İngiliz eğitimde dinin yükselişi

İngiliz eğitimde dinin yükselişi



Sanayi devriminin ve demokrasinin beşiği olan İngiltere'de bugünlerde ateistler, agnostikler, seküler toplum dernekleri, nihilistler ve kısaca toplum hayatında dinin rol oynamasına soğuk bakan bütün çevreler ayakta. Çünkü eğitimde kaliteyi artırmak için uzun süredir projeler hazırlayan Tony Blair hükümetinin bulduğu formüllerden biri, dini grupların elindeki okulların sayısını ve bu okullara verilen devlet desteğini artırmak.


İşçi Partisi'nin tabular yıkaon ve ikinci dönem ezici bir farkla yeniden seçilen lideri Blair, iktidara geldiği günden bu yana şaşırtmaya devam ediyor. Sosyal demokratların dine bakışında büyük bir devrim yapan Blair, İşçi Partisi'nin kontenjanından Lordlar Kamarası'na ülke tarihinde ilk kez Müslümanlar'ın girmesini sağlamıştı. Rakibi Muhafazakar Partinin alışılmış oy tabanını oluşturan sınıfla eski sürtüşmeleri 'üçüncüyol' denilen bir formülle aşan ve toplumun kültürel, dini değerlerine saygıya önem veren Blair hükümetinin eğitimle ilgili bu projesi, kimilerine göre subjektif olarak nitelendirilebilecek kriterlere değil, tamamen objektif kriterlere dayanıyor. Çünkü çoğunluğu Anglikan İngiltere Kilisesi ve Katolik Kilisesi tarafından idare edilen okullar ülkenin en başarılı okulları. Birçok kritere göre devlet okul larından başarılılar.

İngiliz Milli Eğitim Bakanlığı'nın verilerine göre halen ülkedeki toplam 24 bin ilk ve orta okulun 7 bini, yani yaklaşık üçte biri dini cemaatler tarafından yönetiliyor. The Times gazetesinin yayınladığı 'En İyi 500' listesindeki okulların 380'i dini grupların idare ettiği okullardan oluşuyor. Eğitim Bakanlı ğı'nın 4/95 nolu istatistik bülteninde de, dini cemaatlerin elindeki okulların bütün sınavlarda ve bütün branşlarda diğer okullardan daha iyi bir performans gösterdikleri vurgulanıyor.

Eşi de bir Katolik eğitim kurumunda öğrenim gören Tony Blair'in çocukları için de Katolikler'in idaresindeki bir okulu tercih etmesi, bu okulların ortaya koymuş olduğu başarının hem bireyler, hem de hükümet düzeyinde kararları nasıl etkilediğinin açık bir göstergesi.

Dini grupların kontrolündeki okulların sınavlarda gösterdikleri performans dışında veliler tarafından tercih edilmelerini sağlayan bir özelliği daha var. O da, bu okulların veliler tarafından çocukların birçok kötü alışkanlık ve iptilalara düşmesine karşı bir sığınak olarak görülüyor olması. Nitekim objektifbaşarı unsuru bu güven unsuruyla birleşince, bu okullar sürekli açıklanan kontenjanlarından daha fazla başvuru alıyorlar. Bu projeye karşı çıkanların eleştirdiği elemelerde ailelerin dindarlığı ve dini kurumlardan getirdikleri referansların etkili olması da talebin arzı karşılayamamasından kaynaklanıyor. Blair hükümetinin devreye soktuğu bu projeden de aldığı cesaretle Anglikan Kilisesi yakın zamanda 100 yeni ortaokul daha açmayı planlıyor. Halen bu kilisenin 198 ortaokulu olduğu düşünülürse, önümüzdeki dönemde Anglikanlar'ın ortaokul sayısı yüzde 5O artmış olacak.

Eğitim Bakanlığı'nın reform projesindeki şartları yerine getirmeleri durumunda, bütün dini gruplar okul açabilecek ve devletten projelerine destek alabilecekler.

Egitim tamamen kilisenin işiydi

Batı eğitim tarihine kısa bir göz atıldığında, bazı tepki dönemleri hariç aslında kilise ile devletin eğitim sahasında köprüleri hiçbir zaman atmadıkları, aksine kilisenin sürekli eğitim sisteminin önemli bir unsuru olarak roloynadığı görülüyor.

