İngiliz belgelerinden Vahdettin ve Atatürk

sedapinar

New member
Vahdettin, Kurtuluş Savaşı’nda Mustafa Kemal’e destek oldu mu? ‘Ne desteği! Mektuplarında Atatürk’e küfür bile ediyor’

“Vahdettin hain değildi” diyenlerin iddiaları neydi?

İngilizler hesabına casusluk yapmak isteyen Osmalı hanedanı mensubu kimdi?

İngiliz gizli arşivlerini 3 yıl inceledi

Profesör Metin Hülagü, Londra’daki Foreign Office’te (Yabancılar Ofisi) yıllar sonra gün ışığına çıkan belgeleri inceledi. İngiliz kayıtlarına dayanarak son Osmanlı Padişah’ı Vahdettin ile Atatürk’ün ilişkisini kaleme aldı

* İngiliz belgelerini incelediniz. Tüm bu çalışmaların ışığı altında en çok tartışılan soruyla başlamak istiyorum. Vahdettin bir hain miydi?

İngiltere, Kurtuluş Savaşı ile Osmanlı Hanedanı’nın ve Vahdettin’in kaçışında baş aktörlerden biriydi. O yüzden İngiliz belgelerinde yazılanlar çok önemli. Şunu söyleyerek başlayalım. II. Abdülhamit’ten sonra tüm şehzadelere yönelik bir siyaset yasağı var. Bir bakıma şehzadeler apolitik yetiştiriliyor. Vahdettin de böyle. Çengelköy’de yaşıyor, besteler yapıyor, İslam hukuku üzerine kafa yoruyordu. Dünya nereye gidiyor, Avrupa nereye koşuyor, Osmanlı’nın geleceği ne olacak gibi sorular Vahdettin’in gündeminde büyük yer kaplamıyordu.

Vatan haini değildi ama siyaseten bilgisizdi, yeteneksiz ve başarısızdı

* Böyle bir adam 1918 yılında, ağır şartların yaşandığı bir dönemde tahta çıktı.

Evet... Ve Vahdettin’den çok şey bekleniyor. Vahdettin hain değildi ama siyaset, özellikle dünya siyasetini bilmeyen bir adamdı zaten. Ama Vahdettin’in tecrübesizliği kadar Osmanlı’nın da zaafları var. Siyaset bilmeyen birinin tahta çıkması onun vatan haini olduğunu göstermez. Çünkü padişahlara Osmanlı tebaası, toprakları bir mirastır. İnsan mirasına ihanet eder mi? Çiftlik sahibi kendi çiftliğinin yok olmasını bile bile ister mi?
* İstemez herhalde...

O da istemiyor. Ama yeteneksiz, başarısız. Çevresindeki sözde siyaset bilenlerin oyuncağı oluyor. Oyuna getiriyorlar onu. Ve şartlar geliyor, geliyor... Vahdettin 17 Kasım 1922’de, yani bundan 85 yıl önce İngiliz Malaya gemisiyle Malta’ya kaçıyor. Ama Mustafa Kemal günler öncesinden Vahdettin’in kaçacağını biliyor.

Atatürk, Vahdettin’in kaçacağını biliyordu, sarayda casusları vardı

* Nasıl biliyor?

Çünkü sarayda bir casusu var! Vahdettin’in en yakınındaki kişilerden biri bu. Ama kim olduğunu bilmiyoruz. Bildiğimiz Atatürk’ün o dönemde gazetelere yansıyan açıklamalarında söylediği, “Vahdettin’in kaçacağını günler öncesinden biliyordum” açıklaması... Atatürk Saray’daki gelişmelerden gün be gün haberdar. Neler oluyor, biliyor. İngiliz belgelerine de bu durum aynen yansımış.

Padişah iddia edildiği gibi kaçarken yanında bir servet götürmüyor

* Vahdettin söylendiği gibi sürgüne bir servet mi gitti?

Hayır. Vahdettin’in İstanbul’dan ayrılırken yanına oğlu Ertuğrul’u, hizmetlilerinin bir kısmını ve sultan aylığı olan 50 bin Osmanlı Lira’yı alıyor. Bu da o günün parasıyla 20 bin İngiliz Sterlini ediyor. Paranın bugünkü değeri ise yaklaşık 215 bin YTL. Ayrıca bu paranın tümü nakit de değil. Aralarında Fransız ve İngiliz bonoları var.

* Bu para bonolarla mı birlikte 20 bin lira ediyor?
Evet. Zaten para da İstanbul Merkez Bankası’nda yatıyor. Ancak mevduat Londra’daki BTC Bank’a havale ediliyor. Belgelerde paranın nereden nereye aktarıldığı, hangi tarihlerde ne kadarı çekildiği belli. Bu para 1924 yılına kadar idare ediyor. İngilizler Vahdettin’i Malta’ya bıraktıktan sonra ’bizden bu kadar’ diyor, gerisine karışmıyorlar. Vahdettin sonraki tüm yolculuklarının parasını, harcamalarını kendi cebinden yapıyor. Ve istediği zaman da parasını çekemiyor. İngiliz yetkililerden izin aldıktan sonra parça parça parasını çekebiliyor. Bonoları bozduruyor ve beş parasız kalıyor, sefil düşüyor. Zaten beş parasız kaldıktan sonra da gerek Vahdettin gerekse Osmanlı hanedanı için son çırpınışlar başlıyor.

Atatürk, arkasından Saray’da sayım yaptırdı, arası iyi olsa yapar mıydı?

* Atatürk’ün Vahdettin için, ’Namuslu adamdı, isteseydi giderken Topkapı Sarayı’nı götürürdü’ diye bir açıklama yaptığı iddia ediliyor.

