Albayrak
Can Feda
- Katılım
- 23 May 2007
- Mesajlar
- 4,439
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Neval Kavcar
Türkiye stratejik değerlere sahip bir ülkedir. Su başta olmak üzere yeraltı - üstü zenginliklerinin kendisine yeteceği düşünülen, kimseye muhtaç olmayacak noktada idi 1930 larda. Bugün klasik anlamda borçlandırılarak, kontrol altına alınmış hale getirilmiş olmasının altında yatan gerçek nedir? Batı bunu, ” Türkiye, yönetimi Türklere bırakılmayacak kadar önemli bir ülkedir.” Şeklinde formüle ediyor.Yaşadıklarımızın anlamı budur.
PKK’nın Diyarbakır’da sivil halkı hedeflediği katliama bakarak, terörün tekrar cephe gerisine sıçradığını söyleyebiliriz. PKK terörünün geçtiğimiz yıllarda başbakan tarafından “Kürt sorunu” diye adlandırılmasına, Ankara’da “Kürt Konferansı” adı altında kongre yapmalarına izin verilmesi, bugün yaşadıklarımızın habercisi idi aslında. PKK ile işbirliği yaptığı kesinleşen DTP, bugün hala “PKK ya terör örgütü “demiyor. Dahası PKK lı teröristlere karşı girişilen “Sınır Ötesi” operasyonu durdurun diyorlar. DTP kimin partisidir? Açılmış bulunan kapatılma davasına karşılık kimden güç alarak, devlete baş kaldırmaya devam ediyorlar?
1984 den beri süre gelen Batı destekli PKK Terörü ile Türkiye’nin enerjisinin tüketilmesi bir yana ayrılıkçı güçlerin önünün açılması noktasına gelişin AKP İktidarı döneminde hız kazandığını bugün herkes kabul ediyor. Türk Silahlı kuvvetlerinin kararlı tutumu ile siyasilerin, “Kürt Vatandaşlar” sözlerine vurgu yapan sözde demokratikleşme açılımları birbiri ile bağdaşmayan noktadadır.
Terörle mücadele eden bir devletin, siyasi ve askeri kanadı başka tellerden çalmasının neticesinde terör şekil değiştirir, yüz bulur. “Olaya karışmamış” diyerek, dağa terörist olmak için çıkan militanı yüreklendiren bir affı dünya’da hangi ülkenin iktidarı çıkarmaya çalışır?
Diyarbakır’da ki menfur saldırıda hayatını kaybeden liseli gencimizin annesinin cenaze töreninde DTP lileri istememesi ve ” Hangi ülkenin vatandaşı kendi askerine silah çeker” demesinden, iktidar ve DTP nin alacağı çok ders olduğunu düşünüyorum. PKK nın sivil halkı hedef aldığı Diyarbakır katliamının ardından, DTP li vekillerin, “Silahla çözüm olmaz. Barış” demelerinin vermek istediği mesaj nedir? “23 yıldır uyguladığınız askeri tedbir bir işe yaramaz. Öcalan’ı serbest bırakmak, bölge halkının kendini yönetme hakkını verirseniz, PKK sona erer.” PKK nın mecliste ki uzantısı DTP, Türkiye Cumhuriyetini bölmeyi teklif ediyor. Anayasa mahkemesi ise, öngörülen tedbirleri kabul etmiyor.
Türkiye Cumhuriyeti, terör örgütünün sözcülüğünü yapan partinin haklarını koruyarak nasıl demokratikleşiyor? Anlayan varsa beri gelsin .
Mehmetçiklerin sınır ötesi operasyonu hakkında, PKK nın siyasi uzantısı DTP başta olmak üzere, bir takım köşe yazarlarının dile getirdiği “Kan kanla yunmaz. Barış gerek.” demelerinin altında yatan nedir? “TSK i artık geri çekilsin, K.Irak’ta ki oluşum tanınsın. Bölgede ki Kürtlere kendini yönetme hakkı verilsin” teraneleridir. İktidar davranışlarıyla ve “Sivil Anayasa” denilen “Mandacı” zihniyet ile batının “Şark Meselesi”ne hizmet etmektedir.
PKK terörünün tekrar yurt içine taşınmasında ki birinci etken, AB hedefi ve Brüksel’in Türkiye’yi yapmakla mükellef kıldığı davranışlar bütünüdür. PKK terörünü besleyen ve AB üyesi ülkelerde “Sözde Soykırımın” kabul edilmesine rağmen hala, AB’nin “Devlet Politikası” olarak benimsenmesi, zaten tüm problemlerimizin kaynağıdır. Bugün PKK terörü, KKTC’nin yok olması tehdidi, K.Irak’ta ki soysuz yapının tanınması safhasına geçiş, ülkenin zenginliklerinin özelleşme ve küreselleşme öngörürü ile Batı emperyalizminin eline geçmesinde, katalizör rol “AB Hedefidir.”
“Ne yaparlarsa yapsınlar, AB yolculuğuna devam edeceğiz” mantıksız cümlesini kuran Başbakan Erdoğan ve Abdullah Gül’e vatandaş soruyor. “Ne yaparlarsa yapsınların açılımı nedir?” diye.
Washington PKK yı bitirecektir. Nasıl? Türkiye Cumhuriyetinin egemenliğini Brüksel’e teslim ettiği “Mandacı Anayasa” çıkar çıkmaz ve teslimiyetin yasal olarak belgelenmesi ile. Şu an tırmanan PKK terörü ve “Türban” üzerinde çıkarılmak istenen tartışmanın gayesi,” Anayasa çalışmalarını” paravanlamak amaçlıdır.
İktidarın yürüdüğü çizgiyi “İslami açılımlar” noktasında katılan ya da değerlendirenler bilmelidir ki, “türban” tuzaktır. Türban ayni PKK terörü gibi bu ülkeyi meşgul etmekten ibaret bir simgedir. Evet, bugün “Başörtüsü problemi” vardır, fakat sahte bir gündemdir. Gerçek problem devletin “egemenliğinin” batıya, AB aldatmacası ile teslimiyetidir.
(Tüm karşı çıkışa rağmen “Abdullah Gül”ü Cumhurbaşkanı yapma dirayetini gösteren AKP iktidarı, istese “Başörtüsü” problemini mi çözemeyecektir? Hem de 363 vekile rağmen.)
Başbakan Erdoğan’ın ABD’ye gittiği eylül ayında, Fetullah Gülen’i de ziyaret ettiğini duyuyoruz. Türkiye Cumhuriyetini yıkmak için örgüt kurmaktan yargılanmış, duble casusluk yaptığı ortaya çıkınca Pensilvanya’ya çekilmiş, Amerikan yandaşı ile başbakanın işi nedir? Bu arada başbakanın bu görüşmeyi yaptığı iddialarının ortaya salınma sebebi, “Pensilvanya’lı imamının öldüğü” yolunda ki spekülasyonlara son vermek olabilir mi?
Başbakan Erdoğan ve Abdullah Gül tehlikeli sularda seyrediyor. “Şeref”, ülkeye yararlı icraatlar ile ölçülür. İşte o noktada AKP iktidarının “hiç durmadan yola devam” menzilinde, Türkiye yararına bir faaliyet gözlenmiyor efendim.
AKP birinci iktidarda, kurumlara yandaş yerleştirme ve çok iyi yönetim imajı anda çizilmiştir. Şimdi sırada asıl yapacakları vardır. AKP ye bir şekilde oy atmış olanlar da dâhil iktidarı dikkatle izleyiniz. Gerektiğinde hesap sormasını biliniz. Sağlanan menfaate verilecek bir ülkeniz var mı, yok mu? Sorusunun muhasebesini yapma vakti gelmiştir.
“İktidar tehlikeli sularda seyrediyor”, gerçeğini tekrar hatırlatıyorum.
Türkiye stratejik değerlere sahip bir ülkedir. Su başta olmak üzere yeraltı - üstü zenginliklerinin kendisine yeteceği düşünülen, kimseye muhtaç olmayacak noktada idi 1930 larda. Bugün klasik anlamda borçlandırılarak, kontrol altına alınmış hale getirilmiş olmasının altında yatan gerçek nedir? Batı bunu, ” Türkiye, yönetimi Türklere bırakılmayacak kadar önemli bir ülkedir.” Şeklinde formüle ediyor.Yaşadıklarımızın anlamı budur.
PKK’nın Diyarbakır’da sivil halkı hedeflediği katliama bakarak, terörün tekrar cephe gerisine sıçradığını söyleyebiliriz. PKK terörünün geçtiğimiz yıllarda başbakan tarafından “Kürt sorunu” diye adlandırılmasına, Ankara’da “Kürt Konferansı” adı altında kongre yapmalarına izin verilmesi, bugün yaşadıklarımızın habercisi idi aslında. PKK ile işbirliği yaptığı kesinleşen DTP, bugün hala “PKK ya terör örgütü “demiyor. Dahası PKK lı teröristlere karşı girişilen “Sınır Ötesi” operasyonu durdurun diyorlar. DTP kimin partisidir? Açılmış bulunan kapatılma davasına karşılık kimden güç alarak, devlete baş kaldırmaya devam ediyorlar?
1984 den beri süre gelen Batı destekli PKK Terörü ile Türkiye’nin enerjisinin tüketilmesi bir yana ayrılıkçı güçlerin önünün açılması noktasına gelişin AKP İktidarı döneminde hız kazandığını bugün herkes kabul ediyor. Türk Silahlı kuvvetlerinin kararlı tutumu ile siyasilerin, “Kürt Vatandaşlar” sözlerine vurgu yapan sözde demokratikleşme açılımları birbiri ile bağdaşmayan noktadadır.
Terörle mücadele eden bir devletin, siyasi ve askeri kanadı başka tellerden çalmasının neticesinde terör şekil değiştirir, yüz bulur. “Olaya karışmamış” diyerek, dağa terörist olmak için çıkan militanı yüreklendiren bir affı dünya’da hangi ülkenin iktidarı çıkarmaya çalışır?
Diyarbakır’da ki menfur saldırıda hayatını kaybeden liseli gencimizin annesinin cenaze töreninde DTP lileri istememesi ve ” Hangi ülkenin vatandaşı kendi askerine silah çeker” demesinden, iktidar ve DTP nin alacağı çok ders olduğunu düşünüyorum. PKK nın sivil halkı hedef aldığı Diyarbakır katliamının ardından, DTP li vekillerin, “Silahla çözüm olmaz. Barış” demelerinin vermek istediği mesaj nedir? “23 yıldır uyguladığınız askeri tedbir bir işe yaramaz. Öcalan’ı serbest bırakmak, bölge halkının kendini yönetme hakkını verirseniz, PKK sona erer.” PKK nın mecliste ki uzantısı DTP, Türkiye Cumhuriyetini bölmeyi teklif ediyor. Anayasa mahkemesi ise, öngörülen tedbirleri kabul etmiyor.
Türkiye Cumhuriyeti, terör örgütünün sözcülüğünü yapan partinin haklarını koruyarak nasıl demokratikleşiyor? Anlayan varsa beri gelsin .
Mehmetçiklerin sınır ötesi operasyonu hakkında, PKK nın siyasi uzantısı DTP başta olmak üzere, bir takım köşe yazarlarının dile getirdiği “Kan kanla yunmaz. Barış gerek.” demelerinin altında yatan nedir? “TSK i artık geri çekilsin, K.Irak’ta ki oluşum tanınsın. Bölgede ki Kürtlere kendini yönetme hakkı verilsin” teraneleridir. İktidar davranışlarıyla ve “Sivil Anayasa” denilen “Mandacı” zihniyet ile batının “Şark Meselesi”ne hizmet etmektedir.
PKK terörünün tekrar yurt içine taşınmasında ki birinci etken, AB hedefi ve Brüksel’in Türkiye’yi yapmakla mükellef kıldığı davranışlar bütünüdür. PKK terörünü besleyen ve AB üyesi ülkelerde “Sözde Soykırımın” kabul edilmesine rağmen hala, AB’nin “Devlet Politikası” olarak benimsenmesi, zaten tüm problemlerimizin kaynağıdır. Bugün PKK terörü, KKTC’nin yok olması tehdidi, K.Irak’ta ki soysuz yapının tanınması safhasına geçiş, ülkenin zenginliklerinin özelleşme ve küreselleşme öngörürü ile Batı emperyalizminin eline geçmesinde, katalizör rol “AB Hedefidir.”
“Ne yaparlarsa yapsınlar, AB yolculuğuna devam edeceğiz” mantıksız cümlesini kuran Başbakan Erdoğan ve Abdullah Gül’e vatandaş soruyor. “Ne yaparlarsa yapsınların açılımı nedir?” diye.
Washington PKK yı bitirecektir. Nasıl? Türkiye Cumhuriyetinin egemenliğini Brüksel’e teslim ettiği “Mandacı Anayasa” çıkar çıkmaz ve teslimiyetin yasal olarak belgelenmesi ile. Şu an tırmanan PKK terörü ve “Türban” üzerinde çıkarılmak istenen tartışmanın gayesi,” Anayasa çalışmalarını” paravanlamak amaçlıdır.
İktidarın yürüdüğü çizgiyi “İslami açılımlar” noktasında katılan ya da değerlendirenler bilmelidir ki, “türban” tuzaktır. Türban ayni PKK terörü gibi bu ülkeyi meşgul etmekten ibaret bir simgedir. Evet, bugün “Başörtüsü problemi” vardır, fakat sahte bir gündemdir. Gerçek problem devletin “egemenliğinin” batıya, AB aldatmacası ile teslimiyetidir.
(Tüm karşı çıkışa rağmen “Abdullah Gül”ü Cumhurbaşkanı yapma dirayetini gösteren AKP iktidarı, istese “Başörtüsü” problemini mi çözemeyecektir? Hem de 363 vekile rağmen.)
Başbakan Erdoğan’ın ABD’ye gittiği eylül ayında, Fetullah Gülen’i de ziyaret ettiğini duyuyoruz. Türkiye Cumhuriyetini yıkmak için örgüt kurmaktan yargılanmış, duble casusluk yaptığı ortaya çıkınca Pensilvanya’ya çekilmiş, Amerikan yandaşı ile başbakanın işi nedir? Bu arada başbakanın bu görüşmeyi yaptığı iddialarının ortaya salınma sebebi, “Pensilvanya’lı imamının öldüğü” yolunda ki spekülasyonlara son vermek olabilir mi?
Başbakan Erdoğan ve Abdullah Gül tehlikeli sularda seyrediyor. “Şeref”, ülkeye yararlı icraatlar ile ölçülür. İşte o noktada AKP iktidarının “hiç durmadan yola devam” menzilinde, Türkiye yararına bir faaliyet gözlenmiyor efendim.
AKP birinci iktidarda, kurumlara yandaş yerleştirme ve çok iyi yönetim imajı anda çizilmiştir. Şimdi sırada asıl yapacakları vardır. AKP ye bir şekilde oy atmış olanlar da dâhil iktidarı dikkatle izleyiniz. Gerektiğinde hesap sormasını biliniz. Sağlanan menfaate verilecek bir ülkeniz var mı, yok mu? Sorusunun muhasebesini yapma vakti gelmiştir.
“İktidar tehlikeli sularda seyrediyor”, gerçeğini tekrar hatırlatıyorum.