zerkli
New member
- Katılım
- 7 Eyl 2008
- Mesajlar
- 2,738
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç Anayasa Mahkemesinin yeni binasının açılışında yaptığı konuşma ile önemli davalarda medya ve siyaset dünyasının verdikleri demeçlerle hakimleri etki altına aldıklarını dile getirdi. Haşim Kılıç "Yargı kararı olmadan suçlu ilan edilen kişilere karşı işlenen suç insanlık suçudur." dedi.
Türban yasağını ve Ergenekon soruşturmasında izlenen usulleri eleştiren Anayasa Mahkemesi Başkanı iktidara da “gücün sınırsız değil” mesajı verdi
Anayasa Mahkemesi’nin 47. Kuruluş Yıldönümü töreninde konuşan Anayasa Mahkemesi Haşim Kılıç, demokrasilerde egemenliğin halka ait olduğunu, ancak bunu kullanan siyasi çoğunluğun otoritesinin sınırsız olmadığını belirterek, “Buradaki sınır, bireylerin hak ve özgürlükleridir” dedi. Kılıç, yüksek mahkemenin yeni binasında yaptığı konuşmada şunları söyledi:
ÖZGÜRLÜK VE OTORİTE: Demokratik anayasaların en önemli işlevi, siyasi iktidarı etkili bir şekilde sınırlandırmak suretiyle bireyin hak ve özgürlüklerini korumaktır. Anayasaların bu işlevi, toplumsal yaşamın olmazsa olmazı olan özgürlük ve otorite arasındaki denge arayışının sonucudur. Bireysel özgürlükler, ancak otoritenin kullanım alanının hukuk kurallarıyla belirlendiği ve sınırlandığı durumlarda güvence altına alınabilir. Tarih, sınırlandırılmayan iktidarın hak ve özgürlükler için çok ciddi bir tehlike teşkil ettiği hakikatinin canlı şahididir.
ÇOĞUNLUĞUN OTORİTESİ: Demokrasilerde elbette egemenlik halka ait olmakla birlikte, egemenliği kullanan siyasi çoğunluğun otoritesi de sınırsız değildir. Buradaki sınır, bireylerin hak ve özgürlükleridir. Ancak, bu hak ve özgürlüklerin belirlenmesi ve korunması sürecinde ciddi sorunların ortaya çıktığı da bir gerçektir. Geçen yüzyılın en önemli liberal düşünürlerinden Friedrich Hayek’in ifade ettiği gibi, demokratik rejimlerin temel meselesini “halk iradesi’nin onun üstünde başka bir ’irade’tesis etmeden nasıl sınırlandırılacağı” konusu oluşturmuştur. Esasen Hayek’in bu sözü anayasa yargısının varlığını ve sınırlarını belirlemektedir.
ARTIK ÇOK GEÇ: Demokrasiyle birlikte hak ve özgürlüklerle tanışarak onurunu güvence altına alan Türkiye halkını bu tercihinden geri döndürmek için vakit artık çok geçtir. Demokratik ilkeleri hayatın içine katarak bir yaşam biçimine dönüştüren halkımızı bundan vazgeçirme çabalarının hiç şansı yoktur. Çoğulculuğun karşıtı olan tek inanç ve tek düşünce insanları iki yüzlü olmaya ve kendine ait olmayan bir hayatı yaşamaya mecbur eder.
DİN VE LAİKLİK: Din ve laiklik kavramları bir takım siyasi hareketlere stratejik ve lojistik destek sağlarken, bireysel hak ve özgürlükler alanında ise daralmalara neden olmuştur.
YARGI TARAFSIZLIĞI: Bir yargıcın tarafsızlığı onun onurudur. Yargıç, vicdanında kurulan mahkemede tarafsızlığını etkileyecek duygularına, öznel düşüncesine ve öfkesine kayıtsız kalmak zorundadır. Vicdanı etkileyen dostluk ve düşmanlık duyguları, yargıcın tarafsızlığını ortadan kaldırır. Hakimin verdiği veya vereceği hoşa gitmeyen kararlar nedeniyle içinde yaşadığı sosyal çevreden dışlanma korkusu, meslek onuru ile asla bağdaşmayan bir duygu olup, bu mahalle baskısından kendini kurtarması, tarafsızlığına yapacağı en önemli katkı olur.
ÖZEL HAYAT: Her önemli davada yargı siyasi düşüncelerle kuşatılmakta, mahkeme hakimlerinden önce, medya ve siyaset dünyasının yargıçları kararlarını vererek davayı sonuçlandırmaktadır. Mahkemeleri yönlendirme ve etkileme çabaları ile hakimlerin ve savcıların özel hayatlarının didiklenerek vicdani kanaatlerinden uzaklaştırma gayretleri suçtur. Savcılarımızın işlenen bu suçlara karşı hareketsizliği düşündürücü ve üzücüdür.
ERGENEKON: Yargı kararı olmadan suçlu ilan edilen insanların onurları yok edilmektedir. Bu bir insanlık suçudur. Yasaları uygulama aşamasındaki özensizlikler insanların haysiyet ve şerefi üzerinde onarılması güç yaralar açmaktadır. İnsan onuru ve kişi dokunulmazlığı, insan hakları sisteminin ve insan hakları bildirilerinin en önemli dayanağı ve anayasa’nın da üstünde yer alan tek değerdir. Yok edilen insanlık onurunun doğurduğu öfke, demokrasiden ve hukuk devletinden intikam alma duygusuna dönüşmeden gerekli olan her türlü düzenleme acilen yapılmalıdır.
Kılıç yeni binasını çok sevdi
Anayasa Mahkemesi’nin yaklaşık 55.6 milyon TL’ye mal olan yeni binasının açılışı yüksek mahkemenin kuruluş yıldönümünde yapıldı. Haşim Kılıç yeni binanın yüce divan salonunda Anadolu Ajansı muhabirlerine poz verdi. Kılıç açılışta yaptığı konuşmada ise yargının sorunları nedeniyle de hükümeti eleştirdi. Kılıç, “Yargı reformu yıllardır bitmeyen bir senfoniye dönüşmüştür. Hemen her dönemde bu konuda çalışmalar ve tartışmalar yapılmış, beyanatlar verilmiş ancak bir türlü hayata geçirilememiştir” dedi.
Vazgeçilmez kurum AYM
TBMM Başkanı Köksal Toptan, Anayasa Mahkemesinin Kuruluşunun 47. yıl dönümünde yaptığı yazılı açıklamada “Yasaların, yasa gücünde kararnamelerin ve TBMM İçtüzüğünün Anayasaya uygunluğunun denetimini yapan Anayasa Mahkemesi, hukuk devleti ilkesinin korunması ve hukukun üstünlüğünün sağlanması yönünde hayati bir görev yerine getirmektedir” dedi.
HEYKELLERİ GÜL AÇTI
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, mahkemenin ana girişindeki Atatürk heykeli ve diğer iki heykelin açılışına da gerçekleştirdi. Gül törende yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Cumhuriyetimizin Anayasa’da belirtilen niteliklerinin korunarak hukuk sistemimizin geliştirilmesiyle demokrasi ve insan hakları standartlarımızın yükseltilmesinde Anayasa Mahkemesi’nin de değerli ve yol gösterici katkılarının olacağına inanıyorum.”
‘Marangoz hatası’ düzeltildi
Anayasa Mahkemesi’nin yeni binasındaki bir başka sürpriz ise Yüce Divan salonunda avukatlarla savcıların karşılıklı ve aynı seviyede oturmalarına yönelik düzenleme oldu. Avukatların tepkisini çeken ve “marangoz hatası” eleştirilerine neden olan mahkemelerde savcıların kürsüde mahkeme heyetinin yanında oturması uygulamasına ilk defa son veren yeni düzenlemenin arkasında Anayasa Mahkemesi’nin avukat kökenli üyesi Serruh Kaleli’nin olduğu öğrenildi. Yeni düzenlemeye göre, savcılar, Yüce Divan heyetinin oturduğu kürsünün sol tarafında ve sağ tarafta oturan avukatlarla aynı seviyede ve karşı karşıya oturacaklar.
http://haber.gazetevatan.com/Iktidara_keskin_sozler/234946/1/Gundem
haşim kılıçı bile çileden çıkardılar
Türban yasağını ve Ergenekon soruşturmasında izlenen usulleri eleştiren Anayasa Mahkemesi Başkanı iktidara da “gücün sınırsız değil” mesajı verdi
Anayasa Mahkemesi’nin 47. Kuruluş Yıldönümü töreninde konuşan Anayasa Mahkemesi Haşim Kılıç, demokrasilerde egemenliğin halka ait olduğunu, ancak bunu kullanan siyasi çoğunluğun otoritesinin sınırsız olmadığını belirterek, “Buradaki sınır, bireylerin hak ve özgürlükleridir” dedi. Kılıç, yüksek mahkemenin yeni binasında yaptığı konuşmada şunları söyledi:
ÖZGÜRLÜK VE OTORİTE: Demokratik anayasaların en önemli işlevi, siyasi iktidarı etkili bir şekilde sınırlandırmak suretiyle bireyin hak ve özgürlüklerini korumaktır. Anayasaların bu işlevi, toplumsal yaşamın olmazsa olmazı olan özgürlük ve otorite arasındaki denge arayışının sonucudur. Bireysel özgürlükler, ancak otoritenin kullanım alanının hukuk kurallarıyla belirlendiği ve sınırlandığı durumlarda güvence altına alınabilir. Tarih, sınırlandırılmayan iktidarın hak ve özgürlükler için çok ciddi bir tehlike teşkil ettiği hakikatinin canlı şahididir.
ÇOĞUNLUĞUN OTORİTESİ: Demokrasilerde elbette egemenlik halka ait olmakla birlikte, egemenliği kullanan siyasi çoğunluğun otoritesi de sınırsız değildir. Buradaki sınır, bireylerin hak ve özgürlükleridir. Ancak, bu hak ve özgürlüklerin belirlenmesi ve korunması sürecinde ciddi sorunların ortaya çıktığı da bir gerçektir. Geçen yüzyılın en önemli liberal düşünürlerinden Friedrich Hayek’in ifade ettiği gibi, demokratik rejimlerin temel meselesini “halk iradesi’nin onun üstünde başka bir ’irade’tesis etmeden nasıl sınırlandırılacağı” konusu oluşturmuştur. Esasen Hayek’in bu sözü anayasa yargısının varlığını ve sınırlarını belirlemektedir.
ARTIK ÇOK GEÇ: Demokrasiyle birlikte hak ve özgürlüklerle tanışarak onurunu güvence altına alan Türkiye halkını bu tercihinden geri döndürmek için vakit artık çok geçtir. Demokratik ilkeleri hayatın içine katarak bir yaşam biçimine dönüştüren halkımızı bundan vazgeçirme çabalarının hiç şansı yoktur. Çoğulculuğun karşıtı olan tek inanç ve tek düşünce insanları iki yüzlü olmaya ve kendine ait olmayan bir hayatı yaşamaya mecbur eder.
DİN VE LAİKLİK: Din ve laiklik kavramları bir takım siyasi hareketlere stratejik ve lojistik destek sağlarken, bireysel hak ve özgürlükler alanında ise daralmalara neden olmuştur.
YARGI TARAFSIZLIĞI: Bir yargıcın tarafsızlığı onun onurudur. Yargıç, vicdanında kurulan mahkemede tarafsızlığını etkileyecek duygularına, öznel düşüncesine ve öfkesine kayıtsız kalmak zorundadır. Vicdanı etkileyen dostluk ve düşmanlık duyguları, yargıcın tarafsızlığını ortadan kaldırır. Hakimin verdiği veya vereceği hoşa gitmeyen kararlar nedeniyle içinde yaşadığı sosyal çevreden dışlanma korkusu, meslek onuru ile asla bağdaşmayan bir duygu olup, bu mahalle baskısından kendini kurtarması, tarafsızlığına yapacağı en önemli katkı olur.
ÖZEL HAYAT: Her önemli davada yargı siyasi düşüncelerle kuşatılmakta, mahkeme hakimlerinden önce, medya ve siyaset dünyasının yargıçları kararlarını vererek davayı sonuçlandırmaktadır. Mahkemeleri yönlendirme ve etkileme çabaları ile hakimlerin ve savcıların özel hayatlarının didiklenerek vicdani kanaatlerinden uzaklaştırma gayretleri suçtur. Savcılarımızın işlenen bu suçlara karşı hareketsizliği düşündürücü ve üzücüdür.
ERGENEKON: Yargı kararı olmadan suçlu ilan edilen insanların onurları yok edilmektedir. Bu bir insanlık suçudur. Yasaları uygulama aşamasındaki özensizlikler insanların haysiyet ve şerefi üzerinde onarılması güç yaralar açmaktadır. İnsan onuru ve kişi dokunulmazlığı, insan hakları sisteminin ve insan hakları bildirilerinin en önemli dayanağı ve anayasa’nın da üstünde yer alan tek değerdir. Yok edilen insanlık onurunun doğurduğu öfke, demokrasiden ve hukuk devletinden intikam alma duygusuna dönüşmeden gerekli olan her türlü düzenleme acilen yapılmalıdır.
Kılıç yeni binasını çok sevdi
Anayasa Mahkemesi’nin yaklaşık 55.6 milyon TL’ye mal olan yeni binasının açılışı yüksek mahkemenin kuruluş yıldönümünde yapıldı. Haşim Kılıç yeni binanın yüce divan salonunda Anadolu Ajansı muhabirlerine poz verdi. Kılıç açılışta yaptığı konuşmada ise yargının sorunları nedeniyle de hükümeti eleştirdi. Kılıç, “Yargı reformu yıllardır bitmeyen bir senfoniye dönüşmüştür. Hemen her dönemde bu konuda çalışmalar ve tartışmalar yapılmış, beyanatlar verilmiş ancak bir türlü hayata geçirilememiştir” dedi.
Vazgeçilmez kurum AYM
TBMM Başkanı Köksal Toptan, Anayasa Mahkemesinin Kuruluşunun 47. yıl dönümünde yaptığı yazılı açıklamada “Yasaların, yasa gücünde kararnamelerin ve TBMM İçtüzüğünün Anayasaya uygunluğunun denetimini yapan Anayasa Mahkemesi, hukuk devleti ilkesinin korunması ve hukukun üstünlüğünün sağlanması yönünde hayati bir görev yerine getirmektedir” dedi.
HEYKELLERİ GÜL AÇTI
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, mahkemenin ana girişindeki Atatürk heykeli ve diğer iki heykelin açılışına da gerçekleştirdi. Gül törende yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Cumhuriyetimizin Anayasa’da belirtilen niteliklerinin korunarak hukuk sistemimizin geliştirilmesiyle demokrasi ve insan hakları standartlarımızın yükseltilmesinde Anayasa Mahkemesi’nin de değerli ve yol gösterici katkılarının olacağına inanıyorum.”
‘Marangoz hatası’ düzeltildi
Anayasa Mahkemesi’nin yeni binasındaki bir başka sürpriz ise Yüce Divan salonunda avukatlarla savcıların karşılıklı ve aynı seviyede oturmalarına yönelik düzenleme oldu. Avukatların tepkisini çeken ve “marangoz hatası” eleştirilerine neden olan mahkemelerde savcıların kürsüde mahkeme heyetinin yanında oturması uygulamasına ilk defa son veren yeni düzenlemenin arkasında Anayasa Mahkemesi’nin avukat kökenli üyesi Serruh Kaleli’nin olduğu öğrenildi. Yeni düzenlemeye göre, savcılar, Yüce Divan heyetinin oturduğu kürsünün sol tarafında ve sağ tarafta oturan avukatlarla aynı seviyede ve karşı karşıya oturacaklar.
http://haber.gazetevatan.com/Iktidara_keskin_sozler/234946/1/Gundem
haşim kılıçı bile çileden çıkardılar