Gerek Atatürk’ün bu açıklamalarını gerekse Vahdettin’in Atatürk için, “O bir Osmanlı Paşası’ydı. Kimse onun hakkında kötü bir söz söyleyemez’türünde yaptığı iddia edilen açıklamaları gerçekçi bulmuyorum. Bunların tümü Atatürk ile Vahdettin’in arasını bulma çabaları. Gerçeği yansıtmıyor. Vahdettin kaçar kaçmaz Ankara hükümeti ne yapıyor?

* Ne yapıyor?

Topkapı Sarayı’ndaki değerli hazinelere ve Kutsal Emanetler’e baktırıyor, sayımları yapılıyor. Acaba kaçırmış mı diye? Özellikle kutsal emanetlere Ankara Hükümeti büyük önem veriyor. Çünkü onlar bir bakıma halifeliğin simgesi.

Padişah’ın kullandığı ifadeleri yazsam başım hakaretten belaya girer

* Yani siz son günlerin hakim görüşünün aksine Atatürk ile Vahdettin’in arasının kesinlikle iyi olmadığını söylüyorsunuz.

Bakın, öyle belgeler var ki, ben kitaba koyamadım. Niçin biliyor musunuz? Vahdettin’in İngiliz yetkililerine yazdığı kimi mektuplarda Atatürk için küfre varacak kadar sözleri var. Ben bu belgeleri yazsam hakaretten mahkemeler yakama yapışır. Sadece Vahdettin’in bu tür mektupları olduğunu belirttim ama belgeleri kelimesi kelimesine yazmadım. Vahdettin Atatürk’e bir bakıma düşman. Çünkü onu tahtından indirdi, saltanatına son verdi. Zaten Atatürk de Nutuk’ta Vahdettin için, ’sefil, aciz, anlayıştan yoksun, yaratık’ gibi kelimeleri kullanmış. Atatürk ile Vahdettin arasında en büyük çatışma birinin gelenekçi diğerinin yenilikçi olmasından kaynaklanıyor.

“Tahttan geçici feragat ettim” demiş; “yine başa geçerim” umudu taşımış

*Peki Vahdettin kaçtıktan sonra kaderine razı mı oluyor yoksa tekrar bir gün İstanbul’a geri dönerim umudum taşıyor mu?

Bakın burası çok önemli. Vahdettin son nefesini verene kadar tahtından vazgeçmiyor. Bir gün şartların olgunlaşacağını ve saltanatının başına geçeçiğini umut ediyor. 1923 yılında Hicaz’da Mekke Beyanname’sini açıklıyor. Orada diyor ki: ”Akıllı ve münevver kimseler fiilen, irsen ve istihkâken hilafet ve saltanat makamında bulunan (ki bu dünyadaki en büyük ve en ehemmiyetli makamdır) bir sultanın vatana hıyanet etme emel ve hırsına kapılmasını nasıl izah edebilirler? Bu makamın ve özellikle hilafetin şeref ve haysiyetini muhafaza etmek için tahtımı muvakkaten (geçici olarak) terk ettim, refah ve rahatımı bir kenara attım.’

Yıllarca Ankara’dan “Genel Af” beklemiş mallarının iade edileceğini düşünmüş

* Geçici olarak...

Evet aynen öyle diyor. Ve ekliyor: ’Saltanattan ve vatandan ayrılmamın sebebi uyguladığım siyasetin hesaba çekilmesinden korktuğum için değil, canımı, şerefimi kurtarmak içindir. Güç yetiştirilmeyecek şeylerden uzak durmak peygamberimizin sünnetidir.’

* Peygamber sünneti derken?

Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye Hicret etmesine atıfta bulunuyor. Vahdettin açıklamasında, hilâfet meselesinde Ankara ve İstanbul’un almış olduğu kararı hiçbir surette kabul etmiyor. ’Aziz vatanına avdet edinceye kadar Hicaz’da kalacağını’ beyan ediyor ve tahtını geçici olarak terk ettiğini söylüyor. Sultan Vahdettin aynı zamanda genel bir af ilanının kısa bir süre içerisinde gerçekleşeceğine, kendi adının da söz konusu listenin başında yer alacağına ve bu af dolayısıyla Lozan Antlaşması’na uygun olarak Türkiye’de Ankara Hükümeti tarafından müsadere edilen malların kendisine tekrar iade edileceğine inanıyor.
http://www9.gazetevatan.com/haberdetay.asp?tarih=15.05.2006&Newsid=148716&Categoryid=1
 

64general1

New member
Bugünkü Milliyet ve Hürriyet'teki habere göre İngiliz belgeleride, Vahdettin hakkında daha önce ne demişsek destek olmuş.Atatürk bu ülkenin aydınlık geleceğinin simgesi ise ,Vahdettin'de aciz,üretmeyen ve emperyalizmin ayak oyunlarına gelmeye müsaitlerrin simgesidir.
 

neb34

Banned
Herşeyi birgün tarih yazar

Tarihi ne kadar değiştirmek isterlerse istesinler.Birgün kim kahraman kim değil ortaya çıkar
 

64general1

New member
Bence hem basiretsiz beceriksiz hemde Vatan haininin dik alasıydı bizim cephede savaştığımız düşmanımıza sığınan bir insanın başka bir açıklaması olamaz.

hainin belgesi:



Vahdettin’in Sığınma Talebi Osmanlıca Belge



Dersaadet İşgal Orduları Başkumandanı
General Harington Cenaplarına



İstanbul’da hayatımı tehlikede gördüğümden İngiltere devlet-i fahimanesine iltica ve bir an evvel mahall-i ahare naklimi talep ederim efendim. 16 Teşrinisani 1922.
__________________
" Memleketin dâhilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri Şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakrü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve Şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!


