medalt47
New member
- Katılım
- 28 Nis 2006
- Mesajlar
- 140
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
ŞİİRLERLE ÖLÜM VE ÖTESİ
YAŞADIĞIMIZ DÜNYA
Gelin! Önce dünyaya bakalım,
Tefekkür edelim, ibret alalım.
Boşlukta dönen bir gezegendeyiz,
Her an uzayın başka yerindeyiz.
Kaptansız, yakıtsız bir gemideyiz,
Şu anda kim bilir, nerelerdeyiz.
Dünya denilen bu uzay gemisi;
Yalandır, fânidir gerçek simgesi.
Çekim gücüyle bağlamış bizleri,
Gün gelir, altına alır bizleri.
Ne yapalım! Başka bir dünyamız yok!
Başka gezegenlerde bize hayat yok!
O güzelim cennetten sürgün geldik,
Öz vatanımızdan gurbete geldik.
Gerçek mü'minler, dünyayı sevemez,
Dünya'yı, cennete tercih edemez.
Çünkü, hubbul vatan minel-imân'dır
Öz vatanın sevgisi imândandır.
***
Yalan dünya bir an durmadan döner,
Yolcuları sürekli iner, biner.
Hani..? Nerde..? bizden önce gelenler,
Dövüş, kavga birbirini yiyenler!
Nerede Firavun, Şeddat, Nemrutlar,
İlâhlık davasına kalkışanlar?
Sultan Süleyman'a kalmadı dünya,
Lokman Hekim'i de yuttu bu dünya.
Demek ki, bu dünya gerçekten yalan,
Sonunda pişman oluyor aldanan.
Gel kardeş! sen aldanma bu dünyaya,
Secde et, yalvar o güzel Mevla'ya.
Allah dostları "Yalan dünya" demiş,
Âhiret azığına önem vermiş.
İnşâAllah bizde öyle yapalım,
Yalnızca Rabbimize kul olalım..
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
KABİR HAYATI
Ölümle mahşer arası bir devre,
Maddeler ötesi bir ara devre.
Kabir hayatı denir bu devreye,
Berzah âlemi denir bu devreye.
Kabir hayatı dünyaya benzemez,
Dünyadaki düzen orada geçmez.
Bedensiz, organsız farklı bir âlem,
Maddeler ötesi ruhsal bir âlem.
İsterseniz bunu biraz açalım,
Berzah âlemine biraz dalalım.
Önce ruhla bedeni tanıyalım,
Ruh nedir? Beden nedir? anlayalım.
Her an hücren değişir, Ruh değişmez,
Etin derin değişir, Ruh değişmez.
İnsanın kalıcı kimliği Ruhtur,
Aslı, özü, gerçek varlığı Ruhtur.
Ruhsuz beden et ve kemik yığını,
Ruh çeker iki âlemde kaygını,
Ruhsuz beden çürür, kokar leş olur,
Ruh ile beden, saygın insan olur.
Ruh gidince, anne evlâttan korkar,
Ruh varsa, hasta da olsa kucaklar.
Aslımız Ruhtur, böbrek, ciğer değil!
Kalp, bağırsak, kemik yığını değil!
Böbreğin değişse, sen değişmezsin,
Gözlerin değişse, sen değişmezsin,
Kalbin de değişse, sen değişmezsin,
Kanın da değişse, sen değişmezsin.
Sen RUH'sun organlarına BEN deme!
Et ve kemik yığınına BEN deme!..
***
Huzur ve bunalım ruhsal olaydır,
Bedensel yapıyı aşan olaydır.
Ruhsal açıdan huzurlu olanlar,
Böbreği, ciğeri hasta olanlar,
Hastanelerde huzurla yatarlar,
Gelen dostlarıyla sohbet yaparlar,
Bedensel açıdan sağlam olanlar,
Ama ruhsal bunalımda olanlar,
Bir dakika huzurla yatamazlar,
Evlere, hastanelere sığmazlar.
Kocaman dünya dar gelir onlara,
Bazıları kalkışır intihara.
Ölünce her şey bitecek sanırlar,
Bunalımdan kurtulacak sanırlar.
