- Katılım
- 3 Şub 2006
- Mesajlar
- 6,597
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 118

Şehîd, Allah yolunda savaşırken düşman tarafından öldürülen müslümana denir. Şehîd olmak, her ne kadar nefse ağır gelse de ebedî ve mutlu bir hayata kavuşmaktır. Şehîdler, Allah rızâsı için en değerli varlıkları olan canlarını feda edip ebedî hayata ermişlerdir.
Şehîdlik, dînimize göre çok yüce ve şerefli bir mertebedir. Kur’ân-ı Kerîm’de:
“Allah yolunda öldürülenlere “Ölüler” demeyiniz. Bilâkis onlar diridirler. Fakat siz bilmezsiniz.” buyurulmaktadır. (Bakara, 154)
Şehîdler, Allah katında yaşamakta ve kendilerine tahsîs edilen yüce makamlarda mânevî nimetlerle rızıklanmaktadırlar. Nitekim âyet-i kerîmede şöyle buyurulur:
“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın! Bil’akis onlar diridirler; Allah’ın, lütûf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar…” (Âl-i İmrân, 169-170)
Hadîs-i şerîfte de şöyle buyurulur:
“Şehîdlerin ruhları, yemyeşil kuşların içlerindedirler. Onlar, cennet nehirlerinden içerler, cennet meyvelerinden yerler. Cennette serbestçe hareket ederler. Arşın altındaki altın kandillere sığınırlar. Yiyeceklerinin, meskenlerinin ve içeceklerinin ne kadar güzel olduğunu gördükleri zaman, kardeşleri cihâda rağbet etsinler diye şöyle derler:
“Keşke kavmimiz, Allah’ın bize ettiği şu ihsânları ve içinde bulunduğumuz şu nîmetleri bilselerdi!”
Allah Teâlâ, şehîdlere:“Ben, şu durumunuzu, sizin yerinize onlara haber veririm, böylece bu müjdeye sevinirler, mutlu olurlar.” buyurur ve bu âyet-i kerîmeyi indirir.” (Müslim, İmâre, 121)
Allah yolunda cihâd edenler, cennette en üstün dereceye sâhip olacaktır. Nitekim hadîs-i şerîfte buyurulur:
“Allah yolunda cihâd edenler için Allah Teâlâ cennette yüz derece hazırlamıştır. Her derecenin arası, yerle gök arası kadardır.” (Buhârî, Cihâd, 4)
Şehîdlik mertebesi, cennetteki en üstün mertebelerden biridir. Bunu gören şehîd, dünyaya tekrar dönüp, defalarca şehîd olmayı temennî edecektir. Hadîs-i şerîfte şöyle buyurulur:
“Cennete giren hiçbir kimse, yeryüzündeki her şey kendisinin olsa bile dünyaya geri dönmeyi arzu etmez. Sâdece şehîd, gördüğü aşırı îtibar ve ikrâm sebebiyle tekrar dünyaya dönmeyi ve on defa şehîd olmayı ister.” (Buhârî, Cihâd, 21)
Allah yolunda cihâd, en fazîletli ibâdetlerdendir. Ebû Hüreyre -radıyallâhü anh- şöyle anlattı:
“Rasûl-i Ekrem -sallâlâhü aleyhi ve sellem- Efendimiz’e:
“-Yâ Rasûlallah ! Allah yolunda cihâda denk hangi iş vardır?” denildi.
“-Ona denk bir iş bulamazsınız.” buyurdu. İki veya üç defa aynı soruyu tekrarladılar. Rasûlüllah -sallâllâhü aleyhi ve sellem- de her defasında:
“-Ona denk bir iş bulamazsınız.” cevâbını tekrarladı. Daha sonra şöyle buyurdu:
“-Allah yolunda cihâd eden kimsenin benzeri, gündüzleri oruç tutan, geceleri namaz kılan; Allah’ın âyetlerine hakkıyla itâat eden ve Allah yolunda cihâd eden kimse, cepheden dönünceye kadar, namaza ve oruca hiçbir şekilde ara vermeyen kimsenin benzeridir.” (Buhârî, Cihâd, 1)
Allah uğrunda cihâd ederken öldürülüp şehîd olanların cenâzeleri yıkanmadan, üzerlerindeki kanlı elbiseleri ile gömülür. Bu, onların temiz olduklarının da bir işâreti sayılmaktadır.
