Deep Ocean
Banned
- Katılım
- 25 Tem 2009
- Mesajlar
- 151
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
İNGİLİZ İSTİHBARAT UZMANININ EMELİNE HIZMET EDENLER!
ngiliz istihbarat uzmanı Hempher "İSLAMI NASIL YOK EDELİM " isimli kitaptaki bir bölümde bakın neler demektedir.
1- Fıkıh kitapları saf dışı edilerek, dinin doğrudan Kur'an'dan öğrenilmesi için yönlendirme yapılacak.
2- Sonra, Müslümanları Kur'an hakkında şüpheye düşürecek ve içinde noksanlık ve fazlalık bulunan tahrif edilmiş her dilde Kur'an tercümeleri hazırlayıp, diyeceksiniz ki :
" Kur'an bozulmuş, birbirini tutmuyor! "
3- Aynı şekilde, hadisler hakkında da şüphe uyandırılacak.
4- Ayrıca, Arap memleketleri dışında , EZAN , NAMAZ gibi ibadetlerin Arapça yapılmasını önleyeceksiniz."
İşte bu planlar 250 sene önce yapılmıştı. Başarılı olmuşmu , olmamışmı ? Basiret sahibi Müslümanların nezih anlayışlarına bırakıyorum..
BUGÜN:
A- Fıkıh kitaplarını hafife alarak, onları saf dışı bırakıp,"Kur'andaki İslam" aldatmaca sloganı ile, herkesi sadece Kur'an Meali okumaya sevk edip ,(yalan-yanlış da olsa ) kendi kısır görüşleri ile İslamı ve O'nun emirlerini doğrudan Kur'an'dan öğrenmeye sevk edenler yokmu ? Hadis'i, İcma-i Ümmet'i ve Kıyas'ı saf dışı bırakanlar bunlar degilmi ?
B- Bugün Türkiyede -birbirinden farklı-yüzlerce Kur'an-ı Kerim meali var. Ayet-i Kerimeler in mealini verirken, kendi sapkın görüşlerini parantez içinde vererek müslüman halkımızın nezih itikatlarını bozmuyorlar mı?
Buna yeni bir örnek olarak arz etmek istiyorum.
Dini konuları tartışmaya açarak, kendilerince uygun gördükleri Filozof İlahiyatçıları TV. Ekranlarına çıkartıp kötü niyetlerini izhar eden mahud TV. Kanallarından birinde geçen hafta üç ilahiyat Prof'u çıkmıştı. Biri kanalda diğer ikisi telefonda, karşılıklı kendi yazdıkları Kur'an meallerinden bahsederek karşılıklı hediyeleşiyorlar ( Prof. Bayraklı Bayraktar ve Prof. Abdülaziz Bayındır )
Asıl önemli olanı konuşmaları. TV. Kanalında bulunanı (B.Bayraktar) kendi hazırladığı Kur'an Mealinden hüküm çıkararak, ismini verdiği bir Ayet-i Kerime'yi - kendi görüşü üzere yorumluyor ve " HAC ibadeti senenin belli ayına mahsus değildir, her ayda yapılabilinir; ben bu Ayet'den bunu anlıyorum..." diyerek, Ehl-i Sünnet'e aykırı fikrini açıkça beyan edebiliyor; binlerce yıllık uygulamaya ters olarak.
Bu zat halen M.Ü. İlahiyat Fakültesinde görevlidir ve Diyanet Teşkilatına Müftü, Vaiz veya M.E.B. na Din ve Ah.Bilgisi Öğretmeni yetiştirmektedir. Vah benim memleketim. Vah. Başka Ehl-İ Sünnet'e aykırı birçok fikri olsada telefondaki Prof. Abdülaziz BAYINDIR ( O'da Ayet-i Kerime okuyarak) bu görüşe itiraz ediyor ve bugünkü doğru olan uygulamadaki gibi, HAC İbadetinin sadece senenin belli ayında -ve bir defa- yapılabileceğini söylüyor. Görüyor musunuz, B.Bayraktar gibi nevzuhur müçtehit taslakları filozof/İlahiyatçılar var oldukça daha neler duyacağız.
Bunun yanında, aynı konuşmasında,( B.BAYRAKTAR )Hac ibadeti esnasında " Şeytan Taşlama" yapılmasını da zaid görüyor. Öyle bir şeyin olmadığından bahsediyor.
