Vtnsvr
New member
Şamil Tayyar, Ankara manzaralı görkemli odasındaki masadan ağır ağır kalktı...
Kilitli dolaplardan birinin kapağını üzerindeki anahtarla yine ağır ağır açtı. İçinden bir dosya çıkardı ve önüme koydu...
Dosyanın üzerinde, "Yeni Milis- Behiç Gürcihan" yazıyordu..
Sonra, kendinden emin bir şekilde masasına tekrar oturdu ve tepkilerimi izlemeye başladı.. Önüme attığı belgenin çok önemli ve çok gizli olduğunu düşündüğü ve bu durumdan bir hayli keyif aldığı anlaşılıyordu...
Sesim titreyerek ve benzim külbeyaz olarak:
"Fakat...Fakat bu nasıl olur! Nereden aldın bunu? İnanılmaz bir şey.."
DEMEDİM...
Ama şöyle dedim: "Eee? Ne var bunda?"
"Sizin sitenin"
dedi Şamil Tayyar,
"sahibi Behiç Gürcihan yazmış bunu..."
"E biliyorum..İnternette var. Açık İstihbarat'ın sol köşesinde de 2004 yılından beri öylece durup duruyor..."
Biraz bozulur gibi oldu...
Raporun üzerindeki "gizemli hava" bir anda yerle bir olmuştu...
"Yeni değil diyorsun yani?"
"Yahu ne yenisi? Yaz google'a 'Behiç Gürcihan- Yeni milis" diye hepsi önüne çıksın...Eee? ne var ki raporda? Ulusal güçlerin yasal ve meşru zeminlerde hareket etmeleri gerektiğini anlatıyor. SESAR'da başkan yardımcısıyken yazdı bu raporu. O günden beri de internet ortamında kendi imzasıyla bir sürü yerde yayınlandı!"
Konuyu biraz değiştirmek ister gibi oldu Şamil arkadaşımız:
" Nasıl birisi bu Behiç Gürcihan? Genç mi, yaşlı mı? Babasının general olduğu doğru mu?"
"Genç, genç..Sen de otuz, ben diyeyim otuz beş...Babasının general olmasında da sır bir durum yok ki. Hem bu 'birinci derece akrabalık' niye durmadan gündeme getiriliyor ki? Baba-oğulun birbirlerini inkâr ettikleri falan mı var? "
Sessizlik...
Derken,ben sordum:
"Yahu yazmayı falan mı düşünüyorsun yoksa sen bunu 'şok belge!" falan diyerek?"
Şamil'den şöyle bir nidâ çıktı:
" Yoooaaaaee..."
("Hayır" demek istedi diye düşünüyorum)
Ama, "günü geldiğinde" "bomba gibi patlatmak!" düşünülen bu "gizli belge" belli ki bir anda balon gibi sönmüştü...
Konuyu şöyle kapattım:
"Valla bunu bir 'örgüt belgesi' falan diye yazmaya kalkışanla çok fenâ dalga geçerim... gazetecilik kariyerini sarsarım. Eğlenirim, gülerim... Kalemime dolayıp maymun ederim(!)"
..........
Bu konuşma ,Şamil Tayyar ile aramızda 2007 yılının Ağustos ayında, Star gazetesinin Ankara bürosunda kendi odasında geçti.
Star'dan yargı yoluyla geri aldığım özlük haklarımı konuşmak üzere gitmiştim ziyaretine. "Belgeyi" kendisi getirince konu o şekilde açıldı...
İki meslektaş arasında o an için 'samimi' şartlarda gerçekleşen özel bir konuşmayı aktarmak istemezdim...
Ancak, yılan hikayesine dönen "Ergenekon soruşturması" nda iktidar yanlısı medya, artık o kadar etik,mantık, meslek ve vicdan sınırları dışına çıktı ki, bizim için de tarihe doğrulardan ve vicdanlarından yana not düşenlerin safından gerekli cevabı vermek elzem oldu.
