MG_eVİL
New member
- Katılım
- 20 May 2008
- Mesajlar
- 3,623
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Türk-İş yönetimiyle hükümet arasında, 300 bin kamu işçisini ilgilendiren toplu iş sözleşmesi görüşmeleri geçen hafta anlaşmazlıkla sonuçlanınca, Türk-İş, AKP Güdümünde Olmadığını Kanıtlamak İstiyor başlıklı bir yazı yazmıştım.
Yanılmışım!
Meğer Türk-İşin hiç de böyle bir derdi yokmuş...
***
Hatırlarsınız, masaya otururken Türk-İşin üç olmazsa olmazı vardı:
1) En az gerçekleşen enflasyon (yüzde 10,6) artı 1-2 puan refah payı kadar maaş zammı.
2) 666 lira olan en düşük işçi ücretinin, en düşük memur maaşı olan 1.230 liraya çıkarılması.
3) Vergi dilimlerindeki artış nedeniyle maaşların her ay düşmesinin önlenmesi...
Başbakan Erdoğan tüm bu talepleri görmezden geldi ve yılın ilk altı ayı için yüzde 3, ikinci altı ayı için yüzde 4 artış önerdi; arkasından da ekledi:
İsterseniz grev yapın!
Aslanlığa soyunan Türk-İş yönetimi bu restten sonra kuzulaştı!
Hükümetten yüzde 1,5 zam (ayda ortalama 13 lira) daha koparınca, pes etti!
***
Sonuç; Türk-İş açısından büyük bir fiyasko!
Madem; 13 lira koparınca yelkenleri suya indirecektiniz; iyi de o zaman neden yukarıda anlattığım hedeflerle masaya oturdunuz?
Taleplerinizin arkasında duramayacağınız ortadayken, neden günlerdir kamuoyunu gerdiniz, neden üyelerinizi boşuna umutlandırdınız?
Neden sendikal mücadele veriyor havası estirdiniz?
Neden üyelerinizi heyecanlandırdınız ve hatta kandırdınız?
***
Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu:
Hatırlarsın; o koltuğa oturduğun ilk gün, dümeni iktidara teslim edeceğini yazmıştım da... Sen de beni, Yanıldığını göreceksin diye aramıştın...
Yanılmamışım Mustafa Bey, yanılmamışım!
Dün bir kez daha kanıtladınız ki bu ülkede sendikacılık çoktan ölmüş...
Tuttuğunu koparan eski sendika liderlerinin yerini, sizin gibi bürokratlaşmış, kendi keyfine ve lüksüne bakan, işçilerin halini umursamayan sendika patronları almış...
***
Vah bu ülkenin saf emekçilerine...
Vah ki... Sizi lider sanıp, peşinize düşüyorlar!
*****
GÜNÜN SORUSU
Başbakan Erdoğan, Tüm güvenlik, istihbarat birimlerimiz, tam bir uyum ve koordinasyon içinde çalışıyor demiş...
Ergenekon savcılarının iddianamelerini hiç mi okumadı acaba?
*****
Maganda suç, şarlatan değil... İyi de neden?
Hukuk devletlerinde yasalar açıktır. Bir sözün ya da eylemin suç olup olmadığı açık şekilde tanımlanır. Örneğin hangi sözlerin hakaret davasına konu olacağı bellidir.
Ama bizde değil...
Çünkü mahkemeler, benzer içerikli sözler konusunda farklı kararlar verebiliyor.
Biliyorsunuz Başbakan, bugüne kadar 150ye yakın hakaret davası açtı.
Bu davalarda birbirinden öylesine farklı kararlar çıkıyor ki; ekmeğini sözden kazanan bizler, afallayıp kalıyoruz!
Çünkü hangi sözcüğün, suç sayılıp sayılmayacağını kestiremiyoruz...
Bu çelişkiye en taze iki örnek, dün geldi:
AKP Genel Başkan Yardımcısı, CHP lideri için Şarlatanlık yapıyor demişti de, Baykal da 50 bin liralık tazminat davası açmıştı ya... Sonuç dün belli oldu:
Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesi, davanın reddine karar verdi.
Yani, şarlatan demeyi suç saymadı!
Ama Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesi; aynı Deniz Baykalı, Başbakana Maganda dediği için 10 bin lira tazminat ödemeye mahkûm etti.
***
Yani; Şarlatan deyince muhatabınızı aşağılamış olmuyorsunuz ama Maganda derseniz yandınız...
Ne yalan söyleyeyim; ben bu ince ayrıntıyı anlamakta sıkıntı çekiyorum!
Bir yargıç çıkıp anlatsa da öğrensek!
*****
BÜYÜKANIT ARTIK KONUŞMALI (21)
Başbakan Erdoğan, Dolmabahçe buluşmasının asker-siyasetçi ilişkilerinde dönüm noktası olduğunu söyleyip, kenara çekildi; tasası da bana düştü!
Bu görüşmenin neden böyle bir öneme sahip olduğunu ne Başbakan anlatıyor ne de Yaşar Büyükanıt...
Oysa Türkiyenin geleceğine ilişkin şifreleri çözmek için o iki saatlik geçmişi bilmemiz gerekiyor...
