MARCUSX
New member
Şaşırmayın; burası Türkiye Cumhuriyeti
Sevgili okurlar; artık iş giderek çığrından çıkmaya başlıyor. Önce “darbe yapılacak” paranoyası yaratıp halkın zihnini bulandırmayı başaranlar, “zafer günlerinin” çok yakında olduğuna inanıyor olmalı ki, artık Türkiye Cumhuriyeti’ne, bu devletin kurucusu Atatürk’e, devrimlere ve sonuçta tüm Türkiye’ye duydukları kin ve öfkelerini kusarcasına haykırmaya başladılar.
Büyük kandırmaca
Televizyonlarda, gazete köşelerinde, manşetlerde, radyolarda, internette ve halka ulaşmak için akla gelen her iletişim aracında bir avuç faşistin hezeyan dolu düşmanlıklarına rastlamamak olanaksız. Bunları da Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlı, ülkesini seven, demokrasi ve hukuka inanan, insan hak ve özgürlüklerine saygılı insanların “namus ve ahlakını” sömürerek yapıyorlar.
Çaresiz bırakmak
Yüreği Türkiye ve insan sevgisiyle dolu milyonlarca insan demokratik namus ve hukuka bağlılıkları nedeniyle aşağılık saldırılara yine hukuk ve demokrasi kuralları içinde cevap vermeye çalışıyor. Ama bu ahlaklı ve namuslu tavır, faşistleri iyice tahrik ediyor, ellerine geçirdikleri demokrasi ve hukuk silahıyla bu ülkenin gerçek demokratlarını etkisiz hale getirmek için Türkiye’yi bir din devletine dönüştürmek isteyen zihniyetin esiri oluyorlar.
Tehlikeyi bilmek gerekiyor
Türkiye, Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde bu kadar büyük bir tehlike ile karşılaşmadı. Devletin neredeyse tüm birimleri belli zihniyetin sahipleri tarafından ele geçirildi. Türkiye’yi Türkiye yapan devrim ve ilkeler kâğıt üzerinde güya korunmasına rağmen sürekli ihlal ediliyor. Halk yalanlarla kandırılarak düşmanlık tohumları ekiliyor, bir iç çatışma çıkarmak için ellerinden geleni yapanlar hiçbir engelle karşılaşmıyor.
Her şeyi bilmek gerek
O halde gerçekten bu ülkeyi seven, içinde hiçbir düşmanlık ve husumet duygusu beslemeyen, kurulan korku imparatorluğuna ve emrindeki faşistlere rağmen korkmayan herkes öncelikle mutlaka korumamız gereken Cumhuriyet ilkelerini ve devrimlerini bilmek zorunda. Bugün, özellikle genç okurlar için bu devrimleri tekrar sıralamak istiyorum.
Saltanat’ın kaldırılması
Önce siyasal devrimlerden başlayalım. Kurtuluş Savaşı’nın zaferle bitmesinden sonra ilk iş olarak koca Osmanlı İmparatorluğu’nu Batı emperyalizminin kuklası haline getiren hanedanın egemenliği 1 Kasım 1922’de sona erdirildi ve saltanat kaldırıldı. Padişah’ın yönetim yetkileri
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne verildi.
Cumhuriyetin ilanı
Tarihler 29 Ekim 1923’ü gösterirken Cumhuriyet ilan edildi. Böylelikle saltanatın bittiği, yeni bir ailenin saltanat kuramayacağı, iradenin millete geçtiği de resmen ilan edilmiş oldu. Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte dünya çağdaş yolda yürümeye ant içmiş yeni bir Türk devletiyle tanıştı.
Halifeliğin kaldırılması
Hemen bir yıl bile geçmeden 3 Mart 1924’te hilafet de kaldırıldı. Böylelikle din ve devlet işlerinin ayrılması, alınan kararların dini inanç ve yorumların etkisi altında kalmaması sağlandı. Emperyalizmin zulmünden kurtulmuş genç Türkiye dünya devletleri içinde hak ettiği yeri almak için en büyük adımlardan birini atmış oldu. (Bu, dönüşümcüleri ve yandaşı faşistleri deli ediyor.)