Reform ve Rönesans'a kadar Avrupa' da eğitim, Endülüs ve Güneydoğu Avrupa'daki Müslümanlar'ın ve Yahudiler'in eğitim kurumları istisna tutulursa tamamen Katolik Kilisesi'nin elindeydi. Ortaçağ boyunca eğitim manastırlarda yapılıyor ve çok az insan eğitim imkanlarından yararlanıyordu. 1200'lerde ortaya çıkan Avrupa üniversiteleri de Katolik Kilisesi'nin eseriydi. Müslüman ilim adamlarının eserlerinin tahsil edilıiiği ve bu sayede Aristo gibi eski Yunan felsefesinin öğrenildiği bu kurumlar çok geçmeden skolastik düşüncenin formüle edildiği yerler oldu.

15'inci yüzyılda sanat ve edebiyat Papalık ve Katolik prensler sayesinde güçlendi. Modern bilimin doğuşu ise reform ve yeni kıtaların keşfiyle aynı tarihlerde gerçekleşti. Katolik Kilisesi'nin yeni bilim ve beraberinde gelişen felsefi sistemlere karşı tutumu düşmancaydı. Böylece1600'lerde Avrupa eğitimi ile kilisenin yolu ayrılmaya başladı. Kilise gittikçe daha çok savunmacı bir eğitim sistemini devam ettirdi. Halkın fakir kesimlerinin eğitiminde roller üstlendi.

Matbaanın keşfi eğitim için yeni ufuklar açtı. Fransız Ihtilali'nden sonra ortaya çıkan modern devletler 19'uncu yüzyılda kiliseyi eğitim sisteminin dışına çıkarmaya çalıştılar. Ancak 20'nci yüzyılda, özellikle 1. Dünya Savaşı'nın patlamasından sonra pozitivist fikirlerin gerilemesi ile yeni uzlaşma formülleri ortaya çıktı. Birçok ülke dini grupların eğitim sistemi içinde yer almasına izin verdi. Devletler, kiliselerin idaresindeki okullardan mezun olanlarla kamu okullarından mezun olanlar arasında ayrım yapmama sözü verirken, kiliseler de eğitimde kamu okulları için belirlenen müfredatı okut maya başladılar. Teorik ve pratik din eğitimi ile bazı konularda Hıristiyan perspektifini korumakla yetindiler. Günümüzde kiliselerin yaptığı eğitim faaliyetleri İngiltere ve Almanya örneğinde görüldüğü gibi yüzde 90'lar oranında devlet tarafından desteklenirken, ABD ya da Fransa'da dini kurumlar kendi kaynakları ve öğrencilerden aldıkları aidatlarla eğitim sistemi içinde kreşten üniversiteye her düzeyde varlıklarını sürdürüyorlar.

Özellikle eğitimin ilk aşamalarında, kreş ve ilkokullarda kiliseler rakipsiz durumdalar. Almanya'da bir kreşin açılışgününü izleme imkanı bulan yazar Ali Erkan Kavaklı, gördüklerini şaşkınlık içinde şöyle anlatıyordu: "Kreşin ilk günükilise ziyaretiyle başlamış ve papazın herbir öğrenciye hazırladığı içi çikolata dolu sepetler, hem o günün akşamına kadar çocukları meşgul etmiş, hem de zihin dün,yalarına önemli bir iz bırakmıştı."

Dünyanın işleyen en eski demokrasisine sahip olmasına rağmen monarşiden de vazgeçmemiş olan İngiltere'nin eğitim konusunda da kendine özgü özellikleri bulunuyor. İngiltere'de sosyal problemlerin aşırı artması üzerine nüfuslarıartan şehirlerde yaygın eğitim konusuna ilk el atan kuruluş kilise olmuş. Hatta 1870 tarihli İngiltere'nin ulusalokul sistemini kuran kanun bile kilise ile varılmış bir uzlaşının sonucu. Buna göre devlet yalnız kilise okullarının açığını doldurmakla yetinecekti. 1987 tarihli bir eğitim kanununun ilk maddesi de İngiltere'nin kendine özgü yapısının bir sonucuydu; Okulların en önemli hedeflerinden biri manevi eğitimdir.

Sanıldığının aksine Batı bu defterleri birkaç yüzyıl önce kapatmış değil, aksine İngiltere'de bile din ve devlet ilişkileri, dinin toplumdaki rolü konusu her zaman gündemdeki canlılığını koruyor. Nitekim Işçi Partisi hükümetinin başlatmaya karar verdiği yeni uygulama yüzünden Ingiltere bugün dinin eğitim hayatındaki yerini yeniden hararetle tartışıyor. İngiltere medyasının en ağır topları da işin içinde.

