Albayrak
Can Feda
- Katılım
- 23 May 2007
- Mesajlar
- 4,439
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Ben; Çanakkale İli, Havran İlçesi Çamlık (Manastır) köyünden, Emine’den olma Abdurrahman oğlu Seyit. Beni 1909 yılının Nisan ayı başlarında askere aldılar. Askere alındığımda 19 yaşında idim. 1912 yılında Balkan Savaşlarına katıldım. Balkanlarda; İngilizlerin, Fransızların, Rusya’nın teşviki ve yardımı ile isyan eden Yunanistan, Bulgaristan ve Sırbistan’a karşı savaştım. Savaş bittiğinde terhis edilmedim ve topçu eri olarak Çanakkale Cephesine gönderildim. İngiliz, Fransız, Avustralya, Yeni Zelanda’nın askerleri karadan ve denizden hücum ettiler. Gemileri, Çanakkale Boğazına girmişti. Boğazdan geçmekte olan Ocean isimli zırhlı, benim bulunduğum Rumeli Mecidiye Tabyasına bomba yağdırdı. Etraf toz dumana boğulmuştu. Gözümü açtığımda arkadaşlarımın çoğunun parçalanarak şehit olduğunu gördüm. Geri kalanlar yaralı idi. Belime kadar toprağa gömülmüştüm. Topraktan güçlükle çıktım. Ayakta kalabilen tek bir top vardı, onun da mermi kaldıran vinci bozulmuştu. Düşman gemisi gözümün önünde boğazı geçmekte idi. Yaradana sığındım, yerdeki 215 okkalık (275 kg) mermiyi kaldırdım, namlunun ucuna sürdüm. Top atışını yaptık. İkinci, üçüncü mermiyi de kaldırıp namluya sürdüm. Geçmekte olan gavurun Ocean adlı koca gemisi yara aldı, döndü ve battı gitti. 1918 yılında “Onbaşı Seyit” olarak terhis oldum. Dokuz yıl askerlik yaptım. Yedi düvele karşı savaştık. Yanımda, kollarımda çok arkadaşım şehit oldu. Ama tarihe “Çanakkale Geçilmez” diye yazdırdık.
“Ne oldu, Şimdi Çanakkale geçildi mi ?”
…………………..
Ben, bekçi Hasan. Gece nöbetimi bitirmiş eve gidiyordum. Meydan yerinde bağırtı ve gürültüler duydum. Sakallı, başlarında sarık, sırtlarında cüppe olan bazı kişiler “Şapka giyen kafirdir, din elden gidiyor, saltanatı geri getireceğiz” diye bağırıyorlardı. Sekiz on askerin başında genç bir asteğmen geldi. Meydana girmeden önce, kimse yaralanmasın diye askerlerin tüfeklerine boş kovan, manevra mermileri koydurdu. Meydana gelince “Dağılın” diye bağırdı. Kalabalığı dağıtmak için manevra mermilerini sıktırdı. Karşıdaki gurup yaralanmadıklarını görünce “Bize mermi işlemez, vurun, öldürün” diye bağırmaya başladılar. Biri ateş etti. Genç Asteğmen Kubilay yaralandı. Yaralı ayağını sürüyerek cami avlusuna girdi. Peşinden gelenler ve adına Derviş Mehmet denilen kişi, Kubilay’ı yüz üstü yere yatırdı. Ayağı ile sırtına bastı. Saçlarından tutup kafasını kaldırdı. Cebinden çıkardığı testere ağızlı bağ bıçağını boğazına vurmak üzere iken, ben ateş ettim. Üzerime üşüştüler. Beni ve arkadaşım Bekçi Şevki’yi şehit ettiler. Ötesini göremedim.
“Ne oldu. Kubilay kurtuldu mu ? Bu olaylar son buldu mu ?”
…………………….