(Zekeriya BEYAZ da telefonda katılıp, Hac ve Şeytan Taşlama hususunda B.Bayraklı'ya katıldıgını, ( Hac ibadetinin her ay yapılabileceğini, Şeytan Taşlama, gibi bir şeyinde olmadığını) söylüyor (Şıracının şahidi bozacı misali)
Bunları ve bunlara benzeyen FİLOZOF/ İLAHİYATÇILARI iyi tanıyalım.
Bundan seneler önce merhum Ali Fuat BAŞGİL " Kayalıkta pirinç yetişmez " diyerek, teşhisini koymuş. Din ve Laiklik, isimli kitabının 195. sayfasında şöyle demiş:
" Maarif Vekaletine bağlı ve onun murakabesi altında yahut bugün Üniversite camiası içinde çalışan bir İlahiyat Fakültesinde, itiraf ederim ki, yüksek ilahiyat felsefecisi ve sosyologu yetişebilir. Fakat (yüksek diyanet mütehassısı ) din adamı ve âlimi asla yetişemez. Çünkü tekrar edelim ki , ( yüksek diyanet mütehassısı ) her şeyden evvel halis bir dindardır, zahid ve muttakidir; sonrada inandığı ve içinin samimiyeti ile kani olduğu dinde yüksek ilim ve kemal sahibidir... Şurası muhakkaktır ki, dünyanın hiçbir yerinde laik üniversite çatısı altındaki İlahiyat Fakültelerinde din adamı ve âlimi yetişmemiştir.
Üniversite gibi ladini bir camia içinde din adamı ve âlimi yetişmemiştir. Ve bunun yetişmemesine değil, yetişmesine hayret edilse yeridir. KAYALIKTA PİRİNÇ YETİŞMEZ. "
Merhum, Ord. Prof. F.BAŞGİL'in fikir ve kanaati bu doğrultuda.
İmam-Hatip ve İlahiyat Fakültelerinin kurulması babında, Sadık ALBAYRAK ın TÜRKİYEDE DİN KAVGASI isimli Kitabının 282-283 sayfalarında, şu tespitlerde bulunulmaktadır ..
İlk etapta Diyanet İş.Bşk.lığına bağlı kurulması düşünülen İmam-Hatip mektepleri ve ilahiyat Fakülteleri,CHP.li. Nihat ERİM ve Tahsin BANGUOGLU nun muhalefet şerhleri sonucu Milli Eğitime bağlı olarak 1.2.1949(İnönü devrinde) açılıyor. Verilen kanun teklifine, CHP li Nihat ERİM ile Tahsin BANGUOGLU nun Muhalefet şerhlerinde şöyle deniyor :
Bu öğretimin bizim modern mekteb nizamı ve havası içinde MİLLİ EGİTİM BAKANLIGI eli ile mahsursuzca başarılabileceği kanaatindeyiz.
Hedef bu mekteplerin hocalarına kısa zamanda İlahiyat Fakültelerinden yetişecek genç din adamlarını getirmek olmalıdır. BİZİ YENİDEN ŞERİATÇILIKLA UGRAŞMAKTAN BUNLAR KURTARABİLECEKTİR.
Anlaşıldı herhalde. İlk Kuruluş gayesi, dini mihraptan yıkmak. Ne kadar muvaffak oldukları okuyucuların taktirine kalmıştır. Ancak , ( yukarıda da arzettigimiz gibi ) Kendini özel yetiştirenler ve ayrıca İlahi himayeye mazhar olanlar ile İcazetli Ehl-i Sünnet âlimlerin eğitiminden geçenler Ehl-i Sünnet çizgisini devam ettirebilmişlerdir.
C- Aynı şekilde HADİS-İ ŞERİFLER hususunda da şüphe uyandıranlar yokmu?
Kendi görüşlerini teyit etmeyen Hadis-i Şerifleri hemen çala-kalem bunlar zayıf hadistir deyip saf dışı bırakanlar; Prof. olanlardan veya olmayanlardan, yokmu ? Hemde pek çok var; hayretle,dehşetle ve üzülerek görüyoruz.
D- Zaman zaman gündeme bilerek getirilen, EZAN ve hatta namazda okunan AYETLER TÜRKÇE okunsun diyenler yokmu?
Çok. Hatta Askeri bürokrasi bile -haddi ve vazifeleri olmayarak-bazı devir teslim konuşmalarında dile getirip, EZAN Türkçe okunsun diyebiliyorlar ( bazı İlahiyat Prof'ları derse bunlar demezmi, yol göstericileri bu FİLOZOF-İLAHİYATÇILAR )
Şimdi tefekkür ve tezekkür edelim, salim bir kalb ile şöyle bir düşünelim.
