“Hani cesetler”

T

Banned
Katılım
8 May 2006
Mesajlar
3,665
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
İnna lillahi ve inna ileyhi raciun
Şimdi, sorulması gereken “asıl soru” şu: Genelkurmay Başkanı sayın Büyükanıt’ın “akreditasyon” uygulamak gibi bir “hak” ve “yetki”si var mıdır?.. Genelkurmay Başkanı ve komutanların, “ayrımcılık” uygulamak, bir diğer tabiriyle; “boykot” etmek veya “ambargo” uygulamak gibi yasal bir “hak, yetki ve görevi” var mıdır?..

Genelkurmay Başkanlığı, “Başbakanlığa bağlı bir kurum”dur.. Başbakanlık ise, hiçbir kişi ve kuruma karşı “akreditasyon” uygulamamaktadır... O halde, “Başbakanlığa bağlı bir kurum”un da, böyle bir uygulama içinde olması kesinlikle kabul edilemez!..
Başbakan, bir “basın toplantısı” düzenlediğinde ne yapıyor?.. Önce “iç ve dış politika” konusundaki “kendi görüşleri”ni açıklıyor, veya “Hükümet’in icraatları”nı anlatıyor, sonra da “soru”ları cevaplıyor!..
Peki, Başbakan’ın, “beğenmediği soruları cevaplamamak” veya “aykırı soru yönelten gazetecilere ambargo uygulamak” gibi bir “hak ve yetki”si var mı?..
Elbette yok!.. Başbakan, sorular ne kadar “uç” ve “sivri” olursa olsun; “tatmin edici” bulunsa da, bulunmasa da nilayetinde “cevap” veriyor...
Dolayısıyla, “Başbakan’a bağlı bir kurum” olan Genelkurmay’ın başındaki “komutan”ların da, “basına ayrımcılık uygulamaması” gerekir!..
Ama, burası Türkiye!.. Sürekli, “Türkiye’nin özel şartları” kavramına sığınan ve bu kavramı bir “zırh” olarak kullanan kişi ve kurumlar, “keyfî uygulamalar” içine giriyorlar!.. Tıpkı, Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt’ın da, aynı “keyfî uygulama”yı sürdürmesi gibi!..

BU GAZETECİLER VATAN HAİNİ Mİ?
Biliyorsunuz... Sayın Büyükanıt, önceki gün “bazı gazetelerin Ankara temsilcileri” ile bir “sohbet toplantısı” yaptı... Ancak, o toplantıya; Vakit başta olmak üzere, Zaman, Yeni Şafak, Bugün, Star, Milli Gazete ve Yeni Asya gazetelerinin temsilcileri çağrılmadı!..
Niye?.. Çünkü “akredite” değillerdi!..
Peki, niye “akredite” değiller?..
Bu gazetelerin temsilcileri “vatan haini” midir?.. Bu temsilciler “asker düşmanı” mıdır?.. Bu temsilciler, “asker kaçağı” mıdır?.. Bu temsilciler, “tecil üstüne tecil” yaptırıp “askerliğini ertelemeye” çalışan birer “cephe kaçkını” gazeteci midir?..
Ya da; “milyonlarca dolar” kazanıp da “vergi”sini vermeyen birer “vergi yüzsüzü” müdür?..
Hayır, hiçbiri değil!..
Bu temsilciler için; değil Genelkurmay Başkanı, herhangi bir kişi bile “vatan haini” veya “vergi yüzsüzü” diyemez!..
Hem, zaten böyle bir “suç”ları olsa bile, bunun hesabını soracak olan “Genelkurmay Başkanı” değil, “bağımsız yargı”dır!..
Adam, gazeteci... Bugüne kadar binlerce “haber” yapmış, binlerce “yazı” yazmış... Bırakın “vatana ihanet”ten veya “askeri küçük düşürmek”ten dolayı yargılanmayı, “mahkeme yüzü” bile görmemiş!..
Gördüyse de “mahkûm” olmamış!..
“Vergi”sini de sürekli vermiş!..
Dahası, askerliğini de “torpilsiz” yapmış!..
Hem de, “sınır”da!..
Peki, böyle bir gazeteciye “ambargo” uygulamanın herhangi bir haklı gerekçesi var mıdır?..
Burada “ölçü” nedir, “kriter” nedir?..
Ya da, daha açık soralım:
“Akreditasyon, hangi yasada vardır?”
Olmadığına göre;
Genelkurmay Başkanı Sayın Büyükanıt, “yasadışı bir tavır” içinde olduğunun farkında mıdır?..
Veya;
“Başka kurumların da akreditasyon uygulaması”, Genelkurmay’ın uygulamasına “haklılık” ve “yasallık” kazandırır mı?..