Bir kere şunu söylemek zorundayım:
Hasan Cemal, Yasemin Çongar, Şamil Tayyar vs. gibi "büyük medyanın" tezgahından geçmiş, dolayısıyla gazeteciliğin kurallarını bilen, ancak misyonları gereği bunları çarpıtmak ve çiğnemek durumunda olan meslektaşlarımız bir yana;
özellikle "'islamcı medyada" yetişmiş Fehmi Koru, Mustafa Karaalioğlu, Ekrem Dumanlı gibi isimlerin gazeteçilik mesleği ile hiç bir ilgileri yoktur.
İkisiyle çok yakın çalıştım.
Bakınız, meslek kariyerlerinde bir tane ses getirmiş, gündem yaratmış haberleri yoktur. O cenahta 'muhabirlik' aşağlanan bir şey olduğu için, 'basamakları çıkarak' gelmezler. Atanırlar.
Makam, mevki ve parayı pek severler. Tek görevleri "abilerin" emirlerine itaat etmek, iyi elbiseler giymek, bir şeyler biliyor gibi görünmektir. Ömürleri 'üst sınıflarda yer almak" özlemiyle geçmiştir. Hayatlarının volesini AKP'nin 'bir biçimde' iktidara gelmesiyle vurdular.
Çıkar çevreleri bu tiplere AKP iktidarının yüzü suyu hürmetine 'gazeteci muamelesi' yapmaya başladı. Onlar da bu durumu gerçek zannedip tabiri caizse bir hayli azdılar. Bu kesimin 'muhabir sınıfından' söz bile etmeyelim, çünkü üzülürüz..Tam bir perişanlık, eğitimsizlik, asosyallik söz konusudur. Uydurukçuluk ve komplo teorileri fena halde kutsanır...
Konumuza dönersek...
İktidar yanlısı basın, Ergenekon meselesinde öyle bir histerinin içine kendisini kaptırmıştır ki, bu durumun hem soruşturmayı yürüten savcının , hem de operasyonlara imza atan güvenlik güçlerinin itibarını zedelediğini düşünüyorum:
Örneğin, geçenlerde Star gazetesinde
"Terörcülerin hepsi eğitimli, genç çocuklar"
diye bir haber yayımlandı. Emniyetin özel bir kanadına güzelleme düzelim derken, mübalağa sanatında ölçüyü öyle kaçırdılar ki..
Bu haberin ileride basın müzesinde yer bulacağını düşünüyorum,Ben sözü uzatmayayım, siz haberi Star gazetesinin internet arşivinde bulup okuyun..
Derken,
Fethullah Gülen cemaatının haftalık "haber" dergisi Aksiyon'un 31 Mart 2008 tarihli sayısında "Derin Sol Tertip" başlıklı bir 'dosya haber' yayınlandı ki aman Allah!
Mesela, "Ergenekon örgütü mensupları,
'kendi inisiyatifleri ile birbirinden habersiz hareket etme serbestisine sahip bağımsız yüzlerce birimden oluşuyormuş!"
Diyelim ki ben televizyonlardan
"Tandoğan'da cumhuriyete sahip çıkalım mitingi var, tüm vatandaşlarımızı bekliyoruz"
diye bir çağrı duyup bayrağımı, şapkamı aldım, belediye otobüsüme bindim ve miting alanına gittim...
"Kendi inisiyatifi ile hareket eden bir örgüt mensubu" olmuş oluyorum!
Peki haberdeki şu bölüme ne dersiniz?
"Güvenlik güçlerinin sermaye milisleri konusunda ise iki cevabı var. Yerli tahsilât yapanlar (mafya ve çete yapılanmalarını kullananlar) ve dış kaynak temin edenler. Güç birliği, yani Vatansever Kuvvetler Güç Birliği (VKGB) versiyonu yapılanmaların devrinin kapandığını düşünen bu 'derin sol' zihniyet, bunun yerine Vatansever Kuvvetler Güç Ağı (VKGA) aşamasında mücadeleyi öneriyor.
