ßLu£
Banned
- Katılım
- 16 Eki 2007
- Mesajlar
- 6,839
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Efsane futbolcularımızdan, spor yazarı Vedat Okyar, Beşiktaş Dergisi'nin Şampiyonluk sayısına konuştu.
Beşiktaşımız’ın efsane kaptanlarından Vedat Okyar... Beşiktaşlılar’ın nam-ı diğer “Vedat Abi”si... Gerek futbol oynadığı yıllarda gerekse bıraktıktan sonraki futbol yorumculuğuyla “tam bir Beşiktaşlı” olan Vedat Abi, bir taraftan kanserle mücadele etse de Beşiktaşımız’ın çifte kupa şampiyonluğunun sevincini de doyasıya yaşıyor. Biz de aynı sevinci çok sevdiğimiz abimizle paylaşmak için kendisini evinde ziyaret ettik.
Vedat Okyar... 1968-76 yılları arasında Beşiktaşımız’ın formasını giymiş, libero mevkinin vazgeçilmezlerinden olmuş, kullandığı 43 penaltıdan sadece birini filelerle buluşturamamış, hayatında hiç sakatlık yaşamamış, takımımızın kaptanlığını yapmış ve 42 yaşına kadar o çok sevdiği topun peşini bırakmamış biri o, Vedat Abimiz... Türk futbolunun amatörlükten profesyonelliğe geçişinin şahidi olarak yazdığı yazılarla, hümanist tavrı ve kendine has üslubuyla taraflı tarafsız herkesin sevgilisi oldu. Adını duyanların yüzünde gülücükler açtırdı, saygıyla eğilmelerini sağladı. Şimdilerde kanser denen o illetle mücadele veriyor Vedat Abimiz... Belki bu yüzden Beşiktaşımız’ın şampiyonluğuna gözleriyle şahitlik edemedi ama yüreği 50 senedir olduğu gibi yine takımımızın yanında çarptı. Biz de Beşiktaş Dergisi olarak evinde ziyaret ettiğimiz abimizle çifte kupanın keyfini paylaştık.
“Mustafa’nın Beğendiği Asla ‘Cız’ Çıkmaz”
Bu sezon boyunca yazdığı yazılarda, üstünde hep durduğu bir konu vardı Vedat Okyar’ın; üstü de altı da arapsaçına dönmüş bir lig için yorum yapılamayacağı... Bu sebeple hep dedi ki; “Beşiktaş şampiyonluğa adım adım yaklaşıyor. Artık rakiplerine bakacak hali yok. Kendi işini kendi görecek. Lazım olduğu kadar puanı cebine koyarsa duble şampiyonluk olacak. Ve ben bu güveni hissettim”... Takımımız da, Vedat Abisi’nin dediğini yaptı ve kendi yoluna bakarak engelleri teker teker aştı.
Öncelikle “Seni çok iyi gördük” diye söze başlayarak, on yıllardır dizinin dibinden takip ettiği Beşiktaş’ı çifte şampiyonluğa götüren etkenleri sorduk kendisine; “Yıldırım Demirören öncelikle takımın başına Mustafa Denizli’yi getirerek artık bu işi öğrendiğini gösterdi. Hangi işi yaparsanız yapın, yol aldıkça tecrübe sizi bulur. Buradan yola çıkarak diyorum ki; bu sene yapılan hiçbir hareket boşu boşuna değildi ve sonucu zaferle bitti. Yıldırım da bu sevinci en çok hak edenlerden biriydi.”