O SORUYU BİRÇOK GAZETE SORDU
Sayın Büyükanıt bu soruların cevabını düşünedursun, biz gelelim önceki günkü toplantıya...
Sayın Büyükanıt, “akredite” mi, “embedded” mi oldukları tartışmalı meslektaşlarımızın sorularına verdiği cevaplarda şöyle demiş:
“Bazı radikal yayın organları var. (Tabii onlar burada olamaz) Diyorlar ki; ‘Öldürdüğünüz teröristlerin resimlerini niye internet sitenize koymuyorsunuz? Acaba gerçekten tesirsiz hale getiriyor musunuz, yoksa yalan mı?’ diye merak ediyorlar. TSK böyle bir şey yapmaz, yapamaz. TSK’nın toplumda uyandırdığı güveni bir günde yıkarsınız. İlkemiz; Genelkurmay yalan söylemez.”
(....)
“Maalesef bazı organlarda o çocuklar için esir lafı kullanıldı. Bundan daha büyük bir hata olamaz. Savaş esiri kavramı, savaşan iki tarafı öngörmektedir. Bu, yıllardan beri terör örgütünün savaşan taraf statüsünü kazanmak için başvurduğu bir yoldur.”
Şimdi, gelin bu sözleri “tahlil” edelim.
“Bazı radikal yayın organları” hangileridir?..
“Öldürülen teröristlerin toplu fotoğrafları”nı görmek istemek bir suç mudur?..
PKK’lı teröristler, “kaçırdıkları askerler”in fotoğraflarını yayınlayıp “Türk halkının morali”ni bozarak, “örgüt propagandası” yaparken, TSK’nın da “öldürülen teröristler”in fotoğrafını yayınlaması, insanlara “moral” vermez mi?..
Yine soralım: Bunu beklemek suç mu?..
Eğer bu bir “suç” ise söyleyelim;
Bunu isteyenler sadece “radikal (!) yayın organları” değildi... Aynı talebi, “Genelkurmay’daki toplantı”ya davet edilen temsilcilerin mensubu oldukları “akredite gazeteler” de, hem de manşetlerden dillendirmişti...
Evet, “hain saldırıda kritik sorular” soranlar, sadece “radikal”(!) gazeteler değildi...
“PKK’lıların cesetleri niye basına gösterilmiyor?” sorusu da, sadece “radikal”(!) gazeteler tarafından sorulmamış, “akredite gazeteler” de aynı soruyu gündeme getirmiş ve demişlerdi ki;
“Genelkurmay önceki gün 13.00 sularında 23 teröristin etkisiz hale getirildiğini açıkladı. Daha sonra bu rakam 34’e çıktı. Peki cesetler nerede? Dağlıca’da mı, yoksa daha derinlerdeki arazilerde mi?”
Evet, “Bir de... Halk, öldürülen PKK’lıların fotoğraflarını görmek istiyor” diyen de, “akredite gazeteler”di!..
Ama, onlar “toplantıya davetli”ydi... Hem de, sayın Büyükanıt’ın “hemen yanıbaşında” oturuyorlardı!..
Yani, Büyükanıt’ın;
“Tabiî, onlar burada olamaz!” şeklindeki sözleri doğru değildir!..
“Onlar, orada”ydı!.. Hem de; komutanın yanıbaşında!..
Kimbilir, belki de, “Demek ki Genelkurmay Başkanı bizim gazeteyi okumuyor” diyerek üzüntüye bile kapılmışlardır!..
Belki de; “Ohh, iyi sıyırdık” diye sevinmişlerdir!..

