By CaPTaiN
New member
İzmir'li Olmaktan Utanmak !
Bir kent düşünün ki, sürekli geri kaldığından, hakkını alamadığından, destek bulamadığından şikayet etsin.
İstanbul'un, Ankara'nın, Anadolu Kaplanları'nın kayırıldığından dem vursun, sitem etsin.
Ama, kendi kentlilik bilinci de aynı şekilde yerle bir olsun. Yerinde yeller essin. Ara ki bulasın...
Türkiye'de ilk futbol oynanan şehir. Türkiye'nin batıya en dönük yüzü. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna, iki spor kulübüyle destek vermiş; Karşıyaka ve Altay adını, Kurtuluş Savaşı Destanı'na, kanla, canla yazarak eklemiş bir Demokrasi ve Bağımsızlık yurdu.
İzmir!
İzmir?
Bugünkü manzaraya bakan herhangi biri, son derece rahat bir şekilde, bunlara inanmasının çok zor olduğunu söyler. İnandıramazsınız! İnanmazlar! İnanmaları için de açıkcası bir sebep yok; kalmadı!
"İzmirlilik bilinci" diye birşey yok. "İzmirli dayanışması"nı sorsanız, bilen çıkmaz. "İzmirli nedir?" diye sorsanız, kimsenin böyle birşey düşünmediğini anlarsınız. İzmir yok, İzmirli yok! Sadece, başarılı olana öykünen, kendine güvenmeyen, sahip olduğu değerlerin farkında olmayan şehirlilerden müteşekkil bir şehir burası; İzmir.
8 Kasım 2006 Çarşamba akşamı Karşıyaka ile Galatasaray arasında oynanan, Fortis Türkiye Kupası müsabakasında bunu bir kez daha görebilme fırsatımız oldu. İzmirli, tercihini yine "Kenti" için değil, "Kendi" için kullandı!
İzmir Atatürk Stadı'nın tribünlerini, kentine yabancı bir kültürün renkleri ve sesleriyle doldurdu. Buna direnen ise, sadece Karşıyakalılar'dı.
Biz Karşıyakalıyız! Biz 35 buçuğuz!
Oysa, Karşıyakalılar kendi varlıklarının farkındadırlar. Bu sitenin yazarları, Türkiye'nin önde gelen spor sosyologlarından Dr. Ahmet Talimciler ve ciddi tarih araştırmaları yapan Cem Zeren'in, bu konudaki analizlerini okumuşsanız eğer, "Biz Karşıyakalıyız" sözünün, basit bir tezahürat olmaktan çok ileri bir anlama sahip olduğunu öğrenmişsinizdir. "35 buçuk" kavramının, bir ayrılık değil, bir birliktelik anlamı taşıdığını da.
Karşıyaka'nın, tarih boyunca yarattığı en önemli marka değerlerinin başında "Kaf Sin Kaf" tezahüratı, "Biz Karşıyakalıyız" sözü ve yakın zamanda da "35 ½" kavramı gelir. Başka da birşey yoktur.
Özellikle, "35 ½" kavramı, Karşıyakalılık değerlerinin vurgulanmasını en anlaşılır şekilde içinde taşımaktadır.
"35 ½" kavramı, ayırıcı değildir. Bu kavram, bir hayat görüşünün dile getirilişidir. Yenilikçi, özgürlükçü, muhalif ve yaratıcı.
Bu sebepledir ki; "Buçuk" kavramı, Karşıyaka'dan doğmuş ve giderek ülkemizin çeşitli yörelerinde kendine yeni taraftarlar bulmuştur.
Bandırmalılar, kendilerini Balıkesir hegamonyasına karşı "10 ½" kavramıyla birlik içinde tutarak korumaktadırlar.
Akhisarlılar, "45 ½" kavramıyla Manisa'ya karşı direnmek için bir dayanak noktası oluşturmaktadırlar.
Hatta, sporda, ekonomide ve yaşamın hemen hemen diğer tüm alanlarında ülke çağında bir "Tekel" hatta "Kartel" olan İstanbul ve onun en geniş kitleli spor takımı Fenerbahçe içinde bile "34 ½ Cadde" kavramı giderek ağırlıklı bir şekilde yer bulabilmektedir.
Bugün gelinen noktada ise, Karşıyaka'yı bilmeyenlere, Karşıyakalılığı tanımayanlara ve onun değerlerinden habersiz olanlara, "35 buçuk" kavramına sahip çıkmak yerine, onu sulandırmanın hatta yok etmenin peşinde olmalarının sakıncalarını çok iyi anlatmak, her Karşıyakalı'nın öncelikli görevi olarak ortaya çıkmaktadır.
"Güneş balçıkla sıvanmaz!" diye güzel bir atasözümüz vardır.
Biz de diyoruz ki; "Su akacağı mecrayı kendi bulur. Bulamazsa, yaratır!"