Ben, Tokat’ın Reşadiye İlçesine bağlı Büsürüm Beldesinden, 1984 doğumlu komando er Şükrü Eraslan. Komando er olarak Diyarbakır''in Kulp ilçesinde görev yapıyordum. Devriyeden dönüyorduk. Ansızın üzerimize el bombaları fırlattılar; kurşun yağdırdılar. Karşılık verdik... Teröristler kaçtılar... Baktım ki teğmenim yaralanmış.. Gittim onu kucağıma aldım ve askeri cipe doğru götürmeye başladım. Ansızın dünyam karardı... Bir kurşun, kafamın sağından girip solundan çıktı... Beni Kanas tüfeğiyle vurdular… Kucağımda teğmenim, yola devrildim... Kanım toprağa yayıldı… Şehidim, 2004’den beri.... Resmim size yadigar…. Bu hain saldırıyı yapanların karşılığını biz verdik.
“Onların sırtını sıvazlayıp, destek olanların hak ettikleri karşılığı da siz veriyor musunuz, yoksa bizim görmediğimiz itibarı mı görüyorlar ?”
.........
Anlatılan bütün olaylar ve olaylarda adı geçen kişilerin isim, ana adı, baba adı, yer ve tarihe varıncaya kadar her şey gerçektir. Hiç bir kurgu yoktur.
“Hadi, yüreğiniz yetiyorsa sorularına cevap verin.”
AV.A.Erdem Akyüz
Hukukun Egemenliği Derneği Genel Başkanı
“Ne oldu, Şimdi Çanakkale geçildi mi ?”
…………………..
Ben, bekçi Hasan. Gece nöbetimi bitirmiş eve gidiyordum. Meydan yerinde bağırtı ve gürültüler duydum. Sakallı, başlarında sarık, sırtlarında cüppe olan bazı kişiler “Şapka giyen kafirdir, din elden gidiyor, saltanatı geri getireceğiz” diye bağırıyorlardı. Sekiz on askerin başında genç bir asteğmen geldi. Meydana girmeden önce, kimse yaralanmasın diye askerlerin tüfeklerine boş kovan, manevra mermileri koydurdu. Meydana gelince “Dağılın” diye bağırdı. Kalabalığı dağıtmak için manevra mermilerini sıktırdı. Karşıdaki gurup yaralanmadıklarını görünce “Bize mermi işlemez, vurun, öldürün” diye bağırmaya başladılar. Biri ateş etti. Genç Asteğmen Kubilay yaralandı. Yaralı ayağını sürüyerek cami avlusuna girdi. Peşinden gelenler ve adına Derviş Mehmet denilen kişi, Kubilay’ı yüz üstü yere yatırdı. Ayağı ile sırtına bastı. Saçlarından tutup kafasını kaldırdı. Cebinden çıkardığı testere ağızlı bağ bıçağını boğazına vurmak üzere iken, ben ateş ettim. Üzerime üşüştüler. Beni ve arkadaşım Bekçi Şevki’yi şehit ettiler. Ötesini göremedim.
“Ne oldu. Kubilay kurtuldu mu ? Bu olaylar son buldu mu ?”
…………………….
Ben, Tokat’ın Reşadiye İlçesine bağlı Büsürüm Beldesinden, 1984 doğumlu komando er Şükrü Eraslan. Komando er olarak Diyarbakır''in Kulp ilçesinde görev yapıyordum. Devriyeden dönüyorduk. Ansızın üzerimize el bombaları fırlattılar; kurşun yağdırdılar. Karşılık verdik... Teröristler kaçtılar... Baktım ki teğmenim yaralanmış.. Gittim onu kucağıma aldım ve askeri cipe doğru götürmeye başladım. Ansızın dünyam karardı... Bir kurşun, kafamın sağından girip solundan çıktı... Beni Kanas tüfeğiyle vurdular… Kucağımda teğmenim, yola devrildim... Kanım toprağa yayıldı… Şehidim, 2004’den beri.... Resmim size yadigar…. Bu hain saldırıyı yapanların karşılığını biz verdik.
“Onların sırtını sıvazlayıp, destek olanların hak ettikleri karşılığı da siz veriyor musunuz, yoksa bizim görmediğimiz itibarı mı görüyorlar ?”
.........
Anlatılan bütün olaylar ve olaylarda adı geçen kişilerin isim, ana adı, baba adı, yer ve tarihe varıncaya kadar her şey gerçektir. Hiç bir kurgu yoktur.
“Hadi, yüreğiniz yetiyorsa sorularına cevap verin.”
AV.A.Erdem Akyüz
Hukukun Egemenliği Derneği Genel Başkanı