- Katılım
- 3 Şub 2006
- Mesajlar
- 6,597
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 118

Allah Teâlâ buyurur ki:
'İman eden ve imanına hiçbir günah bulaştırmayanlara gelince, işte onlar güvenlik içinde olan ve hidayeti bulanlardır.' (En'am6/82)
Allah Teâlâ buyurdu:
"Allah kimin hidâyetini İsterse, onun göğsünü İslâm'a açar/yollarını kolaylaştırır. Kimi de saptırmak isterse, onun gösünü sanki göğe yükseliyormuş gibi sıkıntılı kılar. Allah, iman etmeyenlerin üstünde işte böyle pislik bırakır." (Enam 6/125)
Allah Teâlâ buyurur:
'Allah ve Rasûlü bir şeye hükmettiği zaman, mü'min erkek ve kadm(ların başkasını) tercih etme hakları yoktur. (Bundan sonra) kim Allah ve Rasûlüne isyan ederse, artık o kişi açıkça sapıtmıştır.' (Ahzâb 33/36)
(Bu bölümdeki hadisler, dinin temel esaslarının öğretilmesi ile ilgilidir. Peygamberimiz (Sallallahü aleyhi ve seller»), bu esasları, muhtelif vesilelerle Sahabe-i Kiram 'a tek tek, bazen toplu hâlde öğretiyordu. Bundan dinin temel esaslarını her Müslümanın bilmesi ve kabul etmesi gerektiğini anlıyoruz. Din iki şeyden oluşmuştur: İman ve İslâm, yani inanmak ve teslim olmak... Hayatın her anında teslimiyet ve Allah 'a kulluk...) [1]

1/43- Ebû Hüreyre'den (Radıyaliahü anh): [2]
Rasûlullah'a (Sallallahü aleyhi ve sellem), 'Hangi amel daha faziletli ve daha hayırlıdır?' diye soruldu. O da buyurdu ki:
"Allah'a ve Rasûlüne iman etmektir." 'Sonra hangisi, ey Allah'ın Rasûlü?' "Amellerin zirvesi olan Allah yolunda cihaddır." 'Bundan sonra hangisi, ey Allah'ın Rasûlü?' "Kabul olunan hacdır." [3]

2/44- Hz. Ömer'den (Radıyallahü anh): [4]
Rasûlullah'ın (Sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle dediğini işittim:
"Kim Allah'a ve âhiret gününe iman ettiği hâlde ölürse, ona cennetin sekiz kapısının hangisinden İstersen, oradan içeri gir denilir."
Bu hadisin Ukbe b. Âmir'den (Radıyallahü anh) şâhı'di [5] şu lafızladır:
"Bir kul, şirk koşmadan ve haram kana bulaşmadan [6] Allah'a kavuşursa, dilediği cennet kapılarından (içeri) girer."
NOT: Ayrıca Ubâde b. es- Sâmit (Radıyallahü anh) rivayeti için bk. 21/21.hadis. [7]

3/45- Muâzb. Cebel'den: [8]
Tebük savaşı öncesi Rasûlullah (Sallaüahn aleyhi ve sellem) ordusuyla yola çıkmıştı. Ortalık ağarmca sabah namazını kıldırdı ve ordu tekrar yoluna devam etti. Bir süre sonra güneşin ilk ışıkları görüldü ve insanlar yorgunluktan dolayı uyuklamaya başladı. Muâz Rasûlullah'ı takip ediyor, peşi sıra gidiyordu, diğerleri ise binekleri üzerinde (sağa sola) dağılmışlardı. Bindikler hayvanlar hem otluyor, hem de yürüyorlardı. Muâz Rasûlullah'ı takip ederken, onun devesv de bazen yayılıyor, bazen de yürüyordu ve birden tökezledi. Muâz yuları ile onu zapt etti. Ama hayvan hızlanmış ve Rasûlullah'ın devesini ürkütmüştü. Rasûlullah yüzündeki örtüyü kaldırıp baktı ki ordunun içinden kendisine en yakın kişi Muâz'di, onu yanma çağırıp şöyle dedi:
"Ey Muâz!"
"Buyur, ey Allah'ın Peygamberi !'
Hz. Peygamber ona:
"Yaklaş!" deyince, tamamen Rasûlullah'ın yanına geldi. Hatta her ikisinin binekleri birbirine değiyordu.
Rasûlullah dedi ki:
"İnsanların bizden bu kadar uzaklaşacağını tahmin etmiyordum."
'Ey Allah'ın Peygamberi, insanlar uyukluyor ve binekleri de onları (sağa sola) dağıttı, hayvanları biraz yayılıp biraz yürüyorlar.'
"Ben de uyuklamışım."
Muâz, Rasûlullah'ın müjde verici bir yüzle kendisine yaklaştığını fark edince şöyle dedi:
'Ey Allah'ın Rasûlü! İzin verirsen sana beni hasta eden, zayıflatan ve hüzünlendiren bir şey sormak istiyorum .'
"Dilediğini sor !"
'Ey Allah'ın Peygamberi, kendisiyle cennete girebileceğim bir amel/iş söyle, başka bir şey sormayacağım .'
Rasûlullah:
"Bravo, bravo, çok iyi! Sen bana önemli bir soru sordun ve bu iş Allah'ın hayır murad ettiği kişiye kolaydır" dedi, bunu da üç kere tekrarladı. Böyle durumlarda Hz.Peygamber, iyi anlaşılsın diye sözünü üç kere tekrar ederdi.
Buyurdu ki:
"Ölünceye kadar Allah'a ve Âhiret gününe iman etmen, namaz kılman, Allah'a hiçbir şeyi şirk koşmadan ibadet etmendir ki sen bu hâl üzeresin."
Ben:
'Ey Allah'ın Rasûlü, bir daha tekrarla!' deyince, O da bunu üç kere tekrarladı ve şöyle dedi:
"Ey Muâz, İstersen sana bu işin başından ve zirvesinden bahsedeyim."
'Elbette (isterim,) ey Allah'ın Peygamberi, annem babam sana feda olsun, konuş!..'
"Bu işin başı, senin Allah'tan başka ilâh olmadığına, O'nun ortağının bulunmadığına ve Muhammed'in de O'nun kulu ve peygamberi olduğuna şehadet etmendir. Bu işin desteği/direği namaz kılmak ve zekât vermektir. Bu işin en tepesi de Allah yolunda cihaddır. Ben namaz kılıncaya, zekât verinceye, Allah'tan başka ilâh olmadığına ve ortağının bulunmadığına, Muhammed'in O'nun kulu ve peygamberi olduğuna şehadet edinceye kadar insanlarla mücadele etmekle emrolundum. Bunları yerine getirirlerse kurtulurlar ve (cezaî) bir hakkın alınması dışında canlarını, mallarını korumuş olurlar. (Âhiretteki) durumları Allah'a aittir. "
Rasûlullah sözüne şöyle devam etti:
"Muhammed'in nefsini elinde tutan Allah'a yemin ederim ki farz namazlardan sonra Allah yolunda cihad gibi, cennet derecelerini umarak yüzün/benzin sarardığı ve ayağın tozlandığı başka üstün bir amel yoktur. Kulun mizanında Allah yolunda telef olan bir hayvandan ya da Allah yolunda onun üzerinde hamle yapmakdan daha ağır (kıymetli) bir amel yoktur. " [9]

4/46- Hasan el-Basrî'den: [10]
Ebû Hüreyre (Radıyallahü anh), Medine'de bulunduğumuz sıralarda bize rivayet etti:
Rasûfullah (Sallalahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
"Kıyamet günü amellerin hepsi gelin Namaz gelir ve der ki:
"Ya Rabbî! Ben namazım.'Allah şöyle der: 'Sen hayırlı bir amelsin.' Sonra sadaka gelir ve der ki: 'Ya Rabbî! Ben sadakayım.'Allah şöyle der: 'Sen hayırlı bir amelsin.' Sonra oruç gelir ve der ki: Ya Rabbî! Ben orucum.'Allah şöyle der:
'Sen hayırlı bir amelsin.' Daha sonra diğer ameller bu şekilde gelirler, Allah da her seferinde onların her birine: 'Sen hayırlı bir amelsin diye mukabelede bulunur.
Sonra İslâm gelir ve der ki:
'Ya Rabbî! Sen Selâm'sın ve ben de İslâm'ım.' Allah şöyle der:
"Sen hayırlı bir amelsin, senin sebebinle bugün varlıkları cezlandırır ya da mükâfatlandırırım.'
Allah Teâlâ Kitab'ında şöyle buyurur:
'Kim İslâm'dan başka bir din ararsa, bu (hareketi/ameli) kendisinden kabul edilmeyecek ve âhirette de pişmanlık duyanlardan olacaktır. " (Âl-i İmrân 3/85) [11]
Açıklamalar ve Kaynaklar:
[1] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethur-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/56.
[2] Sened:
Sahih: Müsned, 11/287," H.no:7850, Ibn Hıbbân, 1/184, H.no:153; VI1/59, H.no:4578-4579; Benzer rivayet için bk.Müsned, 11/258, H.no:7502; 11/264, H.no:7580; H/268-269, H.no:7629
a-Amr b. Âs'tan (Radıyaliahü anh) şahidi için bkMüsned, IV/204, H.no: 17741;
b-Şifa bt. Abdullah'tan (Radıyaliahü anhâ) şahidi için bk. Müsned,W372, H.no:26973, 26975; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XXIV/314-315, H.no:791, 793-794; Buhârî, îmân, 18; Hac, 4; Müslim, îmân, 135; Tirmizî, Fedâilü'l-cihâd, 22, H.no:1658, (lıasen-sahîh); Nesât, Menâsik, 4, H.no:2622; Cihâd, 17, H.no:3127-3128; îmân, 1, H.no:4982-4983; Dârimî, Cihâd, 4, H.no:2398; Rikâk, 28, H.no:2741-2742; Tayâlisî, Müsned, IV/252, H.no:2640; Abdb. Humeyd, s.460, H.no:1591.
c-Mâizet-Temîmî'den (Radıyaliahüanh) şahidi için bk.Müsned, IV/342, H.no: 18911-'8912; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XX/344, H.no:8Û9-811.
d-Ebû Hüreyre'den (Radıyaliahü anh) şahidi için hk.Müsned, 11/348, H.no:8563; Ma'mer b. Râşid, XI/190, H.no:20296. Heysemî, râvîlerinin sahih ricali olduklarını belirtir.
Aynca 23/23.hadisin tahricine bk.
[3] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethur-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/57.
[4] Sened:
Sahih: Müsned-. 1/16. H.no:97. Tayâlisî, 1/34, H.no:30. Ahmed Muhammed Şâkir hadisin senedinde yer alan Şehr b. Havşeb'in sika olduğunu söyledikten sonra, delilsiz olarak ileri geri bazı kimselerin bu zat hakkında konuştuklarını da ifade etti. Müsned, 1/207 (kendisine âit tahricli nüsha). Muhakkik Türkî ise, Tayâüsî'nin Müsned'ine yaptığı tahkikte Şehr'in Ukbe'den hadis işitmediğini iddia etmesine rağmen hadisin sahih olduğunu ifade etti. İbn Ebî Hatim, Şehr b. Havşeb'in nakilde bulunduğu hâlde kendilerinden hadis işitmediği hocaların isimlerini verir. Abdullah b. Selâm, Ka'bii'I-ahbâr, Ebu'd-Dcrdâ, Amr b. Abese. Bu zâtlardan rivayeti mürseldir. Bu zikredilenler arasında Ukbe'yi göremiyoruz. Ek.Merâsıl, s.89-90. (Şehr b. Havşeb hakkında geniş bilgi için 4/4.hadisin tahricine bk.) Ebû Zer, Câbir ve îbn Mes'ud'dan (Radıyallahü anhüm) bu hadisi mânâca destekleyen merfû' rivayetler de vardır. Bk.Buhârî, Cenâiz, 1; Müslim, îmân, 150-151.
[5] Müsned, IV/148, H.no:17272: IV/152, H.no: 17314; İbn Ebî Şeybe, Musannef, V/433; İbn Mâce, Diyât, 1, H.no:2618 (Bûsirî, hadisin isnadının sahih olduğunu söyledi); Taberânî, el-Mu 'cemü 'l-kebîr, 11/309; XVII/339, 351: Beyhakî, Şuabü'l-îmân,\wi2A2.
[6] Yani, haksız olarak bir cana kıymadan...
[7] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethur-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/57-58.
[8] Sened:
Sahih: Müsned, V/245-246 İbn Mâce, Fiten, 12, H no-3973 Heysemi bu hadisin Ahme, Bezzar ve Tebarani tarafından rivayet edildiği ancak senedinde Şehr b. Havşebin bulunduğunu bu zsatın ise zayıf sayıldığını bazen hadislerinin Hasen olsrak telaki edildiği belirtti.Benna ise ceyd olduğnun Şehr b. HavşebYahya b. Main Ahmed b Hsanbel ve idğer alimlerce sika sayıldfığını belirtti.(Şehr b. Havşeb hakkında geniş bilgi için 4/4 hadisin tahricine bk.)
[9] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethur-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/58-62.
[10] Sened:
Sahih: Müsned, 11/362, H.no: 8727; Ahmcd b. HanbePin oğlu Ebû Abdurrahmân (Abdullah) hadisin senedinde geçen Abbâd b. Râşid'in sika olduğunu; fakat Hasan el-Basrî'nin, Ebû Hüreyre'den (Radıyailahü anh) hadis işitmediğini ifâde etti. Heysemî de, hadisi Ebû Ya'lâ'mn Müsned'mĞz, Taberânî'nin de el-Mu'cemü'l-evsat'mda rivayet ettiğini, Abbad'm sadece Ebû Hatim tarafından sika sayıldığını, diğer râvîlerİnin ise sika olduğunu belirtti. Bk.Mecma', a/345. Alımed Muhammed Şâkir İsnadının sahih olduğunu belirttikten sonra "'hadis hafızlarının çoğuna muhalif oiarak bu rivayet, Hasan-ı Basrî'nin Ebû Hüreyre'den (Radıyailahü anh) hadis işittiğinin delilidir," demiştir. hk.Müsned, VIII/405 (kendisine ait tahricli nüsha). Buhârî, Basrahlardan sayılan Saîd b. Hıyara'nm tercemesinde "Abbâd b. Râşid - Hasan - Ebû Hüreyre1 senedini vermiş ve herhangi bir inkıta ve zayıflığa işaret etmemiştir. Bk.e t-Târîhu 7-kebîr, III/469, Trc.no:1561. İbn Ebî Hatim er-Râzî, Ahmed b. Habel'in Abbâd b. Râşid hakkında "şeyh, sika, sadûk, sâlih. esbet" dediğini nakleder. Bk.el-Cerhu ve't-ta'dîî, VI/79, Ti"c.no:406.
[11] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethur-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/62-63.
Bu Yazı Ahmed Bin Hanbel (r.a)'ın el-Müsned adlı kitabından alıntıdır.