanır...
Bırak mert geçinenleri, namertle muhatap kalır...
Dayanamaz, kızar, bağırır...
AMA…
Düşmüş bir hataya, büyüklük bizde kalsın…
Biz yine kötü gününde yanında kalalım…
Bu çirkin davranışların kinine düşmek yerine ona örnek olalım...
Zalimlerden daha da zalim değiller ya…
Der de der...
Bir, iki, üç...
Olmuyor işte...
Bu adamlara iyilik gömleği dar geliyor...
İnsanlar açken...
Yiyorlar, içiyorlar, en iyi evlerde oturup, en iyi arabaya biniyorlar…
Birde üstüne fiyaka satıyorlar...
İnsanlar işsizken...
Koltukları işgal ediyorlar, dürüslükten gem vuruyorlar, verdikleri sözleri tutmuyorlar...
Birde üstüne, hak etmeyen insanlara yaranmaya çalışıyorlar...
Düzelir düzelir...
Sabır, sabır, sabır...
Ama sabrında bir sınırı vardır...
Söylüyorum işte...
Hem de, üstüne basa basa...
Siz kişiliksizleştiniz, yüzsüzleştiniz, yalakalaştınız, bazı şeyleri kaldıramadınız…
Kompleksli tipler olup çıktınız...
Siz, aslında sınırı zorlamaktan tek tek mayınları patlattırmaya başladınız...
Yoksa siz hep böyleydiniz de, biz mi çok saf davrandık...
Benden buraya kadar...
Yasaklar devam ediyor, insanlar sırf inançlarından dolayı haksızlığa uğruyor, hak haklıdan alınıp haksızlara veriliyor...
Bunları yapanları kınamak bir yana, ne yaparsa yapsın baş tacı ediliyor...
Siz, bizim bildiğimiz siz değilsiniz galiba…
---------------
Siz, siz olmadığınız...
Siz, söylediklerinizde samimi davranmadığınız...
Siz, hakkı ayakta tutuyorum deyip, tutmadığınız…
Ve sizin, diğer merhametsizlerden bir farkınız kalmadığı sürece...
Hakkımı size helal etmiyorum...
Ama siz, böyle şeylerden anlamassınız dimi?
“Siz yapın yapın yalakalık, sonunda koltuksuz kalın”desem belki umursarsınız!
Ama demiyorum…
Siz anlamasanızda, ben bundan böyle size, “Hakkımı Helal Etmiyorum”...
Arzu Erdoğrul
VAKİT
k:http://www.habervaktim.com/yazar/15262/hakkimi_helal_etmiyorum.html
“SÖZDE MUHAFAZAKARLARA İTHAF OLUNUR”
Haftanın ilk iş günü, “bu da ne böyle” diyenlere peşin peşin söyleyeyim...
Bugün hiç iç açıcı bir yazı beklemeyin...
Bugün böyle...
Bugün niye böyle?
Tahammül etme sınırlarım, insanlık tarlasında mayına bastı diye...
Basmasamıydım!
Yok, artık öyle...
Birazda basana değil, bastırana bakmak gerek ise!
---------------------------
Bugün sözüm kime?
Bugün sözüm; eşitlik, hak, adalet gibi kavramları sadece kendi düşüncesinde olanlara layık gören sözde laiklere, Ergenekonculara ve yasakçılara değil...
Benim bugün sözüm aramızda ki insanlık fakirlerine...
Hakkı hak için ayakta tutmak bunların neyine...
Ben, hangi inanca, ırka sahip olursa olsun adalet ve hak kavramları söz konusu olduğunda, “mazluma dini sorulmaz” derim...
Siz ve biz diye ayrılığa düştüklerim ise, buna inanmayan vicdan fakirleridir...
İşin daha vahimi ise, “bende senin gibi düşünüyorum, önce güzel ahlak, insanlık, adalet” deyipte, kişiliğini yitirmiş “muhafazakar”, pardon düzeltiyorum “sözde muhafakar” olan tiplerin gün geçtikçe daha kötü bir hale bürünmelerinde...
Bu tipler var ya bu tipler...
İnsani değerleri ilke edindiğini söyleyerek yola çıkar, bu değerlere sahip olmayanlar ile birlikte kaşık sallar...
Örnek çookk...
İş yeri açar, işçisi açken, gider “sırf yalakalık olsun diye” sözde laik kesimden bir “CEO” kapar...
Radyo, televizyon açar, “sırf göze girsin diye” yalancı medyadan transfer yapar...
Makam mevki sahibi olur, “sırf şirin gözüksün diye” usulsüz reklam yayınlarından dolayı alınan cezaları af eder...
Ama kendi haksızlığa uğradığında, acımasızca sırt çevirdikleri insalara sığınır...
Kendisine sahip çıkan bu insanlar ile zor günleri dışında ise fazla muhatap olmaz...
Ama o muhatap olmadığı insanlar, çıkarları için değil, “mazluma dini sorulmaz” ilkesi gereği,
Her türlü haksızlığı görmezden gelir...
İşsiz kalır, iş yeri kapatılır...
Yetmez sınırları zorlanır...
Bırak mert geçinenleri, namertle muhatap kalır...
Dayanamaz, kızar, bağırır...
AMA…
Düşmüş bir hataya, büyüklük bizde kalsın…
Biz yine kötü gününde yanında kalalım…
Bu çirkin davranışların kinine düşmek yerine ona örnek olalım...
Zalimlerden daha da zalim değiller ya…
Der de der...
Bir, iki, üç...
Olmuyor işte...
Bu adamlara iyilik gömleği dar geliyor...
İnsanlar açken...
Yiyorlar, içiyorlar, en iyi evlerde oturup, en iyi arabaya biniyorlar…
Birde üstüne fiyaka satıyorlar...
İnsanlar işsizken...
Koltukları işgal ediyorlar, dürüslükten gem vuruyorlar, verdikleri sözleri tutmuyorlar...
Birde üstüne, hak etmeyen insanlara yaranmaya çalışıyorlar...
Düzelir düzelir...
Sabır, sabır, sabır...
Ama sabrında bir sınırı vardır...
Söylüyorum işte...
Hem de, üstüne basa basa...
Siz kişiliksizleştiniz, yüzsüzleştiniz, yalakalaştınız, bazı şeyleri kaldıramadınız…
Kompleksli tipler olup çıktınız...
Siz, aslında sınırı zorlamaktan tek tek mayınları patlattırmaya başladınız...
Yoksa siz hep böyleydiniz de, biz mi çok saf davrandık...
Benden buraya kadar...
Yasaklar devam ediyor, insanlar sırf inançlarından dolayı haksızlığa uğruyor, hak haklıdan alınıp haksızlara veriliyor...
Bunları yapanları kınamak bir yana, ne yaparsa yapsın baş tacı ediliyor...
Siz, bizim bildiğimiz siz değilsiniz galiba…
---------------
Siz, siz olmadığınız...
Siz, söylediklerinizde samimi davranmadığınız...
Siz, hakkı ayakta tutuyorum deyip, tutmadığınız…
Ve sizin, diğer merhametsizlerden bir farkınız kalmadığı sürece...
Hakkımı size helal etmiyorum...
Ama siz, böyle şeylerden anlamassınız dimi?
“Siz yapın yapın yalakalık, sonunda koltuksuz kalın”desem belki umursarsınız!
Ama demiyorum…
Siz anlamasanızda, ben bundan böyle size, “Hakkımı Helal Etmiyorum”...
Arzu Erdoğrul
VAKİT
k:http://www.habervaktim.com/yazar/15262/hakkimi_helal_etmiyorum.html