pasaklı
New member
- Katılım
- 12 Eki 2005
- Mesajlar
- 6,543
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Yanlış anlamayın ben sigara içmem.
İçenden kaçarım.
Üstüme gelirse bağırırım.
Bazen kuaförde fön çektirirken yan koltuğuma sigara içen bir müşteri gelir mesela. Dergisini karıştırıp kahvesini yudumlarken bir de sigara yaktığı anda, ben tam arkasındaki pencereye hamle yaparım, ıslak saçlarıyla cereyanda bırakmaktan müthiş keyif alırım.
Sen misin benim yeni fön çekilen saçlarımı daha kuaförden çıkmadan nikotine bulayan…
Benden beterleri de var. Kafelere girip sigara içenlere baka baka ‘’Bu ne böyle, her yer sigara dumanı. Sigara içmeyen insanlar ikinci planda’’ diye söylenenler mesela.
İlk başta bu tepki onca insan arasında ayıp gibi gelirdi bana. Ama şimdi düşünüyorum da hangisi daha ayıp: Bir insanı sigara içtiği ve kendinden başka çevresindekileri de zehirlediği için eleştirmek mi, yoksa o kişinin rahatça sigara içme özgürlüğünü zedelemek mi?
Hem sağlığa kötü. Hem imaja. Yolda elinde sigarayla konuşa konuşa yürüyen kadın hiç de şık bir görünüm arzetmiyor. Güzel/yakışıklı yüzler (fakat gülümsemesin, dişlerindeki sararmalar,lekeler belli olur) şık kıyafetler, parfümler (ama fazla yaklaşmayın duştan bile çıksa üzerinde kesif bir sigara kokusu kalır) vesaire, vesaire…
Neyse, sözümüzün özüne geleyim. Bundan çok değil birkaç ay önce. Yer; İstanbul - Bebek sahilde şık şıkırdım bir kafe/restoran. (Öyle merhaba deyip girilmiyor. Müdavim olacaksınız yoksa işiniz zor. Zira kapıda servisin tüm berbatlığına rağmen uzun bir kuyruk var. )
Hafta sonunun en neşeli saatleri. İnsanlar hoş. Masalar ya rezerve edilmiş ya dolu. Yalnız gelmiş kadın. Belli ki rezervasyon vaktini kaçırmamak için gönderilen öncü birlik. Gayet hoş. Paris defilesinde podyumdan izinli inmiş gibi hatta.
Bara geçiyor, tabureye oturup bir cappucino istiyor. (Ne yapsın canım, vakit geçmez başka türlü!) TOD’s’undan (ay pardon yani çantasından) önce cep telefonunu sonra sigara pakedini çıkarıyor.
O da ne? Çakmağı yok.
Oh my GOD!
Naapsın? E tabi serde elit olmak var. Barmene sormuyor. Sofistike kadınlar sigarasını öyle barmen/barista/garson/komi\’ye yaktırmaz. E zaten barmen de servise içki yetiştirmeye odaklı,meseleyi gördüğü yok.
Kadının o sırada barın diğer tarafındaki yalnız adama ilişiyor gözü. Da da da daaam… Sigarayı yakacak kahraman insan belirleniyor.
Kadının cazibesine güveni tam.
Adam gözlerini bir kaldırsa şu günahsız slim sigara yanarak bayram edecek.
Fakat adam, bir türlü elindeki kağıtlardan gözünü ayırmıyor iyi mi?
O ahu gözlü ceylan, nikotin krizinden olacak barın bir ucundan diğer ucuna bağırıyor sonunda :
‘Şişşşşt beyefendiiiiiiiiiii… . Sigaramı yakar mısııın?’
O söyleyiş, o ifade.
Aman allahım. Ne feci. Ne elim bir manzara.
O bir kibrit bulana kadar aslında kendi köküne kibrit suyu döküyor. Sigarasını yakıyor ama kendi karizmasını da yanında çıra yapıyor!
Haliyle benim gibi bir ‘kozmopolit şekir ilişkileri gözlemcisi’ de bu içler hacısı durumu gözlemlemekten vazgeçiyor.
Buyrun benden söylemesi.
