Şehit anası beğendiremedik

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

T

Banned
Katılım
8 May 2006
Mesajlar
3,665
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
İnna lillahi ve inna ileyhi raciun
Gülay Atasoy, internetteki yazısında; "Peki, ne yapalım şimdi bu başörtülüleri?" diye sormuş... Gerçekten ne yapmalı bu "başörtülü" hanımları?.. İtilen onlar, dışlanan onlar, horlanan onlar, azarlanan onlar, coplanan onlar, ayrımcılığa uğrayan onlar... "Köle Isaura" muamelesi gören de onlar, şiddet gören de onlar!..

Ne yapsalar, bir türlü yaranamıyorlar... Oysa, bu ülke için "asker" yetiştirip, evlatlarını "şehit" veren onlar!..
Bu ülke için çatlarcasına çalışıp "vergi" veren yine onlar!..
Ama, "ağızlarıyla kuş tutsalar" bile, sürekli suçlanan, hatta "hain" ilan edilen, hep başörtülüler!..
Yıllar boyu, "örümcek kafalı" olmak ve "okula gitmemek"le suçlandılar... Okula gitmeye başladılar, bu defa da "başörtüleri"yle okumaları engellendi... Üzerlerine "tazyikli su" sıkıldı, "cop"landılar, yerlerde sürüklendiler!..
Peki, ne yapmalı bu başörtülüleri?..
Kimi der ki;
"Daha önce sürekli başörtüsüne özgürlük eylemi yapan başörtülüler, şimdi niye sustu?"
Kimi de der ki; "Terörü protesto eylemlerinde niye başörtülü hanımlar yok?"
Bunları yazanların "gözleri kör" olmalı ki yurt çapında düzenlenen "başörtüsüne özgürlük" eylemlerini görmüyorlar; ya da "kulakları sağır" olmalı ki, hemen her haftaki "Başörtüsü hâlâ yasak (d)uyuyor musun?" haykırışlarını duymuyorlar!..
ANTALYA'DA 20 GÖZALTI
Alın işte; daha dün, Antalya'da 20 kişi gözaltına alındı...
Evet, Antalya Başörtüsü Platformu tarafından ayda bir düzenlenen "başörtüsü yasağını protesto" eylemine katılan "başörtülü" hanımlar, "hem de çocuklarıyla birlikte" gözaltına alındılar!..
O çocuklar ki;
İlk defa ve bu yaşta "polis otobüsü"yle tanıştı...
O çocuklar ki, "minnacık" olmalarına bakılmadan; anneleri ve ablalarıyla birlikte "nezarethane"lere tıkıldılar!..
Evet, Türkiye'de yaşandı bunlar!..
Dün, Antalya'da yaşandı!..
Hem de, "inançlarından dolayı linç edilmek istenen" bir insanın, evet Beşir Atalay'ın İçişleri Bakanı olduğu Türkiye'de!..
Hem de; "Başörtüsü zulmüne biz son veririz" diyen Mehmet Ağar'ın Demokrat Parti'sinden milletvekili adayı olan Feyzullah Arslan'ın "Emniyet Müdürü" olduğu Antalya'da!..


DEMEÇ VERMİYOR, ŞEHİT VERİYOR!
Sahi, ne yapsın bu "başörtülü" hanımlar!..
"Terörü protesto eylemleri"ne katıldıkları ve en ön saflarda yürüdükleri halde, Bekir Coşkun gibilerin "öfke"leri, gözlerini "kör" etmiş olduğundan onları göremiyorsa, ne yapsın bu başörtülüler?..
Hem sonra;
O "başörtülüler" ki, sadece "terörü protesto" etmekle kalmıyorlar, terörle mücadele etmek için "evlât" yetiştiriyorlar, "asker" yetiştiriyorlar!.. O da yetmedi, o evlâtlarını "şehit" veriyorlar!..
Bekir Coşkun'un gözleri "kör" olmalı ki;
Türk bayrağına sarılı "tabut"ların içindeki "şehit" askerlerin "başörtülü anaların çocukları" olduğunu görmüyor, bilmiyor!..
Bekir Coşkun'un gözleri kör olmalı ki;
"Bir okurum not atarak sordu: "Meydanlarda niye türbanlı yok.."
Ben de baktım; yoklar...
Çünkü onlar meydanlardaki tepkili-coşkulu kalabalıktan hoşnut değiller, ondandır" diye "sallama" bir yazı yazarken, "şehit tabutları"na sarılan ve gözyaşı döken kadınların "başörtülü analar/bacılar" olduğunu görmüyor!..
Ulan, daha ne yapsın başörtülüler?..
"Şehit" verdiği evlâdının acısıyla olduğu yere yığılıp kalmaktan "yürümeye" mecal bulamıyor ki; gitsin, bir de eyleme katılsın!..
Görüyor musunuz "kin ve öfke"yi?..
Başörtülü bir ana, bu ülke için kamera karşısına geçip "demeç" vermek yerine "şehit" veriyor ama Bekir gibi "gözleri kör"lere bir türlü yaranamıyor!..


