biosx
New member
İsrail kapana girmek üzere
Tunus’ta başlayarak Mısır’a sıçrayan ve Ortadoğu’da hızla yayılma eğilimi gösteren halk karşıtı Batı kuklası mevcut devlet yönetimlerine karşı halk isyanı hem bölgedeki diğer despot yönetimleri hem terörist devlet İsrail’i hem de Batı’yı korkunç derecede endişelendiriyor. Telaviv yönetimi hop oturup hop kalkıyor. İsrail başbakanı Benyamin Netanyahu, Mısır’daki hareket nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın İsrail’le olan 30 yıllık barışın devam edeceğini umduğunu söyledi.
İsrail’in umudu yersiz bir umut. İsrail zulmünü putlaştıran “sözde barış”lar artık olmayacak. İsrail, 1948’de onu ilk tanıyan Müslüman başkent olan Ankara’yı, halkına rağmen İsrail’e destek verdiği halde daima sıkıntıya soktu. En son Türkiye’ye ait insani yardım gemisi Mavi Marmara’da, uluslar arası sularda 9 Türk’ü İsrail askerleri, bile bile şehit ettiler. Bunun için özür dilemek bir yana İsrail Devleti ısrarla katilleri tebrik etti ve ödüllendirdi. Bu olaylarla birlikte İsrail Türkiye’yi neredeyse tamamen kaybetti.
2011’in ilk günü ise diğer destekçisi Mısır’ı karıştırmak için bir Mossad operasyonu ile Mısır’da bir kiliseye saldırı tertip edildi. Maksat Mısır’da Müslümanlarla Hıristiyanları karşı karşıya getirmek ve Mübarek’i daha fazla tavize zorlamaktı. Ama plan ters tepti. İsrail’in Arap dünyasındaki en mühim destekçisi Mısır yönetimi şimdi çatırdıyor.
Daha önce, Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat 1977’de İsrail’i ziyaret ederek Telaviv’le ilişki kurmuştu. 1978 Camp David Anlaşması ile ilişkiler kurumsallaştı. Bunun üzerine ABD, Mısır yönetimini hem ekonomik hem de siyasi olarak desteklemeye başladı. Mısır yönetimi halkının, diğer Arap ülkelerinin ve Filistinlilerin şiddetli itirazlarına rağmen İsrail’le çok sıkı bir ilişki gerçekleştirdi. Böylece İsrail bölgede çok büyük bir siyasi başarı elde ediyordu. İsrail, en büyük Arap ülkesi ile anlaşma sağlamış diğer Arap ülkelerini yalnız bırakmış oluyor hem de güney sınırlarını emniyete alıyordu.
Enver Sedat, Sina Yarımadası’nı askerden arındırıyordu. Daha sonra Mısır’dan Gazze’ye açılan kapılar da kapatılacak ve Filistinliler, bizzat Arap kardeşlerinin eliyle yalnızlık, açlık ve ölüme terk edilecekti. Bu gelişme İsrail’in pervasızlığını her geçen gün arttırmasına neden olacaktır. Enver Sedat’ın başlattığı bu süreç halefi Hüsnü Mübarek tarafından da aynen devam ettirilmiştir. Mübarek, Mısır halkının doğal uzantısı Filistinlileri değil, Müslüman Filistinlileri esarete mahkum eden Siyonist İsrail yönetimini tercih etmiştir. Nitekim Hüsnü Mübarek’in tahtının sallanmasına Dünyada sadece İsrail gözyaşı dökmektedir.
Hüsnü Mübarek’in düşmesinden sonra yerine gelen yeni yönetim, Camp David Anlaşması’nı tanımayabilir. Aksine Mısır’dan Gazz’ye kapatılan kapılar tekrar açılabilir. WikiLeaks ifşaatları sayesinde El Fetih’in başı Mahmut Abbas ile İsrail yönetimleri arasındaki gizli mutabakatlar deşifre oldu. Uluslararası camiada Filistin halkının “meşru temsilcisi” sayılan Mahmut Abbas’a Filistinlilerin güveni iyice sarsıldı.
Mısır, Gazze kapılarını açarsa, Filistin içindeki dengeler de yeniden kurulabilir. Yapılan demokratik seçimlerle halkın desteğini alan Hamas İsrail sevdası, gayr-i Müslim dayanışması neticesi Avrupa ve ABD tarafından, reddedilmiş ve tecrit edilmişti. Bölgedeki yeni dengeler İsrail’e de Batı’ya da tükürdüğünü yalatabilir.
Ortadoğu’da başlayan halk isyanı hızla yayılma eğiliminde. Filistin ve İsrail’in bitişik komşusu Ürdün de ateşin sıçrayabileceği ülkelerden biri. Ürdün’de nüfusun önemli bir kısmı, ülkelerinden göç etmek zorunda kalmış Filistinli mültecilerden oluşuyor. Ve bunların büyük çoğunluğu bu ülkede vatandaş bile değil.
1948’de İsrail Devleti ilan edildiğinde Filistin’den göç edenlerin sayısı 914 bindi. Bu gün dünyada 4 milyondan fazla Filistinli mülteci var. Bu mültecilerin yaklaşık üçte biri Ürdün, Lübnan, Suriye, Batı Şeria ve Gazze’de yaşıyor. Diğerleri ise başka ülkelerde. Bu göçmen Filistinlilerin önemli bir çoğunluğu çadırlarda yaşıyor. Ürdün’de 1 740 000 kayıtlı mülteci var. Bunlardan 307 binden fazlası kamplarda kalıyor. Lübnan’da 400 000’e yakın kayıtlı mültecinin yaklaşık 225 000’i kamplarda kalıyor. Suriye’de yaklaşık 415 000 kayıtlı mülteci mevcut ve 120 000’den fazlası kamplarda yaşama mücadelesi veriyor. Batı Şeria’da 665 000’den fazla kayıtlı mültecinin 180 000’i, Gazze’de ise 925 000 kayıtlı mültecinin 485 000’i kamplarda.
Ayrıca şu anki İsrail topraklarında mülteci olarak yaşayan milyonlarca Filistinli var. Filistinli mültecilerin durumu, bölgelere göre değişiklik gösteriyor. Örneğin Batı Şeria ve Gazze’dekilerin vatandaşı olduğu hiçbir ülke yok. Vatandaş olmadıkları için işe giremiyorlar mülk edinemiyorlar, sefalet içinde yaşıyorlar.
60 seneden fazla Filistinlilere ve Araplara azap çektiren terörist devlet İsrail’i Dünyada zor günler bekliyor artık. Ortadoğu’da isyan aleviyle tutuşan halk hareketleri, tüm planları alt üst ederek bir gazap ateşine dönüşüyor. Bu gazaba ne süper güçler, ne alavere dalavere planları, ne istihbarat operasyonları ve ne de nükleer silahlar dayanabilir.
Bundan sonrasını Siyonist İsrail ve emperyalist Batı düşünsün..
Alper TAN