Kadınlara eşit haklar verilmesi
Gelelim Cumhuriyet’in toplumsal devrimlerine. Cumhuriyet’e kadar kadının adı bile yoktu. Kadın her zaman erkeğinin gerisindeydi. Seçme ve seçilme hakkı yoktu. Tek başına şahitliği sayılmıyordu, kendi başına iş kuramıyordu. 1926’dan 1934 yılına kadar yapılan düzenlemelerle kadınlarla erkekler tamamen eşit vatandaş oldular. Aynı dönemde pek çok “medeni” Avrupa ülkesinde bile olmayan haklar Cumhuriyet devrimleri ile kadının normal yaşamı haline getirildi. (Bu, dönüşümcüleri ve yandaşı faşistleri deli ediyor.)
Şapka ve kıyafet devrimi
25 Kasım 1925’te kılık kıyafet konusunda büyük bir devrim gerçekleştirildi. Erkeklerin başındaki fes çıkarıldı, yerine şapka takılması önerildi, kadınları esaret altında tutan peçe, çarşaf gibi giysiler kaldırıldı. Ancak Cumhuriyet hiçbir zaman kişilerin özel yaşamında ne giyeceğine karışmadı. Sadece disiplinin sağlanması için kılık kıyafet değişikliğini devlet hizmetinde zorunlu tuttu. (Bu, dönüşümcüleri ve yandaşı faşistleri deli ediyor.)
Tekke ve zaviyelerin kapatılması
Çok önemli bir devrim de 30 Kasım 1925’te yapıldı. O tarihe kadar hem siyasete müdahale eden hem de hurafelerle kendilerine müritler toplayan ve bunların yarattığı güçle egemenlik taslayan tekke, zaviye gibi yapılanmalar yasaklandı. Dini kendi siyasi amaçları için kullanan şeyhler, şıhlar, varlığı kendinden menkul sözde hocaların etkisi kırıldı. (Bu, dönüşümcüleri ve yandaşı faşistleri deli ediyor.)
Soyadı Kanunu
Cumhuriyet öncesi lakaplarla ya da baba adlarıyla anılan insanların birer “vatandaş” oldukları hatırlatılarak 21 Haziran 1934’te soyadı kanunu çıkarıldı. Böylelikle hem vatandaşlık haklarından yararlanmak için artık değişmeyecek bir kayıt sistemine geçilirken, her bireyin önemli olduğu da vurgulanmış oldu.
Lakap ve unvanların kaldırılması
26 Kasım 1934’te soyadı kanununa ek olarak lakap ve unvanların da kaldırılmasına karar verildi. Böylelikle feodal yapıyı devam ettiren ağa, şeyh, şıh gibi lakaplar kalkarken orduda da yeniden yapılanmaya gidildi ve başta paşa olmak üzere kullanılan bazı unvanların yerine yenileri konuldu.
Saat ve takvim devrimi
Her yönüyle çağdaş dünyanın bir parçası olmaya karar veren genç Türkiye Cumhuriyet’nin en önemli devrimlerinden biri de saat, takvim ve uzunluk-ağırlık ölçülerinde dünya standartlarını kabul etmesi oldu. Böylelikle Türkiye bu alanda da dünyadaki yerini aldı.
Mecelle’nin kaldırılması
Sıra hukuk devrimlerinde. Genç cumhuriyet hukuk alanındaki en önemli adımlarından birini Mecelle’yi yani dini kurallara uygun hukuk sistemini kaldırarak attı. Daha önce kadıların “kara kaplı kitabında” yazılı olan ve çoğu keyfe göre verilen hukuk kararları yerine çağdaş hukuk normları benimsendi. Bu devrim 1924’ten 1937’ye kadar yapılan düzenlemelerle sürdü. (Bu, dönüşümcüleri ve yandaşı faşistleri deli ediyor.)
Medeni Kanun’un kabulü
Evlilik ve aile hukukunu belirleyen Medeni Kanun da en önemli devrimlerden biridir. Böylelikle erkeğinin “boş ol” sözüyle evliliği biten ve hiçbir hak alamayan kadınlar, kadın-erkek eşitliğini bu alanda da kazanmış oldular. 1924’ten 1937’ye kadar süren düzenlemelerle Türkiye bu alanda adımlar atarak laikliği de kabul etti. (Bu, dönüşümcüleri ve yandaşı faşistleri deli ediyor.)
