İnsanLık Adına BozuLması Gereken Oyun....

muratcolez

New member
Katılım
28 Nis 2007
Mesajlar
9,287
Reaction score
0
Puanları
0
İnsanLık Adına BozuLması Gereken Oyun, "Ne"...?




“ Merhum Yazıcıoğlu’ndan arda kalanlar (4)”
Kabine değişti…
Eskiler ile yenileri arasında farkı önümüzde ki günlerde göreceğiz.
Şimdiden karamsar bir tablo ortaya koymak istemiyorum ama pekte ümit var olduğum söylenemez.
Nede olsa görülen köy kılavuz istemiyor…


-----------------------

Şimdiye kadar gördüğüm ve bakan olsam şunu yaparım, bu sorunu çözerim diyen hiçbir milletvekilinin sözünü tuttuğunu görmedim.
Değişime uğradıklarını ise “artık onlara ulaşamamaya başladığında” çözmeye başlıyorsun zaten…
Tabi Sayın Bülent Arınç’ı bu tiplerden ayrı tutuyorum. Sadullah Ergin’de kişiliğini değiştirmezse özellik ile “sivil anayasa konusunda” iyi adımlar atılabilir. Nihat Ergin’i hiç saymıyorum. Pek havalıdır, diğer mahalleye şirin gözükmeyi pek sever. Diğer isimlerin ise birebir icraatlarına şahit olmadım.
Göreceğiz…!

Şimdi gelelim çözüm bekleyen sorunlardan başörtüsü ve Ortadoğu ile ilgili olarak Merhum Yazıcıoğlu’nun söylediklerine:



BAŞÖRTÜLÜLER İKİNCİ SINIF İNSAN GÖRÜLEMEZ
Tarih 21 Ağustos 2005’di…


BBP’nin sıkıntılı bir dönemden geçtiği günlerdi.
Kağıthane İlçe Teşkilatı, eski başkan Mücahit Sezgin Reis öncülüğünde basına yönelik bir yemek düzenlemişti.
Bu yemeğe katılan rahmetli Yazıcıoğlu’da, 12 Eylül döneminde gördüğü işkencelerden başörtüsü sorununa kadar birçok konuda önemli açıklamalarda bulunmuştu.
“Başörtülüler ikinci sınıf insan görülemez” sözü de yanılmıyorsam Vakit gazetesinde manşet olunca partide yeniden bir toparlanma olmuş ve kendisi
Sivas’tan milletvekili olarak meclise girmişti.
O günde dahil olmak üzere başörtüsü problemini hiç görmezden gelmediğini söyleyebilirim.

BAŞÖRTÜLÜ MAĞDURLARI HİÇ YALNIZ BIRAKMADI


28 Şubat`ın en karanlık günlerinde başörtüsü mağdurlarının yanında yer alan ve her fırsatta problemin tek kalemde çözülmesi gerektiğini söyleyen Yazıcıoğlu, “Din ve vicdan özgürlüğünü genişletirseniz laikliği de o kadar rahatlatmış olursunuz. Bunu bir rejim sorunu gibi görmek yerine milletimizin en tabii ve insani inanç hakkı olarak görmek gerekir" derdi.
Bu sorunu çözmek için "Yasaklayalım sorun bitsin" dememiz mümkün değil. Tam tersine bu gerilimi yaşamayalım. Herkes eğitimde, çalışma hayatında, siyasette fırsat eşitliğine sahip olsun. Türkiye anayasada belirtildiği şekilde laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olsun diyen Yazıcıoğlu, Türkiye’nin halen demokratikleşemediğine, din ve vicdan özgürlüğüne, fikir özgürlüğüne dayanan ortak değerler etrafında buluşamadığına, en önemlisi bir hukuk devleti olamadığına vurgu yapardı. Ve bütün problemin buradan kaynaklandığını söylerdi.