Söz, beraber futbol da oynadıkları ve dostlukları 45 seneye dayanan Teknik Direktörümüz Mustafa Denizli’ye gelmişken oradan devam ediyor Okyar, kendisini öve öve bitiremeyerek: “Öncelikle bu durumu iki taraflı düşünmek lazım. Beşiktaş da, Mustafa için derin bir nefes oldu. Fenerbahçe’den sonra Türkiye’den kopmuştu. Yeniden gelişinin Beşiktaş’la olması gerekiyordu, gidip Karagümrük’ü çalıştıracak hali yoktu ya. Tencere yuvarlandı kapağını buldu. Zaten bu başarıyı Mustafa Denizli’den başkası kazanamazdı. Gelişiyle birlikte öncelikle kariyeri, tribünde oturan Beşiktaşlılar’a güven verdi ve ‘Tamam. Bu adam bizi şampiyon yapar’ dedirtti. Aynı durum futbolcular için de söz konusu. Örneğin o geldiğinden beri İbrahim Toraman’ın oyununda, geçmiş sezonlara nazaran gece-gündüz gibi fark var. Çok daha dikkatli oynuyor, çok daha az hata yapıyor. Her maçın içinde. Mustafa, futbolcuları çok iyi kullanarak hepsinin hem maddi hem de manevi olarak ambalajını da yaptı. Burada Fabian Ernst için de bir şeyler söylemek istiyorum. Transfer edildiğinde çok şaşırdım. Öncesinde, geleceğini bilmeden 25’e yakın maçını izlemiştim. Çok özeniyordum, Beşiktaş’ta oynaması için. Alındığında da ‘Aranan kan bulundu’ dedim. Her eve lazım bir futbolcu. Giderken var, dönerken var, pres yaparken var. Anlaşılacağı üzere Mustafa’nın portföyündeki futbolcular asla ‘cız’ çıkmaz.”
“İlaç Gibi Geldi”
O sıralarda hastanede tedavi gören Vedat Abimiz’den şampiyonluğumuzu ilan ettiğimiz Denizlispor maçındaki hislerini öğrenmek istiyoruz:
“Maçı izleyemedim çünkü doktorum bundan çok etkileneceğimi söyledi. Ama gazeteci arkadaşım Tayfun Bayındır bana yaşanan her şeyi tek tek anlattı. O kadar güzel bir rapor verdi ki seyretmiş kadar oldum. Tabii 50 senedir futbolun içindeyim ve her an her şeyin olabileceğini biliyorum. Örneğin 15 sene önce Fransa’da izlediğim bir Bordeaux maçı vardı. Yenseydi şampiyon olacaktı. 10 tane vuruşları direkten döndü. Son dakikada da bir penaltı kazandılar ama dağlara taşlara. Nitekim maç 0-0 bitti ve şampiyon olamadılar. Çok şükür ki Beşiktaş buna izin vermedi.
Skor 2-0 olunca ben de şampiyonluğa inandım. O dakikadan sonra yenilmezlerdi zaten...”
“Peki” diyoruz, “Tedavi sürecini nasıl etkiledi bu şampiyonluk?”... Cevabı tabii ki tahmin ettiğimiz gibi oluyor: “İnanılmaz bir etkisi oldu. Beni moral olarak ayakta tutan en büyük şeylerden biri. Şampiyonluk görüntülerini televizyondan izledim. İlaç gibi geldi. Beşiktaş; Fenerbahçe’yi yenip Türkiye Kupası’nı, Galatasaray’ı yenip Süper Lig Şampiyonluğu’nu kazandı. Daha ne olsun. Lig tarihinde kazanılan birçok eğri büğrü şampiyonluk var. Ama Beşiktaş ikinci yarıdan itibaren bunu hak etti. Çok yakıştı Beşiktaş’a...”
Hazır abimizle bir araya gelme fırsatını yakalamışken gelecek sezon için de neler düşündüğünü öğrenmek istiyoruz: “Mustafa Denizli’yle işbirliği yapmaya devam edildikçe, önümüzdeki sezon Avrupa kupalarından bir tanesini mutlaka alacağımıza inanıyorum. Devre arasında da sıkıntıya girmeyecektir Beşiktaş. Zaten bana göre Beşiktaş’ın kadrosu diğer takımlardan daha iyi. Artık 3-5 ayda bozulacak bir yapıya da sahip değil. Her şey rayına girdi, profesyonelleştiler. Dediğim gibi, Mustafa cin gibidir. Önümüzdeki sezondan da alnının akıyla çıkacaktır.”