Tevhid-i Tedrisat Kanunu
Şimdi eğitim alanındaki devrimlere gelelim. 3 Mart 1924’te Tevhid-i Tedrisat yani eğitimin birleştirilmesi kanunu çıkarıldı. O güne kadar Türkiye’de düzgün eğitim yoktu. Büyük kentlerde askeriyeye bağlı yerlerde ve genellikle yabancıların kurduğu okullarda modern eğitim yapılırken, diğer halk dini eğitimin tedrisatından geçerdi. Genç cumhuriyet eğitimi tek ele topladı ve ülkenin her yerinde ve her okulda aynı tedrisat uygulanmaya başlandı. (Bu, dönüşümcüleri ve yandaşı faşistleri deli ediyor.)
Harf Kanunu
1 Kasım 1928’de eski harfleri bırakıp Latin harflerine geçtik. Bizzat Atatürk hazırladığı 29 harfli alfabeyi kara tahtanın başına geçerek tanıttı. Harf devrimi, o sırada yüzde 4’ü bile bulmayan okuma yazma oranı nedeniyle çok hızlı biçimde başarıya ulaştı.
Ve diğerleri
1931-32 yıllarında Türk Dil ve Türk Tarih Kurumları kurularak Türklerin dili ve tarihleri üzerinde bilimsel çalışmalar başlatıldı. 31 Mayıs 1933’te üniversite eğitimi için kanun çıkarıldı ve eğitim laik hale getirildi.
Sahip çıkın
İşte Türkiye’yi dönüştürmeye çalışan zihniyet ve faşistlerin nefret kustuğu, yok etmek için ellerinden geleni yaptıkları Cumhuriyet devrimleri bunlar. Eğer iktidar bugün Türkiye’nin geldiği noktayı sanki kendi payı varmış gibi övünerek söylüyorsa, bu başarıyı bu devrimlere borçludur. Bunu asla unutmayın ve bu devrimlere yönelik saldırılara karşı çıkmayı bir görev sayın.
CAN ATAKLI
Sevgili okurlar; artık iş giderek çığrından çıkmaya başlıyor. Önce “darbe yapılacak” paranoyası yaratıp halkın zihnini bulandırmayı başaranlar, “zafer günlerinin” çok yakında olduğuna inanıyor olmalı ki, artık Türkiye Cumhuriyeti’ne, bu devletin kurucusu Atatürk’e, devrimlere ve sonuçta tüm Türkiye’ye duydukları kin ve öfkelerini kusarcasına haykırmaya başladılar.
Büyük kandırmaca
Televizyonlarda, gazete köşelerinde, manşetlerde, radyolarda, internette ve halka ulaşmak için akla gelen her iletişim aracında bir avuç faşistin hezeyan dolu düşmanlıklarına rastlamamak olanaksız. Bunları da Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlı, ülkesini seven, demokrasi ve hukuka inanan, insan hak ve özgürlüklerine saygılı insanların “namus ve ahlakını” sömürerek yapıyorlar.
Çaresiz bırakmak
Yüreği Türkiye ve insan sevgisiyle dolu milyonlarca insan demokratik namus ve hukuka bağlılıkları nedeniyle aşağılık saldırılara yine hukuk ve demokrasi kuralları içinde cevap vermeye çalışıyor. Ama bu ahlaklı ve namuslu tavır, faşistleri iyice tahrik ediyor, ellerine geçirdikleri demokrasi ve hukuk silahıyla bu ülkenin gerçek demokratlarını etkisiz hale getirmek için Türkiye’yi bir din devletine dönüştürmek isteyen zihniyetin esiri oluyorlar.
Tehlikeyi bilmek gerekiyor
Türkiye, Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde bu kadar büyük bir tehlike ile karşılaşmadı. Devletin neredeyse tüm birimleri belli zihniyetin sahipleri tarafından ele geçirildi. Türkiye’yi Türkiye yapan devrim ve ilkeler kâğıt üzerinde güya korunmasına rağmen sürekli ihlal ediliyor. Halk yalanlarla kandırılarak düşmanlık tohumları ekiliyor, bir iç çatışma çıkarmak için ellerinden geleni yapanlar hiçbir engelle karşılaşmıyor.