TERCÜMAN'DAN ALÇAKÇA NİTELEME!

Sadece "Bekir gibiler" mi?.. Bir de Tercüman gibi, "ulusalcılık ve milliyetçilik" ayaklarına yatıp, "akım" demek isterken "bokum" diyenlere ne demeli?..
Onlar da, 31 Ekim günü manşet atmışlar:
"Atam affet!"
Okumamıştım... Okurlarım "bir bak" deyince, arşivden isteyip baktım... Merak etmiştim, Atatürk'ten niye "af" diliyorlar?..
Meğer, Çankaya Köşkü’ndeki 29 Ekim Resepsiyonu’na “başörtülü hanımlar” da katıldığı için "affet" demişler:
"Cumhuriyet'in 84. yıldönümünde sana verdiğimiz sözleri tutamadık, özür dileriz Atam... Dışarıdaki hainler bir yana, içimizdekileri yok edemedik... Dün Çankaya'daki resepsiyonda seni çok aradık."
Şu ifadeleri, lütfen bir daha okuyun!.. Evet, okuyun ki; başörtülülerin "hain"(!) ilân edildiğini ibretle görün!..
Dikkat edin!.. Bunu diyen, Tercüman gazetesi!.. Merhum Kemal Ilıcak döneminde "millî ve manevî değerlerin yılmaz savunucusu" olmak gibi bir misyonu bulunan, bugün ise "sadece adı kalan" Tercüman gazetesi!..
İşte bu gazete; "ülke kadınlarının yüzde 70'i"ne, hiç utanmadan, hiç sıkılmadan ve üstelik "alçakça bir saldırı" üslûbuyla "hain" diyor!..
Merak ediyorum;
Başlığın altındaki bu ifadeyi kaleme alan adamın anası veya bacısının başı "açık" mıdır, yoksa "başörtülü" mü?..
Eğer "başörtülü" ise, onlar da "hain" mi oluyor bu durumda?..
Evet;
Fotoğrafın altına bu yazıyı yazanların ya annesi, ya anneannesi, babaannesi, halası, teyzesi, kimbilir belki de kızkardeşinin başı örtülüdür.
Öyleyse kendileri de "bir hainin evladı" ya da yakını olmuyorlar mı?..
Peki ne yapalım bu kadar başörtülü haini(!)?
Gülay Atasoy'un ifadesiyle;
"Üzerlerine benzin döküp yakalım" mı?..
Ya da;
Süleyman Demirel'in dediği gibi, Suudi Arabistan'a filan "sürgün" mü edelim?..
Sahi, ne yapalım şu başörtülüleri?..
"Yakmak" çare olur mu acaba?..
Tamam; Hitler'in yaptığı gibi "Krematoryum"larda yakalım yakmasına da; "Türkiye'deki kadınların yüzde 70'i başörtülü" olduğuna göre, bunlar yakmakla da tükenmez ki!..
Hem sonra; kadınların yüzde 70'ini yaktığımız zaman kim "vergi" verecek, kim "asker" doğuracak?..
ONLAR DA BAŞÖRTÜLÜYDÜ!
Geriye tek çare kalıyor!.. Tercüman'ın yaptığı gibi "Ata'ya şikâyet" etmek!..
İyi, hoş da; bu Tercüman'cılar bilmez mi;
Atatürk'ün savaştığı cephelere "cephane" taşıyan, "ıslanmasın" diye, "çocuğunun kundak bezi ile mermileri saran" analar ve bacılar "başörtülü" değil miydi?..
Vatan için gözünü kırpmadan canını veren Nene Hatun'lar, Kara Fatma'lar, Şerife Bacı'lar ve isimsiz nice başörtülü kadınların hepsi de hain sınıfına mı giriyor?..
Ya "Çanakkale geçilmez" yazısını yazan Mehmetçiklerin anaları?..
Ne garip ki, başörtülüleri şikâyet ettiğiniz Ata'nın annesi Zübeyde Hanım da başörtülüydü!..
Eşi Lâtife Hanım da; hem de "çarşaflı" denebilecek tarzda "tesettürlü" idi!..
O zaman ne olacak?
Ayıp! Ayıp!
"Hain" dediğiniz ve "yok etmek"ten dem vurduğunuz o anaların evlatları şu günlerde terörist avında...
Vatan için evlatlarını veren analar da "hain" sınıfına girerse, bu ülkede "vatansever" kalır mı acaba?..
Siz, "hain" diye başörtülüleri Ata'ya şikâyet edeceğinize "terörist" olup dağa çıkan, "canlı bomba" olan kadınların fotoğraflarını şikâyet etseniz sanırım daha iyi olur.
Yüzünüzü, başörtülü hainlerden(!) biraz geri çevirip, vatanseverlere bir baksanız!..


