İngiliz Dostlarımız

Kara Kartal

Banned
Katılım
4 Nis 2007
Mesajlar
1,531
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Yaşasın Yobazlar ve Kahpeler için İstiklal Mahkeme
876cd46b265dca80a9df1f36e9b73777.gif



BU UNUTULUR MU ? (Ama maalesef unuttuk...)

Birinci Dünya Savaşı'nda İngilizlere, 150 bin askerimiz esir düştü. Bu
askerlerden bir kısmı da Mısır'ın İskenderiye şehri yakınlarında bulunan
Seydibeşir Usare Kampı'na hapsedildi.

Kampın tam adı, 'Seydibesir Kuveysna Osmanli Useray-i Harbiye Kampı' idi.
Bu kampta, 1918'de Filistin cephesinde esir düşen 16. Tumen'in 48. Alayı'na
bağlı Osmanlı askerleri tutuluyordu.

12Haziran 1920'ye kadar iki yıl boyunca her türlü işkence, eziyet, ağır
hakaret ve aşağılamaya maruz kaldılar.

Bu insanlık dışı muamelenin nedeni ise Ermeniler idi...

Kamptaki, Türkçe bilen Ermeni tercümanların yalan yanlış çevirileri ve
kışkırtmaları nedeniyle, kampların İngiliz komutanları, azılı Türk düşmanı
kesilmişlerdi. Savaş bitmişti. Ancak, kamptaki ağır koşullar nedeniyle
ölenler dışındaki askerleri teslim etmek, İngilizler'in işine gelmiyordu.
Çünkü, olası yeni bir savaşta, bu askerlerin yeniden karşılarına çıkabilecekleri,
Ermeniler tarafından, İngilizlerin beyinlerine işlenmişti.

Çözüm toplu katliamdı... Askerlerimiz, mikrop kırma bahanesiyle, süngü
zoruyla dezenfekte havuzlarına sokuldu. Ancak suya normalin çok üzerinde
krizol maddesi katılmıştı. Mehmetçik, daha ayağını soktuğunda, aşırı krizol
maddesi nedeniyle haşlanıyordu. Ancak İngiliz askerleri dipçik darbeleri ile
askerlerimizin havuzdan çıkmalarına izin vermiyorlardı. Mehmetçikler, bele
kadar gelen suya başlarını sokmak istemedi. Ancak bu kez İngilizler havaya
ateş etmeye başladı. Askerlerimiz, ölmemek için çömelerek başlarını suya
soktular. Ancak başını sudan kaldıran artık göremiyordu. Çünkü gözleri yanmıştı...

Dışarı çıkanların halini gören sıradaki askerlerimizin direnişleri de fayda
etmedi ve 15 bin askerimiz kör oldu. Bu vahşet, 25 Mayis 1921 tarihinde
TBMM'de görüşüldü. Milletvekilleri Faik ve Şeref beyler bir önerge vererek,
Mısır'da esirlerin krizol banyosuna sokularak 15 bin vatan evladının gözlerinin
kör edildiğini
, bunun faili olan İngiliz tabip, garnizon komutanı ve askerlerinin
cezalandırılması icin TBMM'nin teşebbüse geçmesini istediler.

Tabii ki yeni kurulan devletin bin türlü sorunu vardı. Bu hesap sorma işi de unutuldu gitti.

Ama onlar unutmuyorlar...

Kendi ihanetlerini bile soykırım ambalajına sarıp, dünya kamuoyuna sunuyorlar.
En üzücü olanı da malum birilerinin, bu karalama kampanyalarına çanak tutması...

ingiliz dostlarımızın nişanelerini-madalyalarını haketmek büyük onur olsa gerek..


Abdullah Gül'e Büyük Haç Nişanı / Neval Kavcar
Çarşamba, 14 Mayıs 2008 21:18

Devlet nişanları kime takılır? Niçin takılır? Kendi devletine yararı dokunmuş olanları onore etmek için. İngilizler de İngiltere'ye faydası dokunmuş kimliklere zaman zaman bu nişanları takar. Hatırlarsanız Fetullah Gülen'de "İngiliz Diline" yaptığı katkıdan dolayı böyle bir nişana layık görülmüştü. Ne güzel değil mi, bizlere "Dünyaya Türkçe öğretiyoruz" diyen Dünyanın Eğitim Bakanı meğerse okullarında İngilizce eğitim yaptırıp, İngiliz Diline hizmet ediyormuş. "İngiliz kültürüne üstün hizmet nedeniyle verilen nişan"'ın Türk Okullarına verildiğini söylemeyi ihmal etmiyor cemaat o ayrı. Adı Türk, eğitimi İngilizce ya da "Altı kaval üstü şişhane" sömürge yuvalarının bizle hiç ilgisi yok. Hala Millî Eğitim Bakanlığına hangi sebepten bağlılar bunu çözemiyorum.