(aLıntı)
Bir kent düşünün ki, sürekli geri kaldığından, hakkını alamadığından, destek bulamadığından şikayet etsin.
İstanbul'un, Ankara'nın, Anadolu Kaplanları'nın kayırıldığından dem vursun, sitem etsin.
Ama, kendi kentlilik bilinci de aynı şekilde yerle bir olsun. Yerinde yeller essin. Ara ki bulasın...
Türkiye'de ilk futbol oynanan şehir. Türkiye'nin batıya en dönük yüzü. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna, iki spor kulübüyle destek vermiş; Karşıyaka ve Altay adını, Kurtuluş Savaşı Destanı'na, kanla, canla yazarak eklemiş bir Demokrasi ve Bağımsızlık yurdu.
İzmir!
İzmir?
Bugünkü manzaraya bakan herhangi biri, son derece rahat bir şekilde, bunlara inanmasının çok zor olduğunu söyler. İnandıramazsınız! İnanmazlar! İnanmaları için de açıkcası bir sebep yok; kalmadı!
"İzmirlilik bilinci" diye birşey yok. "İzmirli dayanışması"nı sorsanız, bilen çıkmaz. "İzmirli nedir?" diye sorsanız, kimsenin böyle birşey düşünmediğini anlarsınız. İzmir yok, İzmirli yok! Sadece, başarılı olana öykünen, kendine güvenmeyen, sahip olduğu değerlerin farkında olmayan şehirlilerden müteşekkil bir şehir burası; İzmir.
8 Kasım 2006 Çarşamba akşamı Karşıyaka ile Galatasaray arasında oynanan, Fortis Türkiye Kupası müsabakasında bunu bir kez daha görebilme fırsatımız oldu. İzmirli, tercihini yine "Kenti" için değil, "Kendi" için kullandı!
İzmir Atatürk Stadı'nın tribünlerini, kentine yabancı bir kültürün renkleri ve sesleriyle doldurdu. Buna direnen ise, sadece Karşıyakalılar'dı.
Biz Karşıyakalıyız! Biz 35 buçuğuz!
Oysa, Karşıyakalılar kendi varlıklarının farkındadırlar. Bu sitenin yazarları, Türkiye'nin önde gelen spor sosyologlarından Dr. Ahmet Talimciler ve ciddi tarih araştırmaları yapan Cem Zeren'in, bu konudaki analizlerini okumuşsanız eğer, "Biz Karşıyakalıyız" sözünün, basit bir tezahürat olmaktan çok ileri bir anlama sahip olduğunu öğrenmişsinizdir. "35 buçuk" kavramının, bir ayrılık değil, bir birliktelik anlamı taşıdığını da.
Karşıyaka'nın, tarih boyunca yarattığı en önemli marka değerlerinin başında "Kaf Sin Kaf" tezahüratı, "Biz Karşıyakalıyız" sözü ve yakın zamanda da "35 ½" kavramı gelir. Başka da birşey yoktur.
Özellikle, "35 ½" kavramı, Karşıyakalılık değerlerinin vurgulanmasını en anlaşılır şekilde içinde taşımaktadır.
"35 ½" kavramı, ayırıcı değildir. Bu kavram, bir hayat görüşünün dile getirilişidir. Yenilikçi, özgürlükçü, muhalif ve yaratıcı.
Bu sebepledir ki; "Buçuk" kavramı, Karşıyaka'dan doğmuş ve giderek ülkemizin çeşitli yörelerinde kendine yeni taraftarlar bulmuştur.
Bandırmalılar, kendilerini Balıkesir hegamonyasına karşı "10 ½" kavramıyla birlik içinde tutarak korumaktadırlar.
Akhisarlılar, "45 ½" kavramıyla Manisa'ya karşı direnmek için bir dayanak noktası oluşturmaktadırlar.
Hatta, sporda, ekonomide ve yaşamın hemen hemen diğer tüm alanlarında ülke çağında bir "Tekel" hatta "Kartel" olan İstanbul ve onun en geniş kitleli spor takımı Fenerbahçe içinde bile "34 ½ Cadde" kavramı giderek ağırlıklı bir şekilde yer bulabilmektedir.
Bugün gelinen noktada ise, Karşıyaka'yı bilmeyenlere, Karşıyakalılığı tanımayanlara ve onun değerlerinden habersiz olanlara, "35 buçuk" kavramına sahip çıkmak yerine, onu sulandırmanın hatta yok etmenin peşinde olmalarının sakıncalarını çok iyi anlatmak, her Karşıyakalı'nın öncelikli görevi olarak ortaya çıkmaktadır.
"Güneş balçıkla sıvanmaz!" diye güzel bir atasözümüz vardır.
Biz de diyoruz ki; "Su akacağı mecrayı kendi bulur. Bulamazsa, yaratır!"
(aLıntı)