
Kilo fazlalığı ve
şişmanlık sorunu ile ilgilenenlerin şaşırtıcı bir gözlemi var: Kilolu
insanların çoğu zayıf olanlardan daha az yiyor, hatta neredeyse aç geziyor,
ama yine de kilolarından kurtulamayıp depresyona giriyorlar..
Sorun, az yemekte değil,
metabolik ve davranışsal bozukluklarda... Kilolu insanların çoğu az miktarda
yiyecek tüketmelerine ve özellikle öğünlerde normalden az besin almalarına
rağmen kilo sorunları sürüp gidiyor. İşin kötüsü bu ‘az yiyen’ ve genelde
‘aç gezen’ insanlar, bir türlü çözemedikleri kilo sorunları nedeniyle
kendilerini suçlu ve beceriksiz hissediyorlar. Sosyal çevrenin onları
kilolarını kontrol etme yeteneğinden yoksun, zayıf karakterli, dikkatsiz,
özensiz, obur kişiler olarak gördüğünü düşünüp üzülüyorlar. Kilo sorununa
olan kayıtsızlıkları veya sorunu çözmedeki yeteneksizlikleri nedeniyle de
ayıplandıklarını sanıp depresyona giriyorlar...
Gerçekte ise bilinenin tam tersi bir durum söz konusudur. Fazla kilolu veya
şişman insanların ‘düşük kalori alımına uyum sağlamış bir vücut kimyaları’
vardır. Hormonal ve metabolik süreçleri, kalorileri yeteri kadar kullanmaz.
Azalmış bir metabolizma hızı öncelikle kalorilerin yakılmasında daha az
gayretli, tembel bir vücut ile kendini gösterir. Metabolik hızları zaten
düşük, kalori yakma yetenekleri zaten sınırlı olan bu şanssız insanlar da
zaman zaman küçük kaçamaklar yapmakta, bazen yemek konusunda aşırıya
kaçabilmektedir. Ama aynı kaçamakların daha büyüklerini, daha sık
tekrarlayan arkadaşları zayıf kalmaya devam ederken onların her kaçamağı
kalçalarına, karınlarına eklenmiş yağ yığıncıklarını anı olarak
bırakmaktadır.
ŞARLATAN ŞOK DİYETLER
Bazı hastalarda diyetler, ne yazık ki hiçbir
işe yaramıyor. Kendini yememe konusunda olağanüstü sınırlayıp birkaç yüz
gram verince bayram eden, en ufak kaçamağında ise bir kaç kiloyu hızla alıp
depresyona giren pek çok insan var. Kısacası, diyetler tek başına çoğu zaman
işe yaramıyor, etkili ve yeterli olmuyor. Özellikle şarlatan şok diyetler
tehlikeli bile olabiliyor.
Bunun en büyük kanıtı neredeyse her gün yeni bir diyet programı
yayınlanırken, kilolu veya obezlerin sayısında yüzbinleri bulan artışların
yaşanmasıdır. Kilo fazlalığı ve şişmanlık salgınının önü bir türlü
alınamıyor. Sorun bir salgın hastalık değil, ‘çılgın bir sağlık sorunu’
hızıyla ve önlenemez bir süratle yayılıyor, dünyamız her gün tonlarca daha
ağır hale geliyor.
ALMAK DAHA KOLAY
Diyetler hiç şüphe yok ki kilo vermekte
yardımcı oluyorlar, ama her zaman ve koşulsuz çözümler olmaları asla mümkün
değil. Diğer taraftan fazla kilolu insanlarda problemin çoğu kez ‘kilo
vermek’ değil ‘kilo almak’ olduğu şimdi daha iyi anlaşılıyor. Bu insanlar
zor, güç bela kilo veriyorlar, ama kısa bir süre sonra kaybettiklerinin de
çok daha fazlasını, daha kısa bir sürede alıyor.
Sorun tedavinin eksik ve etkisiz olmasından kaynaklanıyor. Bilinen bu
örnekle; kilo sorununu çözmede sadece diyetle yetinmek, ayağı kırılmış bir
hastayı ağrı kesici verip eve göndermekten pek farklı değil. Ağrı kesicinin
etkisi kısa bir süre sonra geçecek, siz sorunla yeniden başbaşa
kalacaksınız. Problemin çözümü kırılan ayağınızın alçıya alınması veya
ameliyatla onarılmasındadır. Soruna geçici çözümler bulmak pek sonuç vermez.
SORUN NASIL ÇÖZÜLÜR?
Kilo fazlalığı veya şişmanlık sorunu olanlara
sadece diyetlerle kilo verdirmeye çalışmak da buna benzer. Diyet programını
eksiksiz uygularsanız, belki de bir miktar kilo verebilirsiniz. Kilo
almanıza neden olan metabolik sorununuz veya kilo almaya hormonal-genetik
yatkınlığınız ise çözülmemiştir, sürüp gitmektedir. Diğerlerinden daha kolay
ve daha hızlı kilo almanıza neden olan davranışsal, metabolik veya hormonal
sorun varlığını sürdürmektedir.
Sorunun medikal çözümü, ikinci ve üçüncü derece tedavi unsurlarının da
devreye aynı anda sokulmasındadır. ‘Yeme davranışındaki bozukluk’
çözülmedikçe altta yatan hormonal veya metabolik sorun tedavi edilmedikçe
sadece diyet yaparak verilen kiloları aynı hızla ve fazlasıyla geri almanız
kaçınılmazdır.