MG_eVİL
New member
- Katılım
- 20 May 2008
- Mesajlar
- 3,623
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Biz “Arap’tan çok Arapçı, Hamas’tan çok Hamasçı olunmaz, Başbakan Gazze politikasında ciddi yanlış yapıyor, Davos’ta da yanlış ve fevri davrandı. Türkiye’yi zora sokmadan, durup dururken tüm ülkeleri aleyhimize çevirmeden de tepki verebilirdi” dediğimizde kahramanlık destanı yazanlara Arap Birliği’nden mesaj var.
Bu mesajı hem kendisine tüm iktidarı boyunca en büyük desteği veren AB ve ABD medyalarını bir anda aleyhine döndüren (ki onların yazdıkları genelde ülkelerinin bakış açısını gösterir) AKP ve Başbakan, hem Davos olayını “Aferin valla Başbakan’a, ne güzel kafa tuttu” şeklinde değerlendirenler, “sırf bu nedenle oyum AKP’ye” diyenler, hem de gerçekleri görerek yanlış yapıldığını söyleyenlere “Vay efendim, siz mazlum Gazzelilere destek vermiyor musunuz, zaten Erdoğan ne yapsa bir kusur bulursunuz, yoksa siz AB’nin ya da ABD’nin adamı mısınız” benzeri tepki gösterenler dikkatle okumak zorundalar. Memleket sevgisi öyle saldırganlıkla, ani tepkilerle olmaz çünkü, akılcılıkla, sükûnetle değerlendirerek, geleceği doğru okuyarak olur.
“İşimize karışmayın”
Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Mısır, Bahreyn, Ürdün, Fas, Tunus, Yemen ve Filistin Yönetimi dışişleri bakanları yaptıkları Gazze konulu toplantıdan sonra bir bildiri yayınlamışlar.
AP Haber Ajansı bu haberi “Amerikan yanlısı Arap ülkelerinin açıklaması” olarak vermiş. Bizi ilgilendiren ise çoğu “Arap dünyasının en etkin ülkeleri” olan çok sayıda ülkenin ve de Filistin Yönetimi’nin bu kararı ortaklaşa almış olması...
Ayrıca söz konusu bildirinin; Arapların Gazze saldırısında seslerini Türkiye gibi hiç de yükseltmemiş olmasının nedenini anlatması...
Bakalım ne diyorlar:
“Arap olmayan taraftarların Arap ülkelerindeki gelişmelere yıkıcı şekilde karışmasından rahatsızlık duyuyoruz, bu nahoş ve yapıcı olmayan müdahaleleri durdurmak yolunda bir Arap mutabakatı yaratmaya çalışıyoruz.
Amacımız, Filistin halkının tek temsilcisi Filistin Yönetimi ve Filistin Kurtuluş Örgütü’ne (FKÖ) desteğimizi canlandırmak, Arap barış girişimine destek vermek için Arap Birliği’ni güçlendirmektir.”
Ben en başta (06.01.2009’da “Gazze için başka planlar” başlıklı yazımda) ne demiştim (ne demiştim demek istemem ama gel gör ki mecbur kalıyorum):
“Bu olay Filistin’in iç sorunu, Hamas ile El Fetih’in güç kavgası, Arap ülkeleri durumu biliyor özellikle Mısır-İsrail-El Fetih arasında anlaşma var. AB ile ABD de bunu biliyor ve Hamas’ı değil, İsrail’i devlet kabul eden El Fetih’i (FKÖ içindeki en etkin güç) destekliyorlar. Erdoğan Hamas’ın yanında yer almakla AB’yi de, ABD’yi de, Arapları da karşısına alıyor, Türkiye’yi zor duruma sokuyor.”
Çocukların ölümünde Hamas’ın suçu var!
Şimdi durum nedir; Arapların El Fetih’i desteklediğini bilen Hamas uluslararası güç kazanmak, destek bulmak için Türkiye’yi kullanmış, Gazze’de ve bazı Arap ülkelerinde her ne kadar “halife Erdoğan” mitingleri yapılsa da Arap liderleri ona destek vermemiş, Filistin’in tek temsilcisi olarak FKÖ-El Fetih’i göstermiş ve Erdoğan’ın hatasıyla “Arap olmayan iki ülke İran ve Türkiye Hamas’ın destekçisi” olarak ortada kalakalmış, Hamas’la birlikte Filistin Yönetimi ve Araplar tarafından dışlanmıştır.