Yazımın başında sözlerini olduğu gibi naklettiğim, İngiliz istihbarat ajanı Hempher'in hayali gerçekleşmiş mi, gerçekleşmemişmi? Hedefine ulaşmışmı, ulaşmamışmı?
Bu hedefine ulaşmak için - bilerek veya bilmeyerek- kimler destek olmuş ; Siz karar verin. Ehl-i İman kardeşlerim, Siz siz olun, İngiliz ajanı Hempher'in emeline hizmet edenleri ve yalancıktan ihtida etmiş olup Hz. Osman (RA) devrinde ve ondan sonraki fitne ateşini kaynatanların başında gelen Yahudi Asıllı ABDULLAH İBN SEBE 'nin yolunda gidenleri ve onların tuzaklarına düşenleri iyi tanıyalım. Biz de onların tuzaklarına düşmeyelim, çok uyanık olalım.
Bugün, bir müslümanın eline, bir Kur an-ı Kerim tefsiri ile Hadis-i Şerif Külliyatı verip
Bunları oku, dinini buradan öğren demek büyük cinayettir. Her Müslüman, Kur an dan ve Hadis ten kendi anladığı gibi amel ederse, asıl karmaşa o zaman meydana gelir , binlerce mezhep olur. Bizler, dinimizim emir ve yasaklarını Mutlak Müçtehit İmamların İÇTİHATLARINDAN meydana gelen FIKIH ve AKAİD kitaplarından öğreneceğiz.
Dört ana mezhepten birini tercih edip, O nun hükümlerince amel edeceğiz. Oradaki hükümler de -Kur an ve Sahih Hadis den çıkarılmış hükümlerdir. MEZHEPSİZLİK DİNSİZLİGE KÖPRÜDÜR. Mütehassıs bir HEKİM in Recetesini almadan Eczaneden alınan İlaçlar, ayrıca yanlışta kullanılırsa / şifa vermez. ilaç yerine zehir vazifesini görür. Din deki Mütehassıslar da MÜÇTEHİT İMAMLARIMIZDIR.
Bozuk itikatlar, bizi küfre kadar götürebilir. O'nun için itikad meselesi çok önemlidir. Bozuk itikad ile yapılan ameller, temel yapmadan bina yapmaya benzer. Ameller, ancak sahih iman ile geçerli olur. Açık Ayet'leri yok sayan onları dikkate almayan, görüşler de elbette, o itikat sahibini uçuruma götürür.
Aşağıdaki Ayet-i Kerime meallerini de bu görüş ve düşünceyle inceleyelim :
Ali-i İmran 3/19.da "Hiç şüphe yok ki, Allah indinde hak Din İslamdır"
Maide Sur. 5/3. de "Bugün sizin dininizi kemale erdirdim ve üzerinizdeki nimeti tamamladım. Size DİN olarak İSLAMA razı oldum."
İlahi hükmü geldikten sonra da artık, / Diğer Dinlerin tamamının Hükmü ortadan kalkmış olup / arz üzerinde uyulması gereken , insan oğlunu Cennet ve Cemal-i İlahiye ye götüren yegane DİN İslam Dini olmuş oluyor. Kur an-ı Kerim in hükmü bütün insanlığa şamil olup, O nun Peygamberi olan Hz. MUHAMMED de (SAV) bir bölgenin değil, bütün CİHANIN PEYGAMBERİDİR.
Sahih itikat budur. Yürürlükte olan 1982 ANAYASA sı var iken, l96l veya l924 Anayasa sının hükümlerine uyacağım, diyebilinirmi? Denilse bile ne kadar geçerli olur. Ve bize hangi Anayasa nın hükümleri uygulanır. Elbette 1982 Anayasa sının Aksini söyleyenlerin ise ne kadar gafil ve de cahil oldukları ortaya çıkmaz mı ?
Maide 5/72.de "Allah,Meryem'in oğlu Mesih'dir".diyenler,ELBETTE KÜFRETTİLER..hiç şüphe yok ki Allah'a ortak koşana,ALLAH CENNETİ HARAM KILMIŞTIR."
TEVBE 9/30.da "Yahudiler Üzeyir Allah ın oğludur dediler. Hıristiyanlar da Mesih Allah ın oğludur diyerek şirke girmişlerdir.
9/l7.de Müşriklerin- Allah a ortak koşanların, bütün yaptıkları iyi amelleri- boşa gider Cehennemde ebedi kalacaklar da onlardır.
