ServerErr0r
uid=0(root)
- Katılım
- 12 Eyl 2009
- Mesajlar
- 2,330
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
İyi duruşa sahip İsraillilerin var oluşu, eski başkanların ve cumhurbaşkanların seri kanaatlerine bakınca, seçtikleri İsrail hükümetinin uzun soluklu mücrim bir teşekkül olduğu gerçeğini değiştirmez
Amerikan politikaları ile Tel Aviv taleplerine arasında mesafe koymak ve İsraile her hangi bir ülke muamelesi yapmak isteyen uzmanlar bile sadede gelmeden önce bahane ve özürler sayıyorlar. Âdil ve mutedil bir eleştiriye başlamadan önce kendini paralayan girizgâhlar, söz konusu yazarın ne kadar çok Yahudi arkadaşı olduğunu, İsraillilerin ne büyük bir halk ve İsrailin ne harika bir ülke olduğunu düşündüğünü gösteriyor.
Ben öyle hissedenlerden değilim. İsrailden pek hazzetmem. Yahudi arkadaşlarımın olup olmayışı, İsraile bakışımı etkilemez ve konuyla alâkası yoktur. İsraillilere gelince, CIAde çalışırken pek çoklarıyla karşılaştım. Bazıları hoş insanlardı; bazıları ise değillerdi. Tıpkı dünyanın diğer yerlerinde olduğu gibi. Ancak iyi duruşa sahip İsraillilerin var oluşu, eski başkanların ve cumhurbaşkanların seri kanaatlerine bakınca, seçtikleri İsrail hükümetinin uzun soluklu mücrim bir teşekkül olduğu gerçeğini değiştirmez. Eski devlet başkanı Moşe Katsav tecavüzdün hüküm giydi; şimdiki hükümetin başı ve diğer pek çok siyasi hakkında ise yolsuzluk soruşturması açıldı. Dahası, İsrail hükümeti uluslararası standartlarla tastamam haydut bir devlettir. İşkence yapmakta, keyfi tutuklamalar gerçekleştirmekte ve ordusunun zaptettiği toprakları işgali sürdürmektedir. Daha da kötüsü, benim ülkemi, Amerikayı başarılı bir şekilde manipüle etmektedir ve hem siyasi sistemimize hem de Amerikan halkına korkunç bir zarar vermiştir ki unutmayacağım, göz yummayacağım ve örtbas etmeyeceğim bir şeydir.
Öfke uyandırıcı son taarruz da İsrail başbakanı Benjamin Netanyahunun Floridada televizyonlarda gösterilen bir reklamda boy gösterip Cumhuriyetçi başkan adayı Mitt Romneye desteğini ifade ederek Amerikan siyasetine doğrudan bulaşmasıdır. Netanyahunun reklamı ve ABD seçimlerine müdahil olması medyada yer aldı ve hatta Yahudi Kongre üyelerinin tepkisini çekti ancak ne Obama ne de Romney tepki göstermediler. Yabancı bir hükümet başının Amerikan seçimlerine emsalsiz bu müdahalesini her ikisi de en güçlü ifadelerle kınamış olmalıydılar. Seslerini çıkarmamaları, İsrail ve Kongredeki İsrail dostlarının ve de medyanın Amerikan siyasi nizamı üzerindeki gücüne şahitlik eder. Romney belki de kapalı kapılar ardında reklamı onaylamıştır çünkü Amerikanın Ortadoğu politikasının sınırlarını belirleme hakkını Netanyahuya devretmeyi vaad etmişti.
Benjamin Netanyahu niçin böyle köpürüyor? Çünkü Barack Obama, Amerikanın otomatik olarak İrana saldırmasını tetikleyecek kırmızı çizgiyi kabullenmiyor. Netanyahunun, Washingtonın İranla savaşa gitme şartlarına uymasını talep ederken ki kibrini bir düşünün; İran, dile getirilen tüm hatalarına karşın hiç kimseye saldırmamış, kimseyi saldırıyla tehdit etmemiş ve Amerikan medyasında yer aldığının aksine nükleer silah edinme doğrultusunda siyasi bir karar almamıştır. Netanyahunun BMde bomba karikatürü göstermesi (1870lerde bir anarşist böyle yapabilirdi) Amerikan medyasındaki amigolarının bile güvenilirlik testinden geçememiştir. Eğer Amerika, Netanyahunun bomba karikatürüne bakarak savaşa gidecekse o halde başına gelecek - Iraktakinden 10 kat daha kötü - her şeyi hak etmiş demektir.
