‘Bir Uğursuz Dönem’

Albayrak

Can Feda
Altın Üye
Katılım
23 May 2007
Mesajlar
4,439
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Aydınlığın karanlıkla savaşından...
Gürül gürül yaşayamıyoruz. Kurtuluş Savaşı’nın “son gazi”si 105 yaşındaki emekli Piyade Albay Mustafa Şekip Birgöl’ü uğrunda canını ortaya koyduğu yurdunun toprağına vermenin hüznünü yaşayamadık. Baş döndürücü bir hızla akıyor yaşam. Olağan dışı olaylar olanca çirkinlikleriyle üst üste binip geliyor. İnsan yaşamın güzelliklerini niçin çirkinliğe çevirir? İnsanın doğasında mı vardır her şeyi kirletmek? Nâzım Hikmet’e “Ben artık şarkı dinlemek değil / şarkı söylemek istiyorum” dedirten, Dağlarca’ya “Söyle sevda içinde türkümüzü / Aç bembeyaz bir yelken / Neden herkes güzel olmaz / Yaşamak bu kadar güzelken?” dizelerini içeren ‘Söyle Sevda İçinde Türkümüzü’ şiirini yazdıran nedir?

En kötüsü her çirkinliği kanıksıyoruz. Her şey olağanmış gibi gelmeye başlıyor. Tüketim toplumu çılgınlığı bir yandan “plaza”larla, lüks arabalarla, düğünlerde takılan takılarla, mankenlerin vıcık vıcık yaşamlarıyla, örtünmenin gösteriş budalalığıyla yollarımızı döşerken gevşiyoruz. Dizi film sarmalında hastalıklı olmayan tek tük aşklara rastlasak da genel olarak doğru dürüst aşk yokken, sözde aşk masallarıyla uyutuluyoruz. Aşk ki özgürlükle birlikte yaşamın temeli, insan olmanın erdemidir.

Akıl tutulması değil yaşananlar. Tam tersine, akıl düşmanlarının aklı kullanarak aklı yok etmelerinin adımları. Vurdumduymazlık, bananecilik, nemelazımcılık yaşamın temeli oluyor. Müthiş bir derstir hani: “Benzine zam geldi” demişler, “Benim için fark etmez, ben hep 10 liralık alırım” demiş Temel.

Ekonomik kriz dünyayı sarsıyormuş, herhangi biri beni ilgilendirmiyor diyebilir, ama en baş bakan olan birinin “hamdolsun” demesini ürkütücü buluyorum... “Biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ülkesi olamaz. En doğru, en gerçek tarikat uygarlık tarikatıdır” diyen Mustafa Kemal Atatürk’e inat, sıfatında “Milli” olan Eğitim Bakanı yaşamını Amerika’da sürdüren bir tarikat şefine övgüler dizmekten geri durmuyor ve bu da kahrediyor beni. “Deniz Feneri”nin ampulü söndürmemesini aklım almıyor. Medya kurumlarının üst başkanı bırakın aylar önce istifa onuruyla buluşmasını, o koltuğa oturmamalıydı bile, hâlâ oturuyor. Peşkeş çekilen ulusal servetlerle vahşi zenginler kaplıyor ortalığı. İmam nikâhının yasalaştırılması gibi Medeni Kanun’u resmen delen adımlar atılıyor. Alkol düşmanlığı sübyan düşkünlüğünün üstünü örtüyor... Cumhuriyetin değerleriyle büyüyen genç bir aydının “Mustafa”yla vicdan adına paranın akla üstün gelmesine boyun eğmesi ağrıma gidiyor... Herhangi biri Amerikan politikalarını uygulamak için kendi evlatlarına kıymaktan kaçınmayan 12 Eylül’cülerin bile cesaret edemediği “değişmez maddeler”i tartışmaya açmak isteyebilir. Ama çocukluğumun geçtiği Yerköy’deki fırıncı Ahmet’in oğlunun kendisine onur bahşeden Cumhuriyetin değerleriyle çatışma cesareti bulması canımı yakıyor. Safça düşünüyorum ki oturduğu en yüksek mahkeme başkanlığı koltuğuna yakışmak için kendisini adam eden Cumhuriyete borçlu olduğunu unutmamalıydı... Lozan’ı Sevr’e dönüştürme amacında olabilir birileri. Düşünüşleri emperyalizmin BOP’uyla kesişebilir, onlar bundan utanç duymayabilir. Ülkelerini emperyalist ülkelere şikâyet etmeyi erdem sayabilir, birlikte yaşamaktan usanmış olabilir. Hatta Türkiye’nin Irak gibi işgal edilmesi için dua edebilir. Ama ilinin yollarının ayaklanma bastırmak için yapıldığını iddia eden bir belediye başkanı ya da milleti temsil eden yüce bir sıfata bürünmüş birileri böyle olmamalıydı.

Cumhuriyet, değerleri ve kurumlarıyla kirletiliyor. Bir kendini bilmez, böylesine bir çirkinlikle, kirlilikle, çürümüşlükle baş etmemizde yol göstericimiz olan Atatürk için, “Yaşasaydı savaş suçlusu olarak yargılanması gerekirdi” diyebiliyor. Ne yazık ki onun Cumhuriyetini yönetenler içten içe gülüyor. Tevfik Fikret’in dediği “Bir uğursuz dönem”de miyiz? “Sis” mi sarmış ufuklarımızı? Öyleyse ona kulak verelim: “İnsan aklıdır eninde sonunda / gerçeği bulacak olan.”


ÖNER YAĞCI

Cumhuriyet
 
Geri
Üst