“İSTİHBARAT” BÖYLE Mİ ÇALIŞIYOR?
Bu vesileyle, bir hususun altını çizmek istiyorum: Sayın Genelkurmay Başkanı’nın, “radikal” olduklarını iddia ettiği gazetelerin toplam tirajı “1.5 milyon” civarındadır ve bu rakam da, “toplam gazete satışlarının üçte biri” kadardır!..
Bu kadar satışı olan gazetelerin “radikal” yani “uç” olarak değerlendirilmesi mümkün değildir!.
Kaldı ki; böyle bir “ayrım” yapmak, Genelkurmay Başkanı’nın görevi değildir!..
Buradan hareketle, “madalyonun öteki yüzü”ne bakmakta da yarar var...
Biraz önce dediğim gibi;
Genelkurmay Başkanı, “nasıl bir istihbarat” almıştır ki; “PKK’lı teröristlerin cesetleri”ni soran gazetelerin “sadece radikal(!) gazeteler” olduğu bilgisine ulaşmıştır?..
Ona söylenmemiş midir;
“Toplantıya çağrılmayan gazeteler”in yanı sıra, meselâ Akşam gazetesinde, meselâ Vatan gazetesinde de “aynı soru”nun sorulduğu?!?..
Bu nasıl “istihbarat”tır, bu nasıl “bilgilendirme”dir ki, sayın Büyükanıt, “yanlış bilgi” ile “yanlış bir hüküm” vermek durumunda kalıyor?..
Bu yanlış bilgilendirme sadece “gazetelerle sınırlı” kalsa, hiç dert değil... Ama, insan, ister istemez merak ediyor: “Acaba teröristlerle ilgili istihbarat da mı böyle?”
Zaten “asıl sorulması ve sorgulanması” gereken de bu “istihbarat zaafiyeti” olsa gerek!..
“PKK’lıların cesetleri basına niye gösterilmiyor?” sorusunu yönelten basın organları olarak sadece “radikal”(!) gazeteleri gören bir “istihbarat” teşkilatının, “terör ve teröristler” konusunda verdiği bilgilerin de sorgulanması gerekmez mi?..
Kaldı ki;
Sayın Büyükanıt’ı bilgilendiren “istihbaratçı”ların, “radikal”(!) dedikleri gazetelerin gösterdiği “hassasiyet”i de görmesi gerekirdi.
Çünkü efendim; Genelkurmay’a davetli gazetecilerin gazeteleri, birçok defa “esir askerler” ifadesini kullandıkları ve böylece PKK’yı “meşru bir devlet” gibi gördükleri halde, “radikal”(!) dedikleri gazeteler, “PKK’lı teröristler tarafından kaçırılan askerler” ifadesini kullanmaya özen göstermiştir ki, “Genelkurmay İstihbaratı”nın bu hassasiyeti iyi değerlendirmesi ve Sayın Büyükanıt’ı da doğru bilgilendirmesi gerekirdi!..
Öteden beri söylüyoruz... Bizim “akredite olmak” gibi bir talebimiz ve beklentimiz yok...
Genelkurmay’ın, bizi “akredite kapsamı” dışında tutması da, bizim, “ülkemizi ve insanımızı sevmemize” engel olamaz!.. “Akredite” olsak da, olmasak da, bu ülke bizim!.. Hiç kimse de, ne kadar “vatansever” olduğumuzu test edemez!..
Biz, “ambargo”lara ve “boykot”lara maruz kalsak da, “hata”ları söylemeye, “eksik”leri sıralamaya ve “kritik soru”ları sormaya devam edeceğiz:

ETLİYE-SÜTLÜYE KARIŞMA!
Tüm bunlardan sonra, merak ettiğim bir soruyu daha sormak istiyorum: Sayın Büyükanıt; gerçekten de “kriteri belli olmayan” ve “tamamen keyfî” biçimde tespit ettiği “akredite gazeteciler” mi istemektedir, yoksa “askere iliştirilmiş/gömülmüş” anlamına gelen “embedded gazeteciler” mi istemektedir?..
Kısacası; “isabet buyurdunuz paşam” şeklinde başlıklar, “kafa konforu”nu bozmayacak haber/yorumlar ve etliye-sütlüye karışmayan “cevabı kolay sorular” mı istemektedir Sayın Büyükanıt?!?..
Böyle mi “vatansever” olunacak?..
Böyle mi “radikal”likten kurtulunacak?..
Demem odur ki; Sayın Büyükanıt ve komuta kademesi; bir an önce “Genelkurmay kriterleri”ni gözden geçirmelidir!.. Çünkü bu ayrımcılık; “birlik/bütünlük sembolü” olması gereken ordumuzun, “ideolojik bir güç” olarak algılanmasına yol açar!..
“TSK’yı asıl yıpratan” da bu olur!..
Bilmem anlatabildim mi?..
-----------
Kral’a bu hınç niye?
Dünkü gazetelere baktınız mı?.. Kimi “Suudi Arabistan Kralı Abdullah’ın tahtıyla gelmesini” diline dolamıştı, kimi de, Kral’a “devlet övünç madalyası” verilmesini!..
“Kral 400 kişiyle geldi” diyorlardı... “Gelirken som altından tahtını da getirdi” diyorlardı... Kimi de, “Suudi Arabistan Kralı ne yaptı ki ona devlet nişanı veriyorsunuz?” diye soruyordu...
Size bir şey söyleyeyim mi; tüm bu “hazımsızlık”ların temelinde, Kral Abdullah’ın “Müslüman” oluşu yatıyor!.. Bu “alaycı” ifadeler, bu “aşağılayıcı” tavırlar, sırf onun Müslüman oluşundan kaynaklanıyor!.. Hele hatırlayın... Bu ülkeye Pavarotti denilen adam da geldi... Adamın “kıçına uygun tuvalet” yapıldı!... “Bush oğlu Bush” geldi, “odanın tuvaleti” değiştirildi!..
Malum, bir de “Doğu Türkistanlı Müslüman Türklerin katili Çinli lider Zemin” gelmişti...
Ona da, Demirel tarafından “devlet nişanı” takılmıştı!..
Tüm bunlara çıt çıkarmayan “medyatörler”in, kalkıp da Kral Abdullah’ı aşağılamaya çalışması, ancak ve ancak “Müslümanlara düşmanlık”la açıklanabilir