Ah!, Bilseler durum tam aksinedir,
Gerçek ruhsal bunalım kabirdedir.
Zamanla beden çürür, toprak olur,
Azap da, Rahmet de Ruhlara olur.
Bedenden geç, Ruhunu olgunlaştır,
Ruhsal huzur için olgunluk şarttır.
Ruhsal olgunluk imâna bağlıdır,
Allah aşkıyla yanmaya bağlıdır.
Gâfil Ruhla Berzah hayatı geçmez,
Beden çürür ama Ruhlar çürümez!
Son nefeste Allah diye ölenler,
İmânla, ihlâsla, kabre girenler,
"Rabbin kim?" diye sorunca melekler,
Ruhsal zevkle "Rabbim Allah!" diyenler,
Kabir çukurunda tutsak olmazlar,
Diledikleri gibi dolaşırlar.
Beden kafesinden kurtulan Ruhlar,
Berzah'ta kuşlar gibi uçuşurlar.
Yeme, içme, tuvalet dertleri yok,
Soğuk, sıcak, yer çekimi derdi yok.
Yakınlarını bulup konuşurlar,
Berzah âlemine uyum sağlarlar.
Zamanla alışır Ruhlar oraya,
Sanki hiç gelmemiş gibi dünyaya.
Dünyada eşi, evladı olanlar,
Ana, baba, kardeşi bulunanlar,
Onları sık sık ziyaret ederler,
Dostlarından dua, sevap beklerler.
Gelen sevaplarla nurları artar,
Ruhsal zevkleri, feyizleri artar.
Azapta ise, azabı hafifler,
Az da olsa kabri biraz genişler.
Kimine her an bol bol sevap gelir,
Kimine de ayda, yılda bir gelir.
Hiç gelmeyenlerin boynu bükülür,
Onlara diğer Ruhlar da üzülür.
Binlerce yıldır Berzah'ta olanlar,
Dünyada eşi, dostu kalmayanlar,
Âhirete imânla göçmüşlerse,
Kabirde "Rabbim Allah!" demişlerse,
Din kardeşlerinden sevaplar gider,
Çünkü din kardeşliği devam eder.
İslâm'a, Kur'an'a karşı olanlar,
Çağdaşlığı din karşıtı sananlar,
Kabirde "Rabbim Allah!" diyemezler,
Meleklere tek cevap veremezler.
Onlar için dua etmek haramdır,
"velâ tekum alâ kabrihi" vardır.
Onlara dünyadan tek sevap gitmez,
Kabir azapları hiç hafiflemez...
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
KIYÂMET SİNYALLERİ
Yavaş yavaş yaklaşınca kıyâmet,
Belirecek küçük büyük alâmet.
İnsanlar dinden Kur'an'dan kopunca,
Dinsiz, dengesiz yaşam başlayınca,
Doğal denge ve düzen bozulacak,
Doğal âfetler dünyayı saracak.
Bereket kalkacak, kıtlık olacak,
Her şey sun'î, her şey sahte olacak.
Dünyada yaşam çok zor olacak,
Yeryüzü depremlerle sarsılacak.
Sürekli su baskınları olacak,
Sel suları çok canları alacak.
Temiz hava, temiz su azalacak,
İnsanların sağlığı bozulacak.
Sevgi, saygı, doğal yaşam kalkacak,
İnançsızlık bir hastalık olacak.
İnançsız nesil ilkesiz olacak,
Sapıklıktan bunalımlar doğacak.
İçki, fuhuş günlük yaşam olacak,
Kadınlar çırılçıplak soyunacak.
Dindarlara ağır baskı olacak,
Makam, mevki fâsıklara kalacak.
İnançsızlık resmi ilke olacak,
Tüm kurallar din karşıtı olacak.
Örf, âdet, gelenek, haya kalkacak,
Toplumda cinsel bunalım olacak.
Kaos, kargaşa sokağa taşacak,
Terör, eylem tüm dünyayı saracak.
Ruhsal bunalım her eve girecek,
Dünya yaşanılmaz hale gelecek.
Bunalımlar devlete sıçrayacak,
Korkunç ve büyük savaşlar olacak.
