İncil'e El Basarak Yemin

Vtnsvr

New member
Yılmaz Dikbaş - Kalinka



Yunan yasalarına göre avukat adayları mesleklerine başlamadan önce, cüppe giyme töreninde bir ellerini Hıristiyanlığın kutsal kitabı İncil'in üzerine basarak yemin etmek zorundadırlar.

Bu yemini etmeyenlere ruhsat verilmez, ruhsatı olmayan avukat adayı baroya kaydedilmez, baroya kaydedilmeyenler de avukatlık yapamaz.
2006 yılında Yunan Komünist Partisi ve Sol Koalisyon, parlamentoya bir yasa tasarası sundular, dini yeminlerin kaldırılmasını istediler.

Bu yasa tasarısı, Yunan Ortodoks Kilisesi'nin desteğini alan Yeni Demokrasi Hükümeti tarafından reddedildi.
2006 yılında Aleksandridis adlı genç bir Yunan avukat adayı, cüppe giyme töreninde dini yemin etmeyeceğini bildirdi.

Aleksandridis, bu davranışı yüzünden hemen mahkemeye verildi.

Aleksandridis mahkemedeki savunmasında, Ortodoks Hıristiyan olmadığını, bu nedenle de İncil üzerine yemin etmeyi reddettiğini açıkladı.

Mahkeme bu savunmayı yeterli görmedi, Aleksandridis'in avukatlık yapamayacağına karar verdi.
Aleksandridis, Yunan devletine karşı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde dava açtı.



21 Şubat 2008 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Aleksandridis'i dini yemin etmeye zorlayan Yunan yasalarının, hukuk dışı olduğuna karar verdi.

Kararda ayrıca, Yunanlı avukat adayının Hıristiyan Ortodoks olmadığını söylemek zorunda bırakılmış olmasını da din ve inanç özgürlüğünün çiğnenmesi olarak nitelendi.1
Şimdi gözler Yunan hükümetine çevrildi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararına uyacak mı, uymayacak mı?
Bizim soracağımız ilk soru şudur:
Yunanistan 27 yıldır AB üyesidir.
AB, Yunanistan'ı 1981'de üye olarak kabul ederken, neden "kamusal alanda dini törenleri, yeminleri kaldırın, bu davranış laiklik ilkesine aykırıdır!" dememiştir?
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 28 yıldır neredeydi, Yunanistan'ın bir din devleti olduğunun yeni mi farkına vardı?
Türkiye'de AB'nin paralı propagandacıları, Avrupa Birliği ile ilgili gerçekleri halkımızdan saklamışlardır.

Halkımızın neredeyse tamamı, AB gerçeklerini hala bilmemektedir.


Türkiye'de AB yanlısı omurgasız aydınlar, laikliği savunur gibi yapıp, AB'deki laiklik karşıtı uygulamaları görmezlikten gelmişlerdir.
Kendilerine aydınlanmanın yazarları denilen AB Mandacıları, AB Anayasasında laiklik ilkesinin bulunmadığını ve AB'nin Türkiye'ye verdiği raporlarda "ılımlı İslâmı" önerdiğini bilmiyormuş gibi davranmışlar, halkımızı yanıltan, aldatan sözde laiklik yanlısı kışkırtıcı yazılar yazıp nutuklar çekerek laik-antilaik ayrışımına neden olmuşlardır.
Halkımızın asıl bilmesi ve üzerinde yoğunlaşması gereken gerçek şudur:
AB'ye girmek demek, Ulusal Egemenliği Hıristiyan AB'ye devretmek demektir.

Ulusal Egemenliği AB'ye teslim etmek de, Emperyalist AB'nin 12 yıldızlı bayrağı altına sığınmak, AB'nin parlamentosu ve hükümeti tarafından yönetilmeyi kabul etmek demektir.
Egemenliğini kaybetmiş, sömürgeci AB'ye sığınmış bir Türkiye'de laiklik ilkesinin bulunup bulunmadığı hiç kimseyi asla ilgilendirmeyecektir.
İşte bu nedenle; adı, unvanı, makamı ve rütbesi ne olursa olsun, AB yanlılarının vatana ihanete teşebbüs halinde olduklarını bıkmadan, usanmadan, yılmadan haykırmayı sürdürmeliyiz.
 

_KeMaLiST_

New member
Ben bu AB olayını bir sevgili iliskisine benzetiyorum...

Bir insan baska bir insandan hoslanabilir...

Ona hislerini acabilir...

Karsı taraf da ya kabul eder ya da etmez...

Ama eger karsı taraf sen sunu sunu yaparsan kabul ederim derse ve bunlar o insanla tamamen ters dusen seylerse; bunları kabul etmek o insanın kisiliksizligini gosterir...

Yani anlatmaya calıstıgım sey...

AB bizi ya oldugumuz gibi kabul eder ya da biz kendi bildigimiz yolda onlar olmadan devam ederiz...

Devlet olarak yıllardır izledigimiz bu kisiliksiz tavıra bir son vermenin zamanı geldi...

Benzetmem bazı kisilere sacma gelebilir ama dusundugunde herkes ne demek istedigimi anlayacaktır...
 

HTML

Üst