Çok etkili medya kuruluşları bu tartışmada, yaygın olarak bilindiği gibi objektif bir şekilde değil, açıkça taraf olarak yer alıyorlar. Laik önyargıları, genel olarak din hakkındaki olumsuz tutumları, dini kurumların elindeki okulların objektif başarıları dolayısıyla devlet tarafından desteklenmesini olumsuz kar§ıladıklarını her haliyle belli ediyorlar. Örneğin BBC'nin eğitim muhabiri Mike Baker, konuyla ilgili gelişmeleri değerlendirdiği haberinde, "Geçtiğimiz yüzyıl boyunca kiliseler tarafından idare edilen okulların sayısı azalıyor ve eğitim gittikçe daha fazla kilisenin değil devletin sorumluluk alanına giriyordu. 21 'inci yüzyılda bu eğilimi tersine mi çevireceğiz?" diye soruyor.

The Economist dergisi ise editoryal yazısında 19'uncu yüzyıldan kalma din aleyhine ne kadar fikir varsa hepsini sıraladıktan sonra dini okulların eğitimde ağırlığının artırılmasına açıkça karşı çıkıyor ve Blair hükümetini tarihten yeterince ders almamakla suçluyor. Haber bölümünde ise bu okulların başarılarını ölçen kriterleri eleştirerek, editoryaldaki yorumuna destek sağlamaya çalışıyor.

Eğitim sistemiyle ilgili bu öneriye karşı çıkan grupların başında 1866'da kurulmuş olan Ulusal Seküler Toplum Derneği geliyor. Hükümetin hazırladığı Green Paper'a (Hükümetin eğitim reformuyla ilgili öneriler paketi) cevap olarak hazırladıkları raporda üç olumsuz noktaya dikkat çekiyorlar: Yeni uygulama toplumun dini ve etnik temelde bölünmesine neden olur. Devlet okullarının daha kötüleşmesine yol açar. Veliler, din okullarına çocuklarını kabul ettirebilmek için inan madıkları halde inanıyor gibi görünmek , zorunda kalabilirler.

Bütün bu eleştirilerde cevabı verilei meyen bir soru var. O da bu okulların , sosyal demokrat bir yönetim tarafından ulusal çapta yapılan ve standartları be! lirleyen imtihanlarda daha başarılı olmaları. Bu başarıyı okulları tercih eden ailelerin genellikle zengin olmalarına ve zenginlerin daha başarılı olduğu gibi ilginç faktörlere bağlayanlar olduğu gibi, başarıyı velilerin çocuklarıyla ilgili insanlar olmasıyla açıklayanlar da var. , Devlet okullarına gelen öğrencilerin , yüzde 20'si sosyal yardımlardan yararlanan ailelerden oluşurken, Anglikan o

kulları için bu oran Yuzde 12, Katolik 0kullari'içinse yüzde 17. Bu verilere dayanarak hükümetin yeni reform önerilerini eleştirenler, dini okulların başarısını aslında bu okulları orta-sınıf, aile istikrarı olan ve çocuklarıyla ilgilenen ailelerin tercih etmesine bağlıyorlar. Eleştirileri cevaplayan eğitimden sorumlu kabine üyesi Estelle Morris de devlet desteği verilecek okulların içinde bulundukları toplumla, devlet okullarıyla ve diğer dini okullarla iyi ilişki geliştirmelerinin şart olduğunu belirtiyor.Geleneksel olarak Muhafazakar Parti iktidarından beklenen bir adımı atan İşçi Partisi'nin politikasını Muhafazakar Parti de destekliyor. Hükümetin din okullarının toplumda ayrımcılığa yol açtığı gibi geçersiz bir iddiadan dolayı politikasından vazgeçmemesi gerektiğini söylüyorlar.

En fazla okulu kontrolünde bulunduran İngiltere Kilisesi Eğitim Kurulu'nun genel sekreteri Canon John Hall ise, kiliselerinin özellikle Hıristiyan eğitimi verme niyetinde olduğunu, ancak bu eğitim tarzına ilgi duyan herkese de okullarının açık olacağını söylüyor. Kendi kontrollerindeki okulların çoğunun yörelerindeki toplumun dini manzarasını yansıttığını ifade ediyor.

Eleştirilerden biri de öğrencilerin kabulünde ailelerin dine bağlılıklarının bir kriter olarak dikkate alındığı okullara vergi mükelleflerinin paralarından kaynak aktarılmasının doğru olup olmayacağı. Böylece bazı vatandaşlar dini görüşlerini paylaşmadığı eğitim kurumlarını desteklemiş olacaklar. Kanun teklifi Meclis'te tartışılırken de bu konu gündeme gelmiş ve dini okulların öğrenci kabulünde daha esnek olmaları gerektiği istenmişti. Gerçekten Katolik ve Anglikan kiliseleri tarafından idare edilen okullar, bazı durumlarda öğrenci kabulünde genellikle aileyi tanıyan bir papazın referansını istiyorlar. Reform önerisini destekleyenler ise bu itirazlara karşılık şunu söylüyorlar: Dindar vergi mükellefleri de Tanrı'nın gereksiz bir konu gibi ele alındığı seküler okullara destek oluyorlar.