Bir sigara nelere kadir…
TAMAMen alinti ben sigara icerim
:sigara:
İçenden kaçarım.
Üstüme gelirse bağırırım.
Bazen kuaförde fön çektirirken yan koltuğuma sigara içen bir müşteri gelir mesela. Dergisini karıştırıp kahvesini yudumlarken bir de sigara yaktığı anda, ben tam arkasındaki pencereye hamle yaparım, ıslak saçlarıyla cereyanda bırakmaktan müthiş keyif alırım.
Sen misin benim yeni fön çekilen saçlarımı daha kuaförden çıkmadan nikotine bulayan…
Benden beterleri de var. Kafelere girip sigara içenlere baka baka ‘’Bu ne böyle, her yer sigara dumanı. Sigara içmeyen insanlar ikinci planda’’ diye söylenenler mesela.
İlk başta bu tepki onca insan arasında ayıp gibi gelirdi bana. Ama şimdi düşünüyorum da hangisi daha ayıp: Bir insanı sigara içtiği ve kendinden başka çevresindekileri de zehirlediği için eleştirmek mi, yoksa o kişinin rahatça sigara içme özgürlüğünü zedelemek mi?
Hem sağlığa kötü. Hem imaja. Yolda elinde sigarayla konuşa konuşa yürüyen kadın hiç de şık bir görünüm arzetmiyor. Güzel/yakışıklı yüzler (fakat gülümsemesin, dişlerindeki sararmalar,lekeler belli olur) şık kıyafetler, parfümler (ama fazla yaklaşmayın duştan bile çıksa üzerinde kesif bir sigara kokusu kalır) vesaire, vesaire…
Neyse, sözümüzün özüne geleyim. Bundan çok değil birkaç ay önce. Yer; İstanbul - Bebek sahilde şık şıkırdım bir kafe/restoran. (Öyle merhaba deyip girilmiyor. Müdavim olacaksınız yoksa işiniz zor. Zira kapıda servisin tüm berbatlığına rağmen uzun bir kuyruk var. )
Hafta sonunun en neşeli saatleri. İnsanlar hoş. Masalar ya rezerve edilmiş ya dolu. Yalnız gelmiş kadın. Belli ki rezervasyon vaktini kaçırmamak için gönderilen öncü birlik. Gayet hoş. Paris defilesinde podyumdan izinli inmiş gibi hatta.
Bara geçiyor, tabureye oturup bir cappucino istiyor. (Ne yapsın canım, vakit geçmez başka türlü!) TOD’s’undan (ay pardon yani çantasından) önce cep telefonunu sonra sigara pakedini çıkarıyor.
O da ne? Çakmağı yok.
Oh my GOD!
Naapsın? E tabi serde elit olmak var. Barmene sormuyor. Sofistike kadınlar sigarasını öyle barmen/barista/garson/komi\’ye yaktırmaz. E zaten barmen de servise içki yetiştirmeye odaklı,meseleyi gördüğü yok.
Kadının o sırada barın diğer tarafındaki yalnız adama ilişiyor gözü. Da da da daaam… Sigarayı yakacak kahraman insan belirleniyor.
Kadının cazibesine güveni tam.
Adam gözlerini bir kaldırsa şu günahsız slim sigara yanarak bayram edecek.
Fakat adam, bir türlü elindeki kağıtlardan gözünü ayırmıyor iyi mi?
O ahu gözlü ceylan, nikotin krizinden olacak barın bir ucundan diğer ucuna bağırıyor sonunda :
‘Şişşşşt beyefendiiiiiiiiiii… . Sigaramı yakar mısııın?’
O söyleyiş, o ifade.
Aman allahım. Ne feci. Ne elim bir manzara.
O bir kibrit bulana kadar aslında kendi köküne kibrit suyu döküyor. Sigarasını yakıyor ama kendi karizmasını da yanında çıra yapıyor!
Haliyle benim gibi bir ‘kozmopolit şekir ilişkileri gözlemcisi’ de bu içler hacısı durumu gözlemlemekten vazgeçiyor.
Buyrun benden söylemesi.
Bir sigara nelere kadir…
TAMAMen alinti ben sigara icerim