Neb34;Tarihi değiştirmek sizlerin uzmanlık alanınız ki hainleri kahraman,cahil şizofrenleride alim yaparsınız.Hadi bu belgeyide inkar et varmı elinizde sahte uyduruk bir belge...
 

yeni_99

New member
bence vahdettin haini ile büyük atatürk'ün ismini aynı yerde anmamalıyız.
vahdettin eğer biraz onurlu bir adam olsaydı düşman gemileri istanbula geldiğinde kafasına sıkardı .onun atası kanuni süleyman fransa kralına yazdığı mektupta ben dünyanın hakimi süleyman sense frenk kralı diyecek kadar güce sahipken vahdettin fransanın görevlendirirdiği genaralin beyaz atıyla istanbulu yeniden fethetmiş gibi girmesini camdan izlemezdi.o genarel bursadaki osman beyin türbesine gidip kılıcıyla osman beyin mezarına vurup uyan osman devletinin halini gör demiştir. bu kadar aşağılanmayı kabul eden vahdettin birde atatürke devlete zarar veriyor diye idam kararı çıkartmıştır.
fatih sultan mehmet istanbulu feth ederken o zaman ki bizans imparatoru konstantin elindeki bir avuç askerle osmanlının büyük gücüne karşı savunma yapmış ve cephede ölmüştür ne yazikki vahdettin konstantin kadar cesaretli olamamış ingilizlerin memuru gibi davranmıştır.
büyük atatürk ise gece gündüz her zor şartta bu ülke için cephlerde herşeyini feda etmiştir.türkiye kurtulduktan sonra elinde büyük güç olmasına rağmen ona padişahlık teklif edilmesine rağmen bunu reddetmiş ve yönetimi halka dayalı cumhuriyeti seçmiştir .aradaki fark belli ingilizlere sormaya ne hacet :)
 

WiTaMiN

Pskolojisi Bozuk
bence vahdettin haini ile büyük atatürk'ün ismini aynı yerde anmamalıyız.
vahdettin eğer biraz onurlu bir adam olsaydı düşman gemileri istanbula geldiğinde kafasına sıkardı .onun atası kanuni süleyman fransa kralına yazdığı mektupta ben dünyanın hakimi süleyman sense frenk kralı diyecek kadar güce sahipken vahdettin fransanın görevlendirirdiği genaralin beyaz atıyla istanbulu yeniden fethetmiş gibi girmesini camdan izlemezdi.o genarel bursadaki osman beyin türbesine gidip kılıcıyla osman beyin mezarına vurup uyan osman devletinin halini gör demiştir. bu kadar aşağılanmayı kabul eden vahdettin birde atatürke devlete zarar veriyor diye idam kararı çıkartmıştır.
fatih sultan mehmet istanbulu feth ederken o zaman ki bizans imparatoru konstantin elindeki bir avuç askerle osmanlının büyük gücüne karşı savunma yapmış ve cephede ölmüştür ne yazikki vahdettin konstantin kadar cesaretli olamamış ingilizlerin memuru gibi davranmıştır.
büyük atatürk ise gece gündüz her zor şartta bu ülke için cephlerde herşeyini feda etmiştir.türkiye kurtulduktan sonra elinde büyük güç olmasına rağmen ona padişahlık teklif edilmesine rağmen bunu reddetmiş ve yönetimi halka dayalı cumhuriyeti seçmiştir .aradaki fark belli ingilizlere sormaya ne hacet :)

sen koca bi ahmaksın. tarihden ne kadar anladığın uyduruk yazından belli. hanedandan olmuyan birine padişahlık verilmesinden bahsediyorsun işde bu kadar komedi adamsınız sağdan soldan uydurma şeyleri yazmışsın ingilizlerin davetini istemeyen vahdettinin kendini yazmadan önce araştır onun hain olmadığını söylüyen atatürkün kendisi, kanıt istiyorsan en basiti necip fazıl kısaküreğin vahdettin isimli kitabını al oku veya ben yolluyım sana :), yada gir youtubeye vahdettin belgeselini izle. amann ona zamanım yok diyorsan türkiyenin önde gelen tarihçileri bile hain değildir diyo sen kime fetva veriyon burda. ama sana değil tarih kitaplarının değişmemesine kızmak lazım, meydan geniş nasılsa adamda ölmüş gitmiş at atabildiğin kadar :)

Aşşağıdaki linkdeli belgeselde atatürkün vahdettin için söyledikleri ve hain olmadığına dair ülkeyi neden terk ettiği terk ederkende neleri yanında alıp götürdüğünü Peygamberimizin halifesine hain diyen arkadaşlarda izleyince umarım o yanlış düçüncelerine cevap olur. ANLIYANA tabi :)

http://www.youtube.com/watch?v=RCUeOVS289s
 

hacksell

New member
çok hoş , büyüksünüz sedapınar paylaşımlarınızın devamını dilerim ,...........önünüzde eğiliyorum
 

Hiparci

New member
sen koca bi ahmaksın. tarihden ne kadar anladığın uyduruk yazından belli. hanedandan olmuyan birine padişahlık verilmesinden bahsediyorsun işde bu kadar komedi adamsınız sağdan soldan uydurma şeyleri yazmışsın ingilizlerin davetini istemeyen vahdettinin kendini yazmadan önce araştır onun hain olmadığını söylüyen atatürkün kendisi, kanıt istiyorsan en basiti necip fazıl kısaküreğin vahdettin isimli kitabını al oku veya ben yolluyım sana :), yada gir youtubeye vahdettin belgeselini izle. amann ona zamanım yok diyorsan türkiyenin önde gelen tarihçileri bile hain değildir diyo sen kime fetva veriyon burda. ama sana değil tarih kitaplarının değişmemesine kızmak lazım, meydan geniş nasılsa adamda ölmüş gitmiş at atabildiğin kadar :)