Daha da çirkini, İsrailci AIPACın kurduğu WINEP direktörü Patrick Clawsonun medyada çok az yer alan yorumlarıdır. WINEP, Washingtondaki İsrail lobisinin başlıca bir unsuru olarak görülmektedir ve İsrail hükümetiyle yakın bağları vardır ve onunla düzenli olarak iletişim halindedir. Clawson, WINEPin İran İnisiyatifinin başıdır. 24 Eylülde bir brifingde şöyle konuştu: Samimi düşüncem, kriz başlatmanın gerçekten zor olduğudur; ve ABDnin..ah Başkanın bizi İranla nasıl savaşa sokabileceğini görmek benim için çok zor .Amerikanın geleneksel savaş başlatma tarzı, ABD çıkarları için en iyisidir.
Clawsonun Amerikayı İranla savaşa sokmak için kriz başlatmaya olan inancını ve böylelikle Amerikan halkına ABD çıkarları için bunun yapılacak doğru bir iş olduğunu düşündürerek onları aptal yerine koymasını not edin. Pearl Harboru, Fort Sumteri, Lusitaniayı ve Tonkin Körfezini savaşa nasıl girileceğine dair model olarak anıyor. Clawson çözüme şöyle ulaşıyor: İranlılar taviz vermedikleri takdirde başka birinin bu savaşı başlatması en iyi yoldur İran denizaltıları belirli aralıklarla dalıyor. Bir gün içlerinden biri geri dönmeyebilir İranlılara karşı örtülü araçları hâlihazırda kullanıyoruz. İşi biraz daha nahoşlaştırabiliriz.
Clawson, İsrailin savaşa yol açacak bir hadise yaratmasını açıkça onaylıyor; muhtemelen İsrailin sahte bayrak operasyonu neticesinde ABDnin doğrudan müdahil olmasını onaylıyor veya bunu bizzat Beyaz Sarayın yapması için bastırıyor.
Clawsonun Amerikan ordusunda hizmet vermemiş olması şaşırtıcı değildir; ayrıca New School for Social Researchte ekonomi doktorası yapmış ki bir denizaltıyı batırıp savaş başlatmak gibi örtülü bir operasyonun planlamasını yapmaya ehil değildir. Biraz gülünç de bulunmuş olabilir ama diğer yeni-muhafazakârlar/neocon meslektaşları gibi sistemle bağlantıları iyidir. Yazıları Washington Post, New York Times ve Wall Street Journalda düzenli olarak yayınlanıyor; uzman sıfatıyla televizyonlara çıkıyor; her yerde arz-ı endam eden ve İsrailin avukatı diye anılan, yakın zamanlara kadar Obamanın Ortadoğu politika danışmanı olan Deniss Rossun WINEPte iş arkadaşı. Clawson kullanışlı bir kalınkafalıdır; Adâlet Bakanlığı, işini yapıyor olsaydı çoktan İsrail hükümeti ajanı olarak ismi kayıt altına alınırdı; bunun yerine, Amerikan çıkarları adına konuşan adam gibi ağırlanıyor. Bu ülkede dış politika kararlarının çarpıtılması, Clawsona ve onunla aynı yolun yolcusu olanlara atfedilebilir; hepsi de Amerikan çıkarları pahasına İsrail çıkarlarının peşinden gidiyorlar. Ve bunu gözlerini dört açarak yapıyorlar.
Bir diğer İsrailci isim olan Pamela Geller ve onun New York metrosunda yayınlanan, Filistinlileri vahşi, İsraillileri medeni gösteren posterleri üzerinde durmaktan kaçınacağım çünkü İsrail davalarına hizmet eden yalanların ifade özgürlüğü denilerek nasıl da saldırganca savunulacağı ortada. Yahudileri veya siyahîleri vahşiler olarak şiddetle suçlayan bir poster New Yorkta gün yüzü göremezdi ki lobinin gücünün ve lobi dostlarının Ortadoğu ve oyun sistemi hakkındaki tartışmaları kontrol edişlerinin bir diğer göstergesidir.
İsrailden hazzetmeyişimin nedenleri var bir de ve kökü geçmişe gider. 1952de Lavon vakasında, İsrailliler İskenderiyedeki ABD Enformasyon Merkezini havaya uçurup sorumlusu olarak Mısırlıları suçlamaya hazırlanıyorlardı. İsrailliler 1967de USS Liberty gemimize saldırıp 33 kişiyi öldürdüler; neredeyse gemiyi batırıyorlardı; sonra başkan Lyndon Johnson üzerindeki nüfuzlarını kullanarak olay hakkında tahkikat açılmasının önüne geçtiler. Jonathan Pollard 1987de İsrail adına casusluk yapmakla suçlandı; müfettişler, Amerikan tarihinde en büyük zarar veren casus olduğunu belirlemişlerdir. İsrail nükleer silah üretmek amacıyla 1960da Pensilvanyadaki bir laboratuardan uranyum çaldı. Amerikaya karşı casusluk faaliyetlerini ve Amerikan teknolojisini çalmayı da sürdürüyor. Söz konusu olan Amerikan sırlarının çalınması olduğunda en faal dost ulustur İsrail; casusları yakalandığında ya ülkelerine gönderilir veya, şayet Amerikalıysalar, azar işitirler.
