Şeyh Galip

Gizli Özne

New member
Katılım
27 May 2007
Mesajlar
5,366
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
38
Konum
♀ ♥ ♂
ŞEYH GALİP​

seyhgalip.jpg

Şeyh Galib 1757 yılında İstanbul'da doğdu. Babası Mustafa Reşid Efendi, annesi Emine Hatun'dur. Kuvvetli bir tasavvuf eğitimi içinde yetişen babası, Mevleviliğe ve Melamiliğe bağlı şiirle de uğraşan, kültürlü bir kişiydi. Şeyh Galib'in dedesi Mehmed Efendi de mevlevi tarikatı aydınlarındandı. Galib ilköğrenimini babasından gördü. Hamdi adlı bir bilginden Arapça dersi aldığı ve kendisine Esad mahlasını veren Süleyman Neşet'ten de öğrenimi sırasında faydalandığı bilinmektedir. Çok genç yaştayken güçlü bir şair ve geniş kültürlü bir aydın olarak tanındı.

İlk şiirlerinde Esad mahlasını kullandı. Bu adın başkalarınca benimsendiğini görerek Galib adını kullanmaya başladı. Her iki mahlası birlikte kullandığı görüldü. Henüz 24 yaşındayken divan sahibi olan şair, 26 yaşlarında Türk edebiyatında mesnevi türünün en başarılı örneklerinden biri sayılan 'Hüsnü Aşk' adlı eserini tamamladı. Bir yıl sonra Konya'da Mevlana dergahında çileye girdi, fakat ayrılığına dayanamayan babasının isteği üzerine çilesini tamamlamadan İstanbul'a döndü.

Yenikapı mevlevihanesinde yeniden çileye girdikten sonra hücreye çıktı. Sütlüce'deki evinde, 1791 yılına kadar ilimle ve eser yazmakla uğraştı. Bu tarihte Galata Mevlevihanesi şeyhliğine getirildi. Sekiz yıl kadar süren dergah şeyhliği sırasında Sultan Üçüncü Selim, Valide Sultan padişahın hemşiresi Beyhan Sultanın yakınları arasında yer aldı. Bunun sonucu olarak Sultan Üçüncü Selim ve Valide Sultan'da harap bir durumda olan dergahı ve Kasımpaşa mevlevihanesini tamir ettirdi. 1799 yılında İstanbul'da vefat eden Şeyh Galib'in mezarı Galata mevlevihanesinin avlusundaki türbededir.



ESERLERİNDEN BAZILARI



Gazel - Varsa Sendendir
Efendimsin cihânda i’tibârım varsa sendendir
Miyân-ı ‘âşıkanda iştihârım varsa sendendir

Benim feyz-i hayâtım hâşılı rûh- revânımsın
Eger ser-mâye-i ‘ömrümde kârım varsa sendendir

Viren bu sûret-i mevhûma revnak reng-i hüsnündür
Gülistân-ı hayâlim nev-bahârım varsa sendendir

Felekden zerre mikdâr olmadım devründe rencîde
Ger ey mihr-i münevver âh-u zârım varsa sendendir

Senün pervâne-i hicrânunam sen şems-i vuslatsın
Be-her şeb hâhiş-i bûs u kinârım varsa sendendir

Şehîd-i ‘aşkun oldum lâle-zâr-ı dâğdur sînem
Çerağ-ı türbetim şem-i mezârım varsa sendendir

Gören ser-geştelikde gird-bâd-ı deşt zann eyler
Fenâ-ender-fenâyım her ne varım varsa sendendir

Niçün âvâre kıldûn gevher-i galtânun olmışken
Gönül âyînesinde bir gubârım varsa sendendir

Şafak-tâb eyledin peymânemi hûn-âb ile sâkî
Şabâh-ı sohbeti-i meyde humârım varsa sendendir

Sanadur ilticâsı Gâlib-in yâ hazret-i Monlâ
Başımda bir külâh-ı iftihârım varsa sendendir

Hoş Geldin Eyâ Berîd-i Cânân
Hoş geldin eyâ berîd-i cânân
Gel ver bana bir nüvîd-i cânân
Cân ola fedâ-yı ıyd-i cânân
Bî-sûd ola mı ümîd-i cânân
Yârin bize bir selâmı yok mu