"Psikolojik harekâtla profili düşürülemeyecek isimsiz, cisimsiz, parametrik iletişim ve hareket protokollerine göre, merkezi direktif ve koordinasyon olmadan hareket edecek yapılanmalar acilen oluşturulmalı." deniliyor.
Milislerin banka "hack" edecek kadar bilgili, infaz yapacak kadar soğukkanlı bir 'Can Polat' tiplemesi mantığıyla yetiştirilmesini salık veriyor. Ergenekon'dan başlamak üzere çete ve derin devlet unsurlarına operasyon yapan istihbarat birimleri, şimdilerde sessiz sedasız isimsiz-cisimsiz kurulan hemşehri ve spor dernekleri ile sivil toplum adıyla gerçek hayatta ve sanal âlemde oluşturulan grup, dernek ve oluşumları da yakından izliyor. Yani yeni stratejinin derinliği takip altında."
Yani, evinizden çıkmayıp hiç bir şey yapmasanız bile, örgütün "isimsiz-cisimsiz parametrik hareket unsurlarına" dahil edilebilirsiniz...
Veya, atıyorum "Artvinliler Derneği'ne" üyesiniz, al sana örgütün "hemşehrilik hücresine mensup olmak!"
Hele, "Bari spor yapayım,biraz stres atarım" diyecek olursanız hepten gittiniz!
Zaman veya Taraf gazetesine "Ergenekon'da gerilla eğitimi" diye manşet olma gününüz gelmiş demektir!
Peki ne yapacağız? Akrabalık ilişkileri bile sakat...
Bu da "Faaliyetlerin üstünü örtmek için 'aile görüntüsü' yaratmak" suçuna girer...
Hayvanseverlerin arasına karışıp barınaklara destek olayım deseniz, "Toplumdaki yeni eğilimlere sızmak- Ergenekon'un çevreci kolunda görev almak"tan gittiniz!
Hani herkes 'kendi inisiyatifi ile birbirinden bağımsız olarak hareket etme' yetkisine sahip ya(!)
Gelelim, bu yazının da esas konusu olan "Yeni Milis Raporu"nun yazarına..
Aksiyon,şöyle buyurmuş:
"Örneğin bu raporu yazan şahıs hâlâ hukukî anlamda hakkında işlem başlamayan, deşifre olmayan sol kanattan!"
Behiç Gürcihan, "O raporu yazan benim" diye çırpınıyor; rapor 4 yıldır Açık İstihbarat sitesinin sayfalarında duruyor ama hayır, duyan yok!
Niye?
Çünkü,çektikleri malzeme sıkıntısını edebi üsluplar ve uydurukçuluk tarihine geçecek haberlerle kapatmaya çalışan bu arkadaşlar, yayın yasağına çifte atmaya devam edecekler ve bir süre sonra da şöyle bir haber yapacaklar:
"Flaş! Yeni Milis'in yazarının generalin oğlu Behiç Gürcihan olduğu ortaya çıktı! Emniyet güçleri, bu önemli isme uzun bir teknik takipten sonra ulaştı. Yeni Milis'in deşifre edilmesiyle birlikte Ergenekon çorap söküğü gibi çözülmeye başladı!"
Tabii bu arada iddianame falan hâlâ ortada olmayacak..
Nasıl Doğu Perinçek yıllardır basın toplantılarında antattıkları ve Aydınlık gazetesinde yayınladığı belgelerden dolayı bugün "yakalanıp" ceza evine konulduysa...
Nasıl Kemal Kerinçsiz müvekkillerinin tutukluk hallerine itiraz ederken kaleme aldığı dava dilekçelerindeki argümanlardan dolayı "örgüt yöneticisi" olarak tutuklandıysa...
üstelik Daniştay'ın avukatların kovuşturması ile ilgili yönetmeliği pervasızca çiğnendiyse...
Beyler...
