İktİdar’in Cehaletİ Ve Cehaletİn İktİdari

YaRpAK.

New member
İKTİDAR’IN CEHALETİ VE CEHALETİN İKTİDARI

Ataturk’un olumunden bu yana, bilgi, gorgu ve ciddiyet bakimindan yeterli sayilabilecek yoneticilere hasret kalmisizdir. Bundan dolayidir ki, cahil’lerin “iktidar” olarak basimiza coreklendiklerine ve ulkeyi yonetmedeki beceriksizliklerine tanik oldugumuz her kez, Osmanli tarihi’nin siritkan sayfalariyla karsilasmis gibi uzulur, ve kendi kendimize “Gecmisin kotuluklerinden ders almayan toplumlar gecmisi tekrar yasarlar” seklinde sozleri tekrarlariz.Gercekten de, Seriat verileriyle egitilmis Osmanli yonetici’leri, genel kulturden ve akilci bilgilerden oylesine nasibsiz, oylesine dar goruslu idiler ki, bu yetersizlik nedeniyle ulkeyi bir felaketten bir digerine suruklemekten kurtulamazlardi. Bu yoneticilerin baslica ozellikleri, yabanci’dan aldiklari akla gore is gormek, daha dogrusu Bati ulkeleri yoneticilerinin direktiflerini ve ogutlerini izlemekti. Kanuni Sultan Suleyman’in Fransa Kirali Francois ile olusturdugu iliskilerden sonra Fransa, ve az sonra Ingiltere, Osmanli devleti’nin ic ve dis siyaseti uzerinde giderek artan bir etkinlik yaratmaga baslamislardi. Istedikleri herseyi Osmanli yoneticileri’ne yaptirtmakta gucluk cekmezlerdi. Bundan dolayidir ki, devlet’in adi “Hasta Adam”a cikmisti. Bu hasta adamin doktorlari, Bati ulkelerinin Istanbul’daki elcileri olarak is gorurlerdi. O kadar ki, Hicri 1182 yilinda, Fransiz elcisinin kiskirtmalariyle Osmanli devleti, Rusya’ya savas acmistir [1]. Her ne kadar Napolyon’un Misir’i istila etmesi, Osmanli’nin Fransizlara olan guvenini sarsmakla beraber, degisen pek birsey olmamistir. Sadece Ingiltere’nin guclenmesiyle birlikte etkinlik, Fransa’dan Ingiltere’ye gecmistir. 19. yuzyil ortalarina gelinceye kadar Fransa ne idiyse, daha sonraki donemde Ingiltere o olmustur. Ikinci Dunya Savasi’ndan sonra Ingiltere ve Fransa’nin yerini ABD almis, ve simdi bir de Avrupa Birligi ise karismistir.


Su bir gercek ki, Osmanli yoneticileri’nin siyasal, sosyal, ekonomik ve askerlik alanlarindaki bilgisizlikleri ve tecrubesizlikleri nedeniyledir ki Osmanli Devleti, disa karsi zavalli, aciz ve cogu zaman dilenci durumunda kalmistir. Bu yneticiler oylesine cahil idiler ki, devlet adina imzaladiklari sozlesmelerin hukumlerini anlayabilecek ve bu hukumlerin ne gibi sonuclar doguracagini kavrayabilecek yetenekte bile degillerdi. Hicri 1196 yilinda Rusya ile yapilan ticaret anlasmasini, bunun nice ilginc orneklerinden biri olarak burada animsamakta yarar var. Gercekten de Rus tuccarlarina, Osmanli ulkesinde istedikleri sure boyunca oturma, alisveris yapma, mal mulk edinme gibi ayricaliklar saglayan bu sozlesme, ayrica : “(Rus tuccarlarinin) Arabalarinda ve gemilerinde, baska milletlerden kimse bulunsa bile, (Osmanli Devleti) onlari hos tutmak zorunlulugundadir” seklinde hukumleri de icermekteydi. Soylemeye gerek yoktur ki bu turden hukumlerin yer aldigi anlasma, her iki tarafin degil fakat oncelikle Rusya’nin cikarlarina yonelik bulunmaktaydi. Fakat bunu anlayacak yterlikten yoksun Osmanli temsilcileri, anlasmayi “Her iki tarafa da esitlik uzere (sorumluluk) yuklenmistir...” diyerek imzalamislardi; hem de devlet ve millet haysiyetinin cignenmesine aldirmayip onursuzca ve budalaca davranarak. Su bakimdan ki, sozlesmenin birkac hukmune itirazda bulunmak istedikleri zaman, Rus elcisi direnmis, ve bu hukumlerde yapilacak her hangi bir degisikligin Rus hukumetince hos karsilanmayacagini, bu nedenle sozlesmenin “aynen” onaylanmasini, aksi takdirde muhtemel bir savasin goze alinmasini bildirmistir. Bu tehdit karsisinda Osmanli temsilcileri, hani sanki bazi hukumleri begenmemekte israrli imis gibi gorunmekle beraber, Rus elcisinin, isi pamuk ipligine baglarcasina soyledigi: “Hele anlasma metni’nin bir kenarina istediklerinizi yazin, belki hukumetim ufak tefek degisiklik yapmaga yanasir... (Ben de) sizi hosnud kilici bir ifadeye kavusturmak uzere hatiriniz icin caba harcarim” sekindeki sozlerine kanmislardir. Bu sozlesmenin imzasi vesilesiyle Cevdet Pasa soyle der: “Osmanli Devleti bunu da bas egercesine hos gormus ve bu teklifleri, sanki bir savasta yenilmis de yenenin her istegine kabule mecburmus gibi, oldugu sekilde kabul edip anlasmayi imzalamaktan geri kalmamistir”. [2]


*


Osmanli tarihi’nin, ozellikle 18. ve 19. yuzyillari kapsayan bolumu, Iktidar’in cehaletini yansitan ornek bir donem olarak kalacaktir Turk’un hafizasinda. Unutmayalim ki, bu ulkeyi cahil ve onursuz yoneticilerden kurtarip cagdas ve saygin ellere teslim olmasini yine Ataturk saglamistir; seriat egitimi yerine akilci egitimi yerlestirmek suretiyle! Cunku istemistir ki, halk fikren gelissin de yeteneksiz ve degersiz ve yabancinin direktifleriyle is gorecek tiynetteki iktidara eristirmesin. Ne var ki, onun getirdigi akilci egitim, daha sonra siyasilerin ve din bezirganlarinin elinde kusa cevrilmis ve yerini, bir bakima yine seriat egitimine terketmistir. Bunun sonucu olaraktir ki, kurnaz, ve daha dogrusu din aracini kullanmak hususunda rakipsiz, ama her bakimdan cahil nitelikteki seriatci siyasiler, cahil birakilmis halkin begenisini kazanarak yoneticilige gelme sansina kavusmuslardir. Bilmem nasil ve ne zaman bu toplum ogrenebilecektir ki Cehalet’in iktidar olmasi ne kerte korkunc bir tehlike ise Iktidar’in Cehaleti de o kerte korkunc bir felakettir.
http://www.ilhan-arsel.org/Gazetelerde/iktid_cehal.html
 

ramo46

New member
*****Cehalet’in iktidar olmasi ne kerte korkunc bir tehlike ise
Iktidar’in Cehaleti de o kerte korkunc bir felakettir.*****

Katılıyorum...
 

HTML

Üst