Şehîdler mahşer yerine, şehîd oldukları ve yaralandıkları gündeki gibi kanları akarak gelirler. Nitekim hadîs-i şerîfte buyurulur:
“Allah yolunda yaralanan bir kimse, kıyâmet gününde yarasından kan akarak Allah’ın huzûruna gelir. Renk, kan rengi, koku ise misk kokusudur.” (Buhârî, Cihâd, 10)
Allah Teâlâ, şehîdlere ölümün elem ve acılarını hafifletir. Bu durum hadîs-i şerîfte şöyle açıklanır:
“Sizden biriniz, karıncanın ısırmasından ne kadar acı duyarsa, şehîd olan kimse de ölümden ancak o kadar acı duyar.” (Müslim, İmâre, 156)
Şehitlerin, kul borçlarından başka bütün günahları affolunur. Kul borçlarını da, Allah Teâlâ kıyâmet gününde, hak sâhibine cennet nîmetleri ihsân ederek helâllaştıracaktır.
Şehîdlerin kazandıkları fazîlet sonsuzdur. Bu konuda Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
“Şehîd, öldürülme acısı olarak ancak sizden birinizin çimdiklenmekten duyduğu acı kadar bir acı duyar. Şehîdin yedi hasleti vardır: Daha akan kanının ilk damlasında bağışlanır. Cennetteki yerini görür. Kabir azâbından kurtulur. En büyük korkudan (kıyâmet korkusundan) emîn olur. Başına öyle bir vakar tâcı konulur ki, bu tâcın tek bir yâkûtu bile dünyadan ve dünyadaki her şeyden daha hayırlıdır. Hûrilerden yetmiş üç hanım ile evlendirilir. Yakınlarından yetmiş kişiye şefâat etmesine izin verilir.” (Tirmizî, Fezâilü’l-cihâd, 26)
Şehîdlerin derecesi, peygamberler ve sıddîklardan sonra üçüncü mertebedir. Nitekim âyet-i kerîmede buna işâret edilerek şöyle buyurulur:
“Kim Allah’a ve Rasûle itâat ederse işte onlar, Allah’ın kendilerine lütûflarda bulunduğu peygamberler, sıddîklar, şehîdler ve sâlih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır!” (Nisâ, 69)
Dinimizde, niyet ve samîmiyet ameller kadar kıymetlidir. Allah yolunda cihâda katılma imkânı bulamayanlar, gönüllerinde bu niyeti taşımalıdır. Zîra hadîs-i şerîfte:
“Bütün kalbiyle şehîd olmayı isteyen kişiyi Allah, yatağında ölse bile, şehîdler mertebesine ulaştırır.” buyurulmaktadır. (Müslim, İmâre, 157)
Diğer bir hadîs-i şerîfte de şöyle buyurulur:
“Kim gazâ etmeden ve gönlünde gazâ etme arzusu taşımadan vefât ederse, bir tür nifâk üzere ölür.” (Müslim, İmâre, 158)
Allah yolunda öldürülenler ikiye ayrılır: Birincisi, Allah rizâsına nâil olmak maksadıyla canını fedâ edip küçük cihâdda öldürülenler. İkincisi, nefsi muhabbetullah kılıcıyla mahvederek büyük cihadda öldürülenler. Bunlar, diğerlerinden üstün durumdadırlar. Her iki cihadda ölenler de Rableri katında hakîkî bir hayat tarzında yaşamaktadırlar. Cennetlerde mânevî nîmetlerle rızıklanmaktadırlar. (Mahmûd Sâmî Ramazanoğlu, Uhud Gazvesi, s.105)
Müslümanları, asırlardan beri cepheden cepheye, zaferden zafere koşturan tek arzu, hep bu îmân ve heyecandır.
Osman Ersan