BAŞÖRTÜSÜ SERBESTLİĞİ KUTUPLAŞMAYI ÇÖZER


Yazıcıoğlu, MHP ve AK Parti'nin teklifi ile meclise gelen CHP’nin girişimi ile Anayasa Mahkemesi engeline takılan başörtüsü değişikliği ile ilgili tartışmaların yaşandığı günlerde üniversite öğrencilerine başörtüsü imkanı getirirken kamu hizmeti verenler kavramını kullanarak daha geniş bir yasak alanının oluşturulmaması gerektiğini ve ''Kamusal alanlarda ve kamu hizmetlerinden yararlanmaları konusunda hiçbir gerekçeyle insanlar arasında ayrım yapılamaz ve farklı muameleye tabi tutulamaz'' ifadesinin eklenmesini teklif ettiklerini söylemişti.
CHP'ye de meseleye hırçınlıkla, keskin bir yaklaşımla bir rejim sorunu edası içerisinde yaklaşmaması temennisinde bulunmuştu.
Başörtüsüne serbestlik geldiğinde kutuplaşmalar olur iddiaları karşısında ise, bu düşüncenin yanlış olduğunu, kutuplaşmanın yasak kalkmadığı sürece olduğunu ve olacağını ifade ederdi.
Başörtüsü sorununun çözümü konusunda atılacak olumlu, ama mutlaka sürdürülebilir bir çözüm yöntemine her zaman katkıda bulunacaklarını ifade eden Yazıcıoğlu’nun, bu sorunun çözümü büyütülmemeli ki diğer sorunlarımızı çözmek için adım atabilelim sözleri bakalım ne zaman gerçekleşebilecek…

ORTADOĞU…


Yazıcıoğlu, İsrail Cumhurbaşkanı Peres’in TBMM’de konuşma yaptığı gün, konuşmasını protesto etmek için Genel Kurula girmemişti.
Bunun sebebini şu sözler ile açıklamıştı…
“Türkiye kavga eden iki tarafı bir araya getiren, o ikisinin ellerini kavuşturan bir ülke görüntüsü vererek böylece AB nezdinde daha itibar kazanmış ve dünyada Orta doğuda arabuluculuk yapabilecek bir ülke konumu elde etmiştir. Böyle bir görüntü vermiştir. Bunların olumlu tarafları da görüyorum ancak birilerinin bu işleri tamamen de yutmadığımızı bunların sadece sahneye konan bir fotoğraf olduğunu asıl Orta doğuda yapılmak istenenlerin farkında olduğumuzu göstermesi lazım. Ben bu farkında olduğunu gösteren bir simge olarak TBMM’de maalesef tek başıma kalarak bir tepki gösterdim”.


İSRAİL İŞGAL ETTİĞİ TOPRAKLARDAN ÇEKİLMELİ


Yazıcıoğlu, Ortadoğu`da kalıcı ve sürdürülebilir barışın sağlanabilmesi için herkesin katkıda bulunması lazım. Bizim de arzu ettiğimiz şey Ortadoğu`da kalıcı ve sürdürülebilir bir barış ortamının sağlanabilmesidir. Bunu sağlayabilmek için tabii ki temel hak ölçülerinin ortaya konulması lazım. İsrail’in işgal ettiği topraklardan çekilmesi ve Kudüs’ün altını oyan çalışmalarına son vermesi lazım ifadelerini de kullanmıştı.
Türkiye Ortadoğu`da Büyük Ortadoğu Projesi`nin (BOP) eş başkanı olduğunu ifade ederek bu yörede asıl proje sahibi olan Amerika Birleşik Devletlerinin projesine katkı sunuyor diyen Yazıcıoğlu, `Perez ağzında mavi emzikle gelmeliydi`teklifinde de bulunarak, “Siyonizm’in tarihinde İsrail’in dayandığı Siyonist hüküm tarihinde Kana çok farklı bir yere oturmaktadır. Bunun İsrail açısından misyonu vardır. Dolayısıyla hiç gereği yokken, Kana’yı vurmuş ve orada mavi emzikli bebek de simge haline gelmişti. Ben de Şimon Peres’in Ortadoğu’da dökmüş olduğu kanları hatırlatmak için, ağzına mavi bir emzik alarak TBMM’ye gelse ve önce insanlıktan özür dilese. Bugüne kadar yapmış oldukları, Filistin halkına karşı yaptıkları, dünyada yürüttükleri fitneden dolayı, yürütmüş oldukları bu katliamdan dolayı özür dileyip konuşmasına başlasa TBMM’nin misyonuna daha uygun olmuş olur” sözleriyle de tepkisini göstermişti.

SORUNUN ADINI NET BİR ŞEKİLDE ORTAYA KOYALIM


Yazıcıoğlu, Ortadoğu’da yaşananların adını artık çok net bir şekilde koymamız lazım. İsrail’in topraklarını genişletmek istemesi kendi sözde güvenliğini teminat altına alabilmek için, mücavir alanında bulunan bütün ülkeleri istikrarsızlaştırmak istemesidir açıklamasından sonra soruna teşhis koyarak, tedavi için gerekli olanları sıralamıştı.


