İslamcı faşist Türkiye

Vtnsvr

New member
Bu yazıyı Washington’daki Türk Büyükelçiliği önünde Rum asıllı
Amerikalıların düzenlediği gösteriyi izledikten sonra yazmaya başladım.
Gösteri Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 20 Temmuz yıldönümünü protesto etmek
için Rumlar tarafından düzenlenmişti. Bunu duyan Türk derneklerinden bir
grup ile Türk öğrenciler sabahtan Rumlardan önce yolun elçilik tarafını kapıp
Rumlara karşı gösteri yapıyordu.

Bunda yeni bir şey yok. Her sene yapılan bir tür protesto gösterisi, ancak burada dikkatimi çeken ve önceki yıllardan daha çok farklılık gösteren önemli şeyler vardı. Bir kere ilk kez Rumları bu kadar saldırgan gördüm. İnanılmaz derecede saldırgandılar. İkincisi kullandıkları sloganlar bugüne kadar ilk kez duyduğum sloganlardı. Rumlar, “İslamcı faşist Türkiye” diye bağırıyordu.

Ayrıca sloganlar arasında İstanbul’daki Amerikan Konsolosluğu’na yapılan saldırı da yerini aldı. Oysa bu saldırıda Amerikalıları koruma uğruna üç tane pırıl pırıl çocuğumuz yaşamını kaybetmişti. Kıbrıs Rum tarafının ve Yunanistan’ın bebek katili Öcalan’ı barındırdığını ve Atina’da öldürülen Amerikalı ve Türk diplomatları unutmuşlardı.

Bu sloganlar aslında bizim son günlerde duymaya başladığımız ve ileride daha fazla duymaya başlayacağımız bazı sloganların habercisi idi. Birincisi artık ne derseniz deyin dünya Tayyip bey ve yandaşları yüzünden artık Türkiye’yi Atatürk’ün modern ülkesi olarak değil, dinci fanatik bir ülke olarak tanımaya başladı.

Amerika’da, Fransa’da, Almanya’da ve İngiltere’de milliyetçilik artarken, ne hikmetse bizde milliyetçilik bir tu kaka zihniyet olarak gösterilmeye çalışılıyor. Başta Milli Eğitim Bakanı, eğitimi bu hale getirdi şimdi sıra milliyetçilikte, en sonunda bu işe de el attı.

Artık Ergenekon konusunda yazı yazmayı bile kendime zul görmeye başladım. O kadar zırvaladılar ki, kendileri magazin habercilerini geride toz duman içinde bıraktılar. Yalnız bu toz duman dağılır, etraf sakinleşirse her şeyin de bir bedeli vardır. Mahkeme beraat kararı verirse masum insanlara çamur atmanın bedelini de müfteriler ileride öder.

Ha size yalnızca bir ipucu vereyim: Bu çete davası konusundaki kaynak veya düzmece oyunun kurucularının bir kısmı buradan, bir kısmı Avrupa’dan, geri kalan içerideki işbirlikçileri. Aynı Atatürk’ün Samsun’a çıkışı öncesi yaşananları yaşıyoruz. Tarih tekerrürdür derlerdi de inanmazdım. Gerçekten de milimi milimine tekerrür. Aynı o dönemini mandacıları şimdi de var. Sanırsınız onlar demokrasi ve insan hakları için mücadele ediyor. Yalan, külliyen yalan. Hepsi cepleri için mücadele ediyor.

Onlarla işte aramızdaki fark, onlar para, biz ülkemiz ve topraklarımız için mücadele ediyoruz. Onların imkânları daha geniş ve yandaşları ne yazık ki çok daha fazla.

Gelelim bizimkilerin ilgilenmediği dünya olaylarına. Ekonomik kriz giderek büyüyor. Öylesine büyümede ki ABD Hazine Bakanı ile Federal Rezerv Başkanı bile artık durumu saklayamadıkları gibi itiraf etmekten çekinmiyorlar. Bu arada bizim duyduğumuz bir haber Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor. Ekonomik açıdan iflas etmek üzere olan iki büyük finans kurumu Fannie Mae ve Freddie Mac’in bazı kâğıtlarının Türk borsasında olduğu söyleniyor. Herkesin koştura koştura elinden çıkardığı kâğıtlar.