Her şeyi bilmek gerek
O halde gerçekten bu ülkeyi seven, içinde hiçbir düşmanlık ve husumet duygusu beslemeyen, kurulan korku imparatorluğuna ve emrindeki faşistlere rağmen korkmayan herkes öncelikle mutlaka korumamız gereken Cumhuriyet ilkelerini ve devrimlerini bilmek zorunda. Bugün, özellikle genç okurlar için bu devrimleri tekrar sıralamak istiyorum.
Saltanat’ın kaldırılması
Önce siyasal devrimlerden başlayalım. Kurtuluş Savaşı’nın zaferle bitmesinden sonra ilk iş olarak koca Osmanlı İmparatorluğu’nu Batı emperyalizminin kuklası haline getiren hanedanın egemenliği 1 Kasım 1922’de sona erdirildi ve saltanat kaldırıldı. Padişah’ın yönetim yetkileri
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne verildi.
Cumhuriyetin ilanı
Tarihler 29 Ekim 1923’ü gösterirken Cumhuriyet ilan edildi. Böylelikle saltanatın bittiği, yeni bir ailenin saltanat kuramayacağı, iradenin millete geçtiği de resmen ilan edilmiş oldu. Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte dünya çağdaş yolda yürümeye ant içmiş yeni bir Türk devletiyle tanıştı.
Halifeliğin kaldırılması
Hemen bir yıl bile geçmeden 3 Mart 1924’te hilafet de kaldırıldı. Böylelikle din ve devlet işlerinin ayrılması, alınan kararların dini inanç ve yorumların etkisi altında kalmaması sağlandı. Emperyalizmin zulmünden kurtulmuş genç Türkiye dünya devletleri içinde hak ettiği yeri almak için en büyük adımlardan birini atmış oldu. (Bu, dönüşümcüleri ve yandaşı faşistleri deli ediyor.)
Kadınlara eşit haklar verilmesi
Gelelim Cumhuriyet’in toplumsal devrimlerine. Cumhuriyet’e kadar kadının adı bile yoktu. Kadın her zaman erkeğinin gerisindeydi. Seçme ve seçilme hakkı yoktu. Tek başına şahitliği sayılmıyordu, kendi başına iş kuramıyordu. 1926’dan 1934 yılına kadar yapılan düzenlemelerle kadınlarla erkekler tamamen eşit vatandaş oldular. Aynı dönemde pek çok “medeni” Avrupa ülkesinde bile olmayan haklar Cumhuriyet devrimleri ile kadının normal yaşamı haline getirildi. (Bu, dönüşümcüleri ve yandaşı faşistleri deli ediyor.)
Şapka ve kıyafet devrimi
25 Kasım 1925’te kılık kıyafet konusunda büyük bir devrim gerçekleştirildi. Erkeklerin başındaki fes çıkarıldı, yerine şapka takılması önerildi, kadınları esaret altında tutan peçe, çarşaf gibi giysiler kaldırıldı. Ancak Cumhuriyet hiçbir zaman kişilerin özel yaşamında ne giyeceğine karışmadı. Sadece disiplinin sağlanması için kılık kıyafet değişikliğini devlet hizmetinde zorunlu tuttu. (Bu, dönüşümcüleri ve yandaşı faşistleri deli ediyor.)
Tekke ve zaviyelerin kapatılması
Çok önemli bir devrim de 30 Kasım 1925’te yapıldı. O tarihe kadar hem siyasete müdahale eden hem de hurafelerle kendilerine müritler toplayan ve bunların yarattığı güçle egemenlik taslayan tekke, zaviye gibi yapılanmalar yasaklandı. Dini kendi siyasi amaçları için kullanan şeyhler, şıhlar, varlığı kendinden menkul sözde hocaların etkisi kırıldı. (Bu, dönüşümcüleri ve yandaşı faşistleri deli ediyor.)