Suat SAĞLAM
ngiliz istihbarat uzmanı Hempher "İSLAMI NASIL YOK EDELİM " isimli kitaptaki bir bölümde bakın neler demektedir.
1- Fıkıh kitapları saf dışı edilerek, dinin doğrudan Kur'an'dan öğrenilmesi için yönlendirme yapılacak.
2- Sonra, Müslümanları Kur'an hakkında şüpheye düşürecek ve içinde noksanlık ve fazlalık bulunan tahrif edilmiş her dilde Kur'an tercümeleri hazırlayıp, diyeceksiniz ki :
" Kur'an bozulmuş, birbirini tutmuyor! "
3- Aynı şekilde, hadisler hakkında da şüphe uyandırılacak.
4- Ayrıca, Arap memleketleri dışında , EZAN , NAMAZ gibi ibadetlerin Arapça yapılmasını önleyeceksiniz."
İşte bu planlar 250 sene önce yapılmıştı. Başarılı olmuşmu , olmamışmı ? Basiret sahibi Müslümanların nezih anlayışlarına bırakıyorum..
BUGÜN:
A- Fıkıh kitaplarını hafife alarak, onları saf dışı bırakıp,"Kur'andaki İslam" aldatmaca sloganı ile, herkesi sadece Kur'an Meali okumaya sevk edip ,(yalan-yanlış da olsa ) kendi kısır görüşleri ile İslamı ve O'nun emirlerini doğrudan Kur'an'dan öğrenmeye sevk edenler yokmu ? Hadis'i, İcma-i Ümmet'i ve Kıyas'ı saf dışı bırakanlar bunlar degilmi ?
B- Bugün Türkiyede -birbirinden farklı-yüzlerce Kur'an-ı Kerim meali var. Ayet-i Kerimeler in mealini verirken, kendi sapkın görüşlerini parantez içinde vererek müslüman halkımızın nezih itikatlarını bozmuyorlar mı?
Buna yeni bir örnek olarak arz etmek istiyorum.
Dini konuları tartışmaya açarak, kendilerince uygun gördükleri Filozof İlahiyatçıları TV. Ekranlarına çıkartıp kötü niyetlerini izhar eden mahud TV. Kanallarından birinde geçen hafta üç ilahiyat Prof'u çıkmıştı. Biri kanalda diğer ikisi telefonda, karşılıklı kendi yazdıkları Kur'an meallerinden bahsederek karşılıklı hediyeleşiyorlar ( Prof. Bayraklı Bayraktar ve Prof. Abdülaziz Bayındır )
Asıl önemli olanı konuşmaları. TV. Kanalında bulunanı (B.Bayraktar) kendi hazırladığı Kur'an Mealinden hüküm çıkararak, ismini verdiği bir Ayet-i Kerime'yi - kendi görüşü üzere yorumluyor ve " HAC ibadeti senenin belli ayına mahsus değildir, her ayda yapılabilinir; ben bu Ayet'den bunu anlıyorum..." diyerek, Ehl-i Sünnet'e aykırı fikrini açıkça beyan edebiliyor; binlerce yıllık uygulamaya ters olarak.
Bu zat halen M.Ü. İlahiyat Fakültesinde görevlidir ve Diyanet Teşkilatına Müftü, Vaiz veya M.E.B. na Din ve Ah.Bilgisi Öğretmeni yetiştirmektedir. Vah benim memleketim. Vah. Başka Ehl-İ Sünnet'e aykırı birçok fikri olsada telefondaki Prof. Abdülaziz BAYINDIR ( O'da Ayet-i Kerime okuyarak) bu görüşe itiraz ediyor ve bugünkü doğru olan uygulamadaki gibi, HAC İbadetinin sadece senenin belli ayında -ve bir defa- yapılabileceğini söylüyor. Görüyor musunuz, B.Bayraktar gibi nevzuhur müçtehit taslakları filozof/İlahiyatçılar var oldukça daha neler duyacağız.
Bunun yanında, aynı konuşmasında,( B.BAYRAKTAR )Hac ibadeti esnasında " Şeytan Taşlama" yapılmasını da zaid görüyor. Öyle bir şeyin olmadığından bahsediyor.