Devlet adamları hele hele bir devletin başında ki liderin başka devletlerin nişanını takması gurur kırıcı bulunurdu eski tarihlerde. Yanlış anlaşılmalara sebep olurdu. Bugün nasıl oldu ise bunları aştılar ve aştırdılar. Lordlar Kamarasında konuşmayı bile kendi hanelerine onur olarak kaydedenler türedi. Hocaefendi lakaplı din tacirleri, gelmiş geçmiş en büyük sömürge imparatorluğundan nişan almakla övündü. Lordlar kamarasında kendisinden bahsettirmeyi şeref addetti.

Devir mi değişti, bizler çok gerilerde mi kaldık? İngiltere'nin en önemli nişanının Abdullah Gül'e takılmasını dostluk göstergesi olarak mı almalıyız? Mukabilinde Kraliçeye "Stratejik dostluktan" bahseden Gül'ün ABD ile imzaladığı Stratejik Vizyon Belgesinden sonra sırada birde İngiltere mi var diye düşünmeden edemiyor insan. ABD'nin stratejik dostluğundan sonra BOP eş başkanımız olmuştu. İngiltere'nin bölgesel stratejilerinde kime, hangi rol biçilecek diye merak ediyorum.

Nişan, üç kraliyet tacı ve üzerinde güneş batmayan imparatorluğun simgelerini taşıyor. Bilmeyenler için "Üzerinde güneş batmayan İmparatorluk" ne demek onu açıklayayım. En geniş topraklara ya da tercümesi sömürgelere sahip olmuş Büyük Britanya İmparatorluğu demektir. Bazılarına göre zamanının, bana göre ise 15. Yüzyıldan itibaren tüm zamanların küresel gücüdür İngiltere.

Vaktiyle "İngiliz Milletler Topluluğu" diye bir koalisyonları vardı. Yine düşünceme göre bugün bunun karşılığı BM'dir. Nerede ise tüm Dünya'da İngilizce tek anlaşma dili değil midir? Türkiye niye bu devletlerden birisi olmasın? Anadolu Liseleri, Üniversiteleri, yurt dışında İngiliz Kültürüne hizmet veren Hocaefendileri ile. Kendi dilini bırakıp başka milletin dilini eğitim dili seçen bir ülkenin Cumhurbaşkanına "Büyük Haç Nişanından " başka ne verilebilir? Hem haç olacak, hem de en büyüğünden, yakışır diyelim.

Cumhuriyet kurulduktan sonra 26 Kasım 1934 de bir yasa çıkarılmış ve o yasa ile "nişan" konusu esasa bağlanmıştı. Neydi o esas?

"Türkler yabancı Devlet nişanları da taşıyamazlar." ( 26 Kasım 1934- 2590 Sayılı Yasa – 2 Madde)

Bırakın Cumhurbaşkanını, alalade bir vatandaşın bile başka devletin nişanını taşımasının yasaklandığı tarihten bu güne köprülerin altından çok sular aktı ve yasalar değiştirildi.

Günümüzde ne oldu başka devletlerce takılan nişanlar yasası?

"Devletler tarafından Türk vatandaşlarına verilen madalya ve nişanlar, Başbakanlık Personel Genel Müdürlüğünce tescil edilir. Tescili yapılmamış madalya ve nişanlar takılmaz." ( Madalya ve Nişanlar Kanunu – 2933 Sayı ve 26.10.1983 Tarih – 8. Madde)

Bugün içinde bulunduğumuz durumu, Madalya ve Nişanlar Kanunun zaman içinde gösterdiği değişikliğinden de anlayabiliriz.

Osmanlı Padişahları nişan verir, fakat kendileri kesinlikle kabul etmezlerdi. Neden dersiniz?

Günümüzde ki devlet adamları bunu almakta beis görmüyor. Başbakan Erdoğan'ın danışmanı Cüneyt Zapsu'ya da Federal Almanya Liyakat nişanı verilmişti (2007). Aynı şekilde Başbakan Erdoğan'a da 2004 yılında Newyork'da Amerikan Musevi Komitesi" tarafından "Yahudi Cesaret Ödülü" olan "Davut Boynuzu" verilmişti.

Bu konuda ayni 1934 de Atatürk'ün çıkardığı yasa gereği düşünüyor, aldıkları nişanı bir Türk vatandaşı olarak reddediyorum.

Bu arada Hayrünnisa Gül'ün türbanını Ortaçağ Avrupa'sında yaşayan köylüler gibi kim bağladı ise tebrik ediyorum. Günün anlam ve önemine karı koca olarak mükemmel uyum sağlamış oldular o model ile.

Kraliçe II. Elizabeth'e Devlet Şeref Madalyası

Kraliçe'nin taktığı nişana karşılık, Abdullah Gül de II. Elizabeth'e "Devlet Şeref Madalyası" verdi efendim. Peki, yasalarımıza göre kimlere verilir şeref madalyası?