Bu konuya eğilip okurlarının hakkını koruması gereken basın ise bu işi gizlemeye çalışanlarla işbirliği yaparak asparagas habercilikte elinden geleni ardına koymuyor. Dünya çatırdıyor, biz se birbirimizi yiyoruz. Topraklarımızı başkalarına peşkeş çekiyoruz. Devam edin arkadaşlar, bakalım çocuklarınızın ve torunlarınızın yüzü yerden kalkabilecek mi?

Savaş SÜZAL
 

kenan usta

New member
Malesef dünya ekonomisi ve ve hemen hemen her ülkede ciddi yaşanan küresel ısınmanın sonuçları ve ileride geirecek sonuçları VE AMERİKANIN ORTA DOĞUDAKİ YAPILANMASI İSRAİLİN GÜÇLENMESİ. IRAKTAN SONRA OLASI İRAN SAVAŞI ve benzeri konular okadar az geliyorki gündeme

Sebebi tabiki ben değilim sizlerde değilsiniz KURDUĞU SALTANATLIĞI BÖYLESİ KAUSLARDAN DOLAYI KAYBETMEK İSTEMEYEN HÜKÜMET

MALESEF BUNLARI UNUTTURACAK BİR SÖZDE UZMAN OLDUKLARI KONU VAR ODA

DİN DEMİYORUM DİNİMİZ DİYORUM ANLAYANA
 

MaLum-kişi

Hbeşer-i KamilH
AGA BEN 17 YASINDAYIM AMA DUSUNCELERIM KIMI ATATURK UN ARKASINA SIGINIP SIYASET YAPIO KIMI DE DIOKI DINI KULANIP SIASET YAPIO BU ULKE YORGUN ARTIK baK AGA enflasyonu YILLAR SONRA TEK HANEYE DUSURD YABANCI YATIRIMI CEKTI ELINDEN GELENI YAPTI YARANAMADI AMA SUNUDA ONEMLE SOYLEMEKTA FAYDA VAR BU ULKE NEZAMAN DUZE CIKSA BAZI SOSYAL ODAKLAR VEYA BASKA KISILER TIRNAK KASIO VE DARBE HAYALII ILE YANIP TUTUSURKEN akp YA KAPATMA DAVASI YABANCI YATIRIMI KACIRIO ENFLASYONU TAVAN YAPPTIRIO TURKIYE DUNYA GUNDEMINDE BASARILARIYLE DEIL KAPATMADAVALARIYLA ADINI DUYURUO NEDEN CIKTI BU ERGENEKON ANLATAYIM AKP ISLERI KOTU YAPIO IMAJI KAZANDIRMAK VE DINLEDIM HABERE GORE 1 SIYASI PART UNIVERSITELERE GIZLICE TURBANLI KILINAGIRMIS OGRENCILERI SOKUO VE PROVAKE EDI SES KADI VAR DELILLI DIE DUYDUM YANI ARTIK YAMAN ULKE DAHA COK SEY YAZMAK ISTERIM AMA MENDERE FALAN ANLATMAK ISTERIM AMA VAKTIM AZ ......
 

regal85

New member
serbest kürsü bölümü ama... alıntı kürsüsü olmaktan başka bişey değil bence... onlarca konu var. alıntı yap (kopyala yapıştır). sonra bekle millet yorum yazsın... diyeceginizi bişey varsa bari alıntının altına yazın bi zahmet... forum da bahsettigim konuda acizlik diz boyu... anlam veremiyorum buna.
 

Vtnsvr

New member
Gerçek Aydın Bunalımı




Kur’an’ın önümüze koyduğu evrensel ilkelerden biri de şudur:
İnsanın mutluluğu ve yücelmesi için iyi adam olmak yetmez, iyilik uğrunda eylemci adam olmak gerekir.