Demek ki neymiş; Gazze’de ölen çocuklar büyük ölçüde Hamas-El Fetih kavgasının kurbanı olmuşlar.
Evet, İsrail’in Gazze’ye insanlık dışı saldırılar yaptığı ortadadır ama bu iki örgüt aralarında anlaşsalardı o saldırıların baştan durdurulması hatta Hamas’ın İsrail’i tepkiye sürüklemek için attığı füzelere gerek kalmaması, böylece saldırıların hiç başlamaması mümkündü.
Şimdi Başbakan’dan “Gazze politikasını ve Davos olayını”, Türkiye’nin bundan sonra nelerle karşılaşabileceğini tekrar açıklamasını, yorumlamasını bekliyoruz.
Obama sadece “danışmanı vergi borcunu ödemediği için” kendini ve ekibini suçladı, “işi berbat ettik” diye TV’de halktan özür diledi. Gerçi biz en büyük yolsuzluklardan bile söz edildiğini asla duyamıyoruz ama hiç değilse bu konuda bir özür bekleme hakkımız olmalı değil mi?
(Not: Filistin yönetimi “dışardan gazel okumayın” dediğine göre toplanan bağışları da belki Türkiye için kullanmayı düşünürler.)
*****
Müthiş bir performans!
Maalesef artık siyasetten kafamızı kaldırıp sanata bakamıyoruz ama bugün kesin kararlıyım... “Televizyon tiyatroyu ve diğer sanat faaliyetlerini öldürdü” iddiasını öne sürenlerin “Altı Haftada Altı Dans Dersi” isimli oyunu mutlaka görmeleri gerekiyor. Hem onların, hem de Türk Tiyatrosu ile bir kez daha gurur duymak isteyenlerin...
New York’tan Londra’ya, Viyana’dan Tokyo’ya Berlin’e kadar dünyanın birçok başkentinde oynayan ve beğeniyle izlenen, bizde ise başladığı günden beri kapalı gişe sahnelenen oyunda Cihan Ünal hem başrolü Nevra Serezli’yle paylaşıyor, hem de yönetiyor.
Papaz olan eşini yıllar önce kaybetmiş ve onunla olan yaşamında da mutlu olamamış yaşlı bir kadınla genç dans hocası arasındaki “duygusal paylaşımı”, iki yalnız insanın kavgayla başlayıp derin bir dostluğa dönen ilişkisini anlatan bir oyun bu... Ama ne oyun!
Cihan Ünal ile Nevra Serezli’yi bugüne kadar kaç kez sinemada, TV’de, sahnede takdirle izlemiş olmama rağmen daha “oyuna başladıkları ilk anda” bir şokla irkildim.
Arkadan atkuyruk yapılmış saçları, blucini, boynundaki şalı, askılı çantasıyla “tanınmayacak kadar farklı” bir Cihan Ünal ve tepeden tırnağa her şeyiyle yaşlı bir kadın Nevra Serezli...
Tabii az sonra ikili “aylar boyu aldıkları saatlerce ders sırasında sakatlıklar geçirmelerine neden olan” bir dans gösterisine de başlıyor.
Arka planda dışardan getirtilen özel sistemle elde edilmiş, adeta gerçek bir “dalgalanan deniz manzarası” ve kusursuz bir dekor içinde, arka arkaya çalan harika parçalarla, iki usta sanatçının olağanüstü oyunlarıyla zamanın nasıl geçtiğini anlamadığınız bir tiyatro
ziyafeti sizindir artık...
Hatta dikkatle izlerseniz dans
öğrenmeniz bile mümkün.
Oyun bittiğinde dakikalarca ayakta alkışlandılar... Kulis’e onları kutlamaya gittiğimde birçok dansı müthiş bir performansla yapmış olmalarına rağmen hiç de yorgun görünmüyorlardı.
Cihan Ünal’a “oyununuz o kadar gerçekçiydi ki ‘bizim aileye de dans dersi verir misiniz’ diye
soracaktım” bile dedim.
Gencay Gürün yine özenli ve doğru bir seçim yapmış. Cihan Ünal da oynamadan önce Londra’ya
giderek izlemiş. Bu eğlenceli oyunu kaçırmayın diyeceğim ama tabii ne zamana bilet bulabilirseniz...