"Devlet Şeref Madalyası, Bakanlar Kurulunun teklifi, Cumhurbaşkanının tevcihi ile Türkiye Cumhuriyetinin bekası, ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğü, toplumun huzuru, birlik ve beraberliği için yurt içinde veya yurt dışında üstün feragat, fedakârlık, başarı ve yararlık gösteren Türk ve yabancı uyruklu kişilere verilir." ( Madalya ve Nişanlar Kanunu – 2933 Sayı ve 26.10.1983 Tarih – Madde 2 - A)

Kraliçe bu madalyayı hak ediyor mu? Evet. Lord Ahmet marifeti ile Lordlar kamasını, cemaat ve siyasi partilerimiz için yolgeçen hanına döndürdüklerinden hakkıdır.

Son günlerde Türkiye'ye atfedilen "Köprü Görevini" kraliçe II. Elizabeth Çankaya'da tekrarlayarak dersimizi ezber etmemizi sağladı ayni zamanda:

"Türkiye'yi doğu ile batı arasında köprü görevi gördüğünü belirterek…"( 14 Mayıs 2008- Hürriyet)

Anayasa Mahkemesinde görüşülecek olan AKP kapatma davasında adı geçen, Kraliçe'nin elinden "Büyük Haç Nişanı" almış Abdullah Gül için bakalım batıdan başka hangi destek gelecek?
 
YAkın tarihtekiler düşmanımınzdılar,kurtuluş savaşındada düşmanımızdılar.Fakat ne olduda bunlar gelip Kur'an'ı Kerim dinler oldu?Ne olduda o iğrenç nişanı takmaktan gururu duyduk?YAzıklar olsun bizeki çok çabuk kanıyor,yabancıların iti oluyoruz!
 
Bu güzel yazıya belki 1500 tane yakın tarih olayı eklenebilir. Bu tarikatçı ve arap güruh Atatürk'ü neden sevmez biliyor musunuz? Bu köpek sürüsü Osmanlı askerinin gece baskınları ile kafalarını kesmiş, işkence ile öldürmüştür. Tabii ki ingiliz ajanları desteği ile. Atatürk orada subay olarak görev yaparken, bir tane bile pusuya düşmemiş, bilakis pusu kuran ingiliz ajan destekli arap haramileri hilal içinde defalarca imha etmiştir. Atatürk'e rakısnı bahane ederek, müslüman değil diyenler iyi okusun! O zamanların imamından da, müftüsünden de Kur'an-ı iyi bilirdi. Arapçası çok iyi idi. Onca din alimi içinde Elmalı Hamdi Yazır'a cebinden parasını vererek, boşuna Türkçe meali yazdırmadı. Milletin, Allah'ın kelamlarını anlamasını istedi. Kim cennetlik? Kura'n-ı başucu ve mezarlık kitabı yaparak, "sadece arapça okunur" diyerek, bizden uzaklaştıranlar mı? Yoksa parasını cebinden vererek, kendi dilinde ve anlayarak "Allah insanlara neler demiş" diye, Türkçe ve gayet net olarak Elmalı Hamdi Yazır'a Türkçe meal yazdıran Atatürk mü?
 
Bu güzel yazıya belki 1500 tane yakın tarih olayı eklenebilir. Bu tarikatçı ve arap güruh Atatürk'ü neden sevmez biliyor musunuz? Bu köpek sürüsü Osmanlı askerinin gece baskınları ile kafalarını kesmiş, işkence ile öldürmüştür. Tabii ki ingiliz ajanları desteği ile. Atatürk orada subay olarak görev yaparken, bir tane bile pusuya düşmemiş, bilakis pusu kuran ingiliz ajan destekli arap haramileri hilal içinde defalarca imha etmiştir. Atatürk'e rakısnı bahane ederek, müslüman değil diyenler iyi okusun! O zamanların imamından da, müftüsünden de Kur'an-ı iyi bilirdi. Arapçası çok iyi idi. Onca din alimi içinde Elmalı Hamdi Yazır'a cebinden parasını vererek, boşuna Türkçe meali yazdırmadı. Milletin, Allah'ın kelamlarını anlamasını istedi. Kim cennetlik? Kura'n-ı başucu ve mezarlık kitabı yaparak, "sadece arapça okunur" diyerek, bizden uzaklaştıranlar mı? Yoksa parasını cebinden vererek, kendi dilinde ve anlayarak "Allah insanlara neler demiş" diye, Türkçe ve gayet net olarak Elmalı Hamdi Yazır'a Türkçe meal yazdıran Atatürk mü?


çok güzel bir yazı :clap :clap

bu ülke de arapların bizi arkadan bıcaklamasına ragmen hala arap ümmetciligi yapan haysiyetsiz insanlar var. ha bizi arkadan bıcaklayan arap, ha o arabın peşinden giden içimizdeki hain.
 
paylaşım için sağolsın çok güzel bilgiler daha oncedende okumuştum ancak tekrar hatırlamama iyi oldu...keşke bunların hesabını bizler sorabilsek de atalarımızın ruhları rahata kavuşsa....ancak son paragraflarda bazı kısımlara katılmadığımıda soylemek isterim saygılar...
 
Geri
Üst