İnancın Fert ve Toplum Üzerindeki Etkisi!!

sherif

HACKHELL İN SHERİFİ
Katılım
8 Kas 2005
Mesajlar
1,033
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Musul--Kerkük..;Bir Gece Ansızın Ordayız::..
İnancın Fert ve Cemiyet Üzerindeki Tesirleri

İnanç ile insan yapısı arasında çok derin bir alâka vardır. Dr. Henry Link, "Dine Dönüş" kitabında, ABD'de Psikoloji Araştırmalar Daire Şefi olarak 15.321 kadın ve erkek üzerinde yaptığı incelemede ve 73.226 psikoloji testinin tatbik neticesini şöyle değerlendiriyor: "Bir dine inanan ve mâbedlere devam eden kimselerde şahsiyet ve karakter, dine karşı lâkayd olan ve mabede gitmeyenlerden daha sağlam ve üstündür,"
Dale Camegie, "Üzüntüyü, Bırak Yaşamaya Bak" isimli kitabında, üzüntüyü önleme çarelerinden biri olarak şunları yazmaktadır: "Bugün, yarım saatlik dinlenme zamanı ayıracağım. Bu dinlenme sırasında Allah'ı düşüneceğim."
Harward Üniversitesinde Felsefe Profesörü William James: "Üzüntüyü tedavi eden en kuvvetli ilâç, dini inançtır" der.
Dr. A. A. Brîll, gerçekten dindar olan kimsenin ruh hastalığına yakalanmasının mümkün olmadığını söyler.
Psikoloji uzmanları dua ve kuvvetli inancın; üzüntü, sıkıntı ve korkuyu önlediğini tespit etmişlerdir. Bu üçü de (üzüntü, sıkıntı ve korku) hastalıklarımızın hemen yarısını doğuran sebeplerdir. Psikiyatristlerin en meşhurlarından biri olan Dr. Carl Jung, "Modern Man in Search of Soul" i simli kitabında şunları yazıyor: "Son otuz sene içinde dünyanın her tarafından hastalar bana müracaat ettiler. Yüzlercesini tedavi ettim. Otuzbeş yaşını geçmiş olanların hasta olmalarının asıl sebebi, dinî inançlarını kaybetmeleri idi. Bunlar hayata din açısından bakmıyorlar, dindar arkadaşları gibi davranmıyorlardı. Dinî inançlarına yeniden kavuşmadan da tamamen iyileşmiyorlardı."
Budha'dan sonra Hindilerin en büyük lideri olan Mahatma Garidhi: "Duaların yardımı olmasaydı, kısa zamanda çıldırırdım" diyor.
Nobel mükâfatı kazanan Dr. Alexis Carrel "Readers Digest" dergisine yazdığı bir yazıda, "Bir kişinin yapabileceği en kuvvetli iş duadır. Dua, dünyanın çekim kuvveti gibi gerçek bir kudrettir. Hiç bir tedavinin fayda vermediği vak'alarda, insanların sadece dua gücü ile hastalıklardan ve melankoliden kurtulduklarını gördüm" diyor.
Psikiyatristler, sinirlerimiz gergin, ruhumuz ıstırap içinde olduğu anlarda, birisine derdimizi söyleyerek boşalmanın, ilâç yerine geçtiğini söylüyorlar. Kimseye söyleyemeyeceğimiz dertleri bile herşeyi duyan ve herşeye gücü yeten Allah'a söyleyebilir, sırlarımızı sadece O'na açabilir ve yalnız O'ndan imdad bekleyebiliriz.
Jacgues Chevalier, "Pascal" adlı eserinde, Pascal'ın "Allah'tan uzaklaşan, O'nu aramayan insan, ne kendisinde, ne de kendi dışında hakikati ve saadeti bulamaz" dediğini yazıyor.
İnancın, aile bağlarını kuvvetlendirmedeki rolü de çok büyüktür. J. Dominian, "Boşanma" isimli kitabında: "Dinî törenle yapılan evliliklerin diğerlerine göre daha az boşanma ile neticelendiğini" söylemektedir. Aynı eserde inançsızlarda boşanmanın son derece yüksek olduğu istatistiklerle gösteriliyor.
İnanç zayıflığının intiharlardaki büyük tesirini görmek mümkündür. Maddî refahın her şeyi hallettiğini iddia edenler istatistikleri dikkatlice incelediklerinde yanıldıklarını anlayacaklardır. Meselâ ABD'de her sene 100 doktor intihar ediyor. Dünya Sağlık Teşkilatı ve Birleşmiş Milletler neşriyatına göre Japonya'da 1955'de 22.477 intihar vak'ası var. 1978 istatistiğine göre İsveç'te 20 bin intihar var. Herşeyi maddeye bağlayan, ekonomiyi "alt yapı" kabul edenlerin burada düşünmesi icap etmektedir. Çünkü bu devletlerde sosyo-ekonomik durum çok iyidir. Tahsil ve kültür seviyeleri de yüksektir.
Freud ve Adler'in iddialarının yanlışlığı da ortadadır. Çünkü refah seviyesinin bu ülkelerde yüksek oluşu yanında, cinsiyet mevzuundaki serbestlik de meydandadır, öyleyse intiharlar niye?
Halbuki refah seviyesi düşük olmasına rağmen onlara göre muhafazakar olan Mısır'da intihar nisbeti 10 milyonda beştir. Japonya'da ise 10 binde beştir. 1962'de Mısır'da 14 intihar vak'ası var. Türkiye'de resmî istatistiklere göre şöyle: 1962'de 100.000'de 0,6 ile intihar sayısı 197'dir.
Görüldüğü üzere maddî problemlerini halletmiş ülkelerin bu durumları mutlu olmaları için yeterli olamamaktadır.
Dinden uzaklaşarak kurtlaşmış ağaç hükmüne gelip yıkılmaya hazırlanan medeniyetin işte durumu:
Amerikada mühim suçlarda artış 1960-1970 arasında % 144 artmıştır.
1955-1965'te mülkiyete karşı işlenen suçlar Fransa, İngiltere, İtalya ve Norveç'te % 100 öbür taraftan ABD'de % 200'den fazla artmıştır. (Gelişim, İman ve Toplum, s.290)
Her-1000 kişi başına ağır suçlu sayısı İsveç'te 78,5; Danimarka'da 64,5; B.Almanya'da 44,2; ABD'de 41,2, Fransa'da 34.6'dır. Fransa'da 1974'te 1.827.373 suç işlenmiş. Hırsızlık, dolandırıcılık, sahte para sürme 1973'de % 6,57 artış göstermişken, 1974'de % 12,07 artmıştır. Hırsızlık için 1972'de günde 2700 hırsızlık olurken 1973'de bu 3081 olmuştur.
Geruva Mendel "La revaite Contre Le Pere" isimli kitabında: "Babaya isyan, bütün hâmi ve otoritelere karşı, revendication (intikam) haline gelir" diyor. İslâmiyet ise anne ve babaya; "Of!" bile denmemesini emretmiştir. "Rabbin kesin olarak şunları emretti: Ancak kendisine ibadet edin, anaya babaya güzellikle muamele edin, eğer onlardan biri veya ikisi senin yanında ihtiyarlık haline ulaşırlarsa, sakın onlara "Of!" bile deme.. Ve onları azarlama. İkisine de iyi ve yumuşak söz söyle. İkisine de acıyarak tevazu kanadını indir ve şöyle de: 'Ey Rabbim! Onlar, beni küçükken terbiye edip yetiştirdikleri gibi, sen de kendilerine merhamet et!" (İsra, 23-24)
Kötü alışkanlıkları bıraktırmada dinin tesiri apaçık görülmektedir. ABD'de içki yasağı konulduğu senelerde sadece 1930-1933 yılları arasında devlet iki milyon dolar harcamış, 9 milyar sayfa tutarında propaganda eseri yayınlanmış, 500 bin kişi hapse atılmış, 200 kişi öldürülmüş, bütün bunlara rağmen içki kaldırılamamış ve insanlar ondan vazgeçirilememiştir.
Psikanalizle de, şimdiye kadar içkiyi bıraktırma mevzuunda pek randıman alınamamıştır. Bugün psikiyatride profesörler içki bıraktırma çalışmaları yapmaktadırlar. Fakat taburcu olan alkolik iki ay sonra tekrar alkol almaya başlar; Halbuki 1400 sene önce Hz. Muhammed Aleyhisselam, kuvvetli bir imanla yetiştirdiği müslüman cemaat içinde kendisine inen ayetlerle üç devrede içkiyi kökten kaldırmıştır. Bunun gibi yüzlerce alışkanlık gayet rahatlıkla kısa zamanda halledilmiştir.
Amerika'da (New York'ta) içki aleyhtarları tarafından bizim Yeşilay Cemiyeti gibi bir teşekkül kuruluyor. Bu teşekkül dünyada içkinin ilk önce kimin tarafından yasak edildiğini tetkik edip araştırıyor. Bakıyorlar ki, ilk yasak İslam (dininin kurucusu Hz. Muhammed (sav) tarafından yapılmıştır. Bunun hatırasını yâd etmek üzere bir eser vücuda getirelim deniliyor. Cemiyet mensuplarından bazıları "Dünyada Hz. Muhammed kadar vücudundaki tüylerine varıncaya kadar bütün vasıfları ile tespit edilmiş bir insan daha yoktur. O halde hatırasını yâd etmek üzere Hz. Muhammed'in heykelini yapalım" diyorlar. Yine cemiyet mensuplarından bazıları bu teklife itiraz ederek "O'nun getirdiği din öyle bir dindir ki, umumun menfaatına hasredilmeyen hiçbir esere eser demez, para da harcatılmaz." Bu teklif hakikata ve İslâm dininin esaslarına daha uygun olduğundan cemiyet tarafından bir çeşme yaptırılması ve adına da "Muhammed'in Çeşmesi" denilmesi teklifi kabul ediliyor. Bugün bu çeşme New York'ta yapılmış durumdadır. Cemiyetin fahri reisliğine de Melik ibni Suud'u seçmişlerdir. (Tıbbi Tetkikler, Dr. M. Hulusi Baykal, Konya.)
Bugün insanlık dinden ıraklaşmanın verdiği buhran içindedir. Çünkü din (kasdımız İslâmiyet'tir, diğerleri tahrif olunduğu için bazı eksik yönleri vardır) beş esasın muhafazasını emreder:
1. Sıhhatin muhafazası, 2. Aklın muhafazası, 3. Malın muhafazası, 4. Irz ve namusun muhafazası (neslin muhafazası), 5. Dinin muhafazası...
Evet dinden uzaklaşan insanlar, alkol, esrar ve morfin gibi şeylere sarılmışlardır.
Prof. Ayhan Songar "Haşhaş Meselesi ve Türkiye" isimli kitabında, ABD'de aktif eroin müptelaları hakkında şöyle bir istatistik veriyor:
1971'de 600.000 aktif eroin müptelası
1973'de 612.478 aktif eroin müptelası
1974'de 650.000 aktif eroin müptelası.
Kliniklere başvuran eroinman sayısı 5-6 milyon, tabiî veya sentetik uyuşturucu madde alan 55 milyon kişidir. ABD halkının dünya nimetleri bakımından hiçbir şeyleri eksik olmadığı halde bu hangi sıkıntının neticesidir.
Dr. Sarroks'in hesaplarına göre evli Amerikan kadınlarından % 40'ı ayrı yaşamaktadır. Bu durum her yıl devlet bütçesine 250 milyon dolar masraf yüklemektir.
Dinin üzerinde durduğu bir mesele de nikâhtır. Belsoğukluğu ve frengi hastalıktan nikâhsızlığın doğurduğu feci birer illettir. Britannica Ansiklopedisine göre, dinî yaşayıştan uzaklaşan ABD'de resmi hastane ve dispanserlerin bir sene içinde, muayene ve tedavi ettiği frengililerin sayısı 200 binin üstündedir. Belsoğukluğu ise 160 bindir. ABD'de bu işle uğrasan çok büyük 65 hastane vardır.
ABD'de ırsî frengiden senede yaklaşık olarak 30-40 bin çocuk ölmektedir. Mütehassısların beyanına göre Amerikalıların % 61'i belsoğukluğu geçirmiştir. Hastalık hem evli, hem bekârlarda rastlanır. Nisaiyecilerin verdiği bilgiye göre, evli kadınların arasında cinsiyet organlarından ameliyat geçirenlerin % 7'si, belsoğukluğu neticesinde meydana gelen tahribat sebebiyledir. (Laws of Sex. Sayfa 204.)
Frenginin yapamayacağı araz yoktur: Beyinde paralizi jeneral, mide sy, barsak sy, kemik sy, aort anevrizması vs...
Birinci Dünya Savaşı'nın ilk iki yılında zührevi hastalığa yakalanıp safdışı olan Fansız askeri 75 bindi. Sadece küçük bir birlikte 242 kişi bu hastalığa yakalanmıştır.
Bugün İsveç polisinin 15 yaş civarı çocuklarda şiddetli sarhoşluk halinde yakaladığı çocuk sayısı 15 yıldan beri üç kat artmıştır. İsveçte buluğ çağına giren gençlerin % 50'si akli dengesizlikten muzdariptir.
Son zamanlarda ABD'de resmi ağızlar her 7 gençten 6'sının ahlaki çözülmeden dolayı askerliğe elverişli olmadığını ilan etmişlerdir.
Dinin titizlikle üzerinde durduğu namus, haya ve edeb mevzuuna gereği gibi değer vermeyenler hiç olmazsa 20. asrın büyük mütefekkiri Dr; Alexis Carrel'in şu sözlerine kulak versinler: "Zekânın bütün gücü ile tezahür edebilmesi için, hem iyi gelişmiş cinsiyet guddelerinin mevcut olması hem de cinsi iştihanın geçici olarak baskı altında kalması gerekmektedir."
Gençlerimiz şu tavsiyelere de çok iyi kulak vermeliler:
"Gençlik hiç şüphe yok ki gidecek. Yaz, güze ve kışa yer vermesi, gündüz akşama ve geceye değişmesi katiyetinde, gençlik dahi ihtiyarlığa ve ölüme değişecek. Eğer o fâni ve geçici gençliğini iffet ve namusla iyi yolda hayırlı işlere istikamet dairesinde sarfetse, onunla ebedî, bakî bir gençliği kazanacağını başta Kur'ân-ı Kerim olarak bütün semavî fermanlar müjde veriyorlar. Eğer kötülük ve ahlâksızlığa sarfetse, nasıl ki bir dakika hiddet yüzünden bir katl, milyonlar dakika hapis cezası çektirir. Öyle de; gayr-ı meşru dairedeki gençlik keyifleri ve lezzetleri, âhiret mesuliyetinden, kabir azabından, günahlardan ve dünyevî cezalardan başka, aynı lezzet içinde o lezzetten ziyâde elemler, acılar ızdıraplar çektirir. Aklı başında her genç tecrübe ile bunu tasdik eder. Meselâ: Haram sevmekte, bir kıskançlık elemi, ayrılık acısı ve mukabele görmemek ızdırabı gibi çok arızalar ile o cüz'i lezzet, zehirli bir bal hükmüne geçer. Ve gençliğin kötüye kullanılması ile gelen hastalıkla hastahanelere, taşkınlıkları ile hapishanelere, kalp ve ruhun gıdasızlık ve vazifesizliğinden (iman ve ibadet yokluğu veya zayıflığı yüzünden) doğan sıkıntılarla meyhanelere, sefalet ve sefahathanelere veya mezaristanlara düşeceklerini bilmek istersen; git, hastahanelerden, hapishanelerden, meyhanelerden ve kabristandan sor."
ABD'de her gün artan boşanma ve aile ocağının terki ile 45 milyon Amerikan çocuğundan 12 milyonu (% 25) anne ve babadan mahrum kalmaktadır. Bu başıboşlar takımı, zamanla serseri ve aylaklar olarak cemiyetin başına birer belâ kesileceklerdir. Gayr-ı meşru çocuklar ise, ruhî dengesizliğe hazırdırlar.
İngiltere'de günde 16, yılda 6.000'e yakın intihar olayı görülür. ABD'de intihar edenlerin sayısı yaklaşık olarak yılda 20.000 olup bu durum ABD'de her yirmi dakikada bir-iki kişi eder. Kesinlikle bütün intihar vak'alarının resmi makamlara bildirilmediğini hemen ilave edelim. Bazı kimseler, gerçek sayılara ulaşmak için, verilen sayıların % 30 nisbetinde çoğaltılması gerektiğini söylerler.
Son 60 yıl içinde İngiltere'de intihar eden erkeklerin sayıları yavaş yavaş % 31'e yükselmiştir. Kadın intihar nisbetlerinde de çok hızlı bir artış görülür. Nisbet: % 171'dir.
Her ingiliz aile doktorunun listesinde intihara teşebbüs edecek 10 veya 20 kişi vardır; Los Angeles İntiharı Önleme Merkezinin müdürlerinden Dr. Normen L. Farberow "Doktorlar, intiharı önlemede en mühim kişilerdir. Çünkü intihara teşebbüs edenlerin °/o 50'si hayatlarının son aylarında bir doktora giderler" der. (İnsan yapısı ve Hayatı, Anthony Smith.) Halbuki, her elli doktordan biri İngiltere'de intihar ederken, ABD'de her senede 100 doktor intihar ediyor...
Obsener dergisinde Michael Frayn, İsviçrelilerin, en yüksek boşanma, alkolizm, suç işleme, çocuk düşürme, trafik kazası, evlilik dışı münasebet, intihar ve günah oranlarına sahip oldukları görüşünün yaygınlığından söz etmektedir.
Dünya Sağlık Teşkilatı'nın 1961 istatistiklerine göre, İsveç'te 100.000 kişide 16.9 intihar görülür. İsviçre'de 18.2, Almanya'da 18.7, B. Berlin'de 37, Japonya'da 19.6, Finlandiya'da 20.6, Avusturya'da 21.9.
Yaşlı kişilerin çoğunlukta olduğu bütün şehirlerde inanç ve ibadetsizlik yüzünden intihar nisbetlerinin fazlalaştığı görülür, öğrenciler arasında intihar, ne yazık ki çok yaygındır. Cambridge Üniversitesi'nde yapılan son bir araştırma, bu üniversitenin öğrencileri arasında 103 ölüm vak'asının görüldüğü ortaya konmuştur. Bunlardan 44'ü kaza, 27'si hastalık, 32'si intihar neticesidir. 1951'de Oxford Universitesi'nde öğrenci intiharları oranının, Üniversite dışındaki aynı yaşta bulunan gençlerin intihar oranlarından onbir defa yüksek okluğu tesbit edilmiştir.
ABD'de; 15-19 yaş grubunda intihar 100.000'de 3,9 dur. 20-24 yaş grubunda intihar 100.000'de 7,8'dir. 75-84 yaş grubunda intihar 100.000'de 27.9'dur.
Herşeyin maddeye bağlandığı, âhiret düşüncesinin, helâl-haram anlayışının, anne-baba hakkının unutulup sebeb-i hayatımız olan şefkat madenlerinin huzurevlerine sürüldüğü bir medeniyette işte durum budur.
Din ve fazileti medeniyet düsturu yapmadıkları için sefahete müsaade edilmiş ve nefsin her türlü şehevî duygularına imkân hazırlanmıştır. Bu durum da insanı insanlıktan çıkarmış, Suretâ insan, fakat siretâ (ahlâk bakımından) dört ayağı ile emekleyen seviyesine düşürmüştür.
Ayrıca şehvetlere düşkünlük ye diyanetsizliğin neticesi meydana gelen merhametsizlikten müthiş bir eşitsizlik doğmuştur. Evet şu diyanetsizlik Avrupa medeniyetinin iç yüzünü öyle karıştırmıştır ki, pek çok fesat ve ihtilâl fırkalarını ortaya çıkarmıştır.
Evet insana verilen hislerin,, kabiliyetlerin, Yaradanın gösterdiği yolda kullanılrnayışı neticesi insanlık bir herc ü merc ile karşı karşıya kaldı. Haksızlıklar tepe tepe yığılıp altında kalan mazlumlar mengenede sıkılanlar gibi ezilirken kanlarından, terlerinden umranlar kurulmak istendi. Merhametsizlik katı bir maddeciliğe döndü. Ruhun, vicdanın teneffüs ettiği maneviyat alemini, silme-inkâr ve materyalizmin çok katı kalıpları içine insanın sonsuza uzanan ve bir tül gibi titreyen bütün hissiyatını, çok hassas, ince, nâzik duygularını dondurup hapsetme, insanları birkaç asırdır tahammülsüz acılarla kıvrandırdı. Ve öyle bir medeniyete insanları köle etti ki, onun çarkları insanlığı eriten, tüketen bir sistemi çevirmekte ve kurduğu dolap semavî bir belâ, bir musibet gibi başlarda dönmekte...
Buna karşı inancımızın gösterdiği medeniyetin temelinde: "Benim yanımda en kuvvetliniz zâlimden hakkını alamayan mazlum; en zayıfınız da mazluma hakkını vermeyen zâlimdir" diyen Nebî Halefi'nin hak düsturu vardır. Hayat düsturu: "İyilik ve takva üzerine yardımlaşın. Günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın" kudsî prensiptir. "Kendisi tok iken, komşusu aç olarak sabahlayan bu medeniyete mensup değildir. Ve buna göre: Bir mahallede bir kişi açlık sebebiyle ölse, oradaki sakinlerin hepsi katiller olarak ilâhî divanda hesap vereceklerdir."


Safvet Senih, "İbadetin Getirdikleri", Nil Yay., s.12-22
 
Yeterince açıklama da yapılmış...Hala ne görmek istiyor kii insan olğlu acaba...
 
Geri
Üst