Yârabbî ne intizârdır bu
Geçmez mi nice rûzigârdır bu
Duysam ki ne şîvekârdır bu
Hep gussa vü hârhârdır bu
Vuslat gibi merâmı yok mu

Ey Hızr-ı fütâdegân söyle
Bu sırrı edip iyân söyle
Ol sen bana tercemân söyle
Ketm etme yegân yegân söyle
Gam defterinin tamâmı yok mu

Kâm aldı bu çerhden gedâlar
Ferdâlara kaldı âşinâlar
Durmaz mı o ahdler vefâlar
Geçmez mi bu etdiğim duâlar
Hâl-i dilin intizâmı yok mu

Dil hayret-i gamla lâl kaldı
Gâlib gibi bî-mecâl kaldı
Gönderdiğim arz-ı hâl kaldı
El'ân bir ihtimâl kaldı
İnsâfın o yerde nâmı yok mu​

Kıta
Kevser-i ateş- nihadın adı aşk
Düzah- ı cennet -nümanın adı aşk
Bir lügat gördüm cünun isminde ben
Anda hep cevr ü cefanın adı aşk

Mersiye
Kan ağlasın bu dîde-i dürbârım ağlasın
Ansın benim o yâr-ı vefâ-dârım ağlasın
Çeşm ü dehân u ârız u ruhsârım ağlasın
Başdan başa bu cism-i siyeh-kârım ağlasın
Ağyârım ağlasın bana hem yârım ağlasın
Gûş eyleyen hikâyet-i Esrâr’ım ağlasın
Nâdîde bir güher telef etdim dirîg u âh
Hâk içre defnedîp gerü gitdim dirîg u âh

Zât-ı şerîfi âleme bir yâdigâr idi
Fakr u fenâ vü aşk u hüner berkarâr idi
Her şeb misâl-i şem benim ile yanar idi
Sâve gibi yanımda enîs-i nehâr idi
Hakkâ tamâm âşık idi yâr-ı gâr idi
Bir kaç zaman muammer olaydı ne var idi
Allâh verdi aldı yine kurb-i Hazrete
Biz kaldık ile intizâr rûz-i kıyâmete

Âhir nefesde sohbeti oldu muhabbet âh
Bir yâre urdu bağrıma âh derd-i firkat âh
Gelmezdi hîç kalb-i fakîre bu sûret âh
Ey kâş etmeyeydim o âşıkla sohbet âh
Telh etdi kâmımı o zehrnâk şerbet âh
Eyvâh elden o gül-i handânım aldı mevt
Esrâr’ım aldı cümle dil ü cânım aldı mevt

Olsun mübârek ol mehekabr-i saâdeti
Mevlâ müyesser ede makâm-ı şefaâti
Bitmiş ne çâre va'de vü gelmişdi sâati
Dehrin budur hemişe muhibbâna âdeti
Tefrik içindir etse de izhar vuslatı
Zehri yutulmaz ağza alınmaz harareti
Ben gördüğüm bu dâr-ı fenânın fenâsıdır
Bâkî hüdâ rızâsı bekâ hak bekâsıdır


Meydân-ı Mevlevîde nişân âşikâr edip
Pervâz ederdi şevk ile Ankâ şikâr edip
Eylerdi nây u defle semâ âh u zâr edip
Bulmuşdu kân-ı matlabı Hak’da karâr edip
Almışdı müjde kûyuna yârın güzâr edip
Gitdi ne çâre Gâlib’i hasretli yâr edip
Olsun visâl-i Hazret-i pîrânla kâmyâb
Kıldı karîn-i kabri Fasîh-i felekcenâb​

Müseddes - Efendim
Sultân–ı Rusül Şâh–ı mümeccedsin efendim
Bîçârelere Devlet–i sermedsin efendim.
Dîvân–ı İlâhî’de serâmedsin efendim.
Menşûr–u “le amrük”le müeyyedsin efendim

Sen Ahmed ü Mahmûd ü Muhammedsin efendim,
Hak’dan bize Sultân–ı müeyyedsin efendim!..