İsrail, Amerikan vatandaşlarını da öldürür ve bu yanına kâr kalır: Rachel Corrie ve Mavi Marmarada öldürülen Furkan Doğan.
İsrailin Filistinlilere muamelesini de unutmayalım. Amerikayı insanlığa karşı işlenen suçlara bulaştırmıştır. Washingtonın Iraka karşı savaşa girmesinde, İslam dünyasına karşı küresel terörle savaşın ilanında, İran hakkında ortalığı velveleye vermekte Tel Aviv kilit rol oynamıştır. Bunların hiçbiri de Amerikan çıkarlarına hizmet etmemiştir. Kongre ve medya ise neler olup bittiğinden bihaberdir. İsrail, 123 milyar dolar Amerikan yardımı almıştır ve kişi başı geliri İspanya veya İtalyadan daha yüksek olmasına rağmen her yıl 3 milyar dolar almaya da devam etmektedir. Kongre, okuyup incelemeden, İsrail adına savaşa girmeyi taahhüt eden karar üstüne karar onaylıyor ve hiç kimse İsraille ilgili bu olup bitenleri sorgulamıyor.
Amerikan yönetiminin bugünlerde yaptığından hoşlanmadığını kabul etmeliyim fakat İsrailden daha az hoşlanıyor da değilim ve bir şeyler yapmak için vakit geldi de geçiyor. Daha çok paraya, siyasi desteğe, casusluğa müsamaha göstermeye, savaş için kırmızı çizgi taleplerini dinlemeye artık hayır. Deli Benjamin Netanyahu BMde bomba karikatürü gösterirken lehinde yayın yapmaya hayır. ABD yönetimi Amerikan halkının çıkarlarına hizmet için vardır, ne azı ne de fazlası; ve seçilmiş temsilcilerimizin bu gerçeği hatırlama vaktidir.
Philip Giraldi/ Antiwar
Amerikan politikaları ile Tel Aviv taleplerine arasında mesafe koymak ve İsraile her hangi bir ülke muamelesi yapmak isteyen uzmanlar bile sadede gelmeden önce bahane ve özürler sayıyorlar. Âdil ve mutedil bir eleştiriye başlamadan önce kendini paralayan girizgâhlar, söz konusu yazarın ne kadar çok Yahudi arkadaşı olduğunu, İsraillilerin ne büyük bir halk ve İsrailin ne harika bir ülke olduğunu düşündüğünü gösteriyor.
Ben öyle hissedenlerden değilim. İsrailden pek hazzetmem. Yahudi arkadaşlarımın olup olmayışı, İsraile bakışımı etkilemez ve konuyla alâkası yoktur. İsraillilere gelince, CIAde çalışırken pek çoklarıyla karşılaştım. Bazıları hoş insanlardı; bazıları ise değillerdi. Tıpkı dünyanın diğer yerlerinde olduğu gibi. Ancak iyi duruşa sahip İsraillilerin var oluşu, eski başkanların ve cumhurbaşkanların seri kanaatlerine bakınca, seçtikleri İsrail hükümetinin uzun soluklu mücrim bir teşekkül olduğu gerçeğini değiştirmez. Eski devlet başkanı Moşe Katsav tecavüzdün hüküm giydi; şimdiki hükümetin başı ve diğer pek çok siyasi hakkında ise yolsuzluk soruşturması açıldı. Dahası, İsrail hükümeti uluslararası standartlarla tastamam haydut bir devlettir. İşkence yapmakta, keyfi tutuklamalar gerçekleştirmekte ve ordusunun zaptettiği toprakları işgali sürdürmektedir. Daha da kötüsü, benim ülkemi, Amerikayı başarılı bir şekilde manipüle etmektedir ve hem siyasi sistemimize hem de Amerikan halkına korkunç bir zarar vermiştir ki unutmayacağım, göz yummayacağım ve örtbas etmeyeceğim bir şeydir.