Kendinizi kaptırdığınız histeri ve linç duygusu sizi itibarsızlığın uçurumuna sürükleyecek diye bir his var içimde.
Kesinlikle, 'politik' ve 'yasal takibata meydan vermemek' uyanıklığı ile konuşuyor değilim.
Ergenekon savcısı Sayın Zekeriya Öz hakkındaki samimi düşüncem şudur:
Sayın Öz, bir cumhuriyet savcısıdır. Kendisi, görevini bağımsız bir şekilde yürütebilmesi için özellikle cemaat ve AKP medyası tarafından rahat bırakılmalıdır. Üstlendiği soruşturmanın başarıyla sonuçlanması kendisinin hem mesleki kariyeri, hem de görevi bakımından önemlidir.
Devletin içine sızmış bir örgüt varsa, bunun ortaya çıkarılmasından vatandaş olarak biz de memnuniyet duyarız. Hiç değilse herkes 'potansiyel zanlı' olmaktan kurtulmuş olur...
Ama sizin bu üslubunuz, bu meslek katliniz ve bu kininiz yüzünden bu davanın 'objektif bir mecrada" sürmesine artık imkan kalmamıştır...
Bu malzemeden sizin istediğiniz yemek çıkmaz. Çünkü neredeyse, aidat yüzünden tartıştığınız apartman yöneticisini bile Ergenekon şemasına dahil edeceksiniz..
Yeter yahu! Sayenizde Ergenekon soruşturması Mehmet Ali Erbil'in bile diline düştü!
Ekrem Dumanlı, Ahmet Altan ve Mustafa Karaalioğlu artık sakinleşmelidirler. Tatile falan çıksınlar, böyle yayıncılık olmaz...
Hem kendinize de acıyın biraz.
Yarın öbür gün bakarsınız ortada AKP iktidarı falan kalmaz; basında hiç değilse dağıtım şirketlerinde falan ekmeğinizi kazanırsınız..
Ya da azın ki cehennemi hakedesiniz!
Daha ne diyelim....
Fatma Sibel Yüksek
Kilitli dolaplardan birinin kapağını üzerindeki anahtarla yine ağır ağır açtı. İçinden bir dosya çıkardı ve önüme koydu...
Dosyanın üzerinde, "Yeni Milis- Behiç Gürcihan" yazıyordu..
Sonra, kendinden emin bir şekilde masasına tekrar oturdu ve tepkilerimi izlemeye başladı.. Önüme attığı belgenin çok önemli ve çok gizli olduğunu düşündüğü ve bu durumdan bir hayli keyif aldığı anlaşılıyordu...
Sesim titreyerek ve benzim külbeyaz olarak:
"Fakat...Fakat bu nasıl olur! Nereden aldın bunu? İnanılmaz bir şey.."
DEMEDİM...
Ama şöyle dedim: "Eee? Ne var bunda?"
"Sizin sitenin"
dedi Şamil Tayyar,
"sahibi Behiç Gürcihan yazmış bunu..."
"E biliyorum..İnternette var. Açık İstihbarat'ın sol köşesinde de 2004 yılından beri öylece durup duruyor..."
Biraz bozulur gibi oldu...
Raporun üzerindeki "gizemli hava" bir anda yerle bir olmuştu...
"Yeni değil diyorsun yani?"
"Yahu ne yenisi? Yaz google'a 'Behiç Gürcihan- Yeni milis" diye hepsi önüne çıksın...Eee? ne var ki raporda? Ulusal güçlerin yasal ve meşru zeminlerde hareket etmeleri gerektiğini anlatıyor. SESAR'da başkan yardımcısıyken yazdı bu raporu. O günden beri de internet ortamında kendi imzasıyla bir sürü yerde yayınlandı!"
Konuyu biraz değiştirmek ister gibi oldu Şamil arkadaşımız:
" Nasıl birisi bu Behiç Gürcihan? Genç mi, yaşlı mı? Babasının general olduğu doğru mu?"