Ruhsal denge aşırı bozulunca,
İnsanlar sapık ve çılgın olunca,
En korkunç felaket Deccal gelecek,
Müminlere baskı, zulüm edecek.
Peygamber soyundan Mehdi gelecek,
Evliyalar O'na biat edecek.
Sonra yerden Dâbbetül-arz çıkacak,
Mü'minler, kâfirler belli olacak.
Hazret-i İsâ da gökten inecek,
Deccal'in rejimine son verecek.
Ye'cüc, Mecüc toplumları çıkacak,
Yeryüzünde fitne, fesat olacak.
Üç gün, üç gece Güneş doğmayacak,
Dünyada korkunç karanlık olacak.
Üç günden sonra batıdan doğacak
Ama, Tevbe Kapısı kapanacak.
Bu olayda dengeler bozulacak,
Dünyanın düzeni alt üst olacak.
Gök (ozon tabakası) yarılacak,
Atmosferik olaylar başlayacak.
Uzaydan korkunç ışınlar gelecek,
Yeryüzü cehenneme dönüşecek.
Aşırı korkunç sıcaklar olacak,
Su ve hava dengesi bozulacak.
Kutuplardaki buzlar eriyecek,
Dünyanın SU dengesi değişecek.
Dağlardaki karlar da eriyince,
Yeryüzü bataklığa dönüşünce,
Hayat koşulları tek tek kalkacak,
Çok korkunç fırtınalar da kopacak.
Allah İsrâfil'e emir verecek,
"Ya İsrâfil! Sûr'a üfle" diyecek.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
YENİDEN DİRİLİŞ
Korkunç Kıyâmet olayından sonra,
Yerler, gökler harab olduktan sonra,
Yüce Allah OL emrini verecek,
Yer, gök başka düzene girecek.
Hidrojen-Helyum devreye girecek,
Güneş'e yepyeni güç verilecek.
Kırk gün sürekli yağmur yağacak,
Yeni yaşam koşulu oluşacak.
Allah, İsrâfil'e hayat verecek,
"Ya İsrâfil! Sûr'a üfle" diyecek.
İsrâfil tekrar Sûr'a üfleyince,
"Kalkın! Çürüyen kemikler" deyince,
Tüm canlılar kabirden fırlayacak,
"Bizi kim kaldırdı?" diye soracak.
İşte o an, korkunç bir gün olacak,
O gün,Vel-ba'sü ba'del-mevt olacak.
Hayat ve ölüm, ilâhi bir sırdır,
Yuhyi ve Yümit, O'nun Esmasıdır.
Atom'u hücreye çeviren O'dur,
Hücreyi atoma döndüren O'dur.
Hücrenin yerle, gökle ilgisi var,
Bedenin hücreye ihtiyacı var.
Hücreyi, bedeni yaratan Bir'dir,
Yerleri, gökleri yaratan Bir'dir.
Yaratmak, öldürmek O'na kolaydır,
Dağıtmak, toplamak O'na kolaydır.
Her şey O'nun bir OL emrine bakar,
Emredince insan kabrinden kalkar..
***
Bu konuda kuşkusu olanlara,
Ya da imânı zayıf olanlara,
Rabbimiz ne güzel örnek veriyor,
İlk yaratılışa bakınız diyor.
Gelin! İlk yaratılışa bakalım,
Nereden nereye geldik bakalım!
Kökenimiz toprak maddeleridir,
Karbon, azot gibi elementlerdir.
Bulutlardan yere yağmur inince,
Elementler suda çözümlenince,
Bitki kökü tarafından emilir,
Sebzeler, meyveler meydana gelir.
İnsanlar tarafından yenilenler,
Mide, bağırsakta sindirilenler,
Bedene çekilir kan, hücre olur,
Bazıları yumurta-sperm olur.
Yumurta ile sperm birleşince,
Allah'ın izni ile döllenince,
Kimyasal, fiziksel işlemler başlar,
Hücre bölünüp, çoğalmaya başlar.
Kırk günde bedenin şekli tamamdır,
Ancak, çok küçük bir lokma kadardır.