(Mecidiyeköy Profilo’da,
Tiyatro İstanbul’da sahneleniyor.)
..::RUHAT MENGİ::..
Bu mesajı hem kendisine tüm iktidarı boyunca en büyük desteği veren AB ve ABD medyalarını bir anda aleyhine döndüren (ki onların yazdıkları genelde ülkelerinin bakış açısını gösterir) AKP ve Başbakan, hem Davos olayını “Aferin valla Başbakan’a, ne güzel kafa tuttu” şeklinde değerlendirenler, “sırf bu nedenle oyum AKP’ye” diyenler, hem de gerçekleri görerek yanlış yapıldığını söyleyenlere “Vay efendim, siz mazlum Gazzelilere destek vermiyor musunuz, zaten Erdoğan ne yapsa bir kusur bulursunuz, yoksa siz AB’nin ya da ABD’nin adamı mısınız” benzeri tepki gösterenler dikkatle okumak zorundalar. Memleket sevgisi öyle saldırganlıkla, ani tepkilerle olmaz çünkü, akılcılıkla, sükûnetle değerlendirerek, geleceği doğru okuyarak olur.
“İşimize karışmayın”
Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Mısır, Bahreyn, Ürdün, Fas, Tunus, Yemen ve Filistin Yönetimi dışişleri bakanları yaptıkları Gazze konulu toplantıdan sonra bir bildiri yayınlamışlar.
AP Haber Ajansı bu haberi “Amerikan yanlısı Arap ülkelerinin açıklaması” olarak vermiş. Bizi ilgilendiren ise çoğu “Arap dünyasının en etkin ülkeleri” olan çok sayıda ülkenin ve de Filistin Yönetimi’nin bu kararı ortaklaşa almış olması...
Ayrıca söz konusu bildirinin; Arapların Gazze saldırısında seslerini Türkiye gibi hiç de yükseltmemiş olmasının nedenini anlatması...
Bakalım ne diyorlar:
“Arap olmayan taraftarların Arap ülkelerindeki gelişmelere yıkıcı şekilde karışmasından rahatsızlık duyuyoruz, bu nahoş ve yapıcı olmayan müdahaleleri durdurmak yolunda bir Arap mutabakatı yaratmaya çalışıyoruz.
Amacımız, Filistin halkının tek temsilcisi Filistin Yönetimi ve Filistin Kurtuluş Örgütü’ne (FKÖ) desteğimizi canlandırmak, Arap barış girişimine destek vermek için Arap Birliği’ni güçlendirmektir.”
Ben en başta (06.01.2009’da “Gazze için başka planlar” başlıklı yazımda) ne demiştim (ne demiştim demek istemem ama gel gör ki mecbur kalıyorum):
“Bu olay Filistin’in iç sorunu, Hamas ile El Fetih’in güç kavgası, Arap ülkeleri durumu biliyor özellikle Mısır-İsrail-El Fetih arasında anlaşma var. AB ile ABD de bunu biliyor ve Hamas’ı değil, İsrail’i devlet kabul eden El Fetih’i (FKÖ içindeki en etkin güç) destekliyorlar. Erdoğan Hamas’ın yanında yer almakla AB’yi de, ABD’yi de, Arapları da karşısına alıyor, Türkiye’yi zor duruma sokuyor.”
Çocukların ölümünde Hamas’ın suçu var!
Şimdi durum nedir; Arapların El Fetih’i desteklediğini bilen Hamas uluslararası güç kazanmak, destek bulmak için Türkiye’yi kullanmış, Gazze’de ve bazı Arap ülkelerinde her ne kadar “halife Erdoğan” mitingleri yapılsa da Arap liderleri ona destek vermemiş, Filistin’in tek temsilcisi olarak FKÖ-El Fetih’i göstermiş ve Erdoğan’ın hatasıyla “Arap olmayan iki ülke İran ve Türkiye Hamas’ın destekçisi” olarak ortada kalakalmış, Hamas’la birlikte Filistin Yönetimi ve Araplar tarafından dışlanmıştır.
Demek ki neymiş; Gazze’de ölen çocuklar büyük ölçüde Hamas-El Fetih kavgasının kurbanı olmuşlar.