KONTROLLÜ İSTİKRARSIZLIK UYGULAMASI


Ortadoğu dünyanın en önemli petrol ve enerji kaynağıdır. Bu petrol ve enerji kaynaklarını ellerinde tutmak istemeleridir. Bu koridoru kontrol altına alarak, buradaki kuyuları elinde tutarak dünyadaki hegemonyalarını sürdürmek istiyorlar. Bunun için de ihtiyaç olduğunda teröre başvuruyorlar. İhtiyaç duyduklarında terörist yetiştiriyorlar. İhtiyaç olduğunda yetiştirdikleri teröristleri kullanıyorlar. Kullanma süreleri bittiğinde de onları hedef haline getiriyorlar.
Önce pivot ülke yapıyorlar pivot örgütler oluşturuyorlar sonra o pivot ülke ve örgütleri hedef ülke haline getiriyorlar. Bu tiyatro hep böyle sürüp gidiyor. Böylelikle kontrollü istikrarsızlıkla yönetiyorlar. Kontrollü istikrarsızlık diyorum çünkü istikrarsızlığı çıkaran eller kendi kontrollerinde bunu yönetiyorlar. İstedikleri anda durdururlar.


İNSANLIK ADINA BOZULMASI GEREKEN OYUN


Türk milletinin bir seyirci pozisyonunda olduğu, sahnede sürekli kostüm değiştiren, sürekli senaryolarını değiştirerek kendi figürlerinde oyunculuk yaptıkları, bir tiyatro seyrediliyor.
Bunu insanlık adına bozmak zorundayız. Buna karşı zaman zaman Kral çıplak diyenlerin olması lazım ve Ortadoğu’da olup bitenlerin, Ortadoğu’daki halkların kavgası olmadığı, Ortadoğu’daki halkları kullanarak bu coğrafya da başkalarının kavgasının yürütüldüğünü fark etmemiz lazım. Teşhis etmemiz lazım. Sonra da buna göre tedavi yolları ortaya koymamız lazım.
İsrail"in Arz-ı Mev-ud hayallerini gerçekleştirmek üzere hazırlanmış olan Büyük Ortadoğu projesine ulaşmak için her yolun denendiğini ifade eden Yazıcıoğlu’nun, eğer bu bölgede sorunları çözeceksek biz kendi kültür kodlarında buluştuğumuz halklarla oturup kendimiz çözelim çünkü biz birbirimizin derdinden anlayacağız, hedeflerimiz, gayelerimiz sadece yer altı zenginliklerini, petrolünü, enerjiyi paylaşmak olmayacak.
Birbirimizin haklarına hukuklarına saygı göstererek burada aynı kıbleye dönen, aynı secdeye başını koyan, aynı kitaba aynı peygambere inanmış olan insanlarız. Sorunlarını bu anlayış içerisinde çözebilmeleri mümkündür ancak bunu mümkün hale getiren de yıllarca Ortadoğu"ya haçlı seferleri düzenlemiş olan zihniyet ve tapınak şövalyeleridir açıklamaları da dikkat çekiciydi.


NÜKLEER ENERJİ


Rahmetli Yazıcıoğlu nükleer enerji üretiminin de önemli olduğunu şu sözler ile ifade etmişti…
“ABD’nin, nükleer enerji ile ilgili İran"a yönelik suçlamaları var, İran"ı vurmak ve zaman zamanda Türkiye"yi kendi partileri haline getirmeye çalışıyorlar. Yıllardır da Türkiye nükleer enerjiye bir türlü geçemiyordu. Çeşitli sebeplerle baskı altında kalıyordu. Bunun kanunu çıktı. Milli bir proje olarak nükleer enerjiyi üretmeliyiz. Kaynak elde etme açısından da Milli ve yerli kaynakları kullanarak belki Türk Cumhuriyetlerini işin ticari olarak içine almak suretiyle bunu başarabileceğimizi düşünüyorum”
Merhum Yazıcıoğlu’ndan arda kalanlar yazı dizisinin son bölümünde, kendisinin Ergenekon ile ve kendisine yönelik oynanmak istenen senaryolar ile ilgili çarpıcı açıklamalarını bulacaksınız.















Kaynak:http://www.habervaktim.com/yazar/13829/insanlik_adina_bozulmasi_gereken_oyun_ne.html



_______________________
 
Geri
Üst