Dört ayda Ruh'la birleşir bedenler,
Çıkış için Hak'tan izin beklerler.
Emir gelince "Dünyaya gel!" diye,
Kimin haddine kalmış "GELMEM!" diye.
Doğmak-ölmek elimizde değildir,
Kabirden kalkışta aynen böyledir.
İşte! Bedenimiz topraktan olur,
Ölünce çürür, yine toprak olur.
Yok olmaz, kaybolmaz, takdir böyledir.
Allah'ın koyduğu düzen böyledir.
İsrâfil tekrar Sûr'a üfleyince,
"Kalkın! Çürüyen kemikler" deyince,
Yerler, gökler şiddetle sarsılacak,
Korkunç sesler, patlamalar olacak,
Atomlar birbirine karışacak,
Yeni düzen yürürlüğe konacak,
İnsan dirilip kabrinden kalkacak,
Kendini başka âlemde bulacak..
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
SIRAT KÖPRÜSÜ
Mahşerdeki yargılama bitince,
Sıra, Sırat Köprüsüne gelince,
Heyecan yine doruğa çıkacak,
Mü'minlerin son sınavı olacak.
Kıldan ince ve kılıçtan keskindir,
Onu geçmek, gerçekten çok çetindir.
Sıratı geçmeden kurtuluş yok ki!
Cennete gidecek başka yol yok ki!
Cehennemin üstüne kurulacak,
Altında korkunç Gayya kaynayacak.
Buharı, dumanı dehşet saçacak!
Zebâni'de insana saldıracak!
Korkunç alevler köprüyü aşacak!
Herkesi günahı kadar yakacak!
Çekim kanunu devreye girecek,
Günahkârları içine çekecek.
Cehennem köpekleri havlayacak,
Günahkârı tutup yakalayacak.
Dünyada günahlardan arınanlar,
Günahı Sırat'a taşımayanlar,
Tevbe edip, İslâm'ı yaşayanlar,
Dine ve Kur'an'a sahip çıkanlar,
Sırat köprüsün hızla geçecekler,
Çok hafif, ılık ısı sezecekler.
Nebiyler ışık hızıyla geçecek,
Sıddıklar onları takip edecek.
Dünyada ilâhi aşkı tadanlar,
Gece-gündüz "Allah!" diye yananlar,
Sırat köprüsüne geldiklerinde,
Ateşi, alevi gördüklerinde,
Aşk ile "Allah Allah!" diyecekler,
Cehennem ısısın düşürecekler.
Cehennem onlara sitem edecek,
"Ne olur! Acele geçin" diyecek.
"Siz Allah dedikçe ısım düşüyor,
Doğal dengelerim alt üst oluyor".
***
İmânı zayıf, günahı çok olan,
Dünyada ömrünü boşa harcayan,
Çağdaşım diye çağlara çarpılan,
Allah'tan korkmadan çıplak dolaşan,
Beş vaktini tam düzenli kılmayan,
Ölümü unutup, gülüp oynayan,
Eğer dönüş yapmadan ölürse!
Günahından arınmadan giderse!
Vallahi Sıratta pişman olacak,
Günahları sırtında yük olacak!..
Buhar, duman, alev onu yakacak,
Derisi yanıp, etleri kokacak.
Düşe kalka, güçlükle yürüyecek,
Üç beş atım atıp, tökezleyecek.
Her günahı için bir kez düşecek,
Duyduğu zevk kadar acı çekecek.
Sırattaki yanma yeterli gelse,
Günahlarından tam arınabilse,
Ânında yanma işlemi duracak,
Cehennem'e düşmekten kurtulacak.
Sevinçle koşup, Sırat'ı geçecek,
Mü'min kardeşlerine yetişecek.
Ancak, günahı çok olan geçemez,
Cehennem'de yanmadan temizlenemez.
Dünya hayatları bomboş geçenler,
Güle oynaya günah işleyenler,
Sıratta işleri çok zor olacak,
Zebâniler onlara saldıracak.
Alevler arasında kalacaklar,
Kapkara dumandan boğulacaklar!
"Yandım yandım!" diye bağıracaklar,
Günahlardan arınamayacaklar.