“Herkes Bu Vefayı Anlasın”
Tabii Vedat Okyar’la buluşup konuyu taraftarlarımıza getirmemek olmaz. Çünkü çok geniş bir yaş aralığındaki hangi Beşiktaşlı’ya sorsanız, gözleri parlayarak ağzına alır onun adını. Nitekim İnönü Stadı’nda oynadığımız Fenerbahçe maçında da onun derdini unutmadı taraftarlarımız ve ortak olduklarını göstererek “Bugün dost yaralanmış, yine gönlüm hoş değil” yazılı pankartı astılar tribünlerimize. Bu konu açılınca duygulanıyor Vedat Abi ve taraftarlarımızın onun kalbindeki yerini anlatmaya başlıyor:
“Pankartı görünce çok duygulandım. Zaten oğlum da bunu söylemek için hemen telefon etti. Beşiktaş’ta forma giyen futbolcuların hepsinin bu vefayı anlamaları lazım. Her zaman söylerim; benim en yakın akrabalarım Beşiktaş taraftarlarıdır, öz akrabalarım değil... Camiamızdan da birçok kişi sürekli halimi, hatırımı, sağlığımı soruyor. Mustafa da üç günde bir telefon açıyor bana. Hepsine çok teşekkür ediyorum.”
Sohbetimizi noktaladıktan sonra fotoğraf çektirmek istiyoruz abimizle. Hayatını birlikte geçirdiği, bir an olsun yanından ayrılmayan, değerli eşi, yaşam arkadaşı Asuman Okyar da yardım ediyor, Vedat abi tişörtünü giyiyor. Ardından birer hatıra fotoğrafını da cebimize koyuyoruz, candan sarıldığımız abimizle...
Ve inandırıyor bizi; içindeki heyecan, tutku ve en önemlisi de Beşiktaş aşkıyla yeniden ayağa kalkıp beraberce maç izleyeceğimiz günlere, o hiç değişmeyen yüzü, gözleri ve sıcacık bakışlarıyla...
Geçmiş olacak Vedat Abi...
Beşiktaşımız’ın efsane kaptanlarından Vedat Okyar... Beşiktaşlılar’ın nam-ı diğer “Vedat Abi”si... Gerek futbol oynadığı yıllarda gerekse bıraktıktan sonraki futbol yorumculuğuyla “tam bir Beşiktaşlı” olan Vedat Abi, bir taraftan kanserle mücadele etse de Beşiktaşımız’ın çifte kupa şampiyonluğunun sevincini de doyasıya yaşıyor. Biz de aynı sevinci çok sevdiğimiz abimizle paylaşmak için kendisini evinde ziyaret ettik.
Vedat Okyar... 1968-76 yılları arasında Beşiktaşımız’ın formasını giymiş, libero mevkinin vazgeçilmezlerinden olmuş, kullandığı 43 penaltıdan sadece birini filelerle buluşturamamış, hayatında hiç sakatlık yaşamamış, takımımızın kaptanlığını yapmış ve 42 yaşına kadar o çok sevdiği topun peşini bırakmamış biri o, Vedat Abimiz... Türk futbolunun amatörlükten profesyonelliğe geçişinin şahidi olarak yazdığı yazılarla, hümanist tavrı ve kendine has üslubuyla taraflı tarafsız herkesin sevgilisi oldu. Adını duyanların yüzünde gülücükler açtırdı, saygıyla eğilmelerini sağladı. Şimdilerde kanser denen o illetle mücadele veriyor Vedat Abimiz... Belki bu yüzden Beşiktaşımız’ın şampiyonluğuna gözleriyle şahitlik edemedi ama yüreği 50 senedir olduğu gibi yine takımımızın yanında çarptı. Biz de Beşiktaş Dergisi olarak evinde ziyaret ettiğimiz abimizle çifte kupanın keyfini paylaştık.
