“AKP, Türkiye'de Türk Olmaktan Utanıyor" mu?

TraFoo

Banned
Katılım
3 Ağu 2009
Mesajlar
2,032
Reaction score
0
Puanları
0
thumbnail.php



“AKP, Türkiye'de Türk Olmaktan Utanıyor" mu?

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, AKP Grup Başkanvekili Ayşenur Bahçekapılı'nın, "Türklük ifadesi Anayasa'dan çıkarılmalıdır" sözlerini anımsatarak, "AKP, Türkiye'de Türk olmaktan utanıyor" sözüyle, AKP'ye, "Sen kendini ne zannediyorsun?" diyerek sert çıktı.

Baykal, AKP Grup Başkanvekili Ayşenur Bahçekapılı'nın, gazetelere de yansıyan bu sözlerini anımsatarak şunları söylemişti:
"Geçen bir hanımefendi, AKP Grup Başkanvekili 'Türk milleti' sözünü 'anayasadan çıkarırız' Nasıl çıkaracaksın bir gör bakalım? Bunlar kendini ne sanıyor? Başka ülkelerin anayasasında millet adları kaç kere geçiyor bir bak bakalım. Alman anayasası, Fransızlar, 'Fransız olmaktan utanmıyor. Ama AKP Türkiye'de Türk olmaktan utanıyor... Bu niteleme tarihin içerisinden gelmiş, geneli kabule mazhar olmuş. Tarihin bu gelişimini sahiplenerek gelen bir tanım. Bu tanımın arkasında başka bir anlam aramak ırkçılığın kendisidir... Hepimiz bu milletin parçasıdır. Yanlış iktidarın yanlışıdır. Ortadan kaldırılması gereken iktidarın kendisidir. Ne cambazlıklar yapılıyordur? Hazmettire hazmettire kabul ettirecekler Serap'ın arkasından 7 şehidin arkasından bütün Türkiye yaş döküyor."
AKP ülkede yarattığı açılım kaosu (kargaşa), ordusuyla, yüksek yargısıyla kavgası, yandaş yargı yaratmak için yargıdaki olumsuz eylemleri bir yana, “Türklük ifadesini Anayasa’dan çıkarılmalıdır” söylemi ülkede gerçekten üzüntü yaratmıştır.
Gerçekten AKP iktidarının durumu, İşgal yıllarındaki Osmanlının Vahdettin Damat Ferit hükümetinin işgalcilerle işbirliği yapan durumuna benzemekte. Çünkü tıpkı AKP li Bahçekapılı’nın teklif ettiği gibi, Osmanlının Maarif Nazırı, (aşağıda altını çizdiğim cümlede) Fahrettin Rumbeyoğlu, tüm okul kitaplarından “Türk” kelimesinin çıkarılmasını emreder. O zaman vatanımız işgalci düşmanlar işgal etmişler, aciz Osmanlı Vahdettin-Damat Ferit hükümeti de, işgalciler ne derse onu yapmaktaydı.
Şimdilerde ise, ülkemizi aynı emperyalist ülkeler ekonomik, siyasal yönden işgal altına almışlar, AB kapısında bekleyen Türkiye’nin AKP iktidarına talimatlar vererek, kâh bayrağımızın renginden, kâh Kemalistlerden, kâh ordumuzdan rahatsız olduklarını zaman zaman söylemekteler. İşgal yıllarında da, Mustafa Kemal’den, Kuva-yı Milliye’den rahatsızdılar. Baştaki AKP iktidarından ise, tıpkı o zamanki gibi peş peşe isteklerde bulunmaktalar, şu açılım yapın, bu açılım yapın diye onların talimatları ile hareket etmekteler. Sanki tarih tekerrür eder gibi, Vahdettin Damat Ferit hükümetinin düştüğü aymazlık içindeler. Şimdi de tutmuşlar, “Türklük” ifadesini Anayasa’dan çıkaralım demekteler. Bu emperyalistlerin bizi özümüzden, Türklüğümüzde koparma girişimidir.

OSMANLI NAZIRI DA, “TÜRK VE TÜRKLÜK” KELİMESİNİN ÇIKARILMASINI İSTEMİŞTİ.