Düşecekler Cehennem'in içine,
Korkunç zebânilerin eline!..
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
alıntıdır...
YAŞADIĞIMIZ DÜNYA
Gelin! Önce dünyaya bakalım,
Tefekkür edelim, ibret alalım.
Boşlukta dönen bir gezegendeyiz,
Her an uzayın başka yerindeyiz.
Kaptansız, yakıtsız bir gemideyiz,
Şu anda kim bilir, nerelerdeyiz.
Dünya denilen bu uzay gemisi;
Yalandır, fânidir gerçek simgesi.
Çekim gücüyle bağlamış bizleri,
Gün gelir, altına alır bizleri.
Ne yapalım! Başka bir dünyamız yok!
Başka gezegenlerde bize hayat yok!
O güzelim cennetten sürgün geldik,
Öz vatanımızdan gurbete geldik.
Gerçek mü'minler, dünyayı sevemez,
Dünya'yı, cennete tercih edemez.
Çünkü, hubbul vatan minel-imân'dır
Öz vatanın sevgisi imândandır.
***
Yalan dünya bir an durmadan döner,
Yolcuları sürekli iner, biner.
Hani..? Nerde..? bizden önce gelenler,
Dövüş, kavga birbirini yiyenler!
Nerede Firavun, Şeddat, Nemrutlar,
İlâhlık davasına kalkışanlar?
Sultan Süleyman'a kalmadı dünya,
Lokman Hekim'i de yuttu bu dünya.
Demek ki, bu dünya gerçekten yalan,
Sonunda pişman oluyor aldanan.
Gel kardeş! sen aldanma bu dünyaya,
Secde et, yalvar o güzel Mevla'ya.
Allah dostları "Yalan dünya" demiş,
Âhiret azığına önem vermiş.
İnşâAllah bizde öyle yapalım,
Yalnızca Rabbimize kul olalım..
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
KABİR HAYATI
Ölümle mahşer arası bir devre,
Maddeler ötesi bir ara devre.
Kabir hayatı denir bu devreye,
Berzah âlemi denir bu devreye.
Kabir hayatı dünyaya benzemez,
Dünyadaki düzen orada geçmez.
Bedensiz, organsız farklı bir âlem,
Maddeler ötesi ruhsal bir âlem.
İsterseniz bunu biraz açalım,
Berzah âlemine biraz dalalım.
Önce ruhla bedeni tanıyalım,
Ruh nedir? Beden nedir? anlayalım.
Her an hücren değişir, Ruh değişmez,
Etin derin değişir, Ruh değişmez.
İnsanın kalıcı kimliği Ruhtur,
Aslı, özü, gerçek varlığı Ruhtur.
Ruhsuz beden et ve kemik yığını,
Ruh çeker iki âlemde kaygını,
Ruhsuz beden çürür, kokar leş olur,
Ruh ile beden, saygın insan olur.
Ruh gidince, anne evlâttan korkar,
Ruh varsa, hasta da olsa kucaklar.
Aslımız Ruhtur, böbrek, ciğer değil!
Kalp, bağırsak, kemik yığını değil!
Böbreğin değişse, sen değişmezsin,
Gözlerin değişse, sen değişmezsin,
Kalbin de değişse, sen değişmezsin,
Kanın da değişse, sen değişmezsin.
Sen RUH'sun organlarına BEN deme!
Et ve kemik yığınına BEN deme!..
***
Huzur ve bunalım ruhsal olaydır,
Bedensel yapıyı aşan olaydır.
Ruhsal açıdan huzurlu olanlar,
Böbreği, ciğeri hasta olanlar,
Hastanelerde huzurla yatarlar,
Gelen dostlarıyla sohbet yaparlar,
Bedensel açıdan sağlam olanlar,
Ama ruhsal bunalımda olanlar,
Bir dakika huzurla yatamazlar,
Evlere, hastanelere sığmazlar.
Kocaman dünya dar gelir onlara,
Bazıları kalkışır intihara.
Ölünce her şey bitecek sanırlar,
Bunalımdan kurtulacak sanırlar.
Ah!, Bilseler durum tam aksinedir,
Gerçek ruhsal bunalım kabirdedir.