Acaba sosyal demokrat bir hükümeti bile bu yönde karar vermeye zorlayan başarı kriterlerini inkara, küçümsemeye ya da gözardı etmeye yolaçan faktörlerin başında 2-3 yüzyıllık bir geçmişi olan laik önyargı mı geliyor? Marx'ın 'Din afyondur' sözleriyle zirveye çıkan ve dinin toplumları geri bırakan, onları sonu gelmez savaşlara sürükleyen ve bilimin gelişmesiyle tamamen ortadan kalkacak bir fenomen olduğu kanaati mi yatıyor?

Dini gruplar tarafından yönetilen okullar ağırlıklı olarak ilkokul düzeyinde toplanmış durumda. Ülkede dini grupların elinde 600 kadar ortaokul bulunuyor. Örnek olması bakımından İngiltere'deki ilkokulların inançlar düzleminde dağılımına bakabiliriz. Toplam 18 bin 312 ilkokuldan 11 bin 831'i devlet okulu mahiyetinde. 4 bin 562'si İngiltere Kilisesi'ne, bin 767'si ise Katolik Kilisesi'ne ait. Geriye kalanların 27'si Metodist Kilisesi'nin, 20'si Yahudiler'in, 105'i ise diğerleri kategorisine giren daha küçük gruplara ait. Bu okullardan hemen hepsi devlet bütçesinden yüzde 85'e varan oranlarda destek alıyorlar.

İşçi Partisi hükümetinin iktidara gelmesinden sonra yaptığı önemli reformlardan biri de bu okullara verilen devlet desteğindeki bir adaletsiz uygulamayı gidermek oldu. Çünkü Hıristiyanlar'ın ve Yahudiler'in okulları devlet tarafından desteklenirken, Müslüman ve Sihlerin okulları bütün çabalara rağmen yardım alamıyordu. 1997'den bu yana bu şekildeki 11 azınlık okuluna da devlet desteği verilmeye başladı. Bunlar arasında biri Yusuf İslam tarafından açılan 2 Müslüman okulu da bulunuyor.

İngiltere'nin çocuklarını 21'inci yüzyıla hazırlamak için geliştirdiği eğitim re formu yalnız dini grupların bu alandaki tecrübelerinden daha fazla yararlanmakla sınırlı değiL. Örneğin başarılı okulların eğitim kalitisinde buldukları yöntemlerin diğer okullara transfer edilmesi ve sistemin yeniliklere daha kolay ve daha hızlı bir şekilde yapılandırılması gibi unsurlar da içeriyor.

Ancak asıl mesele İngiltere' deki yeni yönetimin dindar insanların da hayata, topluma yapacağı olumlu katkıları olabileceği yönündeki anlayış değişikliği. Türkiye, büyük oranda Batı'da şekillenmiş din-dünya ilişkilerindeki kavramları ödünç aldığı için, İngiltere'de yaşanan bu gelişme dikkate almaya değer gibi görünüyor. İngiltere'de sosyal demokrat bir yönetimin aralarında Müslümanlar'ın da bulunduğu dini grupların kendi isteklerine cevap verecek şekilde kurduğu okullara destek verdiği bir dünyada, Türkiye'de dindar insanların üniversitelerde karşılaştığı en küçük soruları bile çözümsüzlüğe mahkum etmek gittikçe zorlaşıyor.

İngiltere dindar grupların enerjisinden yararlanarak eğitim konusunda bir sinerji meydana getiren, eğitimi bir devlet-toplum birlikteliği içinde ele alan yaklaşımı yanında, binaları halk tarafından yapılan ve bir ihtiyaca cevap veren eğitim kurumlarının fiilen kadük hale getirilmesi sağlıksız görünüyor. Hele kapatılan dini kurum sayısıyla övünmek hiç yakışık almıyor. Üstelik dindarları ve onların taleplerini gözardı etmek, soruna daha sağlıklı bir çözüm bulmak anlamına gelmiyor. Çünkü meşru zeminlerde karşılanmayan talepler, yeraltına iniyor ve Hizbülvahşet hadisesinde de görüldüğü gibi daha sakıncalı bir nitelik kazanıyor.
 

HTML

Üst