Evet, İsrail’in Gazze’ye insanlık dışı saldırılar yaptığı ortadadır ama bu iki örgüt aralarında anlaşsalardı o saldırıların baştan durdurulması hatta Hamas’ın İsrail’i tepkiye sürüklemek için attığı füzelere gerek kalmaması, böylece saldırıların hiç başlamaması mümkündü.
Şimdi Başbakan’dan “Gazze politikasını ve Davos olayını”, Türkiye’nin bundan sonra nelerle karşılaşabileceğini tekrar açıklamasını, yorumlamasını bekliyoruz.
Obama sadece “danışmanı vergi borcunu ödemediği için” kendini ve ekibini suçladı, “işi berbat ettik” diye TV’de halktan özür diledi. Gerçi biz en büyük yolsuzluklardan bile söz edildiğini asla duyamıyoruz ama hiç değilse bu konuda bir özür bekleme hakkımız olmalı değil mi?
(Not: Filistin yönetimi “dışardan gazel okumayın” dediğine göre toplanan bağışları da belki Türkiye için kullanmayı düşünürler.)
*****
Müthiş bir performans!
Maalesef artık siyasetten kafamızı kaldırıp sanata bakamıyoruz ama bugün kesin kararlıyım... “Televizyon tiyatroyu ve diğer sanat faaliyetlerini öldürdü” iddiasını öne sürenlerin “Altı Haftada Altı Dans Dersi” isimli oyunu mutlaka görmeleri gerekiyor. Hem onların, hem de Türk Tiyatrosu ile bir kez daha gurur duymak isteyenlerin...
New York’tan Londra’ya, Viyana’dan Tokyo’ya Berlin’e kadar dünyanın birçok başkentinde oynayan ve beğeniyle izlenen, bizde ise başladığı günden beri kapalı gişe sahnelenen oyunda Cihan Ünal hem başrolü Nevra Serezli’yle paylaşıyor, hem de yönetiyor.
Papaz olan eşini yıllar önce kaybetmiş ve onunla olan yaşamında da mutlu olamamış yaşlı bir kadınla genç dans hocası arasındaki “duygusal paylaşımı”, iki yalnız insanın kavgayla başlayıp derin bir dostluğa dönen ilişkisini anlatan bir oyun bu... Ama ne oyun!
Cihan Ünal ile Nevra Serezli’yi bugüne kadar kaç kez sinemada, TV’de, sahnede takdirle izlemiş olmama rağmen daha “oyuna başladıkları ilk anda” bir şokla irkildim.
Arkadan atkuyruk yapılmış saçları, blucini, boynundaki şalı, askılı çantasıyla “tanınmayacak kadar farklı” bir Cihan Ünal ve tepeden tırnağa her şeyiyle yaşlı bir kadın Nevra Serezli...
Tabii az sonra ikili “aylar boyu aldıkları saatlerce ders sırasında sakatlıklar geçirmelerine neden olan” bir dans gösterisine de başlıyor.
Arka planda dışardan getirtilen özel sistemle elde edilmiş, adeta gerçek bir “dalgalanan deniz manzarası” ve kusursuz bir dekor içinde, arka arkaya çalan harika parçalarla, iki usta sanatçının olağanüstü oyunlarıyla zamanın nasıl geçtiğini anlamadığınız bir tiyatro
ziyafeti sizindir artık...
Hatta dikkatle izlerseniz dans
öğrenmeniz bile mümkün.
Oyun bittiğinde dakikalarca ayakta alkışlandılar... Kulis’e onları kutlamaya gittiğimde birçok dansı müthiş bir performansla yapmış olmalarına rağmen hiç de yorgun görünmüyorlardı.
Cihan Ünal’a “oyununuz o kadar gerçekçiydi ki ‘bizim aileye de dans dersi verir misiniz’ diye
soracaktım” bile dedim.
Gencay Gürün yine özenli ve doğru bir seçim yapmış. Cihan Ünal da oynamadan önce Londra’ya
giderek izlemiş. Bu eğlenceli oyunu kaçırmayın diyeceğim ama tabii ne zamana bilet bulabilirseniz...
(Mecidiyeköy Profilo’da,
Tiyatro İstanbul’da sahneleniyor.)
..::RUHAT MENGİ::..