"Genç, genç..Sen de otuz, ben diyeyim otuz beş...Babasının general olmasında da sır bir durum yok ki. Hem bu 'birinci derece akrabalık' niye durmadan gündeme getiriliyor ki? Baba-oğulun birbirlerini inkâr ettikleri falan mı var? "
Sessizlik...
Derken,ben sordum:
"Yahu yazmayı falan mı düşünüyorsun yoksa sen bunu 'şok belge!" falan diyerek?"
Şamil'den şöyle bir nidâ çıktı:
" Yoooaaaaee..."
("Hayır" demek istedi diye düşünüyorum)
Ama, "günü geldiğinde" "bomba gibi patlatmak!" düşünülen bu "gizli belge" belli ki bir anda balon gibi sönmüştü...
Konuyu şöyle kapattım:
"Valla bunu bir 'örgüt belgesi' falan diye yazmaya kalkışanla çok fenâ dalga geçerim... gazetecilik kariyerini sarsarım. Eğlenirim, gülerim... Kalemime dolayıp maymun ederim(!)"
..........
Bu konuşma ,Şamil Tayyar ile aramızda 2007 yılının Ağustos ayında, Star gazetesinin Ankara bürosunda kendi odasında geçti.
Star'dan yargı yoluyla geri aldığım özlük haklarımı konuşmak üzere gitmiştim ziyaretine. "Belgeyi" kendisi getirince konu o şekilde açıldı...
İki meslektaş arasında o an için 'samimi' şartlarda gerçekleşen özel bir konuşmayı aktarmak istemezdim...
Ancak, yılan hikayesine dönen "Ergenekon soruşturması" nda iktidar yanlısı medya, artık o kadar etik,mantık, meslek ve vicdan sınırları dışına çıktı ki, bizim için de tarihe doğrulardan ve vicdanlarından yana not düşenlerin safından gerekli cevabı vermek elzem oldu.
Bir kere şunu söylemek zorundayım:
Hasan Cemal, Yasemin Çongar, Şamil Tayyar vs. gibi "büyük medyanın" tezgahından geçmiş, dolayısıyla gazeteciliğin kurallarını bilen, ancak misyonları gereği bunları çarpıtmak ve çiğnemek durumunda olan meslektaşlarımız bir yana;
özellikle "'islamcı medyada" yetişmiş Fehmi Koru, Mustafa Karaalioğlu, Ekrem Dumanlı gibi isimlerin gazeteçilik mesleği ile hiç bir ilgileri yoktur.
İkisiyle çok yakın çalıştım.
Bakınız, meslek kariyerlerinde bir tane ses getirmiş, gündem yaratmış haberleri yoktur. O cenahta 'muhabirlik' aşağlanan bir şey olduğu için, 'basamakları çıkarak' gelmezler. Atanırlar.
Makam, mevki ve parayı pek severler. Tek görevleri "abilerin" emirlerine itaat etmek, iyi elbiseler giymek, bir şeyler biliyor gibi görünmektir. Ömürleri 'üst sınıflarda yer almak" özlemiyle geçmiştir. Hayatlarının volesini AKP'nin 'bir biçimde' iktidara gelmesiyle vurdular.
Çıkar çevreleri bu tiplere AKP iktidarının yüzü suyu hürmetine 'gazeteci muamelesi' yapmaya başladı. Onlar da bu durumu gerçek zannedip tabiri caizse bir hayli azdılar. Bu kesimin 'muhabir sınıfından' söz bile etmeyelim, çünkü üzülürüz..Tam bir perişanlık, eğitimsizlik, asosyallik söz konusudur. Uydurukçuluk ve komplo teorileri fena halde kutsanır...
Konumuza dönersek...