Öfke uyandırıcı son taarruz da İsrail başbakanı Benjamin Netanyahunun Floridada televizyonlarda gösterilen bir reklamda boy gösterip Cumhuriyetçi başkan adayı Mitt Romneye desteğini ifade ederek Amerikan siyasetine doğrudan bulaşmasıdır. Netanyahunun reklamı ve ABD seçimlerine müdahil olması medyada yer aldı ve hatta Yahudi Kongre üyelerinin tepkisini çekti ancak ne Obama ne de Romney tepki göstermediler. Yabancı bir hükümet başının Amerikan seçimlerine emsalsiz bu müdahalesini her ikisi de en güçlü ifadelerle kınamış olmalıydılar. Seslerini çıkarmamaları, İsrail ve Kongredeki İsrail dostlarının ve de medyanın Amerikan siyasi nizamı üzerindeki gücüne şahitlik eder. Romney belki de kapalı kapılar ardında reklamı onaylamıştır çünkü Amerikanın Ortadoğu politikasının sınırlarını belirleme hakkını Netanyahuya devretmeyi vaad etmişti.
Benjamin Netanyahu niçin böyle köpürüyor? Çünkü Barack Obama, Amerikanın otomatik olarak İrana saldırmasını tetikleyecek kırmızı çizgiyi kabullenmiyor. Netanyahunun, Washingtonın İranla savaşa gitme şartlarına uymasını talep ederken ki kibrini bir düşünün; İran, dile getirilen tüm hatalarına karşın hiç kimseye saldırmamış, kimseyi saldırıyla tehdit etmemiş ve Amerikan medyasında yer aldığının aksine nükleer silah edinme doğrultusunda siyasi bir karar almamıştır. Netanyahunun BMde bomba karikatürü göstermesi (1870lerde bir anarşist böyle yapabilirdi) Amerikan medyasındaki amigolarının bile güvenilirlik testinden geçememiştir. Eğer Amerika, Netanyahunun bomba karikatürüne bakarak savaşa gidecekse o halde başına gelecek - Iraktakinden 10 kat daha kötü - her şeyi hak etmiş demektir.
Daha da çirkini, İsrailci AIPACın kurduğu WINEP direktörü Patrick Clawsonun medyada çok az yer alan yorumlarıdır. WINEP, Washingtondaki İsrail lobisinin başlıca bir unsuru olarak görülmektedir ve İsrail hükümetiyle yakın bağları vardır ve onunla düzenli olarak iletişim halindedir. Clawson, WINEPin İran İnisiyatifinin başıdır. 24 Eylülde bir brifingde şöyle konuştu: Samimi düşüncem, kriz başlatmanın gerçekten zor olduğudur; ve ABDnin..ah Başkanın bizi İranla nasıl savaşa sokabileceğini görmek benim için çok zor .Amerikanın geleneksel savaş başlatma tarzı, ABD çıkarları için en iyisidir.
Clawsonun Amerikayı İranla savaşa sokmak için kriz başlatmaya olan inancını ve böylelikle Amerikan halkına ABD çıkarları için bunun yapılacak doğru bir iş olduğunu düşündürerek onları aptal yerine koymasını not edin. Pearl Harboru, Fort Sumteri, Lusitaniayı ve Tonkin Körfezini savaşa nasıl girileceğine dair model olarak anıyor. Clawson çözüme şöyle ulaşıyor: İranlılar taviz vermedikleri takdirde başka birinin bu savaşı başlatması en iyi yoldur İran denizaltıları belirli aralıklarla dalıyor. Bir gün içlerinden biri geri dönmeyebilir İranlılara karşı örtülü araçları hâlihazırda kullanıyoruz. İşi biraz daha nahoşlaştırabiliriz.
Clawson, İsrailin savaşa yol açacak bir hadise yaratmasını açıkça onaylıyor; muhtemelen İsrailin sahte bayrak operasyonu neticesinde ABDnin doğrudan müdahil olmasını onaylıyor veya bunu bizzat Beyaz Sarayın yapması için bastırıyor.