(Zekeriya BEYAZ da telefonda katılıp, Hac ve Şeytan Taşlama hususunda B.Bayraklı'ya katıldıgını, ( Hac ibadetinin her ay yapılabileceğini, Şeytan Taşlama, gibi bir şeyinde olmadığını) söylüyor (Şıracının şahidi bozacı misali)
Bunları ve bunlara benzeyen FİLOZOF/ İLAHİYATÇILARI iyi tanıyalım.
Bundan seneler önce merhum Ali Fuat BAŞGİL " Kayalıkta pirinç yetişmez " diyerek, teşhisini koymuş. Din ve Laiklik, isimli kitabının 195. sayfasında şöyle demiş:
" Maarif Vekaletine bağlı ve onun murakabesi altında yahut bugün Üniversite camiası içinde çalışan bir İlahiyat Fakültesinde, itiraf ederim ki, yüksek ilahiyat felsefecisi ve sosyologu yetişebilir. Fakat (yüksek diyanet mütehassısı ) din adamı ve âlimi asla yetişemez. Çünkü tekrar edelim ki , ( yüksek diyanet mütehassısı ) her şeyden evvel halis bir dindardır, zahid ve muttakidir; sonrada inandığı ve içinin samimiyeti ile kani olduğu dinde yüksek ilim ve kemal sahibidir... Şurası muhakkaktır ki, dünyanın hiçbir yerinde laik üniversite çatısı altındaki İlahiyat Fakültelerinde din adamı ve âlimi yetişmemiştir.
Üniversite gibi ladini bir camia içinde din adamı ve âlimi yetişmemiştir. Ve bunun yetişmemesine değil, yetişmesine hayret edilse yeridir. KAYALIKTA PİRİNÇ YETİŞMEZ. "
Merhum, Ord. Prof. F.BAŞGİL'in fikir ve kanaati bu doğrultuda.
İmam-Hatip ve İlahiyat Fakültelerinin kurulması babında, Sadık ALBAYRAK ın TÜRKİYEDE DİN KAVGASI isimli Kitabının 282-283 sayfalarında, şu tespitlerde bulunulmaktadır ..
İlk etapta Diyanet İş.Bşk.lığına bağlı kurulması düşünülen İmam-Hatip mektepleri ve ilahiyat Fakülteleri,CHP.li. Nihat ERİM ve Tahsin BANGUOGLU nun muhalefet şerhleri sonucu Milli Eğitime bağlı olarak 1.2.1949(İnönü devrinde) açılıyor. Verilen kanun teklifine, CHP li Nihat ERİM ile Tahsin BANGUOGLU nun Muhalefet şerhlerinde şöyle deniyor :
Bu öğretimin bizim modern mekteb nizamı ve havası içinde MİLLİ EGİTİM BAKANLIGI eli ile mahsursuzca başarılabileceği kanaatindeyiz.
Hedef bu mekteplerin hocalarına kısa zamanda İlahiyat Fakültelerinden yetişecek genç din adamlarını getirmek olmalıdır. BİZİ YENİDEN ŞERİATÇILIKLA UGRAŞMAKTAN BUNLAR KURTARABİLECEKTİR.
Anlaşıldı herhalde. İlk Kuruluş gayesi, dini mihraptan yıkmak. Ne kadar muvaffak oldukları okuyucuların taktirine kalmıştır. Ancak , ( yukarıda da arzettigimiz gibi ) Kendini özel yetiştirenler ve ayrıca İlahi himayeye mazhar olanlar ile İcazetli Ehl-i Sünnet âlimlerin eğitiminden geçenler Ehl-i Sünnet çizgisini devam ettirebilmişlerdir.
C- Aynı şekilde HADİS-İ ŞERİFLER hususunda da şüphe uyandıranlar yokmu?
Kendi görüşlerini teyit etmeyen Hadis-i Şerifleri hemen çala-kalem bunlar zayıf hadistir deyip saf dışı bırakanlar; Prof. olanlardan veya olmayanlardan, yokmu ? Hemde pek çok var; hayretle,dehşetle ve üzülerek görüyoruz.
D- Zaman zaman gündeme bilerek getirilen, EZAN ve hatta namazda okunan AYETLER TÜRKÇE okunsun diyenler yokmu?
Çok. Hatta Askeri bürokrasi bile -haddi ve vazifeleri olmayarak-bazı devir teslim konuşmalarında dile getirip, EZAN Türkçe okunsun diyebiliyorlar ( bazı İlahiyat Prof'ları derse bunlar demezmi, yol göstericileri bu FİLOZOF-İLAHİYATÇILAR )
Şimdi tefekkür ve tezekkür edelim, salim bir kalb ile şöyle bir düşünelim.