Tâbiş–dih–i ervâh–ı mücerred güherindir
Mâliş–geh–i ruhsâr–ı melik hâk–i derindir
Âyine–i dîdâr–ı tecellî nazarındır
Bû Bekr Ömer Osmân ü Alî yârlarındır

Sen Ahmed ü Mahmûd ü Muhammedsin efendim,
Hak’dan bize Sultân–ı müeyyedsin efendim!..
Hutben okunur minber–i iklim–i bekâda
Hükmün tutulur Mahkeme–i rûz–i cezâda
Gül–bang–i kudûmün çekilir Arş–i Hudâda
Esmâ–i Şerîfin anılır arz u semâda

Sen Ahmed ü Mahmûd ü Muhammedsin efendim,
Hak’dan bize Sultân–ı müeyyedsin efendim!..

Ol dem ki nebîler velîler kala hayrân
“Nefsî!” deyü dehşetle kopa cümleden efgân
Ye’s ile üstün ola ahvâli perişân
Düstûr–i şefâatla senindir yine meydân

Sen Ahmed ü Mahmûd ü Muhammedsin efendim,
Hak’dan bize Sultân–ı müeyyedsin efendim!..

Bir gün ki dalıp bahr–ı gama fikrete gitdim
İlden getirip kendimi bî–hodluğa yitdim
İsyânım anıp âkibetimden hazer itdim
Bu matla’ı yâd eyledi bir seyyid işitdim

Sen Ahmed ü Mahmûd ü Muhammedsin efendim,
Hak’dan bize Sultân–ı müeyyedsin efendim!..

Ümmîddeyiz, ye’s ile âh eylemeyiz biz
Sermâye–i îmanı tebâh eylemeyiz biz
Bâbın koyup ağyârı penâh eylemeyiz biz
Biz kimseye sâyende nigâh eylemeyiz biz.

Sen Ahmed ü Mahmûd ü Muhammedsin efendim,
Hak’dan bize Sultân–ı müeyyedsin efendim!..

Bî–çâredir ümmetlerin isyânına bakma
Dest–i red urup hasret ile dûzaha yakma
Rahm eyle aman âteş–i hicrânına yakma
Ez–cümle kulun Galib’i pür–cürm bırakma...

Sen Ahmed ü Mahmûd ü Muhammedsin efendim,
Hak’dan bize Sultân–ı müeyyedsin efendim!..

Müseddes-i Mütekebbir
Tedbirini terkeyle takdir hüda'nındır
Sen yoksun o benlikler hep vehm ü gümanındır
Birden bire bul aşkı bu tuhfe bulanındır
Devran olalı devran erbab-ı safanındır

Aşıkta keder neyler gam halkı cihanındır
Koyma kadehi elden söz pir-i muganındır

Meyhaneyi seyrettim uşşaka mataf olmuş
Teklif ü tekellüften sükkanı maaf olmuş
Bir neşe gelüp meclis bi havf u hilaf olmuş
Gam sohbeti yad olmaz meşrebleri saf olmuş

Aşıkta keder neyler gam halkı cihanındır
Koyma kadehi elden söz pir-i muganındır

Ey dil sen o dildara layık mı değilsin ya
Da'va-yı mahabete sadık mı değilsin ya
Özrü nedir Azra'nın Vamık mı değilsin ya
Bu gam ne gezer sende aşık mı değilsin ya

Aşıkta keder neyler gam halkı cihanındır
Koyma kadehi elden söz pir-i muganındır

Mahzun idi bir gün dil meyhane i ma'nade
İnkara döşenmiştim efkar düşüp yade
Bir pir gelüp nagah pend etti alel- ade
Al destine bir bade derd ü gamı ver bade

Aşıkta keder neyler gam halkı cihanındır
Koyma kadehi elden söz pir-i muganındır

Bir bade çek efzun kap mecliste zeber-dest ol
Atma ayağın taşra meyhanede pa- best ol
Alçağa akar sular Pay i huma düş mest ol
Pür cuş olayım dersen Galib gibi düş mest ol

Aşıkta keder neyler gam halkı cihanındır
Koyma kadehi elden söz pir-i muganındır​









Diğer Yazar ve Şairler İçin​



rica-ederim.gif
 
Geri
Üst