KİMİ KÖPEKLİ, KİMİ BEBEKLİ!
O "vatansever geçinenler" ki;
Onlar, kucaklarındaki "köpek"leri çiş yaptırmaya ve hava aldırmaya götürürlerken, "şehit" askerlerin "başörtülü eş"leri, kucaklarındaki "bebek"leri cenaze törenlerine götürüyor!..
Ama size göre, "başörtülü"ler yine de hain!..
"Yaşam kalitesi" sıralamasında Yunanistan 24. sıradayken, Türkiye'nin "92. sırada" olmasının suçlusu onlar!..
Avrupa ülkelerinde kişi başına düşen milli gelir "20-30 bin dolar" iken Türkiye'de "5 bin dolar" olmasının suçlusu da onlar!..
Bu başörtülüler o kadar "hain" ki; "PKK'lı hainler"le savaşmak için sürekli "asker" doğuruyorlar!..
"Ulusalcı, milliyetçi ve vatansever" ayaklarına yatanlar ise, sürekli "hain"(!) üretiyor!.. Onlara göre "Kürt"ler hain!.. "Laz"lar hain, "Çerkez"ler hain, "Arnavut"lar hain!..
Sağımız hain, solumuz hain!..
Dışımız hain, içimiz hain!..
Merak ediyorum;
Herkese "hain" damgasını vuran bu vatandaşlar, kime "Tercüman" oluyorlar?.. "Halka ve olaylara" mı, yoksa "kendilerine" mi?..
Öyle ya; "ayna"nın karşısında, kendilerinden başkası yok!..
Ama, yine de sormak lâzım;
"Ne yapmalı şu başörtülüleri?"
Bence, "bebek doğurmaktan menetmeli" ki, terörle mücadeleyi biraz da "kucağı köpekliler" yapsın!.
Olur ya; başörtülü "şehit anaları"nı beğenmeyenler, belki "it anaları"nı beğenir!..
Burası Türkiye... Olur mu, olur!..

----------------
CHP’nin sicili!
Dünkü TBMM Plân Bütçe Komisyonu'nda bir "gerginlik" yaşanmış... Bu gerginlik, ajanslara "sicili bozuk gerginliği" olarak yansıdı... Doğru, "sicili bozuk" lafıydı gerginliğin sebebi!.. Ama ajanslar, “CHP’nin sicili niçin bozuk” orasını yazmamış... O halde biz yazalım!
Efendim, AK Parti İstanbul Milletvekili Alaattin Büyükkaya, CHP'lilere hitaben "Sizin laiklik siciliniz bozuk" deyince, CHP'liler hop oturup, hop kalkmış!.. CHP'li Mustafa Özyürek, "Sicili bozuk partileri Anayasa Mahkemesi kapattı" deyince, Alaattin Büyükkaya, "sözünün belgesi"ni açıklamış... Demiş ki:
"Laiklik kelimesinden bazı kesimler rahatsız oluyor... Çünkü insanlar, zaman zaman inançları ile ilgili problemler yaşamışlar!..
Bakın, önümde 1941 tarihli bir belge var... İnönü döneminde çıkan 1353 sayılı bir kanun... Diyor ki o kanunda; “Arapça ezan ve kâmet okuyanlar 3 aya kadar hafif hapis veya 10 liradan 200 liraya kadar hafif para cezasıyla cezalandırılır!..”
Şimdi, insanlar tedirgin oluyor... Ben de diyorum ki; bunun laikliğe uygunluğu var mı?"
Evet, Alaattin Büyükkaya'nın dayanağı bu... Gerçekten sormak lazım değil mi şimdi; CHP'nin sicili bozuk mudur, değil midir?..
 
taşındı......



sebep ; dini unsurlar hakkında yazılmış yazıların siyaset ve politika'da yeri olmadığınız düşünüyorum..
eğer ki bu unsurların siyasi bir bağlamla ilişkisi yok ise..
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Geri
Üst