Yazımın başında sözlerini olduğu gibi naklettiğim, İngiliz istihbarat ajanı Hempher'in hayali gerçekleşmiş mi, gerçekleşmemişmi? Hedefine ulaşmışmı, ulaşmamışmı?
Bu hedefine ulaşmak için - bilerek veya bilmeyerek- kimler destek olmuş ; Siz karar verin. Ehl-i İman kardeşlerim, Siz siz olun, İngiliz ajanı Hempher'in emeline hizmet edenleri ve yalancıktan ihtida etmiş olup Hz. Osman (RA) devrinde ve ondan sonraki fitne ateşini kaynatanların başında gelen Yahudi Asıllı ABDULLAH İBN SEBE 'nin yolunda gidenleri ve onların tuzaklarına düşenleri iyi tanıyalım. Biz de onların tuzaklarına düşmeyelim, çok uyanık olalım.
Bugün, bir müslümanın eline, bir Kur an-ı Kerim tefsiri ile Hadis-i Şerif Külliyatı verip
Bunları oku, dinini buradan öğren demek büyük cinayettir. Her Müslüman, Kur an dan ve Hadis ten kendi anladığı gibi amel ederse, asıl karmaşa o zaman meydana gelir , binlerce mezhep olur. Bizler, dinimizim emir ve yasaklarını Mutlak Müçtehit İmamların İÇTİHATLARINDAN meydana gelen FIKIH ve AKAİD kitaplarından öğreneceğiz.
Dört ana mezhepten birini tercih edip, O nun hükümlerince amel edeceğiz. Oradaki hükümler de -Kur an ve Sahih Hadis den çıkarılmış hükümlerdir. MEZHEPSİZLİK DİNSİZLİGE KÖPRÜDÜR. Mütehassıs bir HEKİM in Recetesini almadan Eczaneden alınan İlaçlar, ayrıca yanlışta kullanılırsa / şifa vermez. ilaç yerine zehir vazifesini görür. Din deki Mütehassıslar da MÜÇTEHİT İMAMLARIMIZDIR.
Bozuk itikatlar, bizi küfre kadar götürebilir. O'nun için itikad meselesi çok önemlidir. Bozuk itikad ile yapılan ameller, temel yapmadan bina yapmaya benzer. Ameller, ancak sahih iman ile geçerli olur. Açık Ayet'leri yok sayan onları dikkate almayan, görüşler de elbette, o itikat sahibini uçuruma götürür.
Aşağıdaki Ayet-i Kerime meallerini de bu görüş ve düşünceyle inceleyelim :
Ali-i İmran 3/19.da "Hiç şüphe yok ki, Allah indinde hak Din İslamdır"
Maide Sur. 5/3. de "Bugün sizin dininizi kemale erdirdim ve üzerinizdeki nimeti tamamladım. Size DİN olarak İSLAMA razı oldum."
İlahi hükmü geldikten sonra da artık, / Diğer Dinlerin tamamının Hükmü ortadan kalkmış olup / arz üzerinde uyulması gereken , insan oğlunu Cennet ve Cemal-i İlahiye ye götüren yegane DİN İslam Dini olmuş oluyor. Kur an-ı Kerim in hükmü bütün insanlığa şamil olup, O nun Peygamberi olan Hz. MUHAMMED de (SAV) bir bölgenin değil, bütün CİHANIN PEYGAMBERİDİR.
Sahih itikat budur. Yürürlükte olan 1982 ANAYASA sı var iken, l96l veya l924 Anayasa sının hükümlerine uyacağım, diyebilinirmi? Denilse bile ne kadar geçerli olur. Ve bize hangi Anayasa nın hükümleri uygulanır. Elbette 1982 Anayasa sının Aksini söyleyenlerin ise ne kadar gafil ve de cahil oldukları ortaya çıkmaz mı ?
Maide 5/72.de "Allah,Meryem'in oğlu Mesih'dir".diyenler,ELBETTE KÜFRETTİLER..hiç şüphe yok ki Allah'a ortak koşana,ALLAH CENNETİ HARAM KILMIŞTIR."
TEVBE 9/30.da "Yahudiler Üzeyir Allah ın oğludur dediler. Hıristiyanlar da Mesih Allah ın oğludur diyerek şirke girmişlerdir.
9/l7.de Müşriklerin- Allah a ortak koşanların, bütün yaptıkları iyi amelleri- boşa gider Cehennemde ebedi kalacaklar da onlardır.
Suat SAĞLAM