“Mustafa’nın Beğendiği Asla ‘Cız’ Çıkmaz”
Bu sezon boyunca yazdığı yazılarda, üstünde hep durduğu bir konu vardı Vedat Okyar’ın; üstü de altı da arapsaçına dönmüş bir lig için yorum yapılamayacağı... Bu sebeple hep dedi ki; “Beşiktaş şampiyonluğa adım adım yaklaşıyor. Artık rakiplerine bakacak hali yok. Kendi işini kendi görecek. Lazım olduğu kadar puanı cebine koyarsa duble şampiyonluk olacak. Ve ben bu güveni hissettim”... Takımımız da, Vedat Abisi’nin dediğini yaptı ve kendi yoluna bakarak engelleri teker teker aştı.
Öncelikle “Seni çok iyi gördük” diye söze başlayarak, on yıllardır dizinin dibinden takip ettiği Beşiktaş’ı çifte şampiyonluğa götüren etkenleri sorduk kendisine; “Yıldırım Demirören öncelikle takımın başına Mustafa Denizli’yi getirerek artık bu işi öğrendiğini gösterdi. Hangi işi yaparsanız yapın, yol aldıkça tecrübe sizi bulur. Buradan yola çıkarak diyorum ki; bu sene yapılan hiçbir hareket boşu boşuna değildi ve sonucu zaferle bitti. Yıldırım da bu sevinci en çok hak edenlerden biriydi.”
Söz, beraber futbol da oynadıkları ve dostlukları 45 seneye dayanan Teknik Direktörümüz Mustafa Denizli’ye gelmişken oradan devam ediyor Okyar, kendisini öve öve bitiremeyerek: “Öncelikle bu durumu iki taraflı düşünmek lazım. Beşiktaş da, Mustafa için derin bir nefes oldu. Fenerbahçe’den sonra Türkiye’den kopmuştu. Yeniden gelişinin Beşiktaş’la olması gerekiyordu, gidip Karagümrük’ü çalıştıracak hali yoktu ya. Tencere yuvarlandı kapağını buldu. Zaten bu başarıyı Mustafa Denizli’den başkası kazanamazdı. Gelişiyle birlikte öncelikle kariyeri, tribünde oturan Beşiktaşlılar’a güven verdi ve ‘Tamam. Bu adam bizi şampiyon yapar’ dedirtti. Aynı durum futbolcular için de söz konusu. Örneğin o geldiğinden beri İbrahim Toraman’ın oyununda, geçmiş sezonlara nazaran gece-gündüz gibi fark var. Çok daha dikkatli oynuyor, çok daha az hata yapıyor. Her maçın içinde. Mustafa, futbolcuları çok iyi kullanarak hepsinin hem maddi hem de manevi olarak ambalajını da yaptı. Burada Fabian Ernst için de bir şeyler söylemek istiyorum. Transfer edildiğinde çok şaşırdım. Öncesinde, geleceğini bilmeden 25’e yakın maçını izlemiştim. Çok özeniyordum, Beşiktaş’ta oynaması için. Alındığında da ‘Aranan kan bulundu’ dedim. Her eve lazım bir futbolcu. Giderken var, dönerken var, pres yaparken var. Anlaşılacağı üzere Mustafa’nın portföyündeki futbolcular asla ‘cız’ çıkmaz.”
“İlaç Gibi Geldi”
O sıralarda hastanede tedavi gören Vedat Abimiz’den şampiyonluğumuzu ilan ettiğimiz Denizlispor maçındaki hislerini öğrenmek istiyoruz:
“Maçı izleyemedim çünkü doktorum bundan çok etkileneceğimi söyledi. Ama gazeteci arkadaşım Tayfun Bayındır bana yaşanan her şeyi tek tek anlattı. O kadar güzel bir rapor verdi ki seyretmiş kadar oldum. Tabii 50 senedir futbolun içindeyim ve her an her şeyin olabileceğini biliyorum. Örneğin 15 sene önce Fransa’da izlediğim bir Bordeaux maçı vardı. Yenseydi şampiyon olacaktı. 10 tane vuruşları direkten döndü. Son dakikada da bir penaltı kazandılar ama dağlara taşlara. Nitekim maç 0-0 bitti ve şampiyon olamadılar. Çok şükür ki Beşiktaş buna izin vermedi.