Ben, başka sebep göremiyorum!..
 
Cesetlerle ilgili söz duyduğumda hep şu söz kulaklarımda çınlanır..... Show da bir program vardı Kan uysumu neydi. Terörle mücadeleyi anlatan... Orda bir komutan diyor di ki....

Analar evlatlarını eskere leş toplatmak için göndermedi. Geberdikleri yerde kalırlar, askere leş toplatmam biz imha eder, geçeriz..


Birde avrupanın öldürülen teröristlerin resimerini çekip kayda geçtiğini ve sözde insan hakları için başvurular yaptığını... Gelecekte kürdistanın ırakta kurulmasından sonra Türkiye için yeni bir Ermeni soykırımı gibi kürt soykırımı balığıyla önümüze koyacağı çaışmalar yaptığını. Asker bu konuda çok dikkatli.


Demek Her gelen Misafire Devlet nişanı veriliyoar.... Çinliye Araba... Bende Başbakanlığı Meclisi 3 4 defa ziyaret ettim. Misafirleri oldum... NErde benim nişanım :)
 
Ben zaten cesetlerin kurda kuşa yem edilmesi taraftarıyım .
İyikide geri verilmiyor .
Sen burda ahkam kesiyorsunda .
Dağda geberen leşleri doğudakilere teslim ettiklerinde apo posterleriyle biji apo , yaşasın kürdistan , demokrasi şehidi geliyor Naraları atan doğudaki pkk'lıları görmüyor musun ?
Sonra birde doğudaki belediyelere ait ambulansların bu leşleri taşıdığını ve devlete ait yasal mezarlıklara gömüldüğünü bilmiyor musun ?
Saçma sapan Askere laf sokmak için böyle başlıklar açmayın .
vakit , akit , yeni şafak , zaman vs takiyyeci gazetecilerin temsilcilerini almadığı için Paşa yine bu takiyyeci grubun yazdığı TSK'ya bip atma politikasından kaynaklanan bir yazı .

KRAL abdullah İle Devlet şeref madalyası Ödüllendirilecek .
Kimlere verilir Altta yazıyor .


Devlet şeref madalyası; "Türkiye’nin bekası, ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğü için üstün feragat, fedakárlık, başarı gösterenlere" verilir.

Peki abdullah hangisini yaptı ?
Peki neden bu devlet madalyasını gül ona verir ?

AtaTürk'ü sevmediği için . Laik'leri sevmediği için .
Cumhuriyet'i sevmediği için .
 
Hükümet şehit haberleri ve askkeri haberlerin basın organlarında açıklanmasına sansür koyduğunda balerin gibi parmak uçlarında dönen (Burada daha önceden kullanılan kelimeyi kullanmıyoruz) sizler,
askeriye nin basına (hangi düşüncede olursa olsun) koyduğu yasağa hiç bir şey demiyorsunuz.Niye işinize öyle geliyor.
Askerler pusuya düşünce neden ? diye soranlara askerieleştirme diyen sizler,
askerler teslim edilince acaba vatan hainimidirler?sattılar mı?arkadaşlarını diyerek bu köşelerde kalem tüketmediniz mi?
Yani zihniyet bellidir:
Muhafazakar kesim askeriye ye yaklaşamaz
hesabı sadece laik ve laik geçinen cumhuriyetçiler sorar.
Hadin oradan be.Ortamı geren sizsiniz işte.
Bırakın haber alma özgürlüğünü,yaşama özgürlüğüne bile sınır koymuşsunuz:
Dini,imanı olan giremez.....
 