İktidar yanlısı basın, Ergenekon meselesinde öyle bir histerinin içine kendisini kaptırmıştır ki, bu durumun hem soruşturmayı yürüten savcının , hem de operasyonlara imza atan güvenlik güçlerinin itibarını zedelediğini düşünüyorum:
Örneğin, geçenlerde Star gazetesinde
"Terörcülerin hepsi eğitimli, genç çocuklar"
diye bir haber yayımlandı. Emniyetin özel bir kanadına güzelleme düzelim derken, mübalağa sanatında ölçüyü öyle kaçırdılar ki..
Bu haberin ileride basın müzesinde yer bulacağını düşünüyorum,Ben sözü uzatmayayım, siz haberi Star gazetesinin internet arşivinde bulup okuyun..
Derken,
Fethullah Gülen cemaatının haftalık "haber" dergisi Aksiyon'un 31 Mart 2008 tarihli sayısında "Derin Sol Tertip" başlıklı bir 'dosya haber' yayınlandı ki aman Allah!
Mesela, "Ergenekon örgütü mensupları,
'kendi inisiyatifleri ile birbirinden habersiz hareket etme serbestisine sahip bağımsız yüzlerce birimden oluşuyormuş!"
Diyelim ki ben televizyonlardan
"Tandoğan'da cumhuriyete sahip çıkalım mitingi var, tüm vatandaşlarımızı bekliyoruz"
diye bir çağrı duyup bayrağımı, şapkamı aldım, belediye otobüsüme bindim ve miting alanına gittim...
"Kendi inisiyatifi ile hareket eden bir örgüt mensubu" olmuş oluyorum!
Peki haberdeki şu bölüme ne dersiniz?
"Güvenlik güçlerinin sermaye milisleri konusunda ise iki cevabı var. Yerli tahsilât yapanlar (mafya ve çete yapılanmalarını kullananlar) ve dış kaynak temin edenler. Güç birliği, yani Vatansever Kuvvetler Güç Birliği (VKGB) versiyonu yapılanmaların devrinin kapandığını düşünen bu 'derin sol' zihniyet, bunun yerine Vatansever Kuvvetler Güç Ağı (VKGA) aşamasında mücadeleyi öneriyor.
"Psikolojik harekâtla profili düşürülemeyecek isimsiz, cisimsiz, parametrik iletişim ve hareket protokollerine göre, merkezi direktif ve koordinasyon olmadan hareket edecek yapılanmalar acilen oluşturulmalı." deniliyor.
Milislerin banka "hack" edecek kadar bilgili, infaz yapacak kadar soğukkanlı bir 'Can Polat' tiplemesi mantığıyla yetiştirilmesini salık veriyor. Ergenekon'dan başlamak üzere çete ve derin devlet unsurlarına operasyon yapan istihbarat birimleri, şimdilerde sessiz sedasız isimsiz-cisimsiz kurulan hemşehri ve spor dernekleri ile sivil toplum adıyla gerçek hayatta ve sanal âlemde oluşturulan grup, dernek ve oluşumları da yakından izliyor. Yani yeni stratejinin derinliği takip altında."
Yani, evinizden çıkmayıp hiç bir şey yapmasanız bile, örgütün "isimsiz-cisimsiz parametrik hareket unsurlarına" dahil edilebilirsiniz...
Veya, atıyorum "Artvinliler Derneği'ne" üyesiniz, al sana örgütün "hemşehrilik hücresine mensup olmak!"
Hele, "Bari spor yapayım,biraz stres atarım" diyecek olursanız hepten gittiniz!
Zaman veya Taraf gazetesine "Ergenekon'da gerilla eğitimi" diye manşet olma gününüz gelmiş demektir!
Peki ne yapacağız? Akrabalık ilişkileri bile sakat...
Bu da "Faaliyetlerin üstünü örtmek için 'aile görüntüsü' yaratmak" suçuna girer...
Hayvanseverlerin arasına karışıp barınaklara destek olayım deseniz, "Toplumdaki yeni eğilimlere sızmak- Ergenekon'un çevreci kolunda görev almak"tan gittiniz!
Hani herkes 'kendi inisiyatifi ile birbirinden bağımsız olarak hareket etme' yetkisine sahip ya(!)