Soyadı Kanunu
Cumhuriyet öncesi lakaplarla ya da baba adlarıyla anılan insanların birer “vatandaş” oldukları hatırlatılarak 21 Haziran 1934’te soyadı kanunu çıkarıldı. Böylelikle hem vatandaşlık haklarından yararlanmak için artık değişmeyecek bir kayıt sistemine geçilirken, her bireyin önemli olduğu da vurgulanmış oldu.
Lakap ve unvanların kaldırılması
26 Kasım 1934’te soyadı kanununa ek olarak lakap ve unvanların da kaldırılmasına karar verildi. Böylelikle feodal yapıyı devam ettiren ağa, şeyh, şıh gibi lakaplar kalkarken orduda da yeniden yapılanmaya gidildi ve başta paşa olmak üzere kullanılan bazı unvanların yerine yenileri konuldu.
Saat ve takvim devrimi
Her yönüyle çağdaş dünyanın bir parçası olmaya karar veren genç Türkiye Cumhuriyet’nin en önemli devrimlerinden biri de saat, takvim ve uzunluk-ağırlık ölçülerinde dünya standartlarını kabul etmesi oldu. Böylelikle Türkiye bu alanda da dünyadaki yerini aldı.
Mecelle’nin kaldırılması
Sıra hukuk devrimlerinde. Genç cumhuriyet hukuk alanındaki en önemli adımlarından birini Mecelle’yi yani dini kurallara uygun hukuk sistemini kaldırarak attı. Daha önce kadıların “kara kaplı kitabında” yazılı olan ve çoğu keyfe göre verilen hukuk kararları yerine çağdaş hukuk normları benimsendi. Bu devrim 1924’ten 1937’ye kadar yapılan düzenlemelerle sürdü. (Bu, dönüşümcüleri ve yandaşı faşistleri deli ediyor.)
Medeni Kanun’un kabulü
Evlilik ve aile hukukunu belirleyen Medeni Kanun da en önemli devrimlerden biridir. Böylelikle erkeğinin “boş ol” sözüyle evliliği biten ve hiçbir hak alamayan kadınlar, kadın-erkek eşitliğini bu alanda da kazanmış oldular. 1924’ten 1937’ye kadar süren düzenlemelerle Türkiye bu alanda adımlar atarak laikliği de kabul etti. (Bu, dönüşümcüleri ve yandaşı faşistleri deli ediyor.)
Tevhid-i Tedrisat Kanunu
Şimdi eğitim alanındaki devrimlere gelelim. 3 Mart 1924’te Tevhid-i Tedrisat yani eğitimin birleştirilmesi kanunu çıkarıldı. O güne kadar Türkiye’de düzgün eğitim yoktu. Büyük kentlerde askeriyeye bağlı yerlerde ve genellikle yabancıların kurduğu okullarda modern eğitim yapılırken, diğer halk dini eğitimin tedrisatından geçerdi. Genç cumhuriyet eğitimi tek ele topladı ve ülkenin her yerinde ve her okulda aynı tedrisat uygulanmaya başlandı. (Bu, dönüşümcüleri ve yandaşı faşistleri deli ediyor.)
Harf Kanunu
1 Kasım 1928’de eski harfleri bırakıp Latin harflerine geçtik. Bizzat Atatürk hazırladığı 29 harfli alfabeyi kara tahtanın başına geçerek tanıttı. Harf devrimi, o sırada yüzde 4’ü bile bulmayan okuma yazma oranı nedeniyle çok hızlı biçimde başarıya ulaştı.
Ve diğerleri
1931-32 yıllarında Türk Dil ve Türk Tarih Kurumları kurularak Türklerin dili ve tarihleri üzerinde bilimsel çalışmalar başlatıldı. 31 Mayıs 1933’te üniversite eğitimi için kanun çıkarıldı ve eğitim laik hale getirildi.
Sahip çıkın
İşte Türkiye’yi dönüştürmeye çalışan zihniyet ve faşistlerin nefret kustuğu, yok etmek için ellerinden geleni yaptıkları Cumhuriyet devrimleri bunlar. Eğer iktidar bugün Türkiye’nin geldiği noktayı sanki kendi payı varmış gibi övünerek söylüyorsa, bu başarıyı bu devrimlere borçludur. Bunu asla unutmayın ve bu devrimlere yönelik saldırılara karşı çıkmayı bir görev sayın.
CAN ATAKLI