Osmanlı bu kralın dedesini istanbula getirip asmış Türkiye Cumhuriyeti ne ne olduda bu müslüman ların kabe paralarıyla şatafat süren diktatörler e madalya veriyor Bizi İngilizlerle birlikte çöllerde katlettiler Siz ordu ya laf söylemek adına ne kadar gaflet içinizdesiniz
 
Genelkurmay Başkanlığı, “Başbakanlığa bağlı bir kurum”dur.. Başbakanlık ise, hiçbir kişi ve kuruma karşı “akreditasyon” uygulamamaktadır... O halde, “Başbakanlığa bağlı bir kurum”un da, böyle bir uygulama içinde olması kesinlikle kabul edilemez!..

Başbakanlık akreditasyon yapmıyormuş :D o yüzden Genelkurmay Başkanlığı nın da yapmaması gerekirmiş
Bir yaşıma daha girdim


Türkiye Gazeteciler Sendikasından (TGS) yapılan açıklamada, ''Akreditasyon bahanesiyle basın özgürlüğü sınırlandırılmamalıdır'' denildi.

29 Mayıs 2007 22:18


TGS'nin yazılı açıklamasında, ''Sayıştayın 145'inci kuruluş yıl dönümü dolayısıyla yapılan törende, Başbakanlık korumalarının Kanal Türk, Kanal B, ART ekiplerini dışarı çıkarmasının, basın özgürlüğünün açık bir ihlali olduğu'' ifade edilerek, şu görüşlere yer verildi: ''Kanal Türk, Kanal B ve ART ekipleri, Sayıştay törenini izlemek üzere, tüm basın kuruluşları gibi Sayıştay tarafından davet edilmişlerdir.

Sayıştay tarafından düzenlenen törende, Başbakanlık korumalarının Kanal Türk, Kanal B ve ART ekiplerini 'Başbakanlığa akredite olmadıkları' gerekçesiyle salon dışına çıkarması, bu kuruluşları bir cezalandırma niteliği taşımaktadır. Başbakanlık dışındaki bir toplantıda bile Başbakanlık akreditasyonu istenmesi, kelimenin tam anlamıyla Hükümetin basın özgürlüğüne yaklaşımını da göstermektedir. Başbakan'ın yurt gezilerinde de Başbakanlığa akreditasyon mu istenecektir?

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın acilen bu durumu düzeltmesi gerekmektedir. En vahimi de akreditasyon mekanizmasının daha çok muhalif basın kuruluşlarına uygulanıyor olmasıdır. Bunun da basın özgürlüğüne doğrudan müdahale olduğuna kuşku yoktur. Akreditasyon bahanesiyle basın özgürlüğü sınırlandırılmamalıdır.''

kaynak: http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=244406

bir diğer kaynak:
Başbakanlık


AKREDİTASYON DUYURUSU


Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da katılacağı 27-29 Kasım 2005 Palma de Mallarco’da yapılacak Medeniyetler İttifakı Akil Adamlar Grubu ilk toplantısını izleyecek basın mensuplarının akreditasyon işlemlerine ilişkin olarak Başbakanlık Basın Merkezi’ne bugün ulaşan bilgilere göre, işlemler İspanya Enformasyon Genel Müdürlüğü’nün ........ numaralı faksına veya ........
e-posta adresine

Akredite olacak gazetecinin

-Adı soyadı, kimlik veya pasaport numarası, doğum yeri ve tarihi, milliyeti, cep telefonu numarası ve e-mail adresi

Temsil ettiği basın kuruluşuna ilişkin bilgiler

-Basın kuruluşunun adı, türü, milliyeti, görevi, adresi telefon ve faks numaraları ile e-mail bilgilerini göndermeleri bildirilmiştir.

Akreditasyon işlemlerinin 23 Kasım 2005 günü mesai bitimine kadar gerçekleştirilmesi bildirilmektedir.

Basın mensuplarının bilgilerine sunulur.