Zamanla beden çürür, toprak olur,
Azap da, Rahmet de Ruhlara olur.
Bedenden geç, Ruhunu olgunlaştır,
Ruhsal huzur için olgunluk şarttır.
Ruhsal olgunluk imâna bağlıdır,
Allah aşkıyla yanmaya bağlıdır.
Gâfil Ruhla Berzah hayatı geçmez,
Beden çürür ama Ruhlar çürümez!
Son nefeste Allah diye ölenler,
İmânla, ihlâsla, kabre girenler,
"Rabbin kim?" diye sorunca melekler,
Ruhsal zevkle "Rabbim Allah!" diyenler,
Kabir çukurunda tutsak olmazlar,
Diledikleri gibi dolaşırlar.
Beden kafesinden kurtulan Ruhlar,
Berzah'ta kuşlar gibi uçuşurlar.
Yeme, içme, tuvalet dertleri yok,
Soğuk, sıcak, yer çekimi derdi yok.
Yakınlarını bulup konuşurlar,
Berzah âlemine uyum sağlarlar.
Zamanla alışır Ruhlar oraya,
Sanki hiç gelmemiş gibi dünyaya.
Dünyada eşi, evladı olanlar,
Ana, baba, kardeşi bulunanlar,
Onları sık sık ziyaret ederler,
Dostlarından dua, sevap beklerler.
Gelen sevaplarla nurları artar,
Ruhsal zevkleri, feyizleri artar.
Azapta ise, azabı hafifler,
Az da olsa kabri biraz genişler.
Kimine her an bol bol sevap gelir,
Kimine de ayda, yılda bir gelir.
Hiç gelmeyenlerin boynu bükülür,
Onlara diğer Ruhlar da üzülür.
Binlerce yıldır Berzah'ta olanlar,
Dünyada eşi, dostu kalmayanlar,
Âhirete imânla göçmüşlerse,
Kabirde "Rabbim Allah!" demişlerse,
Din kardeşlerinden sevaplar gider,
Çünkü din kardeşliği devam eder.
İslâm'a, Kur'an'a karşı olanlar,
Çağdaşlığı din karşıtı sananlar,
Kabirde "Rabbim Allah!" diyemezler,
Meleklere tek cevap veremezler.
Onlar için dua etmek haramdır,
"velâ tekum alâ kabrihi" vardır.
Onlara dünyadan tek sevap gitmez,
Kabir azapları hiç hafiflemez...
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
KIYÂMET SİNYALLERİ
Yavaş yavaş yaklaşınca kıyâmet,
Belirecek küçük büyük alâmet.
İnsanlar dinden Kur'an'dan kopunca,
Dinsiz, dengesiz yaşam başlayınca,
Doğal denge ve düzen bozulacak,
Doğal âfetler dünyayı saracak.
Bereket kalkacak, kıtlık olacak,
Her şey sun'î, her şey sahte olacak.
Dünyada yaşam çok zor olacak,
Yeryüzü depremlerle sarsılacak.
Sürekli su baskınları olacak,
Sel suları çok canları alacak.
Temiz hava, temiz su azalacak,
İnsanların sağlığı bozulacak.
Sevgi, saygı, doğal yaşam kalkacak,
İnançsızlık bir hastalık olacak.
İnançsız nesil ilkesiz olacak,
Sapıklıktan bunalımlar doğacak.
İçki, fuhuş günlük yaşam olacak,
Kadınlar çırılçıplak soyunacak.
Dindarlara ağır baskı olacak,
Makam, mevki fâsıklara kalacak.
İnançsızlık resmi ilke olacak,
Tüm kurallar din karşıtı olacak.
Örf, âdet, gelenek, haya kalkacak,
Toplumda cinsel bunalım olacak.
Kaos, kargaşa sokağa taşacak,
Terör, eylem tüm dünyayı saracak.
Ruhsal bunalım her eve girecek,
Dünya yaşanılmaz hale gelecek.
Bunalımlar devlete sıçrayacak,
Korkunç ve büyük savaşlar olacak.