Skor 2-0 olunca ben de şampiyonluğa inandım. O dakikadan sonra yenilmezlerdi zaten...”
“Peki” diyoruz, “Tedavi sürecini nasıl etkiledi bu şampiyonluk?”... Cevabı tabii ki tahmin ettiğimiz gibi oluyor: “İnanılmaz bir etkisi oldu. Beni moral olarak ayakta tutan en büyük şeylerden biri. Şampiyonluk görüntülerini televizyondan izledim. İlaç gibi geldi. Beşiktaş; Fenerbahçe’yi yenip Türkiye Kupası’nı, Galatasaray’ı yenip Süper Lig Şampiyonluğu’nu kazandı. Daha ne olsun. Lig tarihinde kazanılan birçok eğri büğrü şampiyonluk var. Ama Beşiktaş ikinci yarıdan itibaren bunu hak etti. Çok yakıştı Beşiktaş’a...”
Hazır abimizle bir araya gelme fırsatını yakalamışken gelecek sezon için de neler düşündüğünü öğrenmek istiyoruz: “Mustafa Denizli’yle işbirliği yapmaya devam edildikçe, önümüzdeki sezon Avrupa kupalarından bir tanesini mutlaka alacağımıza inanıyorum. Devre arasında da sıkıntıya girmeyecektir Beşiktaş. Zaten bana göre Beşiktaş’ın kadrosu diğer takımlardan daha iyi. Artık 3-5 ayda bozulacak bir yapıya da sahip değil. Her şey rayına girdi, profesyonelleştiler. Dediğim gibi, Mustafa cin gibidir. Önümüzdeki sezondan da alnının akıyla çıkacaktır.”
“Herkes Bu Vefayı Anlasın”
Tabii Vedat Okyar’la buluşup konuyu taraftarlarımıza getirmemek olmaz. Çünkü çok geniş bir yaş aralığındaki hangi Beşiktaşlı’ya sorsanız, gözleri parlayarak ağzına alır onun adını. Nitekim İnönü Stadı’nda oynadığımız Fenerbahçe maçında da onun derdini unutmadı taraftarlarımız ve ortak olduklarını göstererek “Bugün dost yaralanmış, yine gönlüm hoş değil” yazılı pankartı astılar tribünlerimize. Bu konu açılınca duygulanıyor Vedat Abi ve taraftarlarımızın onun kalbindeki yerini anlatmaya başlıyor:
“Pankartı görünce çok duygulandım. Zaten oğlum da bunu söylemek için hemen telefon etti. Beşiktaş’ta forma giyen futbolcuların hepsinin bu vefayı anlamaları lazım. Her zaman söylerim; benim en yakın akrabalarım Beşiktaş taraftarlarıdır, öz akrabalarım değil... Camiamızdan da birçok kişi sürekli halimi, hatırımı, sağlığımı soruyor. Mustafa da üç günde bir telefon açıyor bana. Hepsine çok teşekkür ediyorum.”
Sohbetimizi noktaladıktan sonra fotoğraf çektirmek istiyoruz abimizle. Hayatını birlikte geçirdiği, bir an olsun yanından ayrılmayan, değerli eşi, yaşam arkadaşı Asuman Okyar da yardım ediyor, Vedat abi tişörtünü giyiyor. Ardından birer hatıra fotoğrafını da cebimize koyuyoruz, candan sarıldığımız abimizle...
Ve inandırıyor bizi; içindeki heyecan, tutku ve en önemlisi de Beşiktaş aşkıyla yeniden ayağa kalkıp beraberce maç izleyeceğimiz günlere, o hiç değişmeyen yüzü, gözleri ve sıcacık bakışlarıyla...
Geçmiş olacak Vedat Abi...