şehir efsaneleri:güzel efsaneler

jackpsp

New member
Katılım
22 Mar 2007
Mesajlar
136
Reaction score
0
Puanları
0
Mezbahadan et taşıyan bir tırın sabahın erken saatlerinde yüklenip bir an önce yola çıkması gerekiyormuş. İşe sabahın kör vakti gelen işçiler, tırı yüklemeye başlamışlar. Alelacele işi bitirmişler. Tırın şoförü arkadaki soğuk hava deposunun kapısı kapatılır kapatılmaz yola çıkmış. Ancak son eti çengele takmaya uğraşan işçinin içeride kaldığını kimse farketmemiş. Uyku sersemi olan işçi de başına gelen korkunç şeyi, ancak tır hareket edince farkedebilmiş. Tır hiç durmadan 8 saat yol alacağından, arkadaşları kaybolduğunu farketmezlerse donarak öleceği kesinmiş.

Bir süre duvarları yumruklamış ama sesini duyuramayacağını biliyormuş. Bir süre sonra üşümeye başladığından hareketleri yavaşlamış ve bir kenara çöküp ölümü beklemeye başlamış. Oturup kaçınılmaz sonunu beklemeye başlamış ve cebinden çıkardığı kağıt kaleme yazmaya başlamış. 1. saat: çok üşüyorum; 2. saat: her yerim uyuşuyor; 3. saat: ayaklarımı hissetmiyorum; 4. saat: donarak ölmek istemiyorum, kalemi tutucak gücüm kalmadı, ellerim dondu...

Tır etleri teslim edeceği yere geldiğinde şoförü dondurucunun kapısını açınca içerisinin soğuk olmadığını farketmiş. Sabah yola çıkarken aceleden dondurucuyu çalıştırmadığını hatırlayan şoför, lanetler okurken köşede büzülmüş yatan işçiyi görmüş. Adamın uyuyakaldığını sanan şoför, işçiyi sarstığı halde uyandıramamış.

Polis olaya el koymuş, şoför tutuklanmış. Bir müddet sonra adli tabip raporunda işçinin ölüm nedeni vücut ısısının hızla düşüşü olduğu açıklanınca temize çıkmış. Meğerse talihsiz işçi psikolojikman ölmüşmüş.



Bir gun Selimiye Camii'ne girenler, kubbenin altiında bir Japon'un ayaklarini kibleye doğru uzatmis sirtustu yattigini gormusler Tabii hemenJapon'u, "Burasi kutsal bir yer. Bu sekilde yatmak bizim inanclarimiza gore saygisizliktir. Lutfen oturun veya ayakta durun" diyerek uyarmislar. Ancak, Japon trans vaziyetteymis, gozlerini kubbeden ayirmadan
soyle sayikliyormus: "Bu imkansiz. Ben yillarin muhendisiyim. Bu kubbe var olamaz. Hayal goruyorum. Bu kubbenin orada o sekilde durmasi fizik ve matematik kurallarina aykiri. Bu imkansiz, orada hicbir sey yok, orada hicbir sey yok..."


Sarı Kız efsanesi
Bir tarihte, Uludağ’ın ya şu, ya da bu yamacında yeşilliklere gömülmüş bir kulübecik, içinde de bir ihtiyar ana, anacağızın da sarı bir kızı varmış. Sarı kızının da sarı bir ineği.. Bu ineğin bir memesinden süt, bir memesinden bal akarmış. Altın saçlı, ayva tenli, yakut dudaklı Sarı Kız, bir gün, aşağıya, sarı ineğin yanına inmiş, yine sütünü içip, balını emecekmiş. Bu sırada derinden derine, inler gibi, dokunaklı donuk bir ses duymuş:

- Sarı Kız, Sarı Kız! Ha geldim ha geliyorum. Ağlayarak mı geleyim, çağlayarak mı?

Sarı Kız, ürpermiş, titremiş, soğuk soğuk terler dökmüş, koşmuş anasına, atılmış kucağına. Hüngür hüngür ağlamış. Başından geçenleri bir bir anlatmış. Anası:

- Bu ses boşuna değil. Var bir hikmeti. Bir daha duyarsan cevap ver. Bakalım ne olur?

Sarı Kız akşama değin, korka korka ineğinin yanına inmiş. Çevresine bakınmış, kimsecikler yok.. Derken bir uğultu, bir gürültü. Aynı ses:

- Sarı Kız, Sarı Kız! Ha geldim ha geliyorum. Ağlayarak mı geleyim, çağlayarak mı?

Toplamış Sarı Kız kendini:

- Çağlayarak gel, deyivermiş..

Sen misin bunu diyen? Kayalar çatlamış, taşlar yarılmış. Bir su, bir su çağlamış ki köpük köpük, önünde durulmaz. Sarı kız köpüklere belenmiş, büklüm büklüm sarı saçları çözülmüş, tel tel yayılmış.. Alev alev yüreciği sularda erimiş.

Sular, onun saçından sarı, onun yüreğiyle sıcakmış.

İşte Bursa kaplıcalarının efsanesi böyle.. İçerisindeki erimiş kükürt ve kimyasal maddeler yüzünden sarı ve sıcak, bu sular, Yeşil Bursa’nın kehribar güzeli.. Bursa, yüzyıllardır bu güzele hayrandır.


gercek bir efsane(kulaktan kulaga)
Arkadaşlar ben çocukken Musti diye bir çizgi film vardı. Hatta cikleti bile çıkmıştı. Sözüm ona bu musti cikletini çiğneyen hamile kalıyordu.Sanırım 6-7 yaşlarında filandım.. Ablamla bakkala sakız almaya gitmiştik ben musti sakızı istemiştim ama ablam olmaz onu çiğneyen hamile kalıyor diye almamıştı bana.. Hey Allahım Yaarabbim..
Bir de hatırlıyorum bir çocuk bisküvisi reklamı vardı , tombalak bir bebek oynuyordu reklamlarda , öldü diye hatta yanarak öldü diye bir söylenti çıkmıştı.. Kadınlar konuşurken kulak misafiri olmuştum, bir tanesi diyordu ki "nazar olmuş canım çocuk, göze gelmiş göze.." Valla bizim memlekette her sene bir şehir efsanesi çıkardı..



bitane daha var bunu kendim uyarladım tam olarak bilmiyorum.
bitane baba kızı birkac yıl önce tecavüze uğrayıp öldürülmüştü.baba ve anne olayın ardından 2 yıl geçmesine rağmen hergece rüyalarında kızı görüp soğuk soğuk terliyordu
bir gün babası gine kızını rüyasında görmüş kız yardım et baba diyordu.bi anda baba uyandı ve hanım ben mezarlığa gidip kızımın eminde olacağını görmek istiyorum dedi.mezarlığa gidince birde ne görsün kim görse orada kalp krizinden ölebilirdi mezarlığın bekçisi
kızını mezarlıktan çıkarmış ediyordu(edit:ülkemizde bu durumlar bile var:vur )
 
sonuncusu ilginçmiş emeğine sağlık.
 
Kardeşim son efsanenin gerçek olması mantık olarak imkansız çünkü 2 yıl sonra diyiyorsu 2 yıl mezarda kalacak ve hiç bir şey olmayacak.Çok saçma
 
Geri
Üst