Ruhsal denge aşırı bozulunca,
İnsanlar sapık ve çılgın olunca,
En korkunç felaket Deccal gelecek,
Müminlere baskı, zulüm edecek.
Peygamber soyundan Mehdi gelecek,
Evliyalar O'na biat edecek.
Sonra yerden Dâbbetül-arz çıkacak,
Mü'minler, kâfirler belli olacak.
Hazret-i İsâ da gökten inecek,
Deccal'in rejimine son verecek.
Ye'cüc, Mecüc toplumları çıkacak,
Yeryüzünde fitne, fesat olacak.
Üç gün, üç gece Güneş doğmayacak,
Dünyada korkunç karanlık olacak.
Üç günden sonra batıdan doğacak
Ama, Tevbe Kapısı kapanacak.
Bu olayda dengeler bozulacak,
Dünyanın düzeni alt üst olacak.
Gök (ozon tabakası) yarılacak,
Atmosferik olaylar başlayacak.
Uzaydan korkunç ışınlar gelecek,
Yeryüzü cehenneme dönüşecek.
Aşırı korkunç sıcaklar olacak,
Su ve hava dengesi bozulacak.
Kutuplardaki buzlar eriyecek,
Dünyanın SU dengesi değişecek.
Dağlardaki karlar da eriyince,
Yeryüzü bataklığa dönüşünce,
Hayat koşulları tek tek kalkacak,
Çok korkunç fırtınalar da kopacak.
Allah İsrâfil'e emir verecek,
"Ya İsrâfil! Sûr'a üfle" diyecek.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
YENİDEN DİRİLİŞ
Korkunç Kıyâmet olayından sonra,
Yerler, gökler harab olduktan sonra,
Yüce Allah OL emrini verecek,
Yer, gök başka düzene girecek.
Hidrojen-Helyum devreye girecek,
Güneş'e yepyeni güç verilecek.
Kırk gün sürekli yağmur yağacak,
Yeni yaşam koşulu oluşacak.
Allah, İsrâfil'e hayat verecek,
"Ya İsrâfil! Sûr'a üfle" diyecek.
İsrâfil tekrar Sûr'a üfleyince,
"Kalkın! Çürüyen kemikler" deyince,
Tüm canlılar kabirden fırlayacak,
"Bizi kim kaldırdı?" diye soracak.
İşte o an, korkunç bir gün olacak,
O gün,Vel-ba'sü ba'del-mevt olacak.
Hayat ve ölüm, ilâhi bir sırdır,
Yuhyi ve Yümit, O'nun Esmasıdır.
Atom'u hücreye çeviren O'dur,
Hücreyi atoma döndüren O'dur.
Hücrenin yerle, gökle ilgisi var,
Bedenin hücreye ihtiyacı var.
Hücreyi, bedeni yaratan Bir'dir,
Yerleri, gökleri yaratan Bir'dir.
Yaratmak, öldürmek O'na kolaydır,
Dağıtmak, toplamak O'na kolaydır.
Her şey O'nun bir OL emrine bakar,
Emredince insan kabrinden kalkar..
***
Bu konuda kuşkusu olanlara,
Ya da imânı zayıf olanlara,
Rabbimiz ne güzel örnek veriyor,
İlk yaratılışa bakınız diyor.
Gelin! İlk yaratılışa bakalım,
Nereden nereye geldik bakalım!
Kökenimiz toprak maddeleridir,
Karbon, azot gibi elementlerdir.
Bulutlardan yere yağmur inince,
Elementler suda çözümlenince,
Bitki kökü tarafından emilir,
Sebzeler, meyveler meydana gelir.
İnsanlar tarafından yenilenler,
Mide, bağırsakta sindirilenler,
Bedene çekilir kan, hücre olur,
Bazıları yumurta-sperm olur.
Yumurta ile sperm birleşince,
Allah'ın izni ile döllenince,
Kimyasal, fiziksel işlemler başlar,
Hücre bölünüp, çoğalmaya başlar.
Kırk günde bedenin şekli tamamdır,
Ancak, çok küçük bir lokma kadardır.
Dört ayda Ruh'la birleşir bedenler,
Çıkış için Hak'tan izin beklerler.