Kurtuluş Savaşının devam ettiği dört yıl içinde, İstanbul padişahçı hükümet cephesinde ibret verici ihanet olayları yaşanır. İstanbul Hükümeti ve yandaşları gaflet ve ihanet içinde iken, Ankara’da M. Kemal ve Heyeti Temciliye, bin bir sıkıntı ve yokluk içinde mücadele veriyorlardı. O zamanki, Osmanlı Maarif Nazırı (Milli Eğitim Bakanı) Fahrettin, tıpkı şimdiki AKP liler gibi, işgalci emperyalistlerin telkini ile, okul kitaplarından “Türk” kelimesini çıkarmak için emirler göndermişti.
Osmanlı, nasıl bir Türk devleti ise, etrak-ı bi idrak (idraksiz Türkler) diyerek Türkleri, “kobat dil” diyerek de Türk Dilini aşağılıyorlardı. Padişahlar bile Türk kızlarını beğenmiyor olmalılar ki, çoğunluğunun karıları Hıristiyan-yabancı kökenli idi Onun için de, Türk dilini bırakıp, ne Türkün, ne Arabın, ne de Farsların anlayabildiği “Osmanlıca” denilen ucube bir dil kullanıyorlardı. Anadolu’daki Türk halkı, İstanbul’daki devlet dili Osmanlıcayı bilmiyor, konuşmuyor, kendi Öztürkçe dilini kullanıyor, devletine yabansı bakıyordu..

Yukarıda Osmanlının okullardan “Türk” kelimesini, AKP nin Anayasa’daki “Türk” kelimesini çıkarma çabası ışığında, Osmanlı devlet adamlarının öteki ihanetli kahredici durumlarına, söylediklerine bir göz atalım ve de vicdanımızda yorumu kendimiz yapalım.

İzmir, İstanbul işgal altındadır. İşgalciler öylesine azmışlar, şımarmışlar ki, her vesile ile Türk’ün onur ve şerefini ayakaltına alma çabası içindelerdi. Beyoğlu Caddesindeki Yunan elçiliğine bayrak çekilirken ve indirilirken yapılan tören sırasında, Rumlar oradan geçen bir Türk selâm durmaz ve fesini çıkarmazsa döverler; yoldan geçen kadınlara sataşırlardı.

“Mütareke edebiyatında cinayet yerine geçen şeylerden biri de, Türklerde milliyet duygusunu uyandırmaktı. Maarif Nazırı Fahrettin Rumbeyoğlu, okul kitaplarından
“Türk” kelimesinin çıkarılmasını emreder. Bazı aydınlar Türk olmadıklarını açıklarlar. Hürriyet ve İtilafçı filozof Rıza Tevfik Bölükbaşı, bir Fransız gazetesine şu demeci verir: “İngilizlerden çok şey öğrendim. Fransız medeniyetine hayranım. Bende duygu ve düşünce bakımından beğenilecek ne varsa, sizindir. Bende fena olan her şeyin kaynağı benim”.
Osmanlının son Sadrazam Tevfik Paşa: (Bakanlar Kurulundaki bir konuşmasından) “Anadolu’yu boşaltmaları karşılığında, Trakya (yani Edirne, Tekirdağ ve Kırklareli) Yunanlılara bırakılabilir”. (19.9.1921)
İngiliz Nazırı Sefa Bey: “Hükümet Ermenilere toprak verilmesini kabul ediyor”. (29.1.1921)
Adliye Nazırı Ali Rüştü’nün demeci: “Yunan ordusunun başarısı için dua ediniz! Bu ordu, bizim ordumuzdur”. (17.7.1920)
Fransız ve Ermenilere karşı güneyde direnişe geçilmesi üzerine İstanbul Hükümetinin Adana Valisi Abdurahman’ın demeci: “Ayaklanmak için sebep yoktur. Fransızlar bizim iyiliğimizi istiyorlar”. (5.11.1920)
İzmir Belediye Başkanı Hacı Hasan Paşa’nın, Ege’de Yunanistan’a bağlı İyonya uydu devletinin ilanı üzerine demeci: “Her cins ve mezhepteki halkın mutluluğuna yönelmiş bu düzenden dolayı, İzmir Müslümanları adına Yunanlılara teşekkür ederim” !(8.8.1922)
Veliaht Abdulmecit, İngiliz Elçiliği mensuplarına şu haince açıklamayı yapar: “Anadolu’daki hareket haince, aptalca ve gaddarcadır”.
Şehzade Abdülhalim Efendi, bu gelişmelere bakarak, daha 1919 sonunda en dürüştçe, şöyle diyecektir: “Bu hanedan bitmiştir. Bizden millete hiçbir hayır beklenemez artık. Bizi bir tarafa atarak, millet kendini kurtarmalıdır”! Yani kendi özümüze dönelim, kendimizi kendimiz kurtaralım; aslolan da budur.
Kaynak:
1- Yüzbaşı Selahattin’in Romanı Sf: 108–109)
2- Şu Çılgın Türkler Turgut Özakman Sf: 51–547–690)
3- Milliyet (Sicil) Güneri Civaoğlu 19.5.2005 Sf:19

Hakimiyet-i Milliye Gazetesi - ?AKP, Türkiye'de Türk Olmaktan Utanıyor" mu?-Cevat KULAKSIZ
 
Geri
Üst