Şöyle deniyor:

“Halkı iyilik ve barış için gayret gösterenler olsaydı, Rabbin o kentleri/medeniyetleri zulümle helâk edecek değildi ya!” (Hûd Suresi, 117)

Bu ayette söylemin ruhu olarak kullanılan sözcük ‘muslih’ (barışçıl, dirlikçi, iyilikçi gayret gösteren) kelimesinin çoğulu olan ‘muslihûn’ sözcüğüdür.
Aynı kökten gelen bir de ‘salih’ kelimesi var ki, Kur’an bunu barış ve iyilik sever insanın sıfatı olarak kullanır ve över.

Ancak, Kur’an bize gösteriyor ki, bir ülke ve toplumun, hatta bir uygarlığın ayakta kalması, salih insanlarla sağlanamaz; muslih insanlar lazımdır. Yani pasif barışseverler yeterli değildir; barış ve huzur için faaliyet ve gayret gösteren insanlar gerekir. Aksi halde, barış- severlerin (salihlerin) varlığı, çöküşü engellemez. Yani barış ve iyilik sever olmak yetmez, barış ve iyilik için uğraşmak, gayret ve eylem sergilemek lazımdır.



Bu da öncelikle aydınların, daha sonra da siyasetçilerin işidir.

Aydın susar ve gerekeni yapmazsa siyasetçi de hesabını ona göre ayarlar ve önce suskunluk, sonra da çirkefe teslimiyet kader olur. Çünkü böyle bir durumda ‘söz gümüşse sükût altın’ olacağından susanların kazancı konuşanlardan çok olur. Dahası, konuşanların mâruz kalacağı tehlike ve tehdit susanlarla kıyaslanmayacak bir düzeye çıkar; ürküntü ve korku egemen hale gelir.

Bugünkü Türkiye’de durum aynen bu.

Pentagon ve Beyaz Saray danışmanı Michael Rubin’in, Türkiye’deki bugünkü durumu değerlendirirken kullandığı ifadeyi kullanırsak Türkiye bugün, susmanın konuşmaya tercih edildiği ‘İslamo-Faşist bir yönetimin’ yani adı konmamış bir dinci diktatörlüğün pençesine düşmüş bulunuyor.

Rubin’in görüşünü tartışabiliriz ama aydınlarımızın büyük çoğunluğunun susmayı yeğlediği tartışılmaz bir gerçektir.

İşte yıkım bunun sonucudur.

Türkiye bugün, salihleri bol, ama muslihleri yok denecek kadar az bir toplum haline gelmiştir. Göğüslemek zorunda kaldığı sıkıntıların, acıların, zorlukların, hatta çöküş sancılarının sebebi budur.

Türkiye’de en büyük bunalım, ‘gerçek aydın bunalımı’dır.

Gerçek aydın, gerçeği apaçık, kılık değiştirmeden, maske giydirmeden, olduğu gibi söyleyen aydınlık öncüsü, uyarıcı adamdır. Aydın; sadece bilgi çokluğuyla, hatta muhtemel tehlike ve tehditleri önceden görmekle aydın olmaz. Aydın, fark ettiği gerçekleri, algıladığı tehlike ve tehditleri topluma hiç geciktirmeden haber veren, toplumu uyandıran, bilinçlendiren, bunun için meydan yerine çıkan öncüdür.

Bu öncülüğünü yapması için, evirip çevirmeden, gevelemeden konuşması gerekir.

Aydın bilinçlendirecektir ki, siyasetçi bu bilinci eyleme çevirsin. Aydını susan veya konuşma adına geveleyen toplumun siyasetçisi durumu idare etmek üzere halkı aldatmakla yetinir.

Türkiye’de, bu söylediğimiz anlamda konuşan aydın sayısı çok azdır. Bu sayı, toplumsal bilincin eylem yaratmasına yetmiyor.

Yaşar Nuri ÖZTÜRK

Not: Kaynak Hürriyet
 

HTML

Üst