Emir gelince "Dünyaya gel!" diye,
Kimin haddine kalmış "GELMEM!" diye.
Doğmak-ölmek elimizde değildir,
Kabirden kalkışta aynen böyledir.
İşte! Bedenimiz topraktan olur,
Ölünce çürür, yine toprak olur.
Yok olmaz, kaybolmaz, takdir böyledir.
Allah'ın koyduğu düzen böyledir.
İsrâfil tekrar Sûr'a üfleyince,
"Kalkın! Çürüyen kemikler" deyince,
Yerler, gökler şiddetle sarsılacak,
Korkunç sesler, patlamalar olacak,
Atomlar birbirine karışacak,
Yeni düzen yürürlüğe konacak,
İnsan dirilip kabrinden kalkacak,
Kendini başka âlemde bulacak..
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
SIRAT KÖPRÜSÜ
Mahşerdeki yargılama bitince,
Sıra, Sırat Köprüsüne gelince,
Heyecan yine doruğa çıkacak,
Mü'minlerin son sınavı olacak.
Kıldan ince ve kılıçtan keskindir,
Onu geçmek, gerçekten çok çetindir.
Sıratı geçmeden kurtuluş yok ki!
Cennete gidecek başka yol yok ki!
Cehennemin üstüne kurulacak,
Altında korkunç Gayya kaynayacak.
Buharı, dumanı dehşet saçacak!
Zebâni'de insana saldıracak!
Korkunç alevler köprüyü aşacak!
Herkesi günahı kadar yakacak!
Çekim kanunu devreye girecek,
Günahkârları içine çekecek.
Cehennem köpekleri havlayacak,
Günahkârı tutup yakalayacak.
Dünyada günahlardan arınanlar,
Günahı Sırat'a taşımayanlar,
Tevbe edip, İslâm'ı yaşayanlar,
Dine ve Kur'an'a sahip çıkanlar,
Sırat köprüsün hızla geçecekler,
Çok hafif, ılık ısı sezecekler.
Nebiyler ışık hızıyla geçecek,
Sıddıklar onları takip edecek.
Dünyada ilâhi aşkı tadanlar,
Gece-gündüz "Allah!" diye yananlar,
Sırat köprüsüne geldiklerinde,
Ateşi, alevi gördüklerinde,
Aşk ile "Allah Allah!" diyecekler,
Cehennem ısısın düşürecekler.
Cehennem onlara sitem edecek,
"Ne olur! Acele geçin" diyecek.
"Siz Allah dedikçe ısım düşüyor,
Doğal dengelerim alt üst oluyor".
***
İmânı zayıf, günahı çok olan,
Dünyada ömrünü boşa harcayan,
Çağdaşım diye çağlara çarpılan,
Allah'tan korkmadan çıplak dolaşan,
Beş vaktini tam düzenli kılmayan,
Ölümü unutup, gülüp oynayan,
Eğer dönüş yapmadan ölürse!
Günahından arınmadan giderse!
Vallahi Sıratta pişman olacak,
Günahları sırtında yük olacak!..
Buhar, duman, alev onu yakacak,
Derisi yanıp, etleri kokacak.
Düşe kalka, güçlükle yürüyecek,
Üç beş atım atıp, tökezleyecek.
Her günahı için bir kez düşecek,
Duyduğu zevk kadar acı çekecek.
Sırattaki yanma yeterli gelse,
Günahlarından tam arınabilse,
Ânında yanma işlemi duracak,
Cehennem'e düşmekten kurtulacak.
Sevinçle koşup, Sırat'ı geçecek,
Mü'min kardeşlerine yetişecek.
Ancak, günahı çok olan geçemez,
Cehennem'de yanmadan temizlenemez.
Dünya hayatları bomboş geçenler,
Güle oynaya günah işleyenler,
Sıratta işleri çok zor olacak,
Zebâniler onlara saldıracak.
Alevler arasında kalacaklar,
Kapkara dumandan boğulacaklar!
"Yandım yandım!" diye bağıracaklar,
Günahlardan arınamayacaklar.
Düşecekler Cehennem'in içine,
Korkunç zebânilerin eline!..
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
alıntıdır...