Clawsonun Amerikan ordusunda hizmet vermemiş olması şaşırtıcı değildir; ayrıca New School for Social Researchte ekonomi doktorası yapmış ki bir denizaltıyı batırıp savaş başlatmak gibi örtülü bir operasyonun planlamasını yapmaya ehil değildir. Biraz gülünç de bulunmuş olabilir ama diğer yeni-muhafazakârlar/neocon meslektaşları gibi sistemle bağlantıları iyidir. Yazıları Washington Post, New York Times ve Wall Street Journalda düzenli olarak yayınlanıyor; uzman sıfatıyla televizyonlara çıkıyor; her yerde arz-ı endam eden ve İsrailin avukatı diye anılan, yakın zamanlara kadar Obamanın Ortadoğu politika danışmanı olan Deniss Rossun WINEPte iş arkadaşı. Clawson kullanışlı bir kalınkafalıdır; Adâlet Bakanlığı, işini yapıyor olsaydı çoktan İsrail hükümeti ajanı olarak ismi kayıt altına alınırdı; bunun yerine, Amerikan çıkarları adına konuşan adam gibi ağırlanıyor. Bu ülkede dış politika kararlarının çarpıtılması, Clawsona ve onunla aynı yolun yolcusu olanlara atfedilebilir; hepsi de Amerikan çıkarları pahasına İsrail çıkarlarının peşinden gidiyorlar. Ve bunu gözlerini dört açarak yapıyorlar.
Bir diğer İsrailci isim olan Pamela Geller ve onun New York metrosunda yayınlanan, Filistinlileri vahşi, İsraillileri medeni gösteren posterleri üzerinde durmaktan kaçınacağım çünkü İsrail davalarına hizmet eden yalanların ifade özgürlüğü denilerek nasıl da saldırganca savunulacağı ortada. Yahudileri veya siyahîleri vahşiler olarak şiddetle suçlayan bir poster New Yorkta gün yüzü göremezdi ki lobinin gücünün ve lobi dostlarının Ortadoğu ve oyun sistemi hakkındaki tartışmaları kontrol edişlerinin bir diğer göstergesidir.
İsrailden hazzetmeyişimin nedenleri var bir de ve kökü geçmişe gider. 1952de Lavon vakasında, İsrailliler İskenderiyedeki ABD Enformasyon Merkezini havaya uçurup sorumlusu olarak Mısırlıları suçlamaya hazırlanıyorlardı. İsrailliler 1967de USS Liberty gemimize saldırıp 33 kişiyi öldürdüler; neredeyse gemiyi batırıyorlardı; sonra başkan Lyndon Johnson üzerindeki nüfuzlarını kullanarak olay hakkında tahkikat açılmasının önüne geçtiler. Jonathan Pollard 1987de İsrail adına casusluk yapmakla suçlandı; müfettişler, Amerikan tarihinde en büyük zarar veren casus olduğunu belirlemişlerdir. İsrail nükleer silah üretmek amacıyla 1960da Pensilvanyadaki bir laboratuardan uranyum çaldı. Amerikaya karşı casusluk faaliyetlerini ve Amerikan teknolojisini çalmayı da sürdürüyor. Söz konusu olan Amerikan sırlarının çalınması olduğunda en faal dost ulustur İsrail; casusları yakalandığında ya ülkelerine gönderilir veya, şayet Amerikalıysalar, azar işitirler.
İsrail, Amerikan vatandaşlarını da öldürür ve bu yanına kâr kalır: Rachel Corrie ve Mavi Marmarada öldürülen Furkan Doğan.
İsrailin Filistinlilere muamelesini de unutmayalım. Amerikayı insanlığa karşı işlenen suçlara bulaştırmıştır. Washingtonın Iraka karşı savaşa girmesinde, İslam dünyasına karşı küresel terörle savaşın ilanında, İran hakkında ortalığı velveleye vermekte Tel Aviv kilit rol oynamıştır. Bunların hiçbiri de Amerikan çıkarlarına hizmet etmemiştir. Kongre ve medya ise neler olup bittiğinden bihaberdir. İsrail, 123 milyar dolar Amerikan yardımı almıştır ve kişi başı geliri İspanya veya İtalyadan daha yüksek olmasına rağmen her yıl 3 milyar dolar almaya da devam etmektedir. Kongre, okuyup incelemeden, İsrail adına savaşa girmeyi taahhüt eden karar üstüne karar onaylıyor ve hiç kimse İsraille ilgili bu olup bitenleri sorgulamıyor.
Amerikan yönetiminin bugünlerde yaptığından hoşlanmadığını kabul etmeliyim fakat İsrailden daha az hoşlanıyor da değilim ve bir şeyler yapmak için vakit geldi de geçiyor. Daha çok paraya, siyasi desteğe, casusluğa müsamaha göstermeye, savaş için kırmızı çizgi taleplerini dinlemeye artık hayır. Deli Benjamin Netanyahu BMde bomba karikatürü gösterirken lehinde yayın yapmaya hayır. ABD yönetimi Amerikan halkının çıkarlarına hizmet için vardır, ne azı ne de fazlası; ve seçilmiş temsilcilerimizin bu gerçeği hatırlama vaktidir.
Philip Giraldi/ Antiwar