Gelelim, bu yazının da esas konusu olan "Yeni Milis Raporu"nun yazarına..
Aksiyon,şöyle buyurmuş:
"Örneğin bu raporu yazan şahıs hâlâ hukukî anlamda hakkında işlem başlamayan, deşifre olmayan sol kanattan!"
Behiç Gürcihan, "O raporu yazan benim" diye çırpınıyor; rapor 4 yıldır Açık İstihbarat sitesinin sayfalarında duruyor ama hayır, duyan yok!
Niye?
Çünkü,çektikleri malzeme sıkıntısını edebi üsluplar ve uydurukçuluk tarihine geçecek haberlerle kapatmaya çalışan bu arkadaşlar, yayın yasağına çifte atmaya devam edecekler ve bir süre sonra da şöyle bir haber yapacaklar:
"Flaş! Yeni Milis'in yazarının generalin oğlu Behiç Gürcihan olduğu ortaya çıktı! Emniyet güçleri, bu önemli isme uzun bir teknik takipten sonra ulaştı. Yeni Milis'in deşifre edilmesiyle birlikte Ergenekon çorap söküğü gibi çözülmeye başladı!"
Tabii bu arada iddianame falan hâlâ ortada olmayacak..
Nasıl Doğu Perinçek yıllardır basın toplantılarında antattıkları ve Aydınlık gazetesinde yayınladığı belgelerden dolayı bugün "yakalanıp" ceza evine konulduysa...
Nasıl Kemal Kerinçsiz müvekkillerinin tutukluk hallerine itiraz ederken kaleme aldığı dava dilekçelerindeki argümanlardan dolayı "örgüt yöneticisi" olarak tutuklandıysa...
üstelik Daniştay'ın avukatların kovuşturması ile ilgili yönetmeliği pervasızca çiğnendiyse...
Beyler...
Kendinizi kaptırdığınız histeri ve linç duygusu sizi itibarsızlığın uçurumuna sürükleyecek diye bir his var içimde.
Kesinlikle, 'politik' ve 'yasal takibata meydan vermemek' uyanıklığı ile konuşuyor değilim.
Ergenekon savcısı Sayın Zekeriya Öz hakkındaki samimi düşüncem şudur:
Sayın Öz, bir cumhuriyet savcısıdır. Kendisi, görevini bağımsız bir şekilde yürütebilmesi için özellikle cemaat ve AKP medyası tarafından rahat bırakılmalıdır. Üstlendiği soruşturmanın başarıyla sonuçlanması kendisinin hem mesleki kariyeri, hem de görevi bakımından önemlidir.
Devletin içine sızmış bir örgüt varsa, bunun ortaya çıkarılmasından vatandaş olarak biz de memnuniyet duyarız. Hiç değilse herkes 'potansiyel zanlı' olmaktan kurtulmuş olur...
Ama sizin bu üslubunuz, bu meslek katliniz ve bu kininiz yüzünden bu davanın 'objektif bir mecrada" sürmesine artık imkan kalmamıştır...
Bu malzemeden sizin istediğiniz yemek çıkmaz. Çünkü neredeyse, aidat yüzünden tartıştığınız apartman yöneticisini bile Ergenekon şemasına dahil edeceksiniz..
Yeter yahu! Sayenizde Ergenekon soruşturması Mehmet Ali Erbil'in bile diline düştü!
Ekrem Dumanlı, Ahmet Altan ve Mustafa Karaalioğlu artık sakinleşmelidirler. Tatile falan çıksınlar, böyle yayıncılık olmaz...
Hem kendinize de acıyın biraz.
Yarın öbür gün bakarsınız ortada AKP iktidarı falan kalmaz; basında hiç değilse dağıtım şirketlerinde falan ekmeğinizi kazanırsınız..
Ya da azın ki cehennemi hakedesiniz!
Daha ne diyelim....
Fatma Sibel Yüksek