Aşşağıdaki linkdeli belgeselde atatürkün vahdettin için söyledikleri ve hain olmadığına dair ülkeyi neden terk ettiği terk ederkende neleri yanında alıp götürdüğünü Peygamberimizin halifesine hain diyen arkadaşlarda izleyince umarım o yanlış düçüncelerine cevap olur. ANLIYANA tabi :)

http://www.youtube.com/watch?v=RCUeOVS289s
Bu Kadar Olur Ancaktamda Duygularıma Tercüman Oldun
saolasın arkadaşım
 

bal95

New member
Sevgili WitaMin arkadaşım, Osmanlı'ya sahip çıktığınız kadar Atatürk'e ve Kurtuluş Savaşı'na sahip çıksaydınız şimdiye çoktan dünyanın en gelişmiş ilk 3 ülkesi arasına girmiş idik. Öz Türkçe'ye sahip çıkmayıp Arapça ve Farsça ile birleştirerek Osmanlıca adı altında bir dil oluşturmaya çalışan, Orhan Gazi'den sonra kanı çeşitli milletlerin kanıyla karışan, Türklük ile yakından uzaktan bir alakası olmayan Osmanlı Hanedanlığı elbette hak ettiği sonu bulmuştur.
Padişahın kulları sayılan toplumumuz, nihayet insan olduklarını fark edip Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmuşlardır! Bunu yaparken dahi Vahdettin fetva vererek Yunan Ordusu'na karşı çıkanın İslam'a karşı çıktığını bildirmiş ve Yunanlıların İslamiyet'in koruyucusu olduğunu söyleyecek kadar alçalmıştır. Damat Ferit hükümeti'nin ve Ali Kemal gibi satılmış kalemlerin yaptığı vatan hainliklerini burada yazmamıza gerek bile yok!
Vatanı olmayan insanın dini de olmaz, unutmayalım. Bu nedenle, Osmanlı'yı gözümüzde boş yere yücelterek Atatürk düşmanlığı yapmayalım, Cumhuriyetimize sahip çıkalım.
 

DeathSouL

New member
bal95 +saygıyla önünde eğiliyorum

ATATÜRK ilke ve inkılapları bize birşeyler anlatmıyorsa başka hiçbirşey ve hiçkimse birşey anlatamaz ve birşey ispatlayamaz.Önce Değerlerimizi benimseyelim.Toplum olarak ikilemde olmayalım.Arşivini araştırdığınız ülke bir zamanlar sırtımızdan vurmadımı ? İlk önce kendi arşivlerimize göz atıp irdeleyelim sonra düşmanlarımızdan birşeyler öğrenebilme sevdasına girelim
 

ecesultan3

New member
Bence DÜnyanin GÖrÜp GÖreceĞİ En İyİ Kalplİ Ve Vatanperver Bİr Komutanina Bİz Sahİptİk Erken ÖlÜmÜ TÜrk Mİlletİnİ Yikti Ben HİÇ Sanmiyorum Kİ Vahdettİn Dİye Bİr Karin AĞrisinin TÜrk Ulusunu Kurtarabİlecene Yada DİrenebİleceĞİne
Unutmayalim Bu Devletİ Sadece AtatÜrk Kurtarmadi Dedelerİmİz Nİnelerİmİz Ecdadimiz Canini Veren 250 Bİn Şehİdİmİz Kurtardi !!! Ama Ne Vahdettİn Nede Onun Acİz Kullari Sadece Ve Sadece GerÇek TÜrk Mİlletİdİr Bu YÜzden 250 Bİn Şehİdİmİz Mezarlarinda Rahat Uyusun Allah Im Bu Vatani Bİze BaĞiŞladiĞi İÇİn Bİnlerce Defa ŞÜkredİyorum .!! ( Ben Ne Dİn Ne Irk GÖzetİrİm Bu Memlekete Kanini Canini Veren Bu Memleket İÇİn SavaŞan Herkez TÜrktÜr Ve TÜrkÜn DÜnyada TÜrkten BaŞka Dostu Yoktur )
 

S.S.P.S.D

New member
Tarih değişik kaynaklardan değişik ağızlardan yorumlanmaz sedapinar , belgeleriyle kanıtlarıyla yargılayacaksın ! Vahdettin'in bir hain olmadığını rahmetli ecevit kabul etmişti unutmamalısın !
 

emrah1607

Banned
Turgut Özakman’ın “Vahdettin Mustafa Kemal ve Milli Mücadele” kitabında açıkladığı bazı irticai ve aşırı sol grupların yalan yanlış ve yutturmaca iddialarını ve bu iddiaların yazar tarafından belgelenmiş doğrularını sizlerle paylaşacağım. Lütfen bu yazılanları tabi ki araştırdıktan sonra çevremize de duyuralım.

Varan Bir;
Vahdettin Mustafa Kemal’i Milli Mücadeleyi Başlatsın diye Anadolu’ya göndermiş(!)
Bu iddiayı destekleyen yazar ve onların incileri:

K.Mısıroğlu Sarıklı Mücahitler sayfa 33
“Sevres sulh projesi teklifini alınca buna karşı ilk tedbirleri düşünüp planlayan bunun için M.Kemal Paşayı olağanüstü yetkilerle donatıp Anadolu’ya gönderen Sultan Vahideddin’dir”

DOĞRUSU:
M.Kemal İstanbul’dan 16 mayıs 1919’da ayrılmış sevres sulh projesi ise hükümetin temsilcisi Tevfik Paşaya tam 360 gün sonra 11 mayıs 1920’de Paris’te teslim edilmiştir.
Mevlanzade Rıfat Türkiye İnkılabının İç Yüzü sayfa 209
“Verilen vazife görünüşte Ordu Müfettişliği hakikatte ise ordu dışında bir ihtiyat kuvveti hazırlamaktı.”

N.Atsız Türk Ülküsü sayfa 86
“Teşkilat yapması için…”

N.F. Kısakürek Vahidüddin sayfa 161 – 162
“Milletten gelen ayarlı ancak göz korkutma planında bir direnme için…”

A.Dilipak Cumhuriyete Giden Yol sayfa 34 – 35
“ İstanbul.. Anadolu’ya gönderilecek zabitan ve müfettişlerle Anadolu’daki kurtuluş hareketini koordine etmek istiyordu. Vahdettin’in planı buydu”

DOĞRUSU:
Gelişimin çok kısa bir öyküsü :
1. İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Calthorpe ile Fransız Yüksek Komiseri Amiral Amet daha Kasım 1919 sonunda “Samsun’da Türklerin Hristiyanları toptan öldürmek için silahlandıkları” görüşündedirler.(Jeschke İng. Belgeleri s. 202)
2. İngilizler 11 Kasım 1918 günü “Türkiye ile Rusya arasında harpten önceki hudut ötesinde bulunan bütün Türk birliklerinin geri alınmasını” isterler.(Mondros s.230)
3. İngilizler kış ortasında 1914 sınırı gerisine çekilmek zorunda bırakılan 9. Türk ordusunda terhis ve fazla silahların teslim edilmesi işlerinin hızlı gitmediğinden şikayet ederler.( Jeschke İng. Belgeleri s. 102)
4. Doğu illerinde asayişin sağlanması büyük önem taşıyordu. Çünkü mütareke antlaşmasının 24. maddesi gereğince BitlisVanErzurumDiyarbakır ve Elazığ illerinde çıkacak bir karışıklık galip devletlere bu illeri işgal hakkını vermekteydi.
5. İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Calthorpe 21 Nisan 1919’da Osmanlı Hariciye Nazırlığına bir nota verir. Notanın içeriği şöyledir:
• ErzurumErzincanBayburt ve Sivas kesimlerinde askeri durumun iyi olmadığı
• Bu kesimlerde baştan başa şuralar kurulduğu
• Şuraların ordunun denetimi altında asker topladıkları
• Bu hal durdurulmazsa işlerin ciddiyet kesbedebileceği
• Bu oluşumları engellemek için derhal talimat verilmesi.


6. Osmanlı Hariciye Nazırlığı İngiliz Yüksek Komiserliğine ”İmparatorluk Hükümetinin asayişin bozulmasını önlemek için M.Kemal Paşayı bu havalide bulunan Osmanlı kıtalarına Umumi Müfettiş tayin ettiğini” bildirir( Jeschke İng. Belgeleri s. 104)
Durum gösteriyor ki bu görev M. Kemal’i Anadolu’ya göndermek için uydurulmuş bir görev değildir.
Bu görevin Milli Mücadeleyi başlatmak için verildiği iddiasının gerçeklerle hiçbir alakası yoktur.





VAHDETTİN’İN İHANETİ

Geçtiğimiz günlerde eski başbakanlardan Bülent Ecevit’in “Padişah Vahdettin aslında hain değildir.” sözleri gündeme damgasını vurdu. Sayın Bülent Ecevit’in tarih bilgisi, araştırmacılık yetisi hakkında pek bilgiye sahip değiliz. Neden böyle bir çıkış yaptığına birçok yurtsever bir anlam veremediler. Ülkemizde 80 yıldır gericiler tarafından sürekli gündeme getirilmeye çalışılan bu konunun bu defa Ecevit tarafından gündeme getirilmiş olması gerçekten şaşırtıcı oldu. Ecevit’in yaptığı bu açıklamalar birçok yanlış içeriyor. Biz, dürüst tarihçilerin belgelere dayanarak yaptığı açıklamalarla Vahdettin’in ihanetinin boyutlarını anlatacağız.



Uzun yıllar yakın tarihle ilgilenen bilim adamları Vahdettin’in ülkesi için yaptığı iyi bir şeye, Kurtuluş Savaşı’na destek verdiğini gösteren tek bir olaya, tek bir söze rastlamamışlardır. Bu konudaki en güvenilir kaynak Mustafa Kemal Atatürk’ün büyük Nutku’dur. Atatürk Nutuk’un birinci sayfasında 1919 yılının 19 Mayıs’ında ülkenin genel durumunu ve görünüşünü anlatırken şöyle diyor;



“…milleti ve memleketi 1. dünya savaşına sürükleyenler, kendi hayatlarını kurtarma kaygısına düşerek, memleketten kaçmışlar, saltanat ve hilafet makamında oturan Vahdettin soysuzlaşmış, şahsını ve bir de tahtını koruyabileceği alçakça tedbirler araştırmakta…”



Nutuk’un giriş bölümünden de anlayacağımız üzere Atatürk’ün Vahdettin’in ihaneti konusundaki tavrı nettir. Bu gerçeği kabul etmemek Atatürk’e ve Kurtuluş Savaşı’nda kan döken binlerce şehide ihanettir.



Tarih gün gibi ortadadır ve bu gerçekleri görememenin acizliği ise üzücü bir durumdur. Vahdettin’in ihanetlerinden -hiç kimsenin itiraz edemeyeceği- bazıları şunlardır;



23 Nisan 1920 tarihinde TBMM’nin açılıp bir milli hükümet kurulduktan sonra, Kızılcahamam, Akyazı, Hendek, Bolu, Düzce, Konya, Yozgat ayaklanmalarını örgütleyen, buralardaki gerici sürüleri silahlandırıp, Atatürk’ü boğmaya kalkan Vahdettin’dir. Atatürk’e kurşun sıktıran adam hain değildir de kim haindir! Atatürk’ün idam kararını onaylayan adam alçak değilse, soysuz değilse, hain değilse kim haindir!



Ankara’daki milli hükümetin Dışişleri Bakanı Y. Kemal Tengirşenk onurlu bir barış aramak için Avrupa’ya giderken katibinin çantasındaki çok gizli 6 belgeyi çaldıran, fotoğraflarını çektiren, bir saray görevlisi ile İngiliz Yüksek Komseri Harold Rumbold’a ulaştıran Vahdettin’dir. Bu işbirlikçilik ihanet değil de nedir?



Vahdettin’in Mustafa Kemal’i Anadolu’ya yolladığı, para verdiği gibi, yazılan çizilen masallar var ama bunların biri bile doğru değildir. Bunlar Atatürk karşıtlarının, özellikle halifeci ve padişahçı bir takım dincilerin uydurdukları masallardır.



Elleri öpülesi yakın tarih araştırmacısı Turgut Özakman Vahdettin’in akıl almaz ihanetlerinin boyutlarını “Vahdettin, Mustafa Kemal ve Milli Mücadele” isimli kitabında belgelerle kanıtlamıştı. O zaman Vahdettincilerin sesi kesilmişti. Ecevit yeniden hortlatıyor.



İlhan Selçuk 22 Temmuz 2005 tarihli Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde Vahdettin tartışmasının yeniden hortlatılması şu şekilde yer alıyordu;



“Günün bu saatinde Vahdettin tartışması ne demek? Yurdun ötesinde berisinde terör sivil asker demeden can alıyor, Ermeni soykırımı iddiası Amerika ile Avrupa’yı sarıyor, ABD Kuzey Irak’ta PKK’yı koruyor, Van’da üniversite rektörünün evi basılıyor, siyasal iktidar ılımlı İslam modeli üzerine adım adım yürüyor ve de ülke dincilikle etnikçilik arasında boğuntuya getiriliyorken Vahdettin’i tartışmanın sırası mı? Hepiniz tarihçi mi kesildiniz?”



Her şeye rağmen Aydınlığın karanlığa karşı savaşı devam ediyor.


www.cumok.org



Dosya Tasnifi
Harbiye-Divan- Harp
DOSYA No : 70
Harbiye Nezareti
Adliye-i Askeriye Dairesi Şubesi
Nüsha : 705 PADİŞAH BUYRUĞU
Mehmet Vahidüddin
“Kuva-yı Milliye adı altında çıkardıkları fitne ve fesatla, anayasaya aykırı olarak halktan zorla
para toplamak, asker almak, bunun aksine hareket edenlere işkence ve eziyet ederek şehirleri yakıp
yıkmaya kalkmak suretiyle iç güvenliği bozanların tertipçisi oldukları iddiasıyla haklarında dava
açılan, Üçüncü Ordu Müfettişliğinden alınarak askerlik mesleğinden çıkartılmış bulunan Selanikli
Mustafa Kemal Efendi, Eski yirmi yedinci fırka kumandan miralaylıktan emekli İstanbullu Kara Vasıf
Bey, Eski yirminci kolordu kumandan Mirliva Salacaklı Fuat Paşa ile Eski Vashington (Washington)
elçisi ve Ankara milletvekili Midillili Alfred Rüstem ve sıhhiye eski müdürü İstanbullu Doktor Adnan
Bey ile Üniversite Batı Edebiyatı eski öğretmeni Halide Edip Hanımın, ayrıntıları 11 Mayıs 1336
(1920) tarihli ve 20 numaralı karar tutanağında yazılı olduğu üzere, Mülkiye Ceza Yasası’nın kırk
beşinci maddesinin birinci fıkrası delaletiyle elli beşinci maddesinin dördüncü fıkrası ve elli altıncı
maddesi uyarınca, sahip oldukları askeri ve mülki rütbe ve nişanlarla, her türlü resmi unvanlarının
kaldırılmasına ve idamlarına, halen firarda bulunmaları dolayısıyla yasa hükümleri gereğince
mallarının haczedilerek, usulüne göre yönetilmesine ilişkin İstanbul bir numaralı sıkıyönetim
mahkemesi tarafından gıyaben verilen hüküm ve karar, ele geçirildiklerinde tekrar yargılanmak
üzere onaylanmıştır.
Bu Padişah Buyruğu’nu yürütmeye Harbiye Nazırı görevlidir.
24 Mayıs 1336 (1920)
Sadrazam ve Harbiye Nazır Vekili
DAMAT FERİT
Bu padişah fermanı ile Kuva-yı Milliye güçleri ve onun önderi Ata’mızın ülkeyi savunmak için girdikleri mücadele’nin ibretlik değerlendirmesi yapılmaktadır.
Bu padişah fermanını yetersiz bulan padişahımız şeyhülislam imzalı bir fetvayı da yayınlamaktan çekinmemiştir.Bu fetva İngiliz uçaklarıyla anadolu’ya gönderilmiştir.


http://www.yorumla.net/turk-tarihi/481833-ataturk-hakkinda-hain-vahdettin-imzali-idam-fermani-orjinal.html







SIMDI DE SAYIN AKAR DURU'NUN ILETTIGI , TARIHE I*** TUTAN BIR YAZI ;

Sevgili dostlar,


12 Eylül 1919'da İngiltere ile gizli bir antlaşmaya imza atan Vahdeddin, kendisine
aşağıda dikte ettirilen maddeleri aynen kabul etmişti:
1- İngiliz Hükümeti, kendi mandası altında Türkiye'nin bütünlüğünü ve egemenliğini taahhüt eder.
2- İstanbul Hilâfet ve saltanat merkezi olarak kalacak, İstanbul ve Çanakkale Boğazları İngiltere'nin kontrolu altında olacaktır.
3- Türkiye bağımsız bir Kürdistan kurulmasına karşı çıkmayacaktır.
4- Osmanlı Devleti bilumum Müslüman memleketlerinde, Hilâfet nufuzunu İngiltere lehinde kullanmayı taahhüt eder.
5- Türkiye'de çıkabilecek millî hareketlerin önünü kesmek için, İngiltere Hükümeti kontrolünde olmak üzere ordu tesis edilebilir. ( Kuvay-i İnzibatiye-Hilâfet Ordusu)
6- Türkiye, Kıbrıs üzerindeki bütün hukukundan feragat eder.
7- İngiltere Hükümeti Osmanlı varlığını korumayı taahhüt eder.
8- Padişah 4. maddeyi yeniden düzenlemek için İngiltere Hükümeti ile ayrıca bir mukavele teati edecektir.
Ayrıca: Milliyetçi bir hükümetin başa geçmesi halinde, İngiliz Yüksek Komiseri Amiral De Robeck tarafından 4 Ekim 1920 tarihinde, Sadrazam Damat (Ferit) Paşa aracılığı ile Padişah Vahdeddin'e gönderdiği bir taahhütname ile:
a- Padişah korunacaktır.
b- Padişah'ın izinsiz (İngilizlerden) olarak görevden çekilmesi uygun olmayacaktır.
c- Padişah Vahdeddin yurt dışına çıkmak (kaçmak) zorunda kalırsa kendisine mutlaka yardım edilecektir
*******
H.C.Armstrong, Bozkurt, s.105'te, "Konya'da Padişah'ın (Vahdeddin) adamları Mustafa Kemal'in göndermiş olduğu subayların ayak tırnaklarını söktüler, sonra da onları atların ayaklarının altında çiğnediler. Mustafa Kemal'in adamları da, Konya'daki olayda başı çekeni vurarak öçlerini aldılar." diye yazıyordu. (Kitabın 1932 baskılı orjinal versiyonunda bu satırlar 143 ve 144'üncü sayfada yer alıyor ve 'atların kuyruklarına bağlıyarak ayaklarının altında çiğnediler' olarak geçiyor)
Vahdeddin, 10 Nisan 1920'de Şeyhülislâm Dürrizade Abdullah'a (önceki Şeyhülislâm Haydarizade İbrahim Efendi bu fetvayı vermemek için istifa etmişti) Mustafa Kemal ve arkadaşlarının idam edilmelerini karara bağlayan fetvayı yayınlatıyor ve aynı kararı 15 Haziran 1920'de Miralay İsmet (İnönü), Refet Paşa (Bele), Ankara Müftüsü Rifat Efendi (Börekçi), Milli Hükümetin Dışişleri Bakanı Bekir Sami, Hamdullah Suphi (Tanrıöver), Fahrettin Paşa (Altay) v.b. için de alıyordu.
Kahraman! Vahdeddin çok korkuyordu ama, bu antlaşmadan sadece bir yıl sonra, Mareşal Wilson 14 Aralık 1921'de General Harrington'a yazdığı bir mektupta, 'Aziz Tim, biz İstanbul'dan tası tarağı toplayıp gidinceye dek nasıl iyi bir iş yapmış olmayacaksak, Türklerle dost oluncaya dek te elbette yararlı bir iş yapmış olmayacağız' diyordu... (Kurtuluş Savaşı İle İlgili İngiliz Belgeleri – Gotthard Jaeschke)
Anadolu'da ülkenin düşmanlarına karşı savaşan vatanseverlere karşı kullanılmak üzere Harbiye Nazırı Süleyman Şevket Paşa'ya '( Kuvay-i İnzibatiye-Hilâfet Ordusu)'nu kurduran Vahdeddin değil, iyi saatte olsunlardı...
Sadece Vahdeddin değildi hain olan. Onlar, aile boyu hain idiler: (....)
1926 yılında ölen Vahdeddin'in İngiltere'de ikamet eden yeğenleri Prens Sami ve oğlu Bahaeddin Sami, 1937 yılında Atatürk'e suikast hazırlamanın yollarını arıyorlardı. İngiltere İçişleri Bakanlığı, bu faaliyetleri 4 Aralık 1937 günü gizli bir emniyet raporuyla Dişişleri Bakanlığına bildirdi. Bu raporda özetle şunlar yazılıydı: 'Prens Sami gurubu Türkiye'de Saltanatı yeniden kurabilmek için Cumhurbaşkanı Kemal Atatürk'e suikast tertipliyorlardı. Yapılacak suikastın tarihi Şubat 1938 olarak tespit edilmişti. Prens Sami'nin Türkiye'deki adamları, Atatürk öldürülür öldürülmez, Türkiye tahtına oturması için kendisine teklifte bulunmuşlardı. Bu maksat uğrunda kullanılmak üzere, Prens Bahaeddin Sami, Londra Borsasından 100.000 İngiliz Lirası sağlamaya çalışıyordu. Mr. Keith Williams adındaki İngiliz sermayedarı, para bulma işinde Prense yardım ediyor ve 100.000 İngiliz Lirasını sağlayabileceğini' söylüyordu. (İçişleri Bakanlığından Sir Russel Scott'tun Dışişlerinde Sir R. Vansittart'a gönderilen gizli yazı 4.12.1937 - Bilâl Şimşir, Atatürk'ün Hastalığı,1989) İngiltere Dışişleri Bakanlığı, İçişleri Bakanlığına verdiği cevapta 'Kendilerinde de bu konuda raporlar olduğunu ve bunların birbirini tuttuğunu' bildiriyordu. Neticede Prensler ihtiyaçları olan 100.000 İngiliz Lirasını bulamadılar. Bu arada Atatürk hastalandı. Prens Bahaeddin Sami 1 Nisan 1938'de tekrar İngiltere Hükümetine resmen başvurarak Atatürk'ün ölümünden sonra saltanatın yeniden kurulacağını anlatıyor ve başına Fransa'da ikâmet eden ve Alman taraftarı Abdülmecid Efendi'nin değil, İngiltere'den yana olacak bir Halife-Sultan getirilmesi gerektiğini bildirerek kendini buna aday gösteriyordu. Türkiye'deki Laik Cumhuriyet Rejiminin Atatürk'ten sonra da yaşayacak kadar güçlü olduğunu bilen İngiltere bunları ciddiye almamıştı...
Saygı ve sevgilerimle,
Akar Duru(acıkıstıhbaratTurkıye)







Abdulhamid beyin ne kadar ulu bir hünkar oldugunu dönemin büyük sairi Esref tarafindan tescil edilmistir.

"Ey padisah-i alem, düsman misin zekaya?
Erbab-i iktidari gördün mü saldirirsin;
Asrinda kaldi millet üstadsiz, kitabsiz,
Havf eylerim yakinda Kuran‘i kaldirirsin.

Besmele gus eyleyen Seytan gibi,
Korkuyorsun „höt“ dese bir ecnebi.
Padisahim öyle alcaksin ki sen,
Izzet-i nefsin Arap Izzet gibi!"

Sair Esref


Abdulhamith´in, Enver pasa arsivinde bulunan, kendi anilarini anlattigi hatira defteri, dinsel yayinevleri tarafindan bastirilmisti. Bulursaniz okumaniniz öneririm.

Kitaptan, kisa itiraf özeteri veriyorum.
1-Bursaya, uleme imamlar yüzünden bir sanayi nefise mektebi actiramadim.
2-Türkler miskin miskin cami duvarlarinda oturuyorlar.
3-Osmanlini 1,5 milyon memurunun icinde tek bir türk yok
4-Osmanlinin hazinedari bile yahudi
5-Osmanli topraklarinin padisah tapusu oldugu düsüncesini bu yahudi bana söylemisitir.
6-Istanbulu kurtarmak icin Kibris´i Ingilizlere verdigime kiziyorlar.
7-Hamidiye ordularini kürtlerden kurudum.Vahim olaylar yasandi.
8-Bergama tapinagini almanlara ben verdim.
9-ermeni olaylarinda gözlerimiz kapaliydi, ne yapildigini bilmiyorduk
10-Osmanli donanmasini kagithaneye kilitledim, ve oradan asla cikamadi gemiler
11-Istanbulun her yerine ingiliz karakollari, alman postaneleri acildi
12- Türk ordusu bunlarla beni sucladi, 36 yillik iktidardan sonra selanikte bir köske kapatti
13- Halifelikten azil mektubunu bana bir ermeni ile yolladilar.
14-Japonya ya 50 imam yolladim, islami teblig icin, japonlar; " bu sekilde tutmus oldugunuz islamiyet yoluyla dünyada bir tane inkisaf etmis basarmis ülke gösterin, kafidir" dediler.

Iste bunlar, abdulhamidth beyin kendi itiraflarindan yalnizca bazilari.

konuyla ilgili daha fazla bilgilenmek isteyen, bu kitabi arayip bulabilir arkadaslar.
Böylece bir halifenin kendi agzindan hain olup oladigini, kizil mi, mavi mi oldugunu kendiniz cözebilirsiniz.
www.aleviforum.com






bütün bunlar padişahların yetersiz kalması ve bazılarının ingilizlerle işbirliği kurması osmanlının nasıl çöktüğünü izah ediyor . osmanlının son padişahlarının ne kadar bozuk olduğu yaptıklarından da belli .keşke önceki padişahlar gibi batıya sefer düzenleseydiler .bunlar batıya seferi ancak kaçarken yapmışlar .
 

alibey43

New member
bal95'e cevap:

Atatürk diye bahsettiğimiz kahraman bir adet Osmanlıydı bu birincisi. İkincisi de Cumhuriyetimiz 86. yılında ve hala cumhuriyet olamadığımız demorasiden uzak olusumuz herkesin gözü önünde hergün gelişen hadiselerle cereyan etmekte.Peki bunun böyle olması Osmanlıyı öven Cumhuriyeti ve Atatürkü sevmeyen insanlardan mı kaynaklanmaktadır yoksa büyük Atatürk ün güzel ismini post olarak kullanıpta kendini gizleyen hiçbişey yapmayıp sadece onun adını kullanarak ASALAKÇA yaşayan kemalistlerden mi kaynaklanmaktadır bunu iyice bir araştırmak görmek gerekiyor.

Diğer taraftan verilen Kurtuluş mücadelesi ve kurulan Cumhuriyet büyük Osmanlı Devletinin yetiştirdiği generaller sanatkarlar tarafından kurulmuştur bu insanlar gökten bir anda yeryüzüne inmediler. Bu Zat-ı Muhteremleri yetiştiren devlet Osmanlı Devletinin ta kendisidir

Diğer yandan kusura bakmasın hiçkimse ben Atamı öve öve bitiremem neden övüyorsunuz değer mi diyenlere de göz açtırmam ağız açtırmam haddini bildiririm

Adını besmeleyle anman gereken devlet olan Osmanlı devletinin yıkılışı dahi 150 yıldan fazla sürmüştür ki bu büyklüğünün küçük bir göstergesidir. Kuruluşunda ve yükselişindeki destanı da anlatmaya ömür yetmez.

Evet herşey birgün biter Osmanlı da görevini yaptı ve çekildi dünya sahnesinden yerine genç dinamik bambaşka bir devlet Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Her Türk devleti gibi o da bizim gözümüzün nuru canımızın bir parçası.

Hunlar da,Göktürkler de,Selçuklular da,Gazneliler de,Eyyubiler de,Osmanlılar da

Cumhuriyeti kuranlarda bizim atamız.


Ve BİZ ATALARIMIZI BİRBİRİNDEN AYIRAMAYIZ BİRİNİ ÖVERKEN DİĞERİNE TÜKÜRMEYİZ.

Hepsi devrinin gereğini yapmış görevini yerine getirmiş ve göçüp gitmişlerdir.Biz torunlarına düşen de onları hayırlarla yad etmektir
 

HTML

Üst