Sayın Büyükanıt; 21 değil 21 bin gün geçse, konuşmadığınız sürece size özel bu köşeyi okumaya devam edeceksiniz.
Haydi... Vatan sizden hizmet bekliyor!
..::MUSTAFA MUTLU::..
Yanılmışım!
Meğer Türk-İşin hiç de böyle bir derdi yokmuş...
***
Hatırlarsınız, masaya otururken Türk-İşin üç olmazsa olmazı vardı:
1) En az gerçekleşen enflasyon (yüzde 10,6) artı 1-2 puan refah payı kadar maaş zammı.
2) 666 lira olan en düşük işçi ücretinin, en düşük memur maaşı olan 1.230 liraya çıkarılması.
3) Vergi dilimlerindeki artış nedeniyle maaşların her ay düşmesinin önlenmesi...
Başbakan Erdoğan tüm bu talepleri görmezden geldi ve yılın ilk altı ayı için yüzde 3, ikinci altı ayı için yüzde 4 artış önerdi; arkasından da ekledi:
İsterseniz grev yapın!
Aslanlığa soyunan Türk-İş yönetimi bu restten sonra kuzulaştı!
Hükümetten yüzde 1,5 zam (ayda ortalama 13 lira) daha koparınca, pes etti!
***
Sonuç; Türk-İş açısından büyük bir fiyasko!
Madem; 13 lira koparınca yelkenleri suya indirecektiniz; iyi de o zaman neden yukarıda anlattığım hedeflerle masaya oturdunuz?
Taleplerinizin arkasında duramayacağınız ortadayken, neden günlerdir kamuoyunu gerdiniz, neden üyelerinizi boşuna umutlandırdınız?
Neden sendikal mücadele veriyor havası estirdiniz?
Neden üyelerinizi heyecanlandırdınız ve hatta kandırdınız?
***
Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu:
Hatırlarsın; o koltuğa oturduğun ilk gün, dümeni iktidara teslim edeceğini yazmıştım da... Sen de beni, Yanıldığını göreceksin diye aramıştın...
Yanılmamışım Mustafa Bey, yanılmamışım!
Dün bir kez daha kanıtladınız ki bu ülkede sendikacılık çoktan ölmüş...
Tuttuğunu koparan eski sendika liderlerinin yerini, sizin gibi bürokratlaşmış, kendi keyfine ve lüksüne bakan, işçilerin halini umursamayan sendika patronları almış...
***
Vah bu ülkenin saf emekçilerine...
Vah ki... Sizi lider sanıp, peşinize düşüyorlar!
*****
GÜNÜN SORUSU
Başbakan Erdoğan, Tüm güvenlik, istihbarat birimlerimiz, tam bir uyum ve koordinasyon içinde çalışıyor demiş...
Ergenekon savcılarının iddianamelerini hiç mi okumadı acaba?
*****
Maganda suç, şarlatan değil... İyi de neden?
Hukuk devletlerinde yasalar açıktır. Bir sözün ya da eylemin suç olup olmadığı açık şekilde tanımlanır. Örneğin hangi sözlerin hakaret davasına konu olacağı bellidir.
Ama bizde değil...
Çünkü mahkemeler, benzer içerikli sözler konusunda farklı kararlar verebiliyor.
Biliyorsunuz Başbakan, bugüne kadar 150ye yakın hakaret davası açtı.
Bu davalarda birbirinden öylesine farklı kararlar çıkıyor ki; ekmeğini sözden kazanan bizler, afallayıp kalıyoruz!
Çünkü hangi sözcüğün, suç sayılıp sayılmayacağını kestiremiyoruz...
Bu çelişkiye en taze iki örnek, dün geldi:
AKP Genel Başkan Yardımcısı, CHP lideri için Şarlatanlık yapıyor demişti de, Baykal da 50 bin liralık tazminat davası açmıştı ya... Sonuç dün belli oldu:
Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesi, davanın reddine karar verdi.
Yani, şarlatan demeyi suç saymadı!
Ama Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesi; aynı Deniz Baykalı, Başbakana Maganda dediği için 10 bin lira tazminat ödemeye mahkûm etti.
***
Yani; Şarlatan deyince muhatabınızı aşağılamış olmuyorsunuz ama Maganda derseniz yandınız...
Ne yalan söyleyeyim; ben bu ince ayrıntıyı anlamakta sıkıntı çekiyorum!
Bir yargıç çıkıp anlatsa da öğrensek!
*****
BÜYÜKANIT ARTIK KONUŞMALI (21)
Başbakan Erdoğan, Dolmabahçe buluşmasının asker-siyasetçi ilişkilerinde dönüm noktası olduğunu söyleyip, kenara çekildi; tasası da bana düştü!
Bu görüşmenin neden böyle bir öneme sahip olduğunu ne Başbakan anlatıyor ne de Yaşar Büyükanıt...
Oysa Türkiyenin geleceğine ilişkin şifreleri çözmek için o iki saatlik geçmişi bilmemiz gerekiyor...
Sayın Büyükanıt; 21 değil 21 bin gün geçse, konuşmadığınız sürece size özel bu köşeyi okumaya devam edeceksiniz.
Haydi... Vatan sizden hizmet bekliyor!
..::MUSTAFA MUTLU::..