YaRpAK.
New member
İslam dünyası Batı'ya 23 Nisan ile meydan okudu
Halkımızın büyük bölümü için 23 Nisan; çocuk bayramından ibaret...
Halbuki; bu gün; batı emperyalizmi tarafından son vatanı da da elinden alınmak istenilen büyük bir milletin yeniden meydan okuduğu gündür.
O günleri hatırlayın:
Osmanlı Devleti'nin orduları dağıtılmış; limanları işgal edilmiş; yollar ve telgraf hatları bile düşmanın kontrolüne girmiş. İstanbul'da İngiliz-Fransız askerleri egemen. Anadolu; Yunan, İtalyan, İngiliz, Fransız devletleri tarafından nüfuz alanları olarak paylaşılmış. Kuzey'de Pontus Rum Devleti, Kuzeydoğu'da Ermenistan, Güneydoğu'da Kürdistan isimli devlet kurulması kararlaştırılmış. Türk milletine Orta Anadolu'da küçük bir bölge bırakılmış. Halk, yıllardır süren savaş yüzünden perişan olmuş; hastalıktan kırılıyor. Açlık kol geziyor. Sanayi üretimi yok; çivi bile dışarıdan getiriliyor.
Osmanlı Devleti'nin son padişahı Vahideddin çaresiz...
1096'da başlatılan Haçlı saldırılarının bu son dalgası ile İslam dünyasının bin yıllık savunucusu olan Türklerin de beli kırılmak isteniyor...
İşte böyle bir ortamda Mustafa Kemal Paşa, Samsun'a çıkıyor. Görevi; ordu müfettişliğidir ama bağımsızlık yürüyüşünü başlatır. Amasya'da bildirge yayımlar. Oradan Sivas'a, Erzurum'a geçer. Halk ile, bölgelerin ileri gelenleri ile buluşur. Vatanın namusunu; İslam dininin şerefini, milletin onurunu kurtarmak için canını bile vermeye hazır olduğunu gösterir.
O zamanın gerçekten inanmış din adamları da Kemal Paşa'nın yanında yer alırlar.
Böylece 23 Nisan 1920'de Ankara'da ilk kez Büyük Millet Meclisi toplanır. Bu meclis; Kurtuluş Savaşı'nı başlatacaktır, yürütecektir.
23 Nisan 1920'de Ankara'da toplanan o Meclis ile, Müslüman dünyası hatta tüm doğu dünyası, Beyaz Batılı Hıristiyan emperyalizmine kafa tuttu.
Bin yıl öncesinde nasıl İslam'ın çöküş döneminde Türkler ortaya çıkıp bu dinin sancaktarlığını yapmışlarsa, 23 Nisan 1920'de yeniden o göreve soyundular ve bunu da başardılar.
Bugün; Müslüman geçinen bazı cahiller; bu dini koruyan milletin Araplar değil Türkler olduğunu gerçeğini hala görebilmiş değiller.
Bu koruma adımını atan son büyük kumandan da Mustafa Kemal Paşa'dır.
23 Nisan'ı da çocuklarımıza armağan ederek unutulmamasını istemiştir.
O ve arkadaşları nur içinde yatsınlar...
BAŞKA SİLAHLAR DA BULUNACAK
Geçen gece; İstanbul Boğazı'na bakan ve askeri bölge içinde kalan dağlık bir yerde; cephane ve silah bulundu.
Ve bu silahların da Bedreddin Dalan'a ait olduğu gibi bir hava yaratıldı.
Dalan'ın İSTEK Vakfı bir arazi almış. Fakat o araziyi askerler kullanıyor. Bu bölgeye sivillerin girmesi yasak.
Bakıyorsunuz ki polis gidiyor; orada bir yerden eliyle koymuş gibi cephane buluyor.
Dikkat ettiniz mi cephaneyi gömenler; bir karış bile kazmamışlar. Belli ki oraya aceleyle yerleştirilmiş...
Dün gördünüz: Fethullahçı basın büyük yaygaralarla bu cephaneyi Bedreddin Dalan'a ve dolayısıyla da Ergenekon'a mal etmeye kalkıştı.
Zaten taktik budur: Hazır olun ki; Ergenekon operasyonu adı altında kim suçlanacak ise onunla ilgili gösterilecek biçimde bir yerlerde silah bulunacaktır.
Bedrettin Dalan'ın suçlanması için onun gidip gelmediği, kontrol etmediği dağ başındaki bir yere silah gömülüyor... Sonra bu silahlar bulunuyor. Gömenler, elleriyle koymuş gibi bulduruyorlar.
Yakında Mehmet Haberal'ın Başkent Üniversitesi'nin veya hastanesinin çevresinde de böyle cephane bulunursa şaşırmayın. Hatta ART televizyon kanalının sahibi Türk Metal'in eski başkanı Mustafa Özbek'le ilişkili bir arazide de böyle patlayıcılar bulunabilir...
Çünkü; Ergenekon operasyonu artık inandırıcılığını yitirdi. Suçlananları suçlu göstermek için ikide bir bir yerlerden cephane bulmak zorundalar. Dememiştiniz demeyin...
http://www.hakimiyetimilliye.org/index.php?news=3636