(21.11.2005)

kaynak: http://www.bbm.gov.tr/modules.php?name=News&file=article&sid=1370

bir kaynak daha

BASIN KONSEYİ: AKREDİTASYON KURALI NETLEŞMELİ
28.06.2007 13:52

Basın Konseyi, Başbakanlık akreditasyonu olmadığı gerekçesiyle bir gazetecinin toplantıya alınmamasına tepki gösterdi, akreditasyon kurallarının netleşmesi gerektiğini açıkladı.



Basın Konseyi, Rekabet Kurulu’nca düzenlenen bir toplantıya bir gazetecinin “Başbakanlık Akreditasyonu” olmadığı gerekçesiyle alınmamasının “basının görevini engellemek anlamına geldiğini” bildirdi.


Basın Konseyi’nden yapılan yazılı açıklamada, gazeteci Fatma Sibel Yüksek’in, Rekabet Kurulu’nca 13 Nisan 2007 tarihinde Ankara’daki Bilkent Oteli’nde düzenlenen ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın konuşmacı olarak katılacağı toplantıyı izlemesinin zor kullanılarak engellendiği iddiasıyla konseye başvuruda bulunduğu belirtildi.

Açıklamada, Basın Konseyi Yüksek Kurulu’nun (BKYK) konuyu ele aldığı ifade edilerek, “BKYK, bu gazetecinin Rekabet Kurulunca düzenlenen toplantıya, ‘Başbakanlıkta akredite değil’ gerekçesiyle alınmamasının, ‘gazetecinin görevini engellemek’ anlamına geldiğini oy çokluğuyla kabul etti. Şikayetçi Fatma Sibel Yüksek’in fiziki bir müdahaleyle karşılaştığı iddiası ise tanıklarca doğrulanmamıştır. BKYK ayrıca, akreditasyon kurallarının netleşmemiş olmasının, bu tür şikayetlere yol açtığına karar vermiştir” denildi.

kaynak http://medyatava.com/haber.asp?id=37823

neyse bu akreditasyon yalanını geçelim derim

terörist leşlerini görüpte tatmin olan bir millet değiliz çok şükür
TSK dan gelen bilgilere de güvenmek durumundayız
bazı medya kuruluşları kronik olarak asker düşmanlığı yaptıkları için bu tür iddialarda bulunmaktan zevk alıyor olabilirler.Bu kuruluşların "birlik beraberlik" masallarını da dillendirmesi de yaşadıkları büyük bir çelişkidir.

Bir diğer değinilen konu da Müslüman olduğu için, Kral Abdullah'a yapıldığı iddia edilen kötü muamele ile ilgili;

Suudi Arabistan Kralı ne yaptı ki ona devlet nişanı veriyorsunuz? sorusu gayet mantıklıdır.
Demirel zamanında Çinli lidere verilen devlet nişanı da aynı şekilde saçmalıktan öte değildir.
Bu kişilerin T.C devletine bir hizmet vermesi söz konusu olmadığı gibi, Türkiye ye gelmesinin de bir bize yararı olmamıştır.Hazmedilemeyen durum, devlet nişanının her önüne gelen yabancı lidere verilmesidir.Zemin'e Türkiye'çin ilişkilerinin geliştirildiği bahanesi ile verilmiş devlet nişanı.Bunun anladık diyelim.Kral Abdullah ' ın yaptığı net bir şeyde yok.İkisine de madalya verilmemesi lazım bence. Ancak Kral Abdullah eleştirildiğinde kalkıpta "din elden gidiyor" "Müslüman olduğu için ona saldırdılar" demenin de pek bir anlamı yok. Zaten Vakit gazetesinden ve Hasan Karakaya'dan bunlardan öte bir yorum yapmasını beklemek hayalperestlik olur.

Devlet nişanı niye-nasıl veriliyor:

okuyalım öğrenelim


Nasıl veriliyor

Türkiye'ye resmi ziyarette bulunan devlet başkanlarına sunulan Devlet Nişanı, Devlet Madalya ve Nişanlar Kanunu uyarınca veriliyor. Sözkonusu kanun hükmü, madalyanın verilmesinin Cumhurbaşkanı tarafından bakanlar Kurulu'na teklif edileceğini ve bakanlar kurulunun imzalayacağı kararname sonucunda kesinlik kazanacağı hükmünü taşıyor.


Kimlere verildi

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel yedi yıllık cumhurbaşkanlığı sürecinde Türkiye'yi ziyaret eden yabancı devlet başkanlarından bazılarına bakanlar kurulu kararıyla Devlet Nişanı verdi. Çankaya Köşkü'nde düzenlenen ve seçkin konukların katıldığı törenle verilen Devlet Nişanı alanların başında ABD Başkanı Clinton yer aldı. Son olarak Almanya Cumhurbaşkanı Rau'ya da devlet nişanı verildi. Altından yapılan nişan darphanede özel olarak hazırlatılıyor.
Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı Jiang Zemin'e Devlet Nişanı Türkiye - Çin ilişkilerinin geliştirilmesinde gösterdiği katkı nedeniyle verilecek. Teklif bir süre önce gerekçesiyle birlikte Çankaya Köşkü'nden Başbakanlığa gönderildi.

kaynak: http://www.milliyet.com.tr/2000/04/14/haber/hab01.html
 
“Hani cesetler” diye soranlar o masadaydı!
Konu başlığı esasen bu şekildeydi sadece konu başlığını okuyup yorum yapanlarla konunun içeriğini okuyup anlayan kişiler arasındaki farkı görmek adına kısaltılmış bir birçimde yazdım faydalıda oldu(=
 
bencede gebertilen pkk lıların fotolarını yayınlamamaları gayet doğal...TÜRK HALKI T.S.K YA
GÜVENMEK ZORUNDA.. bunun için itlerin leşlerini çarşaf çarşaf yayınlamak zorunda değil....gerçi halkımız onların anıra anıra geberdiklerini görmek istiyor, ama T.C bir muz cumhuriyeti değil.. ARKADAŞLAR ORDUMUZ HAİN BİR ÖRGÜTLE SAVAŞIYOR..
ARTIK CEPHEDEN CEPHEYE KURŞUN SIKMAK YOK...ARTIK PUSU VAR..ARTIK MAYIN VAR..ÇANAKKALEDE DÜŞMANIMIZIN CEPHESİ BELLİYDİ...BU PKK DENEN İTLER
ANCAK HAİN PUSULAR KURUP ORDUMUZU YILDIRMAYA ÇALIŞMAKTADIR...
VE SAVAŞ SADECE CEPHEDE DEĞİL, SİYASİ ALANLARDADA DEVAM EDİYOR..
EYERKİ ÇATIŞMADA GEBERTİLEN PKK LILARIN FOTOLARI YAYINLANMIYORSA ..T.S.K
NIN BİR BİLDİĞİ VARDIR...

DEVLET NİŞANINA GELİNCE ..O NİŞANI BENCE NE ELALEMİN ARABI , NE DE ELİ KANLI
ÇİNLİ LİDER HAKKEDİYOR...
 
1)Hatasız kişi,kurum,kuruluş olamaz.Ordumuzun da pek tabiiki hataları olmuştur,olacaktır.Ama Cumhuriyetimizin de en büyük ve en güvenilir koruyucusu,kollayıcısı da ordumuzdur.Dini kullanarak her fırsatta Cumhuriyetimize saldıran kurumlara karşı da kendisini en sıkı biçimde koruyacaktır.Ordumuza dinsiz diyenler ise Askerlik bile yapmamış kansızlardan başkası olamaz,çünkü bizler askerlik yaparken namazımızı da kıldık,orucumuzu da tuttuk,bayramımızı da kutladık hem de başımızda Komutanlarımızla.
2)Suudi Arabistan'a defalarca gittim(öyle uzaktan görmekle olmaz,gidin,görün)Türkleri zerre kadar sevmezler.Türkler olmasaydı haçlı seferlerinde Müslümanlığın kökü kurutulacaktı bunu bile hazmedemezler,Suudiler bizi Müslüman bile saymazlar(topraklarına ayak bile basmamızı istemezler,yaşadıklarımı yazsam tüyleriniz diken diken olur)
3)Türkler Mekke'yi savunurken yaptıkları kalleşlikleri açın tarihte okuyun,atalarımızın kemiklerini sızlatmayın.
4)Bugünkü fotoğrafa bir bakın,ortada haşmetli ulu büyük kıral,sağında ve solunda ezik Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ve Başbakanı.İçinize siniyor mu?
 
1)Suudiler bizi Müslüman bile saymazlar
Çok haklısın.
Suudiler değil sadece Arapların çoğu bizi batılı olarak görür.
Ama batılılarda doğulu olarak görür.
Söyleyin bakalım ne tarafta olacağız.
Sakın biz bize yeteriz demeyin.Aklı başında insan bunu söylemez.Niye?O eskidendi.Birileri ile dostluk kurmadan artık ayakta kalamazsın.Çünki etrafın aç kurtlarla çevrilmiş.Gelelim demin ki soruya;
Ne tarafta olacağız?
 
Son yıllarda gariplikler yaşıyoruz.Devleti yönetenler (yönettiğini zannedenler) kafalarına ne esiyorsa onu yapıyorlar.Devlet adamı olmak kolay değil,seçilmiş olmak demek o işin ehli olmak demek değildir.İşte en güzel örneklerini görüyoruz vede yaşıyoruz.Ülkenin değerleri çürütülüyor ve kokuşturuluyor.Müthiş bir haber kirliliği ve dezenformasyon.Özellikle silahlı kuvvetleri yıpratmak ana hedef.TSK bittimi Türkiye tamamdır.İşte şimdide en son örneği bir kral'a (bedevi soytarısına) devlet üstün hizmet nadalyası verildi.Ne için hangi konuda TC ne faydası olmuş bu soytarının.Kendi ülkelerini yabancılara peşkeş çeken bir zavallı.Yahu yeter ikide birde müslümanlık arkasına saklanıp ülkemize ihanet etmeyelim.
 
Katılıyorum kardeş,biz bize yeteriz demek olmaz tabii ki,istediğimiz hangi tarafta olursak olalım,kimse koskoca Türkiye Cumhuriyeti ile dalga geçemesin,aşiret reislerinin,vahabi krallarının şamar oğlanı olmayalım,bütün medeni toplumsal cemiyetlere üye,bağımsız bir TÜRKİYE olalım.
 
TSK kendisini dokunulmaz sanıyor halk bu kurumu denetleyemiyor cünkü iktidarda halk yok!
Hal böyleyken TSK nın deyim yerindeyse kendi halkına ''artist'' davranması dogal oluyor.
Aynı TSK nedense askerlerimizin başına çuval geçirince üzüntülerini iletmişti amerikaya!
Her horoz kendi çöplüğünde öter ata sözü ne kadarda doğru...
 
cesetler falan hikaye, senelerdir bır arada 10 pkk lıyı bulamamıs genel kurmay
bi defada otuz kusur pkk lı etkısız hale getırdıgını soylıor. zaten en son etkısız hale getırılen terorıst sayısının 2 oldugunu acıkladılar. peki ya oncekı acıklamalar once 36 dendi sonra 32 ye dustu 37 ye cıkıp en son 2 ye ındı.
ne tesadufkı bunca sene yapamadıgını 12 asker sehit olunca 8 asker esir alınınca yapıosun.
genel kurmay inandırıcılıgını yıtırdı bı cok ınsanın gozunde.
 
Bizde önceleri futbolla ilgili bir söz vardı; YENİLDİK AMA EZİLMEDİK diye.

Bugünde aynı sözü söyleyebilirmiyiz; ARABİSTAN KRALININ AYAĞINA GİTTİK; DEVLET NİŞANI TAKTIK AMA EZİLMEDİK diye söyleyebilirmisiniz.

Bu kral Türkiyenin Kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK'ün ölüm yıldönümünde Türkiye ye geliyor ve ANITKABİR'e gitmiyor. Sen de onun ayağına kadar gidip nişan veriyorsun.

Nişan vermeye bir şey demiyorum ama;
Türkiye Cumhuriyeti'ni tensil eden bir numaralı kişi bir kralın ayağına gidemez.
Üstelik Birde bu kral Atatürk'e saygısızlık yapıyorsa,

Kral bu davranışıyla Atatürk'e yaptığı saygısızlık bir ise, ayağına giderek devlet nişanı vermek hem ATATÜRK'e hemde Türkiye Cumhuriyeti'ne yapılan saygısızlık ONdur.

'''T.S.K. öldürülen teröristlerin görüntülerini yayınlamıyor ama pkk yayınlıyor ''' demişler.
T.S.K. Görüntüleri yayınlamaz, T.S.K. Ciddi bir kurumdur, cesetler üzerinden reklam yapmaya gereksinimi yoktur.
 
o gazetelere neden akreditasyon vermedikleri açık. bunu hala anlamadınız herhalde...

hiç görülmemiş bir şey olarak ülkemizin devlet başkanının suudi kralının ayağına gitmesinede bir bahane bulmuşsunuz ya helal olsun sizlere... açın gözünüzü artık...
 
askerdeyken şahit olmuştum, bazı salaklar geliyor leşler için, "Gomtanım, şehidimizi